29 Ekim 2018 Pazartesi

12-UMMAN YENİDEN


 70
 Dhakka→Muscat uçağımız rötar yaptıysa da tertemiz bir havaalanına indik. Umman uçağın merdivenlerinden bir Bangladeşlinin çöpünü alana attığını görünce artık şaşırmadım
 Umman havaalanı görevliler çok ilgiliydi. Kısa sürede geçiş yaptım. Otel adres ve dönüş uçak biletini sormadılar. Sadece yeşil pasaport olduğu için araştırma yaptılar.
Şehrin orta bölümlerinde  ‘Udhaiba’ bölgesinde olan hava alanından gideceğiniz yere taksi ile  on –yirmi dakika da ulaşıyorsunuz. Hava alanından çıkıp yolun karşısına geçerseniz otobüs de bulabiliyorsunuz.
Havaalanı ile otobüs terminali birbirine yakınlar.
Ben daha önce  dört milyonluk Umman’ın her tarafını gezmiştim ama Dubai, Umman’ın ana karası ile en kuzeyde ki Musendam bölgesinin arasında olduğundan kara yolu ile Musendam’a giderken Dubai’den geçmek zorundasınız. Yine yeşil pasaportumun tanınmamasından dolayı Dubai polisi, Dubai için vizeye ihtiyacım olduğunu söyleyerek geçirmemişti. Bu ülkeye yeniden sadece Musendam’ı gezmek ıçin geldim. Artık sınırlarda elektronik geçişler var ama tekrar aynı sıkıntıları yaşamamak için   Khasab’a boat ile geçeceğim.
PARA
Para birimler Riyal(OMR).
Kuruşları ise baisa.
On tane yüzlük baisa bir Riyal ediyor.
Havaalanında 1  dolar=0.370R 1 euro=0.396R.
Matrah’ta ofiste ise
1dolar=0.38Baisa.
1Riyal=2.5 Dolar. Asgari ücret 350
Lise öğretmenin maaşı 3800$.
İKLİM
Nisan-Eylül arası çok sıcak.
Ekim, kasım, aralık, ocak ve şubat ayları gezmek için en uygun aylar ama kasımda bile hava hala sıcaktı.
En soğuk olan aralık ayında bile hava sıcaklığı22-25 derece arasında.
Ama Salalah şehri, kuzeyde olduğu için yazın(Haziran –eylül arası ) en uygun. Ağustos ayında daha serin ve yağmur yağdığı için daha yeşil olduğu için gezmek için daha uygun. Daha sonra çevre sararıyor.
ULAŞIM
Trafik soldan. Türk ehliyetiniz geçerli. Ülkede hemen hemen herkesin özel aracı var. Şehir içi ve dışında çok sık olmaya otobüs kullanabilirsiniz. Yolları mükemmel.
DİL: Arapça olduğundan ortak birçok kelime var.
DİN: İbadiler, suniler ve Şiiler var. Camiler çok sık ama hepsi genelde küçük ve çok sevimliler. Camilerin mavi, yeşil, sarı vs. renkte çinilerle v.b kaplı küçük kubbeleri var. Genelde kısa ve dört köşe olan minarelerin tepelerine de, kubbe ile aynı renk ve dizaynda küçük bir kubbe oturtmuşlar.
Camileri farklı olsa da isteyen istediği camide namazını kılabiliyor. Ayrım yok.
Ama son yıllarda yapılan büyük camiler in hepsi birer mimarı şaheser. Paranın gücüne yakından tanık oluyorsunuz.

Bu farklı  mezheplerde   sadece  namaz kılarken ellerini kullanma şekilleri ve ezan saatleri biraz farklı. Örneğin İbadiler,  namaz kılarken ellerini göbek altından birleştirmeyip yana sarkıtıyorlar ve ellerini kulak arkasına götürmüyorlar.
Şiiler, sabah, öğle, akşam olmak üzere günde 3 kez namaz kılıyorlar. Ezan saatleri de 5-7 dakika kadar geç okunuyor.


Umman’da en çok İbadi var. Sultan Kabus’da İbadi.

İran Şiilerine ait camiler ise biraz faklı ve sayıları az.

YÖNETİM
Ülkenin başında ki Sultan Qaboos, genel olarak halkı tarafından çok seviliyor ve takdir ediliyor. Kendisi birisi kuzeni olmak üzere iki kere evlenmiş ve ayrılmış. Çocuğu yok. Halk, “Umman ile evli” diyorlar. Ülkenin tüm gelirini halkı için harcadığını söylüyorlar. Ne kadarı doğru bilemem ama çevresinde ki Müslüman ülkeler arasında en gelişmişi olduğu gerçek. Ülkeye girer girmez farklı bir Müslüman ülkesi olduğunu görüyorsunuz. O nedenle birçok yabancı bu ülkede çalışmaktan memnunlar. Yetmiş yaşından fazla olan Sultandan sonra kimin geleceğinden tedirginler ama kır yıllık ülke planının da hazır olduğunu söylüyorlar. İlk kez bir Müslüman ülkenin sisteminin bazı uygulamalarına hayran kaldım.
Bir Hataylı “İlk zamanları buranın halkı çok dürüsttü. Gelen yabancılar, özellikle Türkler, ilişkileri bozdular” dedi.
GİYİM
Erkekler, uzun tertemiz ve ütülü  beyaz ’Diştaşe’  adlı elbiseleri ve başlarında ki  fes şeklinde ki el veya makine işi ‘kummari’ yveya renkli eşarplarını kavuk gibi bağladıkları “ Masar” ile çok yakışıklı görünüyorlar. Normal sivil giysiler giydiklerinde büyü biraz bozuluyor.
Kadınlar ise baştan aşağı simsiyah parlak materyallerle süslenmiş ‘abayan’  adlı giyiniyorlar. Zengin şehirliler, abayanlarının altına  genel olarak çantaları ile takım olan çok yüksek ayakkabı giyiniyorlar. Tahmin ettiğiniz gibi o kara çarşafların içinde çok şık ve pahalı giysileri var. Kırsal bölgede ise yine el işlemeli şalvar giyiyorlar.
Her yerde kadın ile erkekler ayrı ayrı oturuyorlar.
EĞİTİM
Tamamen ücretsiz. Köylere yaşayan öğrenciler için bile devlet,  ücretsiz jep servisi verdiğini gördüm. Eğer öğrenci iyi ise devlet, özel üniversiteye öğrenci için ücret ödüyor.
Daha önceleri yabancı öğrenciler için de devlet okulları ücretsizmiş ama şimdi yıllık 100R ödüyorlarmış.
Devlet okullarında 1-4sınıf arasında kız öğrenciler küçük olduğu için başlarını kapatmıyorlar. Aynı sınıfta kızlar ön tarafta ayrı olarak oturuyorlar. 5-10.sınıf arasındaki kız ve erkek öğrencilerin okulları da ayrılıyor. Kızlar artık başlarını kapatmak zorundalar. Üniversite de tekrar kız ve erkek öğrenciler aynı okullarda birleşiyorlar.
Özel okullarda ise 5-10.sınıf erkek ve kız öğrencileri aynı sınıfta ayrı taraflarda ders görüyorlar.
Erkekler üniforma olarak beyaz elbise ve üzerlerine elbisenin biyeleri renginde fes takıyorlar. Kızlar ise sınıfına göre farklı renkte giyinip başlarını isteklerine göre yarım veya tam kapatıyorlar.
Öğretmenler ise kara giysililer.
Özel okul ücreti alt sınıflar için yıllık 1300 R.
SAĞLIK
 Yerliler sigortalı olup olmadığına bakılmazsınız sağlık için hiçbir ücret ödemiyorlar.
 Sadece kişinin maaşı 300Riyalın üstünde ise sembolik olarak yılda bir Riyal ödüyorlar. Ama yabancılar hasta haneye ücret ödemek zorundalar.

KISA KISA
-Ülkenin her tarafı alışveriş merkezleri, kafeler, restoranlar vb. ile doldurulmuş.
-Ülkenin parası kıymetli olunca çevrede ki Pakistan, Fas, Bangladeş gibi Müslüman ülkelerden ve Hindistan’dan birçok kişi çalışmaya bu ülkeye gelmişler. Sayısı fazla olmayan çalışmaya gelen Filipinli kızlar ise ülke erkeklerinin baş taçları.
Muscat’taki otellerin hepsi birbirinden şık ve kaliteli. Burada yaşayan yabancılar, ülkelerinde ki ortamı çok rahat burada bulabiliyorlar.

-Kadın ayrılınca maaşı yoksa devlet, kadına ev ve maaş veriyor.   9.ca ölünce ise  eşinin maaşını karısı almaya devam ediyor.
-Sultan, kişinin maddi durumuna göre arazi veriyor.
- Alkol satışı aslında yasak ama serbest. Özellikle üst tabakalara verilen izin belgesi ile içki satılan dükkanlardan havalananda ki aynı fiyattan içki satın alabiliyorlar. Ayrıca yurt içine girerken 2 litre içki ülkeye sokabiliyorsunuz. Bunun dışında herkes, İstedikleri otele gidip serbestçe içebiliyor.
-İçme suyu, bazı dükkanlarda, hasta hanelerde, camilerde v.b ücretsiz bulabiliyorsunuz.
-Evleri beyaz ve bej renkli. Ana cadde üzerinde ki klimaların çevresi delikli kafeslerle kapatılmış.
-Eğer kirli araba ile trafiğe çıkarsanız ceza ödüyorsunuz. O nedenle çok sık araba yıkama yerlerini göreceksiniz. Sadece arabanın dışının yıkanması 1.5R.
-Eskiden Perşembe ve Cuma günü olan hafta sonu tatili, Cuma ve cumartesi gününe alınmış.
-Arapca bildikleri için ülkede birçok Hataylı restoran işletmecisi var.
-Öğleden sonra dükkanların çoğu 13-16 arası kapanıyor. İnsanlar uyumaya gidiyorlar.
-Maalesef bu görgülü Umman halkının diğer Arap ülkeleri gibi yabancı bayanlara merakı çok
MUSCAT’I  GEZMEK
Muscat, bir tarafta çıplak dağlar diğer tarafta deniz olmak üzere Old Muscat, Matrah, Ruwi, Qurum, gibi semtler yanyana sıralı olarak uzayıp gidiyor. O nedenle bir yerden diğer yere gitmek bayağı zaman alıyor.
Ulaşım olarak semtler arası otobüs ve taksi var.
Muscat,  biraz yeşil olsa gerçekten çok güzel bir şehir. Fazla yüksek olmayan beyaz ve bej rengi kaliteli evleri ve diğer binaları ile çok güzel bir şehir. Ama evlerin içinin işçiliği kalitesiz genelde. Ana caddeleri pırıl pırıl.  Arka sokaklar çok temiz olmasa da fena değil. Hele yolları ve üst geçitleri mükemmel. Bu şehir tek kelime ile anlatılmak istenirse bana göre ’Kalite’ derim.
Ülkede su az olunca yeşillendirmede yeterli değil. Zengin semtlerde ki evlerin bahçelerinde begonvil çiçekleri yetiştirilmişti. Yine ana caddelerinin bazı bölgeleri yeşillendirilmiş ama genel olarak ülkenin çıplak dağları ve ağaçsız  kuru yapısı var.

OLD MUSCAT
1-Al Mirani Fort
2-Al Jalali Fort:
3-Al Alam Palace
Bunları dışardan görebiliyorsunuz.
Sarayın karşısında
4-National Müze: 10-17arası hergün açık. Yerliler için 1R.Yabancılar için 5R.60yaş ve üstü ücretsiz. Kesin geziniz.
Yakınlarda ki diğer müze
5-Bait Al Zubair Museum: 9:30-18 arası açık. Giriş 2R.Farklı binalardan oluşan çok kapsamlı ve güzel bir müze. Özellikle Umman’ın eski yaşantısı çok güzel anlatılmış.
Bu bölgede farklı müzelerde var.
6-The Omani-French Museum: Pazartesi ile Perşembe arası  8-1:30 arası açık.
Old Muscat→Matrah(3km.)

MATRAH
1-                     Matrah Old Pazarı: Bu kapalı pazarın kendisi de çok güzel. Satılanların çoğu Hindistan’dan gelme. Daha öncekinin tersine bu sefer satıcılar size ısrarla birşeyler satmak istiyorlar.
2-                     Balık, meyve ve sebze pazarı: Deniz kıyısında yeni binaya taşınmışlar. Sabah gidiniz. Öğleden sonra kapanıyor. Doyasıya hurma yedim burada.
3-                     Al Rasool Mascid: Mavi desenli kubbeli ve minaresi olan Şii camii. İçini sadece Müslümanlar girebiliyor. Kadınlar da sadece kendi bölümlerine girebiliyorlar.

               RUWİ
Bankaların  ve resmi dairelerin yoğun olduğu bölge.

QURUM
 
Zenginlerin oturduğu  çok şık evlerin ve mağazaların olduğu bölge:
1-                     Qurum piknik bölgesi ve sahili
2-                     Intercontinental Muscat Otel: Çok lüks. Sahili de çok güzel.
3-                     Crowne Plaze Hotel: Çok şık.Bir Arap ülkesinde olduğunuza zor inanıyorsunuz. Denız kenarında kara çarşaflı kadınlarla bikinili kadınların görüntüsü çok ılgiçti.
4-                     Royal Opera House:bÇok görkemli bir yapı. Tur ile  kişi  başı 3Riyale gezdiriyorlar.Tahmin ettiğiniz gibi sanatçılar diğer ülkelerden geliyorlar.
5-                      
KHUWAİR
Genelde elçilik ve devlet binalarının olduğu lüks semt.
        GHUBRA

1-Grand Mousque: Sabah 19-11 arası ve 17-21 aası ücretsiz geziliyor.  Mükemmel dizayn ve kalite bir arada olunca görebileceğiniz en güzel camilerden biri.
2-Royal Hospital:  Çok temiz ve bakımlı bir hasta hane. Eczanede ve dinlenme yerlerinde kadınlar ile erkekler ayrı ayrı oturuyorlar. Kadınlar bölümünde ki kadınların neredeyse tamamı kara çarşaflı ve maskeliydiler. Yüzü tamamen kara örtü ile kaplıydı. Fotoğraflarını çekmek istediğimde sanki birerleri görünüyormuş gibi elleri ile yüzlerini kapattılar.
Bu semtten sora Hava alanı var.

 MAWALİH
1-                     Al muj(Wave) beach: Çok şık alışveriş merkezi, mağazalar ve cafe,  restoranlar  var. Özellikle gecesi çok güzeldi.

2-Kempisk Otel: Gördüğüm en zarif  deniz kıyısında ki otellerinden.
UZAKLAR-KUZEY
Not: Eğer Old Muscat’tan güneye doğru inerseniz
-Bandar Al Jissa Beach
-Al Jissa: Risörtlerin olduğu bölge
Ben daha önce diğer şehirleri gezdiğimden sadece güneyde Muscat’a yakın olan iki vadiyi  ve çevresini gezdim.
HAWEYET NAJM PARK(Sinkhole)
İçinde düşen inanışa göre bir yıldızın  veya cinlerin oluşturduğu kocaman bir oyuğun olduğu park, içinde ki suda yüzebiliyorsunuz da.
WADİ AL SHAB
Muscat’tan  Sur yönüne doğru iki saat gidiyorsunuz. Bu vadiden yemyeşil temiz su akıyor. Önce nehrin karşı tarafına iki dakikada boat ile geçiyorsunuz.(1 R=2.5$)Daha sonra 45 dakika kadar yürümeniz gerekiyor. Yol boyu nehir ve çıplak kayalıkların manzarası çok güzel. Nehrin ara ara oluşturduğu gölcüklerde yüzebilirsiniz. Su olunca özellikle hurma ağaçlarının oluşturduğu yeşil alanlar da ayrı güzellik katmış. En sona vardığınız da da çok güzel bir gölcük var. En çok insanlar burada yüzüyor. Gerçekten çok keyifli bir yer. Eğer buradan 15dakika yüzüp devamında da yürüdüğünüzde şelaleye ulaşıyorsunuz.
Yalnız en son boat 17’de bitiyor. Biz  geç kaldığımızdan polis botunu çağırmak zorunda kaldık. Hemen yakınında

WADİ AL TİWİ
Bu vadide nehir boyunca yine hurma ağaçları  çok güzel manzaralar sunuyor.  Vadide ara ara geleneksel köyler sıralanmış.  En son a vardığınızda nehrin oluşturduğu gölcükte su biraz bulanık olsa da yüzebiliyorsunuz.  Biz çok keyif aldık.
Not: Buradan Sur’a çok uzak olmadığından gittik. Önce boat yapım atölyelerinden birini gezdik. İnanılmaz büyük ve detaylı yapılan boatları gördük.  Boat yapımında Malezya ve Umman ahşapları kullanılıyordu. İsterseniz küçük boatlardan satın alabiliyorsunuz.
Buradan eski Sur’a geçtik ama çok değişmiş. Eski evler yıkılarak yerlerine yeni ve modern evler yapıldığından özelliğini yitirmiş.
UZAKLAR-GÜNEY
Muscat- Otobüs terminaliSohar(Otobüs,2.2 Üç buçuk saat sürüyor. Geçerken havaalanına ve diğer  durağa uğradığından geç gidiyor. Doldukça kalkan taksiler daha hızlı gidiyor.
Otobüsleri ve bekleme salonları çok temiz ve bakımlı. Bagaj fiji veriyorlar. Otobüsü genelde  burada çalışan Hintli ve Pakistanlılar ve gibi fakir gezginler kullanıyor. Otobüste kadınlar ön tarafta ,erkekler ise arka tarafta oturuyorlar. Eğer Umman sim kartınız varsa otobüsün içinde ücretsiz wi-fi de var.
Bu yol tahmin etmediğim şekilde ağaçlı ve yeşillendirilmişti.
SOHAR
Bana deniz kenarında ki bu  şehir daha yeşil geldi. Sanki şehir baştan aşağı yenilenmiş gibi.
1-                     Sultan Qaboos  Camisi: Otobüs durağının hemen yanında. Tek kelime ile muhteşem. Yalnız nedense sabah yedi gibi içini görebiliyorsunuz. Ben resmen cebren kapıdan da olsa içine baktım.
2-                     Çin Market: Diğer şehirlerde gördüklerinize hiç benzemiyor. Çin renkleri ve dizaynında çok modern bir bina. İçende Çinlilerin ve diğer halkların satış mağazaları var. Farklı ülkelerin yemeklerini bulabiliyorsunuz.
3-                     Balık ve meyve, sebze pazarı
4-                     Korniş: Deniz kıyısı. Özellikle akşamları insanlar burada yürüyüş yapıyor.
A-                    Fort
B-                    Yeni Suk: Çok para harcanarak yapılmış bu modern binada gündüz de gece de sadece bir dükkân açıktı. Ev sahibim “Eğer dükkânları bedava verselerdi hepsi açık olurdu” dedi.
SoharShinas(Sadece taksi, 45 dakika)
SHİNAS
ShinasMusendam-Khasab(Sadece Perşembe ve Pazar günleri 15’de boat var. Birkaç gün önce alırsan ücreti tek yön 13R.Aynı gün alırsan 15R.Üç saat sürüyor.
Khasab’dan da Sbinas’a da Perşembe ve cumartesi günleri saat 13’de var.
Yolculuk sırasında öğle yemeği olarak sandviç ile küçük bir içecek, daha sonra da küçük bir bisküvi ile çay ikram ediyorlar. Bu kadar pahalı bilet satıp bu kadar küçük ikramda bulunan cimri işletmelere kızıyorum.
Ayrıca
Shinas→Dibba(Dubai’den sonra ki Umman’ın sınır şehri.
KHASAB
Bir Ummanı bana ”Khasab, çok çok güzel” deyince ister istemez beklentiye girdim. Sanırım insanlar asıl güzeli göremeyince, elindekini en güzel sanıyorlar. Bu kadar emek vererek gelmeme rağmen çok beğenemedim. Sadece çıplak dağlarının kayaları çok farklıydı.
Khasab, Umman’ın Musendam parçasının başkenti. Küçük bir yerleşim ama birçok turist gezmek için buraya geliyor.

1-                     Dhow Cruıse:
Yolcu limanına yakın birkaç tane seyahat acentesi var ama direkt cruıse limanına giderek istediğiniz boatla anlaşmanız daha mantıklı

Cruıse lımanı, yolcu limanından farklı. Cruıse turları, 9:30-10arası kalkıyor
Tam gün asgari 15R. Yarım günlük tur da var. Ben tam günlük aldım. Sekiz saat sürecek dediler ama iki saat geç çıkınca beş buçuk saat sürdü.
Biz büyük bir boatla tura çıktık. O nedenle önce küçük boatla denizde ki demir atmış büyük boata geçtik. Hatta denize açıldıktan sonra da küçük boat, yolcu taşıdı.
Bu botların içinde ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz. Boatların içi halı, kilim ve yer yastıkları ile döşenmiş. Ayaklarınızı uzatıp keyf ediyorsunuz.
Deniz içinde ki çıplak adalar ve kayalıklarda ki fiyortların görünüşü çok güzel. Önce yunusların yoğun olduğu bölgeye gittik. Bir çok yunus gördük.
Adaların yakınında iki kere şnorkel molası verdiler. Renkli balıklar ve az da olsa corallar vardı. Öğle yemeği normaldi ama istediğiniz kadar meyve ve içecek alabiliyorsunuz. Keyifli bir gündü ama benzer manzaralar olduğu için yarım günlük tur da yeterli olur. Ayrıca, küçük boat turu almanız daha avantajlı.
2-‘Khor Najd’Mountain Safari: Buraya tur almanıza gerek yok. Havaalanını geçtikten sonra sola sapıyorsunuz. Dağa doğru sadece 4x4 jepler çıkıyor. Çok çıkan oluyor. Bir gruba katılabilirsiniz. Biraz tırmandıktan sonra tepeden aşağıda ki deniz suyunun oluşturduğu göl manzarasını seyredebilirsiniz. İsterseniz devam ederek aşağıdaki gölün yanına inebilirsiniz ana bir özelliği yok.

3-Al Khaldiya: Bu da yakınlarda ki diğer dağ.

4-Bassa Beach: Şehre yakın güzel bir sahil. Erkekseniz çok rahat burada çadır kurabilirsiniz. İnsanların içinde denize karşı oturdukları kabinler de var.
5-                     Şehir Merkezi: Gezilmeye değer. Şehrin merkezi sayılan “Lulu Market” inanılmaz büyük. İçinde her ürünün birçok çeşidi vardı. Bu kadar küçük yerleşimde bu kadar kapsamlı bir alışveriş merkezi beni çok şaşırttı.
Daha önce yazdığım gibi ben buradan fery ile İran-Abbas Bandar’a geçecektim ama artık fery bu arada çalışmıyormuş. Tüm planlarım bozuldu. Mecburen Dubai’ye geri dönmek zorunda kaldım.
Özel araç ile Khasab’dan Dubai sınırına kadar gittim. Bir tarafta deniz, diğer tarafta büyük çıplak kayalıklarla bu yol çok güzel. Sınırda yine polis yeşil pasaportu tam bilemediğinden biraz beklettiler ama bu sefer damgayı bastılar. Sınırdan sonra otobüs ve taksi bulabiliyorsunuz.

DUBAİ

Dubai’yi daha önce iki kez gezdiğimden bu sefer merkezdeki Burj Khalifa , Dubai Mall ve Burj Al Arab  ve çevresini gezdim. Plajında yüzdüm.
Dubai Mall içindeki Akvaryumu ve Burj Khalifa’nın 125.katına (828 metre) çıktım.
Dubai gezi yazılarımı daha önceden yazdığımdan tekrarlamayacağım.
Artık  Dubai’den İstanbul’a dönüyorum.
Başka bir gezide görüşmek üzere…







25 Ekim 2018 Perşembe

11-BANGLADESH







BANGLADEŞ
VİZE
Yine aynı hikâye. Yıllar önce Hindistan’dan Bangladeş’e girmek için Hindistan  Bangladeş Benapole  sınır kapısına(Kolkata’ya yakın)  geldiğimde Polis, yeşil pasaportu bilmediğinden bana ”Vizen yok. Giremezsin” diyerek gün boyu sınırda beklettiği gibi çok kaba da davranmıştı. Bhutan’a geçen bir iş kadını beni alarak sıkıntımdan kurtarmıştı.
O nedenle kara sınır kapısını kullanacaksanız herhangi bir Bangladeş eİiçiliğinden “1987 yılındaki karşılıklı mutabakat sonucu, diplomatik ve hususi pasaportlu Türk vatandaşları Bangladeş’te bir ay kadar vizesiz seyahat edebilirler.” adlı yazıyı yanınıza alarak “Land Permit” vizesi alabilirsiniz.
Aynı korkularla Malezya-Bangaldeş elçiliğinden ısrarla “Yeşil pasaporta vize olmadığına dair”    bu yazıyı aldım. Ama bu sefer Hazret-i Şah Celal havaalanından giriş yaptığımdan ve artık teknoloji çok ilerlemiş olduğundan aldığım bu yazıya gerek kalmadan ve vize ücreti ödemeden giriş yaptım.
Şİmdİye kadar gördüğüm en bakımsız ve tozlu havaalanıydı. Tuvaletler pis, yerler tozluydu. Ama geri dönerken aynı havaalanının diğer bölümü çok normaldi.
Bangladeş Hazret-i Şah Celal Havaalanı: Hazret-i Şah Celal,  Türkistan’da doğup Hoca Ahmet Yesevi’nin ya da Konya’da doğup Mevlana’nın öğrencisi ve müridi olan Hazret-i Şah Celal, Bangladeş’e giderek tekke kurmuş. Günümüzde de müritleri var. Türbesi Syhlet’te.

GENEL
Bengal ülkesi anlamına gelen Bangladeş,  Hindistan ile çevrilmiş, güney doğu Asya ülkesi olup Myanmar ile de kısa bir sınırı vardır. Yedi bölgeye ayrılmıştır.
İçinden en büyükleri The Padma ve The Meghna nehirleri olmak üzere 700’e yakın nehrin geçtiği, gölleri, yemyeşil tepeleri ve pirinç tarlaları ile çok  çok güzel bir ülke. Özellikle balık ve karides yetiştirilen göllerin manzarası nefis.
 Ama tüm geri kalmış ülkeler gibi sistem olmayınca bu güzelliklerin kimse farkına varamıyor. Bu ülkeler hep olumsuz yönleri ile ön plana çıkıyorlar.
Ayrıca nehirlerinin deltasının oluşturduğu verimli topraklarda pirinç ve her türlü lezzetli meyve, sebze yetişiyor.
 Dışarıya Hint Keneviri (Jüt),balık ve çay ihraç ediyorlar.
Sanayi yok gibi. Son yıllarda ünlü markalar, ucuz işçilik olduğundan mallarını ürettikleri fabrikalar kurduklarından Sanayide biraz ilerleme olmuş.
Cumhurbaşkanı Abdul Hamıd. Başbakanları ise büyük liderleri olan “Sheıkh Mujıbur Rahman”ın kızı olan  “Sheıkh Hasına” adlı bayan. Genel olarak liderlerini beğeniyorlar ama parlamento da çok hırsızın olduğunu söylüyorlar.

144.000 kilometrekarelik  bu küçük ülkede 160milyondan fazla insan yaşıyor. Kalabalık ülkeler arasında 9.sırada. Türkiye’nin yarısından da küçük olan bu ülkede Türkiye’nin iki katını düşününüz. O nedenle her yerde insandan ve araçlardan yol almanız çok zor.
 Bir de çevre bilinci olmayan bu insanların her yere attıkları çöpleri ve kokularını  da ekleyiniz. Hİndİstan, Pakistan ve Bangladeş pislik konusunda yarışıyorlar. Bu kadarı da olamaz diye İsyan ediyorsunuz. Ben son günlerde çatladım. Dışarıya çöp atanlarla tartışıyordum.
 Bundan da vazgeçtim. Korna seslerini aralıksız duyuyorsunuz. Ama boşuna basıyorlar. Kapanmış trafikte kimsenin umurunda değil. Hiç başı ayırmayan benim bu ülkede sürekli ağırdı.
En garibi de bu kadar probleme karşı insanlar sakin ve sabırlılar. Bizde bu denli kötü trafik olsa bırakın dövüşmeyi birbirimizi öldürürüz. Bu ülkede araba kullanan dünyanın her tarafında çok rahatlıkla kullanabilir.
Daha da garip olan ; Bangladeşlilerin çoğunun ağzından “Cennet gibi ülkemiz var” dediklerini duydum. Yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile mutlular sanırım.
Ülkenin %92’si Müslüman, %6’sı Hindu, %2’si Budist, Hırıstıyan ve diğer etnik gruplardan oluşuyor.
ÖNEMLİ
Ülkede ki dağlarda Chakma, Marma gıbi  tehlikelı oldukları söylenen  dağ insanları yaşıyor. O nedenle bazı dağları gezmeden önce izin almanız gerekiyor. Hangi bölgeyi gezecekseniz o bölge için o bölgenin “dıctrıct commıssıoner” den ızin almanız gerekiyor. Örneğin Bandarban için
websıte: bandarban.gov ve  emaıl to dcbandarbanQmopa.gov.bd adreslerinden online izin alabiliyorsunuz.
bandarban dc number 01714 230354
ULAŞIM
Otobüs: Şehirlerarası otobüsler fena değil ama şehir içi olanların koltukları kirden kayış şekline gelmiş. Şehirler arası otobüslerde uyumanız mğmkün değil. Sürekli pat çat kapıları vuruyorlar. Yüksek sesle müzİk dİnlİyorlar. Dinlenme yerlerinde şoför kimseyi kontrol ettği yok. Basıp gİdİyor.
Tren: Bazı bölgelerde var. Daha ucuz olduğundan erken biletinizi almalısınız. Yalnız trenin durduğu yerlerde çantanızı ve telefonunuzu kapıp kaçmak isteyenler oluyormuş. Ayrıca bazen çocuklar trenin açık pencerelerine taş fırlatarak insanları yaralıyorlarmış.
Trenlerin üstlerinde kaçak olarak insanlar, sankİ evlerİnde Ki koltuklara oturmuş gibi keyifle seyahat ediyorlar. Ayrıca bilet almayanlar bir odada toplanıyorlar. Kondüktör bunlardan topladığı paraları cebe atıyor.
Trenlerde “Standing bilet” bilet sadece 50T.
Kısacası tren bileti olmadan trene bindiğinizde rüşvet vererek işinizi hal edebiliyorsunuz. Yalnız tren hareket eder etmez ve daha sonra da resmi giysili görevliler kontrol ediyorlar. Biletsizler ne yapıyorlar bilemedim.
Şehir İçi:
Ubar: Grap gibi bu uygulamayı önce telefonunuza indirmeniz gerekiyor. Buradan taksi veya motortaksi bulabiliyorsunuz.
Regula: Arkası kapatılmış  küçük kamyonetin dolmuş haline getirilmış hali.
Tomtom(Tuktuk): Dikdörgen şeklinde lektrik ile çalışıyor. Gittiğıniz yöne göre dolmuş şeklinde kullanılıyor.
CNG(Oto): Etrafı kafesli ve gazla çalışan elips şeklindeki  küçük araçlar. Bunları özel olarak gideceğiniz yere göre kiralıyorsunuz. sonra kalkıyor.
Rikşa: Üç tekerlekli bisikletin arkasında iki kişinin zor sığacağı oturak olan araç. Sürücülerin nerdeyse hepsi çok zayıf. Zorla sürdükleri bisikletleri bazı yerlerde elleri ile çekmek zorunda kalıyorlar. Omuzlarında ki bez havlu ile eık sık terlerini siliyorlar.
Nehir taşımacılığı: Ülkenin nehirlerinın uzunluğu ile karayollarının uzunluğu aynı. Bu nehirlerde; her boyutta ve sopa ile y önetilen kayıklara kadar  her türlü deniz aracını görebiliyorsunuz. Özellikle ahşap olanlar çok güzel.

DİL
Daha önce Urduca olan dillerini ölümüne mücadele vererek  değiştirmişler. Şimdi resmi dili Bengalce’dir. Hindistan-Kalküta diliyle benzerlik göstermektedir. Çok zor gibi görünen harfleri var. Genelde kelimelerin üzerine çizgi çekilerek yazılıyor.
Baba, ayna, sabun gibi ortak kelimelerimiz var.
Ülke, uzun süre İngiltere yönetiminde kaldığı için de İngilizce oldukça yaygın kullanılıyor. Okullarda, hatta medreselerde yoğun şekilde öğretiliyor.
DİN
Müslümanlık, Hinduizim, Budizm ve Hristiyanlık
YEMEK
Hindistan ve Pakistan yemeklerine benziyor. Yemeklerinde çok kori kullandıklarında oldukça biberli ama çok lezzetli. Sebzelerin yanında taze balık ve tavuk da çok tüketiyorlar. Nehir bol olunca Karides de boldu.  Hatta evlerinin önündeki gölcüklerde de yetiştiriyorlar.
Ama  Elma, armut, nar, mandalina ve portakalın tatları, belki dışardan geldikleri için  hiç yoktu. Muz fiyatları Türkiye’den biraz daha ucuzdu.
1-                  Hılsha: Ülkenin milli balığı. Kılçığı fazla ama çok lezzetli. Diğer ünlü balıkları ise Bhetki adlı bal
2-                  Chapatı ile  Kabab:Milli yemekleri.

İKLİM

Nisan ve mayıs: Sıcaklar artmaya başlıyor. Haziran, temmuz ve ağustosta dayanılmayacak derecede sıcak oluyormuş. Gezmek için en iyi mevsi kasım, aralık ve ocak.
Yağmurlu mevsim: Genelde Yaz başından sonbaharın sonuna kadar  yağmur yağıyor ama  ne zaman yağacağı da pek  belli olmuyor. Her an yağmur bastırabiliyor.
Muson yağmurları, seller, toprak kaymaları, depreme  ve can kayıplarına neden olduğundan   büyük problem.
Haziran, temmuz ve ağustosta: En yoğun yağmurun yağdığı aylar. Diğer aylar, daha az yağmurlu.
Haziran ve eylül: Muson yağmurları başladığından düşük sezondur. Hava sıcak olsa da yağmurlar havayı serinletir. Sylhet’te ise çay toplanmaya başlanır.
Ekim ve mart: Hava daha serinlenmiş olur. Ekim ayında birkaç kez yağmur yağsa bile genellikle kuru bir hava hakim oluyor. Şubat ayında ise iyice soğur.
Sudarbans bölgesinde bal hasatı olur. Mayısta ise mangolar yenecek duruma gelir.

PARA
 Para birimi “Taka”.
en az 50$ ve küçük dövizler bozdurmuyarsanız
 Havaalanı ve bankalarda 1 $ = 84.5T;1€=94.02T
Ofislerde ise 1$=85.40T.
Bir öğretmen maaşı 150$ ‘den doktor maaşı ise 200$’dan başlıyor.Cok doktor varmış.
Tatsız bir litrelik su 1600kuruş.
TARİH
-Milattan önce ve milattan sonra anamist,Budist ve Hint imparatorluklarının  etkisinde olan Bangladeş,8.yy’da Paharpur’da kurulmuştur.
 -12. yüzyıl -1957-Müslüman yönetimi : Ticaret amaçlı ülkeye gelen Müslüman misyonerler aracılığı ile   Müslüman devletlerin yönetimine girmiştir. Uzun yıllar, Hindistan’ın kuzeyinde yerleşen Babür Hanedanlığının idaresinde kalmış. Bazı dönemlerde Türkçe konuşan Moğollarda bu ülkeyi yönetmişlerdir.
-1757-1905 yılına kadar - İngiliz yönetimi: 1757’de İngilizler,  British East Inda Company’sının Bengal’ı kazanmasıyla Bangladeş’i de Hindistan'a bağlı  aynı ırktan  ama farklı dinlere sahip olan Bengal eyaleti olarak yönetmiştir.
 -1905’te Ingltere kolonilerine  karsı ayaklanması sonucunda;  Hintliler, İngilizleri bölgeden gönderirler.
 -1947’de  Hindistan,  çoğunluğu  Hintlilerin olduğu  Bati Bengal ve çoğunluğu  Müslümanlarin oldugu Dogu Bengal( Pakistan) olarak ikiye ayrılır.
Müslümanlar, Pakistan olarak ayrılmak istediğinden  Bangladeş'i de kendilerine katılmasını ister ama Doğu Pakistan olarak anılan Bangladeş  bağımsızlık ister.
1952: Urdu dilinin yerine Bengal dilini resmi dil olarak seçmek ısteyen çoğunluğu öğreci olan bir çok  Bangladeşli, Pakistanlılar tarafından öldürülür.
-17 Kasim 1971’de  Pakistan’ın doğu eyaleti iken 1971  resmi olarak bağımsızlığını kazanır.
1972: Sheıkh Mujıbur Rahman ülkenin ilk cumhurbaşkanı seçilir.
15 Agustos1975: Pakistan tarafından bir gecede Cumhurbaşkanı Sheıkh Mujıbur Rahman, eşi ve yedi çocuğu öldürülür. Sadece Amerika’da eğitim alan iki kızı katliamdan kurtulur. Şu anda büyük kız başbakan.
-1991’de ülke, yeniden düzenlense de değişen birey yok.
Doğası muhteşem olan bu ülkenin başına iyi bir lider gelirse, en az elli yıl çocuk yapılmasa ve bu arada medreseler kapatılıp toptan eğitim kampanyası başlatılsa belki düzelebilir.
KISA KISA
- Türkiye’den üç saat ileride.
-Pakistan’da ki gibi Türk olduğunu öğrendikten sonra en gıcık olduğum iki soruyu soruyorlar. “Yalnız mı geziyor sunuz?” ve ”Müslüman mısın?”
-Resmi tatil, Cuma ve cumartesi. Resmi daireler kapalı ama bazı organizasyonlar açık oluyor. Bazı okullar ise Cumartesi günlerinde acık oluyor.
-Bu geri ve fakir ülkenin insanlarının Erdoğanı büyük lider olarak görüp sevmeleri benı şaşırtmadı. Türkiye’de ki  güya savaştan kaçan  ve her yıl sokaklarda çocuk üreten Sureyeliler de çok seviyor. Vergiyi ödeyen ben.Erdoğan benden alıp onlara veriyor. Böyle beleş yaşam bulsam bende severım.
- sivrisinekleri çok saldırgan. Isırdığı kişiye tedavisi ve aşısı olmayan “Dengu” denilen bir hastalık bulaştırıyor. Önleminizi alınız. Benim karnımda ısırdıkları yerde neredeyse oluk oluştu.
-Havanın tozlu olmasından dolayı mı anlayamadım kadın erkek her an her yere hatta  araçlardan  başlarını  çıkarıp sesli olarak balgam fırlatıyorlar.
-Göünüzün içine bakarak burunlarını karıştırıp oraya buraya sürüyorlar.
-Tüm reklam panolarında ki reklamlarda ki erkek ve bayanlar nedense beyaz Avrupalılar.
-Yemekten sonra tabak içinde gelen sabunla sadece kirli sağ ellerini sabunlayıp yine gelen suyla duruluyorlar.
-Bebeklerin alnının sol tarafına sürmeden kocaman siyah ben gibi leke koyuyorlar.
-Müslüman erkekler, saç ve sakalları beyazladığında kına yaktıklarından kırmızı veya turuncu renkli sakallı ve saçlı çok erkekle karşılaşacaksınız. Çok çirkin görüntüleri var. Uzayan beyaz sakallardan dolayı takma sakal takmış gibiler. Hatta sakalı tamamen beyazlamamış beyler bile kına yaktıklarından iki renkli sakal ile dolaşıyorlar.
-Tüm halk yemeklerini sağ elle yiyorlar.
-Sürekli beni hırsızlar için uyardılar. Haran dikkatli olmanız gerekiyor bu fakir ülkede.
- Milli sporları Kriket. Hindistan’dan sonra Asya’nın krikette ikincisi.
-Bangladeşliler de tüm geri ülke halkları gibi ve benim çok rahatsız olduğum ve sadece havada asılı kalan bir laf. “problem yok. Merak etme” lafını çok kullanıyorlar.
-Bizim Suriyeliler gibi Bangladeş’inde başı Mayamarlılarla dertli.  Ama  Mayamarlıların kampın dışına çıkmasına izin verilmiyor.
-Bu ülkede ağaç işleri çok kaliteli. Evlerde makine vb. yok ama mobilyalar muhteşem. Sadece dizaynları kaba. Hele bambu mobilyalar nefis.
-Otomatik makina kullanan görmedim. Varsa da çok az olmalı. Sadece birkaç mağazada buzdolabının yanında otomatiktik çamaşır makinasının satıldığını gördüm.
-Artık pirinç, makinalarla ekilip son haline getiriliyormuş.
-Sokakları çok tozlu olan bu ülkede maske takanlarda göreceksiniz. Aslında herkesin maske takması gereken bir ülke.
- Pan: Asya’nın ünlü uyuşturucusu. Battle yaprağına ceviz şeklinde meyve sarılarak ağızda bekletiliyor.  Sonra da kırmız kan şeklinde her taraf tükürüyorlar. Pan kullananların ağızları kıpkırmızı olup leş gibi kokuyor.
-Alkol kullanmak yasak olsa da bazı şehirlerin bazı yerlerinde çok rahat alkol bulabiliyorsunuz. Zaten Pan, alkonden daha tehlikeli ama kuranda yasak olduğu yazmıyormuş.
-Erkekler, cadde üzerlerinde ve heryerde çömelerek ve çok rahat işeyebiliyorlar. Aynı Hindistan’da ki gibi cadde üzerinde kapısı olmayan pisuarlar var. Koku dayanılacak gibi değil.
-Dükkânların önünde rengarenk küçük çips paketleri asılıyor. O nedenle çöp yığınları da çok renkli oluyor. Doktor kız bile CNG’den cips paketini  dışarı attı.
- Sokakları bu kadar pis olan ülkede girdiğim birçok ev pis değildi. Hatta temız bile sayılırdı. Hemen hemen evin tüm yatak odalarının içinde banyo ve tuvalet var.
HOMOSEKSÜELLER: Bu ülke gerçekten bir garip. Genelde otobüslerde, trenlerde ve ören yerlerinde 2-5kişilik gruplarla gezen homoseksüellere rastlıyorsunuz. Emri vaki erkeklerden para alıyorlar.
Ben önce bunları kadın kılığına girmiş paraya ihtiyacı olan erkekler sandım. Sorduğumda ”Aileleri onları dışlıyor. Kimse iş vermiyor. Erkeklerden topladıkları paralarla geçinmek zorundalar” dediler. Bu kadar katı din uygulamalarının olduğu bu ülkede homoseksüellere bu denli hoşgörülü yaklaşılması beni şaşırttığı kadar memnun da etti.
DİLENCİ: Dilenci mafyasının küçük yaşta ki çocukların elini, kolunu keserek sakat bırakıp dilendirdiklerini söylediler. Ne kadar doğruluk payı var bilemem ama bu ülkede çok fazla dilenci var. Özürlü organları olanlar , bacağı kolu kesik olanlar ,özürlerini göstererek dilenmek zorundaymışlar gibiler. Şu anda yazılarımı trende yazıyorum. En az  on  kişi dilenmeye geldi. Yabancı gören birçok çocuk ve yaşlı da elleriyle aç olduğunu anlatarak  para istiyorlar.
EĞİTİM: Bizimle aynı. İlkokul beş, highscool beş, kolej ik ve üniversite dört veya beş yıl oluyor. İlk okuldan sonra birçok öğrenci devam etmiyor. Okuryazarlık oranı oldukça düşük. Ülkede özel okul ve hastane de var.
Okullarda Müslüman kız çocuklarının çoğu nun başı kapalı. Malezya da ki gibi bir kısmının başı tam kapalı iken bazılarının yarım kapalı. Bazılarının açık. En kötüsü burka takmış öğrenciler de hiç az değildi. Hatta uzun siyah eldivenlerle ellerini kapatan öğrencilerde vardı. Müslüman olmayanlar başları açık okula gidebiliyorlar.
Medreselerde kızların hepsi burkalı, oğlanlar ise fesli aynı sınıfta farklı taraflarda oturuyorlar. Genel olarak din ağırlıklı derslerin yanında medresesine göre de Arapça ve İngilizcenin dışında farklı derslerde öğretiliyor. Medreseden mezun olanlar da üniversiteye gidebiliyor.
SAĞLIK: Devlet hasta haneleri çok bakımsız. Az bir ücret ödüyorlar. Üniversite hasta haneleri normal. Özel hasta haneler bizimkilerle aynı sayılır.

ÜNLÜ MARKALARIN ORJİNALLERİNİ SATIN ALMAK:

ünlü markalar ucuz işçilikten dolayı fabrikalarını Bangladeş’in kırsal  kesimimde kurmaya başladıklarından ülke ekonomısi son zamanlarda atağa kalkmış durumda. Lacoste,Old Navy,Calvin Klein, Armani , Abercrombie, Zara, Tommy Hilfiger gibi ünlü markalarının orjinallerıni  çok uygun fiyatla bir bilenle satış mağazalarından satın alabilirsiniz. Bir tanesinin Atatürk caddesinde olduğunu biliyorum. Benim zamanım kalmadığından gidemedim.


YAŞAM VE KADIN
Ülke halkı genelde çok sıcak, konuksever ve yardımcılar.
Bangladeş kadınların saç ve gözleri simsiyah ve çok güzel. Yollarda çöp yığınlarının arasında renkli geleneksel kıyafetleri ile çiçek açmış gibiler.
Erkekler için genelde yakışıklı diyemeyeceğim. Yemek yemeyi sevdiklerinden, ağır işte çalışanların dışında olanlar genelde kilolular.
Sari: Genelde orta yaş ve üstü Hintli ve Müslüman kadınların giydikleri giysi. Sadece Müslüman kadınlar bellerini açıkta tutuyorlar
Salowar Kamıj: Genelde genç kadınların giydikleri, desen ve renk uyumu olan şalvar, tunik ve şal şeklinde giydikleri giysi.
Genelde kadınlar hızma ve ruj kullanıyorlar,
Lungi: Erkeklerin pantolon yerine sarındıkları genelde kareli eteklik şeklinde ki giysileri. Bellerinde kocaman bir düğüm yaptıklarından sanki göbek fıtıkları varmış gibi görünüyor.
Müslüman ülke olmasına rağmen kadınlar bir Pakistan’a göre daha rahat sayılırlar. En azından başları açık kadınlar da var. Malezya ‘da ki gibi hemen hemen tüm kadınların başları kapalı değil.   Burada da başlarını kapatanların çoğu kat kat kapatarak sepet gibi bir moda yaratmışlar. Türkiye’den de alttan farklı renkte bant takma modası da buraya da yavaştan sıçramış.
 İran’da ki gibi yasaklar ve ayıplar çok olunca mecburen insanlar yapacaklarını gizli yapmak zorunda kalmışlar. Nerdeyse zorundaymışlar gibi kız ve erkek arkadaşı olmayan genç yok gibi.  Hatta ailelerinden gizli birlikte gözden ırak yerlere gitmek zorunda kalıyorlar.
En garibime giden de; Chittagong Üniversitesinden tren ile dönerken iki kişilik yerlere üç öğrenci sıkışarak oturması oldu. Kızların sacları kapalı ama bir erkekle kıç kıça oturması normal oluyor buralarda. Burada da Müslüman erkekler dört kadınla evlenme hakları var
Az da olsa Müslümanla Hintlinin evlenmesi oluyormuş.
Asya geleneği olarak sabah akşam duş alıp dişlerini fırçalıyorlar.
POND: Yağmur suyu ile dolan evlerin önünde ki gölcüklere verilen ad. Yemyeşil çevresi ile bu göllerin manzarası çok güzel görünüyor.
İnsanlar bu göllerde abdest alıyorlar, yıkanıyorlar, bulaşık ve çamaşır yıkıyorlar ve yüzüyorlar. Ama kirli çamaşır ve bulaşık suları tekrar göle gittiğinden göller temiz olmuyor.  Aslında göl suyunu alıp başka bir yerde bu işlemleri yapsalar göl tertemiz kalacak. Yıllardan beri bunu birisi düşünmemiş. Ne gördülerse onu devam ettiriyorlar.
Köylerde içme suyu da yağmur suyunun depolarda biriktirilmesi ile elde ediliyor.
DHAKKA
20milyonluk başkentin eski ve yeni olan iki bölümü var.

OLD DHAKKA

Sabah uyuyup dinlendikten sonra ev sahibim dünya güzeli genç kızla rikşaya atlayıp sokaklara çıktık. Daha önce Hindistan deneyimim olduğundan ve bu manzaralara alışkın olmama rağmen ne tarafa bakacağımı şaşırdım. Tek kelime ile Eski Dhakka, inanılmaz kalabalık, çöp yığınları ve kokusu, tıkanmış trafik ve çok sıcak halkı ile çok ilginç.
Beni  rikşada gören tekrar tekrar başını çevirerek bakıyor. Rikşa duruyorsa sohbet etmek istiyorlar.  Daha sonra yürürken fotoğraflarını çekmek istediklerimde çok memnun oluyorlar. Çok ezilmiş bir halk. Biraz ilgi gösterdiğinizde, çocuklarını sevdiğinizde(Ben direkt saldırıya geçiyorum.)çok mutlu oluyorlar.
Eski Dhakka’nın bu eski köhne sokaklarında gezmedikçe bu ülkeyi anlayamazsınız. İnsan kalabalığından ve üç tekerlekli bisikletlerden (rikşa) gerçekten yol bulup yürüyemiyorsunuz.  Rikşaları süren zayıf adamların çilesini gördükçe insanlığınızdan utanıyorsunuz. Bencilce “İyi ki bu ülkede doğmamışım” diyorsunuz.
 Buralarda ki eski evler zamanında çok güzel oldukları hala anlaşılıyor. Âmâ hiçbir bakım olmadığından hepsi yıkılmak üzere. Elektrik telleri yoğun olarak evlerin pencerelerinin önünden geçmiş. Zatan tüm sokaklarda elektrik telleri salkım saçak asılımmış. Sonradan yapılmış yüksek asansörsüz yanyana sıralanmış apartmanların görüntüsü ise çok ilginç. Her apartmanın hırsızlığa karşı pencereleri, kapıları, çevresi demir korkuluklarla kapatılmış. Her tarafa asma kilit vurulmuş. Toptan bu manzaraya baktığınızda içiniz sıkılıhor. Akşam olduğu zaman erkeler tek veye topluca apartmanların önüne attıkları sandalyelerde serinleyerek sohbet ediyorlar.
Dar sokaklar boyunca küçücük genelde renkli giysilerin satıldığı manifaturacılar, terziler, berberler, her türlü sebze ve meyvenin satıldığı dükkânlar sıralanmış. En fazla da açık pazarları göreceksiniz.
Eski Dhakka’da ki camiler apartman gibi katlı, bakımsız ve özelliksiz. Cami olduğunu sadece minarelerinden anlıyorsunuz.
Eski Dhakka’da  Hintlilerin yoğun olduğu Luxmi Bazaar ,Tantı Bazaar, Shankharı Bazaar v.e Shyambajar( sebze pazarı), Banglabajar( Birçok kitapçı var.),Hint pazarı gıbı  birçok Pazar göreceksiniz. Özellikle açık pazarları harika.
Luxmi Bazaar-Vıctorıa Park: Bu kadar yeşil ülkede kel ve çöplük gibi bir parktı.
DURGA PUJA FESTİVALİ: Bangladeş’in en ünlü Hindu festivali.15ekim pazartesinden 19ekim cumaya kadar sürüyor. Ben gittiğimde bu festival vardı. En güzel giysilerini giyen Hintliler ve halk festival alanına gittiklerinden yollarda çok zor yürüyebiliyorsunuz. Müzik eşliğinde renkli tanrılarına dua ediyorlardı.
Ülkenin hemen hemen her tarafında kutlanıyor ama en iyi Old Dhakka’nın Luxmi Bazaar, Tanti Bazaar ve Shankharı Bazaarda kutlanıyor.
1-Buriganga Rıver: Bu çok geniş nehir üzerinde her türlü su aracını görebilirsiniz. Aslında çok güzel bir nehir ama koca nehri bile kirletmeyi başarmışlar. Nehrin, yeşil su bitkisi ıle kaplı olan bazı yerlerinin görünüşü çok güzel.
Nehrin su rengi bile değişmiş. Kirli nehirde insanlar çok rahat yıkanıp, çamaşırlarını yıkıyorlar.

2- Shadarghta: En büyük liman. Şehirlerarası gemiler buradan kalkıyor. Kesin görmeniz gerekiyor.
3-İslampur caddesi: Geleneksel cadde
4- Sutrapur: Bu cadede çok eski ever var. Hepsi de zamanında çok güzelmiş ama hiçbir bakım olmadığından yıkık dökük hale gelmişler.
5-Ahsan Manjıl(Pembe Saray): Giriş yerliler için 20T, turistler için 100T. Dışardan güzel ama gördüğüm en bakımsız ve kirli saraydı. Her odanın başında sanki bir şey varmış gibi görevliler oturuyordu ama camların pasağından sergilenen eserler zor görünüyordu.
6-Baitul Mukaram Mousque(Milli Camii): Gülistan semtinde. Otobüsle gidiliyor. Çok büyük bu camide insanlar uyuyordu. Ben aradan sızarak hocanın karşısında hu çeken cemaatin fotoğrafını çekince dışarı atıldım.
Pembe saraydan  devam edecek olursanız   
Mılbarak: türbe, Lalbang fort, Shahid Mİnar, unıversite, New Market yaparak  yeni Dhakka’ya geçerseniz. Veya  Yeni Dhakka’dan güneye doğru inerek de bu yerleri gezebilirsiniz.
NEW DHAKKA
En kuzeyden başlarsak
1-                  Jamuna Future Park:Ülkenin en büyük alışveriş merkezi.Çarşamba günü kapalı.
2-                  Gulshan: Ülkenin en modern semti. Evet eski Dhakka’dan daha çok bakımlı yüksek  ve bakımlı apartmanlar var. İlk kez cadde üzerinde burada çöp tenekesi gördüm. Ama  burası da eski Dhakka’da  ki kadar olmasa da temiz sayılmaz.
A-Barıdhara Lake: Diplomatik bölge.Gölün çevresinde elçılikler var. En bakımlı ve temiz bölge.
B-The Westin:23.katına çıkarak çevrenin manzarasını görebilirsiniz. Ülkenin en modern bu oteli bile çok zevkli döşenmemişti.
C-Gulshan Lake: Caddenin iki tarafında ki bu gölün kıyısı bile çöp ile dolmuştu.
D-Kemal Atatürk Avenue:
Türkiye’nin  İstiklal savaşında  ki mücadelesine karşı  Bangladeşlilerin şehrin bu büyük  caddesine bu ismi vermişler.
 Bu cadde  üzerinde “Türkish Bazaar” adlı restoran var ama hiç Türk yok. Çalışanların hepsi Türk bayraklı tişört giymiş Bangladeşlilerdi. Yakınlarda ki “İstanbul Restoran ”  ta da Türk olmadığını öğrenince gitmedim.


Nazrul İslam : "Bangladeşlilere Atatürk’ü tanıtan ve sevdiren ve  “Yeryüzünde haksızlık, adaletsizlik bitene kadar mücadele edeceğim” diyen büyük halk ozanıdır.

 Türkiye’ye hiç gelmemiş bu ozan,  henüz 22 yaşında iken, bağımsızlık Savaşı haberlerinin  ülkeye ulaşmasının sonucunda 1921 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa’ya ithafen “Kemal Paşa” şiirini yazarak  Kalküta’da yayınlatmıştır. Böylece sömürgeci güçlere karşı yapılan mücadele  sonucunda Atatürk, Bangladeş’te halk arasında tanınarak çok sevilmiştir.  Günümüzde bile birçok kişinin adı “Kemal”dir.

3-                  Hatırjheel: Gölden daha büyük su kenarında insanların dinlenmeye geldikleri bir alan. Güzel bir köprü var. Gece ışıklandırılıyor. Göl üzerinde boat ile gezebiliyorsunuz.
4-                  Parlement House:
ANI: Uzun bir trafik tıkanıklığından sonra  kapısına vardığım  da polis”Önce Türk elçiliğinden izin almalısın” deyince tepem attı. “Niye ki? Sizin  Parlemento binanız için kendi ülkemin elçiliğinde neden izin almalıyım ki?Zaten bu ülkede herşey problem” dediğimde  polis ”Bu harika bir ülke” dediğinde ben işi gereksiz yere abartırarak “Her taraf çöp yığını. Nasıl bu ülkeye harika dersiniz” dediğimde polis de haklı olarak ”Madem öyle, neden geldin ülkemize” dediğinde ben de  dememem gereken “Pisliğinizi görmeye geldim” dediğimde polis haklı olarak çok sinirlenerek bana ”Git buradan” dedi. Haksız olduğumu kabul ediyorum ama günlerdir kokular ve çöpler beni iyice germişti. Kendi ülkelerinde dememem gereken bu cümleyi kurdum. Zaten en baştan yanlış anlaşıldık. Ben aslında binanın dışından görmek istiyordum. Sanırım polis binanın içini görmek istediğimi düşündü. Daha sonra bahçenin diğer tarafına geçerek diğer kapıdan çok rahat binanı görüp fotoğrafını çektim. Burada kı polislerin benimle çok sıcak ilgilenmesi de beni utandırdı.
Otobüs ile kısa sürede
5-                  Basundhara Mall: Ülkenin ikinci büyük alışveriş merkezi. Salı günü kapalı. Temız ve modern bina.Yürüyerek
6-                  Bangabandhu Sheikh Mujıb Medical Üniversite Hasta hanesi. Daha önce Chittagong da ki gördüğüm hasta haneden sonra  çok temiz geldi. Görevlilerle iyice gezdım. Meğer burası çok büyük Üniversite hasta hanesiymiş. O nedenle bakımlıymış.
Hemen yakınında
7-                  National Museum: Giriş turistler için 100T. Ben gittiğimde tatil nedeni ile kapalıydı. Sadece içinde ki Başbakana ait resim sergisini ziyaret ettim. Yürüyerek
8-                  Dakka Üniversitesi: Çok geniş alana yayılmış, bakımsız binalardan oluşmuş. İçinde ki çok eski kantini çok hoştu. Yine öğrencıler çok sıcaktı.
Yürüyerek
9-                  Sishu çocuk parkı ve ilerisinde Ramna Park
10-              New Market. Yanyana sıralanmış dükkanlardan oluşmuş güzel bir market. Kuyumcu dükkânlarında ki takıların büyüklüğü sizi şaşırtacaktır. Yürüyerek
11-              Central Shaheed Minar: Pakistan ile ayrılırken verilen mücadelede ölenlerin anısına yapılmış anıt. Yürüyerek
12-              Dhakeswari Temple: En ünlü Hindu tapınağı. Gittiğimde Festival olduğundan çok renkliydi. Hemen yakınında
13-              Lalbag Fort: Gittiğimde açıktı ama çok geç kaldığımdan girmedim. Giriş ücretli ve içinde gezebileceğiniz müzesı de var. Yakınında
14-              Star Mosque.Yakınında
15-              Armenian Church






UZAKLAR
I-1.Yön:Dhakka’nın güney doğusu ve kuzeyi
COX’S BAZAR
DhakkaCox’s Bazar(Sadece gece direkt otobüsü var. Fiyatı 900T.9 saat sürüyor. )
Otellerde bir oda fiyatı 4000-7000T arası.
Eğer gündüz gitmek isterseniz ancak bir kaç kez otobüs değiştirerek ulaşabiliyorsunuz.
Otobüs eski olmasına rağmen koltuk aralıkları oldukça genişti. Tek yabancı olduğumdan otobüse binerken ve inerken soför elimi sıktı. Çok ilgilendiler. Bu bölgenin halkının temek geçim kaynağı, hayvancılık ve çiftçiliğinn yanında balıkçılık.
Şoför, otobüsü sürekli zikzak çizerek bizi uçurarak getirdi. Yine çok yüksek sesle müzik açık olduğundan aralarda gürültülü şekilde yolcu indirdiklerinden hiç uyuyamadım.
Okyanus kenarında ki bu turistik şehirde dünyanın en uzun kumlu  sahili(120 km)- var. Genel olarak buraya yeni evli çiftler balayına geliyorlar. Tanınmadıkları için sevgililer de geliyorlar. Ayrıca bu şehir, güneşin batışı ile de çok ünlü.
Turistik denilince hele bir gezi yazısında “Bodrum” gibi okuyunca ister istemez az da olsa bir beklentiye girdim. Sabah 7’de şehirden inince hemen yürüyerek otellerin olduğu turistik bölümün alt tarafında ki sahile indim. Sahilde Kolaloli, Sugandha ve Labani gibi sahilleri gibi birçok sahil sıralanmış.
Şehir merkezi ise bu turistik bölgesinin daha ilerisinde.
1-                  Kolatoli Beach: Tahmin edemediğim bir kalabalıkla karşılaştım. Meğer insanlar altı gibi sahile iniyorlarmış.  Sahilinde Şemsiyelerin altında ki şezlonglarda insanlar sadece oturuyorlardı. Gençlerin bazıları denizde yüzüyordu. Burada sahile inmek; kumsalda kum bisikletleri ve atla gezinmek ve  deniz araçlarını kullanmak anlamına geliyor. Sahilde yarım saat kum bisikleti ile gezinmek 80T=10$.Belki yerellere daha uygun fiyat veriyorlardır. Ancak elbiseleri ile denize girebilen küçük kız çocukları vardı. Bayanlar denize şortla bile giremiyorlar. Ama bu sahilin gecesi çok keyifli. Yine insanlar kiraladıkları şezlonglarda uzanarak dalgaların sesini dinliyorlar. Sohbet ediyorlar. Hele sevgililer yarı karanlığın keyfinı çıkarıyorlar. Bizde iki gece kalabalık grup olarak çok güzel saatler geçirdik.
Sahile paralel cadde üzerinde ki  yüksek katlı otelleri  yerel turistler doldurmuştu. Çok az yabancı turist gördüm. Caddede ki çöp yığınlarının kokusundan yürümekte zorlanıyorsunuz. Otellerin içi temiz görünüyordu ama hemen diplerinde ki kanallar tıkanmıştı. İçlerinden simsiyah su akıyordu. Koku ise dayanılmazdı. Kimsenin aklına buraları temizlemek gelmiyor. Hele güzelim orman içinde ki dev çöp bahçesini görünce dayanamayarak otel ve polise  giderek  bu çöplerin ve kokuların çok rahatsız edici olduğunu söylediğimde kabul ettiler ama suçu hep devlete yüklediler. Baştakiler çok çaldığından ülkenin bu halde olduğundan bahsettiler.

Kısaca şehrin içinde yan yana sıralanmış turistik dükkânlardan ve sahilde ki aktivitelerden başka göreceğiniz bir şey yok. Özellikle kokusunu önemsemezseniz boy boy kurutulmuş balık dükkânları çok ilginçti. Gece olduğu zaman çöpler görünmediği için ışıklandırılmış bu sahil  ve çevresi çok güzel görünüyordu.
 Ama sahil boyu uzaklaştığınızda çevre değişiyor. Biz tuktuk ile ev sahiplerimle sanırım iki saatte İnani sahiline gittik. Yol boyu sol tarafta yemyeşil pirinç tarlaları ve tepecikler çok güzeldi. Sağ tarafta ise sahil. Dalgalar köylere ve yola zarar vermesin diye devasa gerçekten inanılmaz büyük kum torbaları ile korunmaya çalışılmıştı.
Not: Bu şehri grup olarak gezdiğimizden fiyat veremiyorum. Ev sahibime de tek tek sormaya utandım. Ben hakkıma düşen kısmı toptan ödedim.
2-Himchari Hill: Yol üzerinde ki tırmanabileceğiniz tepelerden.
3-İnani Beach:

Sahile varınca inanılmaz bir insan kalabalığı ile karşılaştık. Yine insanlar satıcılardan bireyler satın alarak şezlonglarda oturarak yiyorlardı. Birçoğu kiralık kameraları olan fotoğrafçılara artistik pozlar veriyorlardı. Hindistan’da ki sahillerden bir farkı yoktu. Denizde ki boynuzlu balıkçı teknelerinin görünüşü harikaydı. Güneşin batışından sonra biz uzun süre çok keyifli sohbetler yaptıktan sonra şehir içinde ki Kolaloli sahiline geldik. Yine şezlong kiralayarak geç saatlere kadar dalga sesleri eşliğinde sohbetimize devam ettik. Ben biraz uyudum. Gece on ikiden sonra kızların yaşadığı apartmana geldiğimizde bekçi hesap soran yüz ifadesi ile dış kapıyı açtı. Zaten kendisi hemen kapının arkasında beton üzerinde cibinliğin içinde uyuyordu. Kızlar suçlu şekilde bekçiye hesap verip eline para sıkıştırdıktan sonra apartmana girebildik.
Bu şehirden ülkenin dört tane adasına ulaşabiliyorsunuz.
1-                  SaınT Martın ( Dip)Adası
Cox’s BazarTeknaf(Otobüs ile iki saat)st Martin Adası
Gemi 9:30da gidiyor. İki buçuk saat sürüyor. Gidiş dönüş ücreti 550T.Ama denizin dalgalı olduğu günlerde gemi olmuyor. Ben ekim başında oradaydım. Gemi seferleri ancak ekim sonu gibi başlayacaktı. Teknaf’dan  Martin adasınına balıkçı teknesi ise tek yön 220T.Her gün bulabiliyorsunuz. Biraz risk varmış.
Deniz suyunun mavi olduğunu söylediler.

2-                  Mahesh Khali Adası:  Cox’s Bazar şehir merkezinde ki İskeleden hızlı boat ile yarım saatte ulaşılıyor. Adanın hemen girişinde ki denizin içinde Keuta ağaçlarının oluşturduğu ”Pera Bon” ormanı çok ilginçti. Daha çok Hindu kökenli Bengallilerin yaşadığı bu yerleşime uzun iskeleden sonra yerleşim yerine varıyorsunuz. Tuktukcuların uzak demesine inanmayınız. Çok rahat yürüyerek varabiliyorsunuz.
Adada çok eski Hindu tapınağı ve tepede Budist tapınağı var.
ANI: Öğle yemeğine giderken köy içinde çoluk çocuğun yüzdüğü  gölde yüzmek istedim. Bu kadar kirli gölde yüzme fırsatı bir daha bulamayacağımı düşünerek yakında ki köy evinde üzerimi değiştirdim. Köy evinin ve yaşayanların sefaleti anlatılacak gibi değildi. Bendn heveslenerek diğer bayanlarda yüzmek istedi. Ağzımı ne kadar kapatmamda azıcık göl suyu kaçtı. Ama çok keyif aldık.
Buradan tekrar kiraladığımız hızlı boat ile
3-                  Shonadıa Adası: Bu adada yerleşim yok. Sadece balıkçılar, tuttukları balıkları kurutuyorlardı. Kurumaya bırakılan balıkların manzarası farklıydı. Bangladeşliler, sadece bu adaya kuru balık almaya geliyorlarmış. Bu adanın yanında kı ormanda ki otların üzerinde meditasyon yaptık ama işi ben bozdum.
4-                  Chera Adası

Rohtingya mülteci kampı:
 Bu kampta da Mayamar’dan kaçan  Arakan’lı Müslümanlar   yaşıyor. Türkiye’den  de Kızılay, TİKA, AFAD yardımlarını iletmişler.

Kampı Gezmek için bir gün gerekiyor. Şehir merkezinde iki buçuk saatte gidiliyor. İki saatte de kamp gezilebiliyor.
Aslında arkadaşlarımın çoğu bu kampta çalışıyordu. İzin alınması da çok sorun olmuyormuş ama tren biletimi daha önce aldığımdan ve Bandarban’da daha çok zaman geçirmek istediğimden bu kampa gitmedim. Bir başka neden de Suriyeli mültecilerin bizim iyi niyetimizi nasıl suiistimal ettiklerini bildiğimden aynı manzaraları görmek istemedim.
Mayamarlılar da kamplarda da yaşam bedava olunca her yıl aynı Suriyeliler gibi yeni çocuk yapıyorlarmış. Yerli halk bundan çok dertli.   Ben artık yakından tanık olmadığım sürece savaştan kaçma ve mağdur olma hikâyelerine inanmıyorum.  Gerçi bu mülteciler bizim Suriyeliler gibi tüm ülkeye yayılıp, sıkıntı yaratmamışlar. Bunlar kamptan dışarı çıkamıyorlarmış.
ANI:
Sahilde arkadaşlarla sohbet ederken yan şezlongda eşi ile uzanan genç adam “Sanırım yarın Bandarban’a gideceksiniz. “Benim aracımda yer var. Benimle gelebilirsiniz.” Dediğinde çok memnun oldum. Telefonunu alarak ertesi gün buluşmak üzere sözleştik. Huyumdur. Her yere saatinden önce giderim. Adamın oteline gittiğimde çoktan ayrıldığını öğrendim. Telefonunu da açmadı. Aslında Bangladeşlerin hatta tüm Asyalıların genelde çok rahat yalan konuştuılarını biliyordum ama bu kadarına da pes. Daha önce haber verseydi çok rahat kendi planımı yapabilirdim.




Cox’s BazarBandarban(otobüs ile üç saat)
Cox’ BazarChittagong(Otobüs ile dörtbuçuk saat.250T)
ChittagongBandarban(Otobüs ile İkibuçuk saat)

BANDARBAN
Not: Normalde ben Cox’s Bazar’dan Bandarban’a geçip oradan da Chittagong’a geçecektim. İzinim olmadığından direkt Chittagong’a geldim. Buradan onlıne olarak Bandarban’ı gezmek için izin dilekçesi gönderdim.Ama bu günlerde Bandarban’da ki  etnik gruplardan biri yerli halktan birisini öldürmüştü. Tehlikeli olduğundan yabancılara izin verilmediğinden gidemdim.
-Golden Temple
-Nılgırı Dağı: Jep ile birbuçuk saatte bu dağa çıkabiliyorsunuz.

CHİTTAGONG
Ülkenin bu ikinci büyük şehri, ülkenin ticaret başkenti olarak tanınıyor. Dhakka’nın tersi yemyeşil. Çok büyük ağaçların olduğu caddeler ve bahçeler var.Ama ziyaret ettiğim şehir içinde ki güzelim park bile çöplük içindeydi.
1-                  Karnaphulı Nehri ve Köprüsü: Deniz sanılabilecek kadar bu nehirde birçok balıkçı teknesi göreceksiniz. Sabahtan sular çekildiğinden hepsi sanki balçığa saplanmış gibilerdi. Nehrin üzerindeki bu modern köprü de boğaz köprüsünün küçük kopyası gibiydi.
Nehir kenarında kocaman alana yayılmış kırmızı renkli balık ağları, çok ilginç görüntü oluşturmuştu.

­2-Foys lake: Giriş 250T.Gölünde boata binmek isterseniz 350T. İçinde lunapark denebilecek kadar basit eğlence araçları var. Hemen yanında
3-Chittagong Zoo: Giriş 50T.Gördüğüm en sevimsiz ve bakımsız hayvanat bahçesiydi. Hayvanlar, etrafı ikı kat demirlerle sarılmış beton zemınli küçücük yerlerde kalıyorlardı. Buraya  kaplan yavrusunu görmeye gittim. Altı aylıktan önce göstermiyorlarmış. Park müdürünün özel izini ile  kısa süre gösterdiler. Çok tatlılardı. Yavrunun biride beyazdı.
4-Neval: Havaalanı yolu üzerinde deniz  sahili, şehir merkezinden oldukça uzak. Ben taksi ile gittim. Kocaman gemiler, sular çekildiğinden balçığa saplanmışlardı. Sahil boyunca yapılmış duvarın kenarına renkli sandalyeler koymuşlar. İnsanlar akşamüstü buraya geliyorlar. Özellikle kaçamak yapan sevgililer vardı.
Piyazu: Deniz kıyısında otururken karşı kulübelerden sıcak olarak alabileceğiniz top şeklinde lezzetli yiyecek. Soğan ile servis ediliyor
5-Chittagong Üniversitesi: 22 bin öğrencisi ile ülkenin en büyük üniversitesi. Yedi fakültesi var.
Şehirden 3 nolu otobüs(13T) ile veya yerel tren (8.5T)ile gidiliyor. İkisinden de indikten sonra rikşa veya CNGile üniversitenin içine gidiyorsunuz. Ben gittiğim gün çok yağmur yağdığından detaylı gezemedim. Binalar fena değildi ama boyasız ve bakımsızdı. Sınıflarda ahşap kolçak veya sıralar vardı. Öğrenciler beni ısrarla partilerine davet ettiler ama kalamadım. Çiftli dans çalışmalarını seyrettim. Öyle kaçgöç yoktu.
Kızların çoğunun başı kapalıydı. Hepsi geleneksel kıyafet içinde birbirinden alımlılardı. Başı acık olanların yanında ağzını burnunu maske veya yaşmak şeklinde kapatanlar da vardı.
Öğrencilerle birlikte fakültenin kafesine gittik. Yine bakımsız ve sıradandı. Öğrencilerin tüm ısrarla bir şeyler ikram etmek istediler. Fotoğraflar çekindik. Gerçekten çok sıcak insanlar.
Ama burada da beklemediğim çöp yığıntıları ile karşılaştım. Cafenin hemen yanından akan dere, öğrencilerin attıkları yiyecek kapları ile siyah akıyordu.
Daha sonra fakültenin kütüphanesine ve büyük kütüphaneye gittim. Atatürk hakkında kitap istedim ama bir türlü bulamadılar. Ancak Osmanlı hakkında İngilizce kitap getirdiler.
Buradan yerel tren ile şehir merkezine 45dakika da gelerek son durakta inip
6-New Market: Yerel giysilerin satıldığı mağazalar var. Yürüyerek
7-Zuhur Hhawker Market: Karşılıklı sıralanmış giysi dükkanları var. Buraya  fabrika fazlası markalı giysiler bulmaya geldim ama sıradan giysiler satılıyordu ve pahalıydı.
Buradan tekrar bana yardımcı olan öğrenci ile Muradpur durağında inerek markalı ürünlerin satıldığı bakımlı mağazalara geldik. Fena şeyler yoktu ama hiç ucuz değildi. Artık Dhakka’dan bakacağım.
Uzaklar:
1-                  Vatıary(Bhatiari) dağı ve gölü: 20 km uzaklıkta ki yerleşim. Dolmuş ile 15T’ya gidiyorsunuz. Dolmuştan indikten sonra karşı tarafa geçip iki km yürüyerek veya araç ile göle ulaşıyorsunuz. Yol boyu sağlı sollu birçok göl göreceksiniz. Bu bölgede askeriye ve golf alanı var.
Yol boyu manzara çok güzel. Her taaf yemyeşil ve su ile kaplı.
Glden araç (Birçok Regular,CNG(Oto) geçiyor.) ile 10km daha gittiğinizde
-Cafe24: Giriş 50T. İçindeki aktivite parkına giriş de 50T. Hiç değmez, Çok basit olan aktivite araçlarının çoğu kırık .
Ayrıca gölde boat turu alabiliyorsunuz. Yürüyerek yarım saatte gezdiğiniz çevreyi mini tren ile de gezebiliyorsunuz.
ANI:  Burada ilk Medreseyi gördüm. Aynı bizde eskiden olduğu gibi hocanın elinde uzun bir sopa, karşısında oyun çağında ki küçük fesli erkek öğrenciler ve kapanmış kızlar sıralanmıştı. Dayanamıyorum bu çağda ki bu geriliklere.
Not: Gittiğimde ülke karışık olduğundan bu askeri bölgeyi ziyaret ederken sık sık askerle, beni sorguya çektiler. Bu arada iki genç kızda peşime takılarak benle gezmek istediler. Burada gezmek sıkıntı olunca, diğer dağlara izin vermeyeceklerini[i]düşündüğümden gitmeye cesaret edemdim.
2-Shıtakund dağı: 60km uzaklıkta. Şelale, Sea shore, eco park ve Hindu tapınağı,  var.
3-Kaptaı dağı ve gölü: İzin gerekiyor. İki saat uzaklıkta
4-Khagrachorı dağı ve tepesindeki Budist Tapınağı: İzin gerekiyor. Dört saat uzaklıkta. Buradan bir saat uzaklıkta
5-Sajek dağı: İzin gerekiyor. Beş saat uzaklıkta.

ChittagongSylhet:Tren ve otobüs var.
9-17:50, 10:30-23:00, 21:45-6:30 olmak üzere bir günde üç tane tren kalkıyor. Klimalı olanın yataklısı 1190T ve oturmalı olan 790T.Klımasız olanın yataklısı 700T, oturmalı olanı 460T. Ayrıca345T, 300T ve 175T  olan farklı seçen2kler de var. Ama tren bileti ucuz olduğundan en az 10-7 gün önce biletinizi satın almalısınız. Ben beş gün önceden dostlarımın sayesinde çok zor bulabildim.
Bu yolu kesin gündüz gidiniz. Yemyeşil prinç tarlaları, börülce ve diğer sebze bahçeleri ve adım başı gölcüklerle kendilerinin de dediği gibi cennet ülke.
ANI: Tren öğle saatlerinde durduğunda çoğu kişi paket ekmek ve muz alarak öğle yemeği niyetine yediler. Bana da ikram ettiler. Bu arada trenin penceresinden habire muz kabukları dışarı kaldırıma fırlatıldı. En sonunda adamın biri ekmek poşetini de atınca kendimden geçtim. Fırlayarak adamın tepesinden ellerine vurdum. Adamın elinden ekmeği, benim gözlüğün camı fırladı. Herkes çok şaşırdı.  Dışarı çıkıp çöpleri topladılar. Çok söylendikten sonra özür diledim. Uzun süre insanlar güldüler. Ben de hala nasıl böyle bir tepki verdiğime şaşıyorum.
ANI: Her tren durduğunda ikişer üçer kişilik gruplar halinde homoseksüeller trene gelip erkeklerden para istiyorlar. Onlar da kuzu kuzu veriyor. Neden verdiklerini sorduğumda “Vermezsek oramızı buramızı sıkıyorlar.Mecburuz”dediler. Ben de” bu kadar erkeksiniz. Karşı gelebilirsiniz” dedim. Daha sonra gelenlere birazda benden utandıkları için sanırım para vermediler.
ANI: Tam karşımda erkek, sonradan yanına gelen kapalı kızla  çok samimilerdi. Kız ikde bir oğlanın anlattıklarına kahkahalar atıyordu. Kız neredeyse oğlana yapışık oturuyordu. Oğlan bir şeyler ısmarladı. Sorduğumda  daha önceden birbirlerini tanımadıklarını öğrendim de iyice şaşırdım.
SYLHET
Bu bölgede çay yetiştiriliyor. En yoğun olarak çay bahçelerini Sylhet’e tren ile Dhakka’ya giderken 40 dakika uzaklıkta ki Srimangal’da görebilirsiniz. Burayı bisiklet ile veya yürüyerek gezebiliyorsunuz.
Sylhet şehrınin içinde ise  Malini Ehora(Ratargul yolu üzerinde) ve Lakkatura (Şehrin diper tarafında) olmak üzere  iki çay bahçesi var. Onun dışında çarşı ve pazardan başka gezilecek bir yer yok.
Gezilecek yerler şehir dışında. İki tarafa da sabah erkenden yola çıkınız. Zaman zor yetiyor.
1.                  Gün:
Bu aynı yol üzerinde iki yere önce şehir içinden  CNG kiralamalısınız. Bir gün boyu kirası 2250T.
Not: Ben bu tura üç kişilik grupla şehirden gittim. Ayıbıma gittiğinden hiçbir yerde fiyat sormadım. Sonunda bana payıma düşen çok yüksek fiyat söylediler. Sanırım kendi ücretlerinin bir kısmını benden çıkardılar. Zaten sonra durumu anladığımı düşünerek fazla almışız diye paramım bir kısmını iade ettiler.
               Planımı başkasının eline bıraktığımda hep sıkıntı yaşıyorum ama akıllanmıyorum.
Not: bu iki yerin yolu zaman zaman kötü ama ikisine de araçlar da gidiyor. O nedenle tekseniz en iyisi rikşa ile bu anayola kadar gidiniz. Buradan geçen CNG’lerde ki boş yerlere veye araçlara eklenerek ücreti paylaşabilirsiniz. CNG’ lerin arkası a üç kişi şoförün yanına da iki kişi oturuyor. Boş yeri olan CNG kesinlikle bulacaksınız.
Botlar altı kişilk ama 12-20 kişi ve daha fazlası da binebiliyor. O nedenle en iyisi iki yerde de nehir kenarına geldiğinizde kalabalık bir gruba katılarak ücrete ortak olunuz. Yoksa gördükleri iki üç yabancıyı soymak istiyorlar.

               Önce ana yoldan devam edip sağa saptığınızda
1-                  Ratargul:  Motorsuz bot ücreti yarım saatlik 750T+150T tip ödüyorsunuz. Boat ile çamur renkli nehirden Hızol ve Koroch ağaçları  arasında geziyorsunuz. Bu ağaçların dışarıda kalmış kökleri farklı bir görüntü oluşturmuş. Kurak mevsim olduğundan sular azaldığından bazı yerlerde yürüyerek diğer bota bindik. Nehrin genişlediği yerde inerek gözlem kulesine çıkıp nehrin kollarının orman içinde ki manzarasını seyrettik.
Tekrar ana yola dönüp direkt devam ediniz. Bu yol manzarası doyumsuz. Yolun her iki yanında nehir ve ağaçlar var. Arka taraflarında ise uçsuz bucaksız yemyeşil pirinç tarlaları uzanıyor.Bu yol tahminen iki saat sürdü.

2-                  Bıchanakandı: Bot ücreti 2200T+500T ödüyorsunuz. Motorlu bot ile bir saat yine çamur renkli nehirden ilerliyorsunuz. Su artık Hindistandan gelen temiz su ile karıştığından yavaş yavaş berraklaşıyor. Burası da Hindistan sınırı oluyor. Artık yemyeşil Hindistan dağlarını ve suyu temiz olan nehir manzarasına ulaşıyorsunuz. Kuru mevsim olduğundan sular azaldığından taşlar iyice ortadaydı. Zaten gelirken birçok yerde uzun sopalar yardımı ile motora yön verildi.

2.Gün:
1-Jaflong nehri ve Hindistan sınırı,:

Shobhanıghat otobüs terminalinden   Jaflong otobüsüne bininiz. Bu otobüste çoğu kadın burkalıydı.(65T).Eğer otobüs Jaflong’da sizi indiriyorsa yeni otobüse binerek biraz daha devam ederek “Jaflong Namar Dokar-Amcanın dükkânı” denilen yerde ininiz.
Buradan nehır kenarına yürüyerek veya araç ile gidiniz. Boat ile nehrin karşı tarafına geçiniz.(10T.)Buradan CNG ıle (Tam emin olamadım ama nehri geçmeden boat ile de sınıra gidebiliyorsunuz. ) Hindistan sınırına gidiniz.
Ben bir grup ıle CNG kiralayarak çay bahçesini, bazı yerleri gezdikten sonra tekrar boat ile nehri geçerek Hindistan sınırına vardık. Aslında bu bölgede şelale de varmış ama kurak mevsim olduğundan kurumuştu.
Burada ki Hindistan’dan gelen nehrin suyu çok temiz akıyordu. Hemen karşı tarafta yemyeşil Hindistan dağlarını görüyorsunuz. Erkeklerin çoğu nehire girmişti. Hemen karşısı Hindistan olduğundan, Hindistan Polisi bekliyor.

Aynı yoldan geri 20km geri döndüğünüzde Lala Khalkavşağında ininiz.Yol ağzında köy halkının kullandığı CNG ler ile 7km ilerlediğinizde
2-Lala-Khal: Yine çok temiz suyu olan nehir ve karşı tarafta yemyeşil dağlar ile çok güzel bir manzarası var. Bu
-Madhobkundodağı(Şehre 200km uzaklıkta.)

SylhetDhakka:Tren ve otobüs var.

SylhetDhakka(Tren, 7:00,15:00ve 22:00’da var. 8-9 saat sürüyor. En uygun biler 300-400 arası.)Tren istasyonunun hemen karşısında otobüs terminali var. Otobüsle giderseniz beş saat sürüyor. Klimasızların ücreti 470T, klimalıların ücreti ise 1000T.
ANI: Ben Sylhat’te bir doktor kızla onların hostel dedikleri yurtta kaldım. Burada   bayan tıp öğrencileri ve doktorlar kalıyordu. Hemen yakınında tıp fakültesi ve devlet hasta hanesi vardı.  Çok yorgun olmamam rağmen geç saatte hasta haneyi doktor kızla ziyaret etmek istedim. Ve hiç unutamayacağım manzaralarla karşılaştım. Ağzım laf yapan cinsten değil. Şuna inanınız ki insanlığınızdan utanırsınız burada. Girişlerde hasta yakınları yatakları sermişler pislik içinde gruplar halinde yatıyorlardı. Bunların arasına sanırım ailesi tarafından getirilip oraya bırakılmış bir hasta adam vardı. Çırılçıplak ve kemikleri sayılacak kadar zayıftı. Üzerine öylesine bir örtü atılmıştı. Hareket edemiyordu. Doktor kıza sorduğumda umursamaz bir cevap verdi.
Yukarı katlara hasta odalarını görmek istedim. Bir yatakta üç hasta yatıyordu. Refakatçılar yerlerde yatıyordu. Odaların pisliği anlatılır cinsten değil. Hele pan çiğneyenlerin tükürdüğü duvarlar kıpkırmızıydı.Tuvaletlere bakamadım bile.
Daha sonra doğumhaneye gitmek istediğimde sanırım doktor kız daha fazla bu sefaleti görmemem için çocuk hastaların olduğu bölğme götürdü. Uyuyan annenin yanında ki çocuğu seveyim derken uyanan bir başka anne beni bebek hırsızı düşünerek çığlık çığlığa bağırdı. Öylesine mahcup oldum ki hemen doktor kızın yanına gittim.
Tren ile Dhakka’ya geldiğimizde tren yolu üzerindeki ekleme sac parçaları ile yapılan evlerde insanlar sefalet İçinde yaşamlarını tüketiyorlar. Evlerinin önünden geçen su yolu çöpten dolmuştu. Buradakiler de Finlandiya da kiler de insan olarak doğuyor. Yaşamın adaleti yok.

ANI:SylhetDhakka bileti bulamayınca  trene binmeden kondoktörü bulup rica da bulundum. Müslüman ülke vatandaşı olunca hemen ilgılndi. Yanında ki çalışana biletimi kesmesini söyledi. Adam parayı cebe attıktan sonra bir daha yanıma uğramadı.

II:2.YÖN

Bu yöne tren, otobüs ve nehir üzerinden gemi ile de gidebilirsiniz.
Gemi ile  Barisal veya Patuakhali şehrine kadar gidebilirsiniz.
Kuakata:Bu şehre sahili  ve güneşin doğuşu ve batışı için gidebilirsiniz.

KUSTİA
Dhakka  KushtiaKhulna(Tren var.)
Dhakka  Kushtia(Otobüs, sekizbuçuk saat sürdü.450T.)
Otobüsten indiğinizde direkt  Rikşa ile Lalon Şah’ınTürbesine gidiniz.
1-Lalon Şah( 1774-1890 ):  Dinlerin insanlar arası yaptığı ayrıma ve kast sistemine karşı çıkmış şair ve yazardır.
Ayrıca  mistik  müziğinin kurucusudur.Bu reformcu yazardan daha sonra ki Tagore ve Nazrul İslam gibi ünlü Bangladeşli şairlerde etkilenmiştir.
Sabah erkenden Lalon Şah’ın türbesine ulaştığımda önce açık olan bir yerde kahvaltı yaptım. Türbeye geçtiğimde birçok insanın sıra sıra uyuduklarını gördüm. Hatta bazıları naylonlarla bahçeye çadır kurmuşlardı. Bu arada müzisyenler müzık yapıyorlardı.
Burada ki Bangladeşli kadınların çoğunun başları açıktı. Hareketleri ve davranışları ile farklılardı. Tutuculuktan uzak  bizde kı alevi kültürüne benziyordu.
Babul müziği  ve dansı sabah erkenden başlayıp geç saatlere kadar sürüyor.
Lalon Şah : 1774-1890 yılları arasında yaşamış Baul müziğinin (mistik müzik) kurucusu, din yolu ile yapılan her türlü ayrımcılığa karşı. Kast sistemini kabul etmeyen reformist yazar ve şair. Kendisinden sonra gelen Tagore ve Kazi Nazrul İslam (Bangladeş’in milli şairi ) gibi yazarları etkilemiştir..


2-ve Bangladeşin milli marşlarını bestelemiştir. İki binden fazla bestesi var.Şiirlerinin çoğu Bülent Ecevit tarafından Türkçeye çevrilmiş. Yakın dostu olan Gandi ile birlikte bağımsızlık için öncü olmuşlar.




KustiaKhulna(180km, çok hızlı gelmemeize rağmen dörtbuçuk saatte varabildik.220T.
KHULNA
KhulnaBager Hat(Direkt, 45 dakika,60T,otobüsler, Khulna-Sonamari otonüs terminalinden kalkıyor.
Aslında Khulna’dan Mongla’ya giderken de “Katakhali”nde sola saptığınız da da Bager Hat’a gidebilirsiniz.
BANGER HAT
Gezilecek iki yer de yol üzerinde nedenle
Otobüsten “Shat Gambuj Mosque” nin önünde ininiz.
1-                            ShatGambuj Mosque:1418 yılında Khanjahan tarafından yaptırılmış 81kubbeli camii. Şu anda müze olarak kullanılıyor. Giriş ücreti yerliler içın 20T, turistler için 200T. Caminin mihrabı “Teracota” mimarisi ile yapılmış. Türk motifleri de baskın.Caminin girişinde her iki yanında devasa iki ağaç var.
Caminin girişinde müze var. Ben gittiğimde ne tatili ise anlamadım. Müze öğleden sonra açılacaktı. Normalde saat 10’da açılıyor.
Caminin arkasında harika nilüfer çiçekleri olan büyük bir göl var.
Camiden rikşa ile
2-Mazar: Khanjahan Alı’nin türbesi. Giriş ücretsiz. Güzel bir türbe. Bu türbenin de alt tarafında güzel bir göl var.
Ben önce bu Mazar’da inip geri Cami’ye geldim. Cami ziyaretinden sonra otobüs beklemek için yürürken yan yana devlet okulu ve medrese gördüm.
Önce devlet okulunu ziyaret ettim. Bu ülkede sanırım ilk kademe okul sekiz yıl oluyor.  220öğrencinın olduğu okulda 11 öğretmen vardı. Erkek ve kız öğrenciler sınıflarda karışık oturuyorlar. Küçük olduklarından kız öğrenciler başlarını kapatmasına gerek olmadığından açıklardı. Sadece  küçük bir kız çocuğunu  başı kapalıydı. Öğretmenler
hepsi geleneksel sari giymişlerdi.
Okul müdürü ve öğretmenler aynı odada kalıyorlardı. Çıplak ayakla koltuğunda oturan müdire hanım, bana ikramlarda bulundu. Öğretmen arkadaş beni sınıfları gezdirdi. Öğrenciler beni görür görmez ayağa kalktılar. Hasta haneden sonra okul bana normal geldi. 
Daha sonra hemen yanında ki Medreseye geçtim. Medresede ki 600öğrenci ve 220 öğretmen vardı. Öğretmenler sakalı ve kıyafetleri ile cami imamlarına benziyorlardı. Okulun Hintli İngilizce öğretmeni beni wınıflara gezdirdi. Öğrenciler inanılmaz şımarıktı. Hepsi bağıra çağıra bizi takip ettiler. Sınıflarda bir tarafta sadece gözleri açıkta olan kız öğrenciler oturuyordu. Diğer tarafta da fesli öğrenciler oturuyordu.
Medreselerde bizim İmam hatiplerde olduğu gibi ein ağırlıklı derslerin yanında İngilizce gibi bazı derslerde görüyorlar ama örneğin matematik, coğrafya gibı temel dersleri görmüyorlar.  Burada bayan öğretmen görmedim.

Khulna mongla (45km,60T.)Shundarban(Sadece boat ile gidebiliyorsunuz.)

SUNDARBAN

Güzel orman anlamına geliyor.Sundarban milli park ücreti kişı başı 300T.
1-                            İki gece üç günlük  Sundarban turu: Bu şehirde ki seyahat acentalarından araştırmanız gerekiyor.  Gemi direkt Khulna’dan kalkıyor. Sabah sekiz gibi başlayan tur, üçüncü gün akşamı bitiyor. Gemide uyunup üç öğün yemek yeniyor. Fiyatı acentesine göre değişebiliyor. Ortalama en uygun fiyatı 3000T.
2-                           Günlük Sundarban turu: Bu turu da Khulna’daki seyahat acentelerinden satın alabilirsiniz. boat ücreti 1000T. Kaç kişi varsa aranızda paylaşıyorsunuz. Veya kendiniz direkt  Mongla’ya gidip oradan bir grupa katılabilirsiniz. Bu turda daha az yer görüyorsunuz.
KhulnaMongla(otobüs, bir saat civarı sürüyor.
Günlük tura katılmak için  Mongla(Daha mantıklı) veya Dacope’ye gitmeniz gerekiyor. Aralarında 5 km var.
Ben Bangladeş yemeklerini yiyemediğimden ve hep aynı manzaraları göreceğimi bildiğimden tur satın almadım.
DOCOPE
Ev sahibim ve ailesi ile birlikte Khulna’dqn Dacope’ye CNG ile gittik ama otobüs de var.Ücreti sadece 40T. Ama daha sonra fery ile iki tane nehir geçip defalarca farklı kara araçları kullanarak köye geldik. Bu bölgenin yolu, çok daha düzgündü. Genel olarak %55Hintliler ve %45de Müslümanlar yaşıyordu.Çok az da Hristiyanlar vardı. Ne hikmetse diğer yerleşimlere göre de daha temizdi.
Köylerin ve çevrenin manzarası muhteşemdi. Bu ülkede en çok burayı beğendim. Nehirlerden başka her evin önünde gölcük vardı. Ağaçlıklı yolların her iki tarafında uçsuz bucaksız yemyeşil pırinç tarlaların manzarası doyumsuzdu.
Bizim gittiğimiz gün Durga festivalinin ilk günü ve seçimler yakın olduğundan her tarafta renklı bezlerle süslenmiş giriş kapıları vardı. Festival alanlarında  Durga
Hintli ev  sahibimin annesinin evi de çok temizdi. Gördüğüm en temiz Hintli eviydi. Gönül rahatlığı ile yemek yiyebildim.
Bu köyde de banyo yok. Yağmur suyunun birikmesi ile oluşan gölcüklerde banyo alınıyor. Bende geleneksel iki ucu dikilmiş eteğe sarınarak iki kere suyu  fazla temiz olmayan bu göl suyu ile kenarda duş aldı. Köy kadınları toplanarak beni seyrettiler.
Sabah erkenden önce Mongla’ya gittik. Mongla da birçok tekstil, çimento fabrikası var. O nedenle birçok çalışan boyunlarında kartları ile fabrikaya gidiyorlardı. Polis bizim fabrikayı gezmemize izin vermeyince tekrar geri döndük.
Mongla, ya sanırım çok yabancı geldiğinden yollar, binalar ve çevre daha bakımlı ve temizdi.
 Ev sahibim ve akrabaları ile tekne ile köyün hemen altında ki Sundarbans’a gittik. Nehirde birçok kadın, basit el ağları ile küçük balık tutuyorlardı. Mangrov ormanlarında birçok maymun gördük. Siyah-kırmızı ve siyah-mavi renkli kuşlar harikaydı. Daha sonra dizlerimize kadar çamurlara bata çıka ormanın içini ziyaret ettik. Dönüşte de bir tane yılan gördük.





Sundarbans Ulusal Parkı: İçinden birçok nehrin geçtiği Mangrov ormanları ile kaplı Bangal körfezi kıyısındaki  çok geniş bir alandan oluşuyor. Bazı bölgelerine izin alarak gidebiliyorsunuz.
Bu ormanda Mangrov ‘nin Sundari, Garan, Kewra, Baın, Gewa  gibi çok çeşitlerini görüyorsunuz. Mangrove ağaçı genelde sağlam olduğundan  boat yapımında kullanılıyor.Ayrıca Sundarbans ormanlarının geleneksel ağacı olan palmiyeye benzeyen  altın ağaçlar var.
Bu Mangrov Ormanlarında  105 tane adet Bengal Kaplanı olduğu söylendi. Kaplan görmek oldukça zor.

Bengal kaplanının dişında ,geyik,timsah,maymun, ve çok zengin kuş çeşidini yaşıyor. Bu ormanlarda ki arılar da özel bir bsl üretiyorlarmış.


KhulnaDhakka(Otobüs, 450T;Tren Perşembe gecesi hariç var.)

DİNAJPUR
Kentajeu Temple’i gezebilirsiniz.
Ben daha önce gezemediğim Umman- Musendam’ı gezmek için Bangladeş’den Umman’a uçuyorum.
Umman’da görüşmek üzere…