Ben her yıl 6-7 ay yurt dışında gezdiğimden hiçbir yaz Türkiye’de
olmadım. Bu yıl ki Hindistan gezimizden sonra Güney Asya’yı gezme planımız
sıcak ve muson yağmurları nedeni ile olmayınca mecburen yazın Türkiye’ye
döndük.
Ben de havalar çok ısınmadan Trakya’yı tekrar gezmek
istedim. Önce
İstanbul→Tekirdağ→Keşan→Gelibolu güzergahını gezdim.
GELİBOLU VE GELİBOLU
YARIMADASI
Gelibolu,Piri Reis’in deniz kenarında ki çok sevimli bir
yerleşim. Yürüyerek birbirine yakın Bayraklı Türbe, Hamzakoy ve ve Mevlevihane(Pazar günleri sema
gösterisi var)’yi gezebilirsiniz.
Gelibolu’dan feribot ile boğazın karşısında kı yısında kı
Lapseki’ye geçebilirsiniz.(Yaya için
2.5TL)
Eğer daha önce şehitlikleri gezmediyseniz Gelibolu’dan
çok rahat hepsine gıdebiliyorsunuz.Tüm şehitlikler,Conk
bayırı,Arı Koyu vb. bu yarım
adada.Tabelaları takip ederek hepsini gezebilirsiniz.Kabatepe’ye
giderken Conk Bayırındq “Tanıtım Merkezi”n de Çanakkale savaşını üç boyutlu olarak izleyebilirsiniz.
Gelibolu→Eceabat(40km)→Kilitbahir(6km)
Not:Eceabat (Her bir saat ara ile feribot var.20dakika sürüyor.)ve Kilitbayır’dan (Her
yarım saatte bir feribot var.10) dakika sürüyor.Çanakkale’ye feribot var.Bayramlarda
ve yoğun günlerde daha sık var.
KİLİTBAHİR
Sırasıyla
Kale
Tabyalar: Birtanesi müze haline getirilmiş.Gıriş
2TL.Oldukca detaylı.
Seit onbaşının heykelı: Mermiyi kucağında taşırken.(Bu
heykelden daha önce ki Seit Onbaşı heykelinde ise top mermisini sırtında
taşıyor.Hangisinin gerçek olduğu hala tartışma konusu.)
Diğer tabyalar
Kilitbayır’dan deniz
kenarından devam ederseniz Çanaklale anıtına gidiyorsunuz.
Not:Anıttan da
Gökceada - Kabatepe İskelesine yol var.
GÖKCEADA
Eceabat’a varmadan yol ayrımından 4-5 km sağa
ilerlediğinizde
Kabatepe İskelesi Gökçeada(Yaya ücreti 3tl,araç ücreti
35tl,1.15 dakika sürüyor.Yazın sık,kışın seyrek
feribot var.Saatleri değiştiğnden
internetten öğrenip yola çıkınız.)
Ada,hala bakır sayılır.Cadırınızı deniz kıyısına kurup, her
zaman rüzgar olduğundan terlemeden keyifli bir tatil yapabilirsiniz.
Adada zamanında Rumlar yaşıyormuş ama şu anda Rumların yoğun yaşadığı birkaç köy kalmış. Rumların çoğu daha çok yazın
tatil için geliyorlar. Adada askerler ve
üniversite öğrencileri de yoğun.Yine
özellikle Vanlılar ve karadenizlıler adayı doldurmuşlar.
Şehir merkezi küçük ve sevimli.
Ada oldukça büyük olduğundan
bazı yerlere gitmek için araç gerekli. Yazın dolmuş
bulabiliyorsunuz. Aracınız varsa aslında
bir günde bile adayı bir yuvarlak çizerek
plajlarını ve köylerini
gezebilirsiniz.
I-Merkezden kuzeye doğru 5-6 km lik güzergah()Yürünebilir güzergah.);
1-Yukarı Bademli: Yol ayrımından yukarıya doğru
tırmanıyorsunuz. Genelde Rumlar yaşıyor. Çok sevimli bir Rum yerleşimi. Köy
meydanı, eski çamaşırhane, asırlık çınarı görebilirsiniz. Bu köye güneşi
batırmak için gelebilirsiniz.
Burada yasemen ve Ozan adlı iki genç arkadaş satın aldıkları
Rum evini çok sevimli butik otele çevirmişler. Sakinlik arayanlar için harika
bir tatil geçirebilirler.
İnstagram ve facebook:Panos.gökceada,05467131653
İki kişi oda fiyatları 250-350tl.Organik kahvaltı dahil.
Ana yola inip devam ettiğinizde
2-Yeni Bademli: Bu köyde genelde Türkler yaşıyor. Yıldız
koya çok yakın olduğundan birçok pansiyon, restoran vb. var.
3-Yıldızkoy ve Su Altı Milli Parkı: Taşlık plajı ve çok
temiz bir plajı var. Şnorkel ile de balıkları görebiliyorsunuz. Çevrede keyifli
yürüyüşler yapabilirsiniz.
Buradaki işletmede kamp çadırı ücreti 50tl,çadırınız varsa
30tl. Ama deniz kıyısında ücretsiz çadırınızı kurabiliyorsunuz.
Anayola gelip devam ettiğinizde
4- Aşağı Kaleköy: Deniz kenarında yunan örneği restoran ve kafelerin
olduğu çok sevimli bölge. Özellikle gece eğlenceleri meşhur. Yunan müzikleri ve eğlenceleri
var ama hepsinin işletmecesi Türk.
Buradan Yukarı Kaleköy’e tırmanabiliyorsunuz.
5-Yukarı Kaya köy: Bu eski Rum köyünde şimdi Türkler
yaşıyor. En tepede ki kale kalıntıların olduğu yerde harika deniz manzarası
var.
Buradaki otelde kahvaltı dahil tek kişi 100tl,iki kişi
160tl.
II- Şehir merkezinden batıya doğru devam ettiğinizde
1-Zeytinliköy: Anayoldan 1.5km ilerledikten sonra tepeye
2.7km tırmanıyorsunuz. Çok sevimli Rum köyü. Harika çiçekli taş evler, kafeler,
restoranlar var. Dibek kahve ve karadut şarabı içebilirsiniz.
Anayola inip biraz ilerleyip
tekrar yukarı tırmandığınızda
2-Tepeköy: Burası da
çiçekli taş evleri ile tam bir Rum köyü. Yorgo Babanın şaraplarını
tadabilirsin.
Hemen bu köyün yukarısında
3-Çınaraltı: Harika deniz manzarası eşliğinde çay veya kahvenizi içebilirsiniz. Piknik
yapabilirsiniz.
Buradan Yunanistan adasını görebiliyorsunuz.
Tekrar ana yola inip devam ettiğinizde
4-Dereköy: Zamanında
Rumlar yaşıyormuş. Yıllar önce gittiğimde bir Rum ”Devlet, bizi kaçırmak için Karadenizlileri buraya
yerleştiriyor” demişti. Sanırım haklıymış.
Aslında adanın en büyük Rum köyü ama şu anda virane bir
durumda. Çok az yaşayan yaşlı Rum kalmış. Onlarda genelde yaşlılar ve dışarı
çıkmıyor. Çoğu taş evlerin damları bile kalmamış. Devlet şimdi onları aslına
uygun restore etmeye çalışıyor. Türklerden yerleşenler var.
Buranın güneyinde ki
şelaleye aracınız varsa gidebilirsiniz.
5-Uğurlu Köy: Burada ki apartlarda kalırsanız, bahçeden
sebzeleri kendi elinizle toplayabiliyorsunuz.
6-Lazkoyu: Aslında kumlu plajı olan buraya, Dere köye gelmeden Karadenizlilerin yaşadığı Şahinkaya
köyünden inebilirsiniz.
Veya Aydıncık koyundan deniz kenarını da takip ederek
ulaşabilirsiniz.
Yine adanın batı ucunda ki “Gizli koy” ada gidebilirsiniz.
III- Şehir merkezinden güneye doğru 10km indiğinizde Eşelek köyüne varıyorsunuz. Buradan
2.3 km daha ilerlediğinizde
1-Aydıncıkkoyu:Adanın en güzel koyu. Kumlu plajı var. Denizi
çok temiz. Güzel işletme var. Snorkel için de ideal.
Yine Eşelek köyden
biraz batıya giderseniz
2- Aydıncık(Kefaloz): Burada rüzgarlı olduğundan kıyıya yosun geldiğinden yüzmek için
elverişli dwğil ama sörf için ideal. Burada da sörfçüler için güzel bir işletme var.
3-4 günlük 10 saatlik sörf dersi 1500tl.
Not: İsterseniz buradan deniz kenarını takip ederek Laz
koyunu görüp dere köy üzerinden de şehir merkezine varabilirsiniz. Ben
gittiğimde sezon tam açılmadığından dolmuş bulamadım.
Yine feribot iskelesinin hemen yanında ki “Kuzu Limanı
Plajı” nda da yüzebilirsiniz. Kumlu plajı, temiz denizi ve güzel işletmesi var.
gökceada→Eceabat→Çanakkale
ÇANAKKALE
Küçük, yeşil, sakin ve çok sevimli bir şehir. Sarıçay, şehri
ikiye bölüyor.
Bu çayın kenarında ve şehir merkezinde çok sevimli çay
içebileceğiniz mekanlar var. Ayrıca merkezde ki eski evlerin olduğu sokaklar,
barlar sokağına dönüştürülmüş. Görmeden gelmeyiniz. Hele bazı sokaklar,
sarmaşıklar ve çiçeklerle çok keyifli hale getirilmiş.
Çanakkale’nin peynir tatlısı çok ünlü. En ünlü yerde denedik
ama adını unuttum.
Not: Yaz aylarında Çanakkale’den Gökçeada ve Bozcaada’ya
deniz otobüs seferleri var.
Feribottan inip kordon boyu sola ilerlediğinizde
1-Truva Atı: Truva filminde kullanılan bu ahşap at, çok
güzel.
*Daha da ilerlediğinizde iç kısımda “Seramik Müzesi” var.
Sağa doğru ilerlediğinizde;
2-Eski Saat Kulesi
3-Yalı Hanı
4-Kent Müzesi: Giriş ücretsiz. Binası çok güzel.
Çanakkale’de kullanılmış eşyalar sergileniyor.
5-Çimenlik Kalesi(Deniz Müzesi):Giriş 7tl.60yaş üstü
ücretsiz. Bu kale Kilitbahir kalesinin tam karşısına denk geliyor. İçinde ki
müzede çok kapsamlı. Gezilmeye çok değer.
6-Aynalı Çarşı: Girişte ki bir aynadan başka bir özelliği
olmayan sıradan bir çarşı.
Çevresinde Ermeni Kilisesi, Sinagog ve Korfmann
kütüphanesini görebilirsiniz.
Sarı çayı geçtikten sonra deniz kenarında
7-Hamidiye Tablası: Gittiğimde onarımdaydı. Gelibolu yarımadasında
gördüyseniz buraya gitmemenizde olur.
8-Arkeoloji Müzesi:100.Yıl Caddesi üzerinde. Giriş 7tl.Müze
kartı geçerli. Sevmediğimden girmedim.
Bunların dışında çevre köylere gezi yapabilirsiniz.
Haziranda şehrin çevresi yemyeşil ve çiçekliydi.Çok hoşuma gitti.
Çanakkale →Truva(37km): Anayoldan 5km içeriye doğru
gidiyorsunuz.
TRUVA
Müze kart geçerli.3000yıllık tarihi bu yeri , tabelaları
okuyarak ziyaret ederseniz keyif alacaksınız. Tekrar ana yola gelip 33 km devam
ettiğinizde Bozcaada yol ayrımına geliyorsunuz. Buradan →Geyikli→ Yeni İskele(6-7km). yemyeşil
tarlaları geçerek iskeleye geliyorsunuz.
Okul tatil olduktan sonra sık seferler var. Diğer zamanlarda
feribot saatlerini öğrenmeden yola çıkmayınız. Üç saat bekledim. Yaylar için
gidiş 7tl,araçlar için 35tl.45 dakika sürüyor.
BOZCADA
Gökçeada’dan daha küçük olan bu ada, çok daha keyifli. Her
taraftan denizden rüzgar aldığından hava, burada da bunaltıcı değil.
Halkın çoğu yakın çevrelerden ve İstanbul’dan gelip
yerleşmişler. Ada çok değişmemiş. Hala bakir sayılabilir. Keşke Rumlar
gitmeselerdi. Çok daha güzel olurdu.
Ada pahalı sayılır. Adada bilinen marketlerden yok. Kâr
bölünecek diye istenmiyormuş. Ziraat bankasından başka banka da yok. Diğer
bankaların ATM’leri var.
Özellikle Rum Mahallesinde ki evlerin hepsi birbirinden
güzel ve sevimli. Evlerin cam demirleri, panjurlar vb. Rumlardan kalma alışkanlıkla çok farklı
renklere boyanmış. Kapılarda rengârenk çiçekler. Arnavut kaldırımlı sokakları
gezmeye doyamıyorsunuz. Hele akşamları bu dar sokakların çoğuna ahşap masa ve
sandalye atılmış açık hava restoranlarında deniz ürünleri ve şarap olmazlardan.
Ayrıca ada, damla
sakızlı kurabiye, dibek kahvesi ve domates, kabak gibi el yapımı reçelleri ile
ünlü.
KALMA: Rum evlerinden
dönüştürülmüş küçük pansiyonlarda bir kişi yatma ücreti 75tl’den başlıyor. Nefis oteller de var.
Adada istediğiniz yere çadır kuramıyorsunuz. Yasak. Sadece
Ayazma koyuna giderken “Ada kamping” var. Çadır içinde şişme yatak var. Kişi
başı 50tl.Eğer sizin çadırınız varsa kişi başı 30tl. Bu kamptan, en güzel
koylara yürüyerek gidebiliyorsunuz. Ama yasak diye çadırınızı kuramayacak
değilsiniz. Jandarmanın sizi göremeyeceği ve şikayet edilemeyeceğiniz her yere kurabilirsiniz. Bunlardan batık
geminin olduğu “Beylik koyu” ile “Akvaryum ” koyu en uygunlardan. Buralarda tesis
olmadığından elektrik ve su da yok. Aracınız varsa çok rahat kurabilirsiniz.
Kurmuş olanları da gördüm. Yazın da Ayazma ile Sulu bahçe koyu arasında çadır
kuran yazlıkçılar olanı öğrendim.
Feribottan şehir merkezine iniyorsunuz.
1-Şehir merkezi
A-Kale: İskelenin hemen solunda .10-13 ve 14-18 arası açık.
Giriş tam 5tl,öğrenci 3tl. Kalenin içi çok ilginç değil ama çevre manzarası çok
güzel.
-
B-Tarihi Rum evleri: Ana yolun üst tarafı kilisenin de
olduğu “Rum Mahallesi”, aşağı tarafı “Müslüman Mahallesi” var. Ama adada birkaç
Rum ailesi kalmış. Hepsi terk edip gitmişler. Yani artık adanın tamamı
Müslüman. Bazı evlerde ne anlamda ise Türk bayrağı dikilmiş. Rahatlamışız.
C-Müze: 10-19 arası açık. Özel müze. Giriş tam
10tl,öğrenci5tl.Adanın tarihini anlatan fotoğraflar ve materyaller sergileniyor.
D-Şarap Fabrikaları: Adanın merkezinden çıktığınızda her
tarafta üzüm bağları ile karşılaşıyorsunuz. Merkezde de şarap fabrikaları var. Bunlardan
en bilinenleri Çamlıbağ ve Talay.Ama şarap içmeye özendirdiği için 2-3 yıldır yasaklandığından şarap fabrikalarının içini gezmek ve şarap
tadımı yapmak yasaklanmış. Duyduğumda
inanmakta zorlandım. Sadece buralardan şarap satın alabiliyorsunuz şimdilik.
Adayı, aracınız varsa rahatlıkla bir günde gezebilirsiniz.
En uzak gideceğiniz yer 22km.Plajlarının çoğu
adanın doğu ve güneyinde.
Yine merkezden başlayarak bir yuvarlak çizerek adanın her
yerini gezebilirsiniz
2-Polente Feneri ve Rüzgâr Enerji Santrali: Plajların yoluna
yakın ve adanın uc kısımda ki burunun üzerinde. Rüzgârgüllerinin de olduğu bu
buruna güneş batımında şarabınızı da alarak gidiniz. Ben gittiğimde hava biraz
bulutlu olduğundan göremedim.
Aynı yoldan geri gelip yol ayrımından adanın güneyine doğru sırasıyla;
3-Habbele Plajı.
4-Sulubahçe
5-Ada Kamp
6-Ayazma Plajı: Adanın en güzel plajı. Tesis ve şezlonglar
var. Deniz cam gibi.İlk girdiğinizde soğuk gibi ama yüzdükçe çok zevk
alacaksınız.
7-Beylik Koyu-Batık gemi: Karaya saplanmış kocaman bir gemi
var. Burada çok rahat çadır kurabilirsiniz.
8-Ayona Koyu: Kayalıkların olduğu farklı bir koy.
9-Akvaryum Koyu: Ben buraya bayıldım. Etrafı kayalıklarla
çevrilmiş deniz suyu, adeta iki tane
göl oluşturmuş. Çadır kurabileceğiniz en güzel koy. Burada
balık ta tutabilirsiniz.
Buradan Tuzburnu ve
diğer koyları geçerek şehir merkezine geliyorsunuz.
10-Göztepe: Şehir merkezinden Ayazma yoluna giderken sağ tarafta araç ile çıkılıyor. Buradan da
güneş batımını izleyebiliyorsunuz.
Not: Eğer Bayramiç’e gitmeyeceksiniz; Geyikli feribot iskelesinde indiğinizde deniz
kenarından giden manzaralı çok güzel yolla Alexandria, Apollon Smintheus,
Gülpınar, Ayrıca Asya kıtasının en batı ucu olan ve bıçak
ustaları ile de meşhur Baba Kale’yi görerek veya anayoldan Ayvacık üzerinden Asos’a( Behramkale)’ye
gidebilirsiniz.
Ben Kuzey
Kazdağıları-Bayramiç’i görmek istediğimden
Asos’a daha sonra gideceğim.
1- KAZ DAĞLARININ
KUZEYİ ÇEPHESİ
Geyikli→Ezine→Bayramiç→Kaz dağları-Ayazma Milli Tabiat Parkı(29km)→Edremit gidebiliyorsunuz.
BAYRAMİÇ
Aslında sıradan bir ilçelerden. Ama çevresi
yemyeşil ve sebze ve meyvesi organik
ve çok lezzetli olduğundan çevre ki
köylerde farklı şehirlerden gelip
yaşayan çok yabancı varmış. Özellikle
büyük şehir hengamesinden bunalanlar buraya kaçarak organik tarım yaparak mesut mutlu yaşıyorlar.
Hatta bu köylerde ki
organik tarım yapan çiftliklerde
çalışarak çevreyi yakından tanıma
şansınız da var.
Merkezde gezebileceğiniz iki yer var.
-Mehmet Akif Ersoy Müzesi: Yazarın kaldığı bu eski ev
onarılarak ve zamanın eşyaları ile
donatılarak müze haline getirilmiş. Giriş ücretsiz. Görmek gerekir.
-Hadımoğlu Konağı:
Kaymakamlığa bağlı bu etnografya
müzesinin kapısında ki yazılı telefonu
açtığınızda görevli gelerek kapıyı açıyor. Giriş 2tl.
Zamanında Konya Hadim’den gelerek sancak beyliğini alan bu
ağanın konağı dıştan çok sıradan bir
görünüşü var ama içine bayıldım. Orijinali olduğu gibi kalmış. Özellikle tahta
yer ve tavan döşemeleri harika. Burayı atlamayınız.
Ben arkadaşımla buluşup gezeceğimden Ayazma’ya giderken yoldan içeride ki Çavuşoğlu köyünde konaklamaya karar verdim. Zengin bir köy.
İnsanlar bütün gün tarlalarında çalışıyorlar.
Köy evlerini terk edip yeni binalarında yaşıyorlar. Bodrum’dan gelip
eski köy evini onarıp yaşayan genç bir bayanla tanıştım. Evine hayran kaldım. İnsan
istedikten sonra her şeyi yapabilir.
Gerçekten üretilenler çok
lezzetli. Köylüler çok konuksever. Burada yediğim sebze ve meyvelerin tadını unutamayacağım. Uzak olmazsa
burada bir bahçemin olmasını çok isterdim. Siz de burada bir köy ziyaret
etmeye çalışınız.
Bu köyden daha
kestirme yol olduğundan tekrar ana yola dönmeden
Çavuşoğlu Köyü→Evciler Köyü→Ayazma(6-7km)
AYAZMA PINARI
Özellikle Temmuz ve Ağustosta buraya piknik yapmaya ve kaz dağlarında yürümeye
gidiliyor.Mangal yakabiliyorsunuz.
Giriş ücretli ama uygun. Giriş kapısından sonra hemen
şelaleyi göreceksiniz. Dağa doğru tırmanarak şelalenin kaynağına
gidebiliyorsunuz. Yukarlarda su cam gibi. Orman
ve havası da çok güzel.
Bu parkta saat 21’den sonra çadır kurmak ve kalmak yasak ama
yukarılarda kurup kalanlar oluyormuş. Giriş kapısından hemen önce kamp alanı da
var. Buradan isterseniz Edremit’e devam edebiliyorsunuz ama biz tekrar Ezine’ye geri dönüp Ayvacık üzerinden Asos’a geldik. Mevsim tam
olarak açılmadığından hemen deniz kenarına arkadaşımla çadır kurduk.
Behramkale-Assos
1-Behram Köyü: Tepede taş evlerin olduğu köy. Arnavut
sokakları boyunca hediyelik eşya tezgahları sıralanmış. Aralarda taş restoran
ve oteller de var. Sokaklarını geziniz.
A-Asos Ören Yeri: Deniz kenarından köye çıkarken ve köy
içinden olmak üzere iki giriş kapısı
var. Giriş 10tl.Müze kart geçerli. İçinde hamam, akropol, tenha tapınağı vb. Harabeleri
var.
Ama tepeden aşağının manzarası mükemmel. Sadece bu manzara
için bile bu ören yerine girilir.
Tiyatroya ise aşağıda
kaldığından deniz kenarında köye
çıkarken ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.
2-Deniz kısmı: Köyden döne döne deniz kıyısına iniyorsunuz. Benim
en sevdiğim yerlerden biri. Denizi taşlı ama suyu çok temiz. Zamanında Rumların
yağlarını çıkardıkları meşe palamudunun
taş depoları, şimdi restoran ve otellere
dönüştürülmüş. En güzel tarafı da yeni
binalar yapılamadığından büyümeden bu
güzelliklerde değişiklik olmamış.
Çok şık deniz ürünleri yiyebileceğiniz mekânlar var. Burayı
en fazla 40 dakika sa gezebilirsiniz.
Tekrar Behram köyüne çıkınız.
Behram Köyü→Kadırga
Plajı(4km)→Küçükkuyu→Altınoluk→Akçay→Edremit→Ayvalık
Kadırga Plajı: Planı küçük taşlı, denizin içi kumluk.
Çok uzun ve güzel bir sahil. Birçok işletme var. Ben buradan
çok keyif aldım. Bundan sonra ki sahil boyunca da istediğiniz yerde dedenize
girebilirsiniz.
2-KAZ DAĞLARI GÜNEY CEPHESİ
Not:1-
İda’ (Kaz Dağları)nı gezmek ve yürümek için en güzel mevsim ilk bahar(nasan ,mayıs )veya Sonbahar(eylül, ekim )aylarıdır. Sadece 18-22
Ağustos arası Sarıkız yaylasına gidebilirsiniz.
Ben
Haziran sonu gibi oradaydım. Ama hava çok sıcak olduğundan ve Ramazan
olduğundan yürüyüşler bitmişti. Turlarında
Ramazan bayramında olacağı söylendi.
2-Kesinlikle
bulunduğunuz yerleşimim Turizm Ofisine giderek çevre haritası,kamp alanlarının
listesini, turizm acentalarının listesini ve gerekli dokümanları alınız.
Akçay’da deniz kenarında Atatürk
heykelinin olduğu meydanda Turizm Ofisi var.
Fauna,
Flora yapısı ve oksijen yoğunluğu ile
ünlü Kaz Dağları, Marmara (Çanakkale)ve Ege(Balıkesir)’yi birbirinden
ayıran yaklaşık 70KM uzunluğunda
dağ silsilesinden oluşuyor.
1774
metre yükseklikte Kazdağıları; Baba
Tepesi, en yüksek tepe olan Karataş Tepesi ve Sarıkız Tepesi olmak üzere üç zirveden
oluşuyor.
Bu Kaz Dağların Balıkesir ili sınırları içinde
kalan 21.452 hektarlık bölümü 1994’de Milli Park olarak koruma altına
alınmış.
Kaz
Dağları’nda görülen 800 bitki çeşidinden; en ünlüsü “Kazdağı Köknar’ı olmak
üzere 31 bitki çeşidi sadece Kaz Dağları’na özgüdür. Dünyada en çok endemik
bitki barındıran ve oksijen bakımından da ikinci en zengin yer olması nedeniyle
Milli Park olarak korunuyor.
Yine
milli parkın içinde ayı, kurt, çakal, geyik, domuz gibi 21 farklı memeli yaşamaktadır
Yine kanyon ve şelaleleri, derin vadi, nehirleriyle ve
temiz havası ile ünlü Kaz Dağları’nın eteklerinde deniz keyfi de yapabiliyorsunuz.
Eskiden
yerleşimler, denizden yürüme mesafesinde kaz dağlarının içinde tepeliklere kurulmuş. Zamanla insanlar deniz kenarını
binalarla doldurunca yerleşimlerin merkezleri deniz kıyısına kaymış. Zaten
tepelerde ki eski yerleşimlerde köy olmaktan çıkarak turistik birer mekâna
dönüşmüş. Zamanında beğenilmeyen taş evlerin çoğu otel, restoran, kafe vb. Şekline dönüştürülmüş.
Yine de deniz kıyısındaki yerleşimlerden daha yaşanabilir durumdalar. En sonunda
akılları başına gelmiş de
Ayrıca Kaz Dağları, mitolojik öyküleri ile de çok
büyüleyicidir.
İzmirli Şair Homeros İlyada adlı eserinde Kaz
Dağları’ndan “Bol pınarlı vahşi hayvanların anası” olarak anlatır.
Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldıkları, Truva
Savaşı’na yol açan ilk güzellik yarışması burada yapıldı. Truva Savaşı’na
katılan Paris, bu dağlarda çobanlık yaparmış.
burada doğan
Zeus, Truva Savaşı’nı buradan izledi ve karısı Hera ile burada evlendi.
Zeus, düzenlediği bir toplantıya
tanrıça Eris’i çağırmaz. Eris’ de toplantıya altın bir elma göndererek elmanın “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister.
Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda
anlaşmazlığa düşer. Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı
Paris’in seçmesini ister. Afrodit, Paris’e kendisine eş olacak en güzel kadını
(Helen) bulacağını vadeder ve Helen’i Paris’e aşık eder. Paris, altın elmayı
Afrodit’e verir. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e âşık olur ve iki âşık
birlikte Truva’ya dönerler. Helen evlidir ve bu durum bir savaşı başlatmış
olur.
KAZ DAĞLARI-Turları:
Milli parkın sınırlarının
içinde tesis ve benzeri yerler yok. Zamanında ziyaretçiler, çevreyi
kirlettiğinden ve yangın çıkardığından Kaz dağları’nın milli parkın içinde
kalan kısımlarını ferdi veya turla artık rehbersiz gezemiyorsunuz. Bu nedenle Milli parkın içini yürüyüş grupları veya tur(Jeep veya Sarıkız turu) ile gezmeniz
daha ucuza geliyor.
Ancak milli parkın eteklerinde ve sınırlarının dışında kalan yerleri kendi
kendinize gezebiliyorsunuz.
Milli parkına iki farklı kapıdan girebiliyorsunuz.
1-Akçay→Zeytinli(2km)→Mehmetalan(1km)→M.P giriş kapısı(4km)
2-Altınova→Avcılar Köyü→M.P giriş kapısı
Milli parka günlük giriş
ve rehber ücretleri:
Araç ile geçerken rehber için boş koltuğunuz olması gerekiyor.
Grubunuzun kaç kişi olduğu önemli değil. Rehber ücreti sabit oluyor.
1-Yaya içın 5tl, rehber için 115tl.
2-Oto için 15tl,rehber için 55tl.
3-Küçük minibüs için 45tl, rehber için 75tl.
4-Büyük minibüs için 75tl, rehber için 95tl.
5-Milli parkta çadırda kalma ücreti(1-4 kişilik) 32tl,
rehber ücreti 115tl,gecelik kalma ücreti ise 60tl.
Kaz dağları için
Küçük kuyu, Altınoluk, Güre, Akçay, Edremit ve Zeytinli ’de ki turizm
acentelerinden Kaz dağları için üç farklı turlar var. Genelde turlar 10-17
arasında oluyor.
Kazdağı ve Gayem tur ,en uygun ücretle gezdiriyorlar.
Kaz dağları için size
her konuda yardımcı olabilecek çok deneyimli rehber: Hüseyin
Yetiştiriciler(Egzoz Hüseyin)
053604551965
info@kazdagli.com
1-Kazdağı Milli Parkı-Sarıkız Turu:
75tl cıvarı.Bu tur, milli parkın içinde olduğundan rehber almak zorundasınız.
Akçay-Zeytinli-Mehmetalan milli park giriş kapısından giriliyor. Minibüs,özel
oto veya jeep ile 17 km gidildikten sonra 5 km yürüyorsunuz.
Öğle yemeği için kumanya dağıtılıyor..Yürüyüş grupları veya tur ile gitmeniz
daha uygun olur.
Sarıkız Tepesi:1574 metre yüksekliğindeki Sarıkız
Tepesi, Tahtacı Türkmenlerinin yüzyıllarca yaşadığı bu yer kutsal ziyaret
yerine dönüşmüş. Dilden dile dolaşan Sarı Kız
hikayesi yanında Edremit Körfezine bakan Ayvalık ve Midilli adalarını
gören çok güzel manzarası var.
Ben bu tura haziranda
katıldım. Aşağılarda karaçam, yükseldikçe gemi direklerimde kullanılan kalem gibi sarı
cam ve yılbaşı ağacı gibi V şeklinde ki
göknarları gördük. Göknarların kozalakları göğe doğru nar gibi açıldığından bu
adı almış. Ayrıca göknarlar çevrelerinde ki sarıçamları
kuruttuklarını öğrendik. Daha yükseklere
yeni bahar geldiğinden çok güzel
çiçekler gördük. En tepede de Alevi
Türkmenler tarafından çok önem
verilen ve ibadet haline getirilmiş
Sarıkız türbesine ulaştık.Hava
çok sıcak olmasına rağmen tepede üşüdük.
Ama Türkmenlerin bu ibadet yeri olan Türkmen yaylasını, 15-25 Ağustos arası festival zamanında kalabalıklarla ziyaret etmeniz daha keyifli olur. Bu dönemde
burada ki köylüler 10 gün ücretsiz çadır kurabiliyorlar.
2-Kaz Dağı-Jeep Turu: 75tl
civarında . Bu gezi de milli parkın içinde olduğundan Rehber almak
zorundasınız. Altınova-Avcılar milli
park girişinden girilip Altınova’dan çıkılıyor.
Dağların içinde gerçekleştiğinde ve sadece jeep ile 30-40km gidilip 4-5 km
yürünüyor. Şahin dere kanyonun etrafında U çizilerek geziliyor.Yürüyüş grupları
veya tur ile gitmeniz daha uygun olur.
Bu tura çok gitmek istedim ama haziranda henüz turlar
açılmamıştı.
3-Kazdağı Şelale Turu: Milli parkın içinde değil de Kaz
dağlarının eteklerinde gerçekleşen bu turu kendi aracınızla siz de yapabilirsiniz.
Aracınızla çok rahat bir günde her tarafı gezebilirsiniz. Tur ile 8 kişi jeeple
85tl,7 kişi minibüsle 75tl,17 kişi minibüsle 60tl.Fiyatların içinde yemek dahil.
Bu turun içinde Yeşilyurt ve Adatepe-Zeus Altarı da görülüyor. Birbirine çok
yakın şelaleleri gezdiriyorlar. Ama asla tur almanıza gerek yok.
En mantıklısı gezilecek aracınız olmasa bile otostopla veya
yürüyerek birçoğunu çok rahat gezebiliyorsunuz. Çoğu yerler deniz kıyısından dağlara doğru 2-3 km
uzaklıkta ve birbirlerine çok yakınlar.
Her seferinde deniz kenarına ana yola da inmenize de gerek yok. Dağların
arasından da yerleşimler arası araç veya
patika yolları var.
Not: Her saat başı
kalkan Mıhlı ve Edremit arasında
belediye otobüsü var.
Kendi kendinize Çanakkale(Behramkale)’den Balıkesir(Edremit)’e ana yoldan giderken
sırasıyla;
YEŞİLYURT: Anayoldan
1km içeride. Kaz dağlarının eteklerinde harika taş binalardan,taş Arnavut
kaldırımlardan, zeytin ve çam
ağaçlarından oluşmuş turistik
köy. Binaların çoğu şık otel ve restorana çevrilmiş olsa da görülmeye çok değer
bir köy.
Hikayeye
göre eski adı Büyük Çetmi olan
Yeşilyurt’a Oğuz boylarından Çepniler
yerleşmiş ve Rum taş ustalarına evlerini yaptırmışlar. Zamanlar Rumlar da
bu köye yerleşmiş. 1924 yılında yapılan mübadele ile Rumlar köyden gitmişler.
Ayrıca burada
antik çağlardan beri bilinen Afrodit Kaplıcalarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Not:
Yeşilyurt köyünden Adatepe’ye Küçük Çetmi köyü üzerinden yaklaşık üç saatlik
bir yürüyüş ile de gidebiliyorsunuz.
ZEUS ALTARI-ADATEPE KÖYÜ:
Küçükkuyu’da yol üzerindeki Zeytinyağı Müzesi’ni
görebilirsiniz.
Küçük Kuyu’nun içinden Kaz Dağlarının tepesine doğru 2 km
içeriye doğru. Araçla Zeus Sunağının olduğu ormanın kapısına kadar gelip 10-15
dakika yürüyorsunuz.
Çok tanrılı dinler zamanında Yunan mitolojisine göre
eski Yunanlılar, savaşları kazanmak, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak,
bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak için burada tanrılara ve
Zeus’a kurban verirlerdi. İlyada Destanı’nda ise Zeus ile Hera’nın aşkına
da şahit olduğu anlatılır.
Bu taş sunakta
deniz ve şehir manzarası çok güzel.
Hemen
5 dakika yürüdüğünüzde tarihi eski Rum köyü olan Adatepe köyüne
varıyorsunuz. Yine taş evlerden oluşan
bu köyde restoran ,otel vb. var ama
köylüler de yaşadığından daha
doğal. Özellikle çay bahçesinin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu köye de
Selçuklular zamanında Orta Anadolu’dan getirilen Türklerin yerleştirilmiş.
zamanla da nüfusu artan Rumlar, mübadele sırasında köyden gitmişler. Onların
yerine
Zeytincilik ve
zeytinyağı ile geçinilen köye, Midilli
ve Girit’ten gelen Türkler yerleşmişler.
MIHLI ŞELALESİ:
A-Başdeğirmen:
Mıhlı’dan ana yol üzerinde ki
“Filinta et lokantası” dan 2.5km dağlara doğru gittiğinizde sağ tarafa ayrılan
yoldan 1km daha ilerlediğinizde piknik
alanlarından sonra Romalılardan kalma taş köprü ve hemen yanında eski değirmen
kalıntılarını göreceksiniz.
Eğer piknik yapacaksanız kesinlikle burayı tercih ediniz. Taş köprüden önce ve
sonra ırmağın oluşturduğu harika gölcüklerde de yüzebilirsiniz. Yürüyüşler yapabilirsiniz.
Tekrar ana yola gelip çok az ilerledikten sonra yine 1 km
içeriye gittiğinizde
B- Mıhlı şelalesi: İkinci büyük gölet alanıdır. Gördüklerimin
içinde en güzel şelale. Giriş kişi başı 5tl. Kayaların arasından gürül gürül
akıyor. Diğer şelalede olduğu gibi şelalenin kenarında piknik yapabileceğiniz
masalar var. Bir masanın kirası 30tl.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
Narlı yoluna girip 17km daha
devam ettiğinizde
DARIDERE TABİAT PARKI: Gitmedim
ama güzelmiş. Kamp
yapabileceğiniz bu parkta birçok ağaç türü, dere ve şelaleler yer alıyor.
İçerisinde pek çok turistik tesis, bisiklet parkuru, futbol sahası var.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
ALTINOLUK: Zamanında
çok güzelmiş ama artık tüm sahillerde olduğu gibi yapılaşmış korkunç.
A-ALTINOVA KÖYÜ: Ama sahilden 2km yukarıya tırmandığınızda
asıl ilk yerleşim olan Altınoluk köyü var. Aslında bu köy zamanında çok
güzelmiş. Harika taş ve eski evler var.
a-Abdullah Efendi Konağı: pzt kapalı.9-18 arası açık. İçini
göremedim ama dıştan çok güzel. Bu konağa
benzer başkaları da var.
Anayol üzerinden
devam ederken, Altınova’nın çıkışından 1 km ileride
2 km içeriye girerseniz
Şahindere Kanyonunun
girişini görebiliyorsunuz.
B-Şahindere Kanyonu: 26km uzunluğunda ki bu kanyon,
denizden iyotlu havayı dağlara, dağların çam kokusunu da ovaya dağıtan bir baca
görevi görüyor. Kanyon boyunca şifalı bitki, kekik vb. ile görülmesi gereken
yerlerden.
C-Yine deniz kıyısında “Antandros” şehir harabelerini görebilirsiniz.
Altınoluk’a iki
kilometre mesafede yer alan Troas Kenti olan Antandros Antik Kenti,
Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer
alıyor. Troia Savaşı’nın öncesine dek uzandığı düşünülen Antandros’un kuruluşu,
Herodotos’a göre Persler tarafından milattan önce beşinci yüzyıla dayanıyor.
Antandros Antik kenti Bizans İmparatorluğu’nun önemli piskoposluklarından
birisiydi.
Troya savaşlarından
önce kurulmuş Adramyttion; dağın güneyinde ve Edremit Körfezi’nin
kuzeyinde Kaletaş’ı Tepesi’nin üstünde kurulu Antandros ve
Çanakkale sınırları içinde yer alan Assos (Behramkale)
kentleri olmak üzere yakın çevrede üç önemli antik kent bulunuyor.
Güre’ye gelmeden
anayoldan 2km içeride
TAHTA KUŞLAR MÜZESİ(Alibey Kudar
Etnografya Galerisi): Giriş tam 4tl,
öğrenci 2tl.
Türkiye’nin ilk köy
Özel Etnoğrafya Müzesi, Kaz Dağları’nın eteklerinde kurulu
8 Türkmen köyünden biri olan Tahta Kuş’ta kurulmuş. Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden
Konar-Göçer Türk boylarının giysileri, eşyaları, aletleri, halıları vb. 70
yılda toplanarak 1992’dekurulmuş.Yine
dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağasını da görebilirsiniz. Ayrıca burada Zeytin, zeytinyağı, sabun ve kekik gibi doğal
ürünlerde satın alabilirsiniz.
Tahtacı Türkmenler(Aleviler): Orta Asya’dan gelen
Türkmenler Toroslara yerleşmişler. İstanbul’un ve Midilli’nin fethi sırasında
gemilerde ki kereste ihtiyacına karşı Fatih Sultan Mehmet tarafından Toroslardan Kaz Dağları’nın eteklerine
getirildiği düşünülmektedir.
Tahtakuşlar’da tanıştığım bir Türkmen’in anlatımına göre; Orta Asya’dan
göç etmeden önce Araplar tarafından müslümanlaştırılmaya çalıştırılmış. Onlarda
“tamam” deyip geçiştirmişler. Yakın
zamana kadar da Caferi mezhebinden olduklarını sanıyorlarmış. Oysa
araştırmalarının sonucuna göre zamanın
da ”Alevci” olduklarından “Alevi” olarak adlandırıldıklarını söyledi.Yani Orta
Asya’dan getirdikleri şaman geleneklerini sürdürdüklerini, simgelerinin oradan
geldiğinı ıspatladıklarını söyledi. Kısaca “Orta Asya’dan göç eden türklerden
Araplaşanlar sunni,Araplaşmayanlar ise
Alevi olmuşlar” dedi.
Ama bazı tahtacı Türkmenlerde “Biz aleviyiz” diyorlar.
Ali Ekber Çiçek’in Mezarı: Tahta
Kuşlar müzesinin yanından 100 metre gittiğinizde mezarlığı göreceksiniz.
Mezarlığın en tepesinde şehir manzaralı yerde anıt mezarı göreceksiniz.
Tahta Kuşlar Müzesi→Çamlıbel Köyü(15 dakika yürüme
mesafesinde)
ÇAMLIBEY KÖYÜ: kaz dağlarının eteklerinde güzel
bir köy. Köy mezarlığında “Tuncer Kurtiz”’in sade mezarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Köy içinde el emeği
ve sıradan objelerin satıldığı Köyün Delisi ölmüş ama dükkanını ziyaret
edebilirsiniz.‘
camlıbey→Güre Köyü(
Toprak yoldan yarım saat yürüme mesafesinde. Bu yoldan araç da geçiyor.)
GÜRE KÖYÜ: Kaz dağları içinde ki Güre köyü ilk yerleşim.
Yine köyün 5 km altında Güre’nin kıyı
şeridi var.
Kıyı kıyı şeridinde “Kaz dağları müzesi ” ve “Güre
kaplıcalarını” da görebilirsiniz.
KAVURMACILAR KÖYÜ
Kazdağları’nın meşhur Sarıkız efsanesinde Sarıkız ve
babasının yaşadığı köy.Hikayeye göre Sarıkıza
iftiralar atılınca babasından kızını öldürmesini isterler. Bunun üzerine
Sarıkız ve babası köyü terk etmek zorunda kalır. Sarıkız giderken: “Bizim gibi
insanlara iftira attınız. Bundan sonra da burada kimse barınmasın” diye beddua
eder. Bu nedenle 14. yy’den kalma köy hala ıssız sayılır.
Sarıkız Efsanesi:
Babası ile köyde yaşayan yörük kızı Sarıkız, babası hacca gittikten sonra yüz
vermediği köy delikanlıları tarafından
iftiraya uğrar. Babası öldürmeye kıyamadığından birkaç kaz ile sarıkız tepesine
kızını bırakır. Yıllar sonra kızının izini bulur. Kızından özür diler ve kızının
ermiş olduğuna karar verir.Havanın çok kötü olduğu o gecede baba kız kaybolur.Kızının
kaybolduğu tepeye Sarıkız tepesi, babasının bulunduğu ve mezarının olduğu tepeye de Babatepe denmiş.
Her Ağustos ta yörükler bu tepeleri
ziyaret ederler.
Güre Köyüne varmadan 2 km içkısımda;
PINARBAŞI ŞELALESİ: Giriş
5 tl. ben gittiğimde şelale kurumuştu. O nedenle bana burası cazip gelmedi.Yine
göl kenarında piknik masaları ve işletme var. Dere boyunca da çadırla konaklama
ve piknik yapabileceğiniz tesisler var.
Yalnız bu şelaleye 200 metre kala sağ tarafta “Ağlayan
şelale ve işletmesi” var. Karıştırmayınız.
Bu bölgede çadır kampı da var.
güre→Kızıl Keçeli Köyü(4km)
KIZIL KEÇELİ KÖYÜ
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Yine bu köyde de piknik alanları, restoran vb. Var.
kızılkeçili→İzmir anayolu(3km)
kızılkeçili→Zeytinli(2km)
kızılkeçili→Hasanboğuldu(2km,araçlarında gittiği toprak yol
)
bu toprak yoldan Hasan boğuldu’ya girdiğinizde
de bilet gişesi var. Bu gişeden sonra önce
SÜTÜVEN ŞELALESİ
50 metre ileride
HASANBOĞULDU ŞELALESİ
Filmlere ve Sabahattin Ali’nin öykülerine de
konu olmuş hikayeye göre; Yörük güzeli Emine’ye kavuşmak için oba törelere göre 40 okkalık tuz çuvalıyla dağları
tepeleri aşan Hasan, tuz çuvalını sonunda
taşyamadan boğulduğu anlatılır.Emine de
bu olay sonunda kendini asar.
Ama Edremitli Sebahattin Ali’nin romanında anlatıldığı gibi
bılinse de diğer bikayeye göre; ayağı
sakat olan Hasan adlı gencin balık tutarken boğulmasından dolayı bu adı
almıştır.
Giriş kişi başı 5tl.
içeride piknik masaları ve işletmeler var. 300metre yürüdükten sonra şelaleye varıyorsunuz.
Şelalenin oluşturduğu
göl çok berrak. Yüzme yasak oşmasına rağmen yüzenler vardı.
hasanboğuldu→Zeytinli(4km)
ZEYTİNLİ
Ana yola 2.5 km uzaklıkta.
Bu köyde Millî Parklar irtibat bürosu var. Buradan tüm
bilgileri, harita ve rehber alabiliyorsunuz.
Not: Kızılkeçili ve Güre’ye de dağ yollarının dışında ana
yoldanda çıkabiliyorsunuz.
Hatta zamanınız çok az ise
Zeytinli→Hasanboğuldu-Kızılkeçili
yapabilirsiniz.
Akçay→Edremit→Burhaniye→Ören→Ayvalık(30km)→İzmir
ÖREN: Artık taşlaşmayan kıyı
şeridi kalmadığını düşünenlerdenim ama Ören’i çok farklı buldum. Genelde
bahçeler içinde müstakil evlerden oluşmuş yemyeşil yerleşim. Kıyı şeridi de
çok güzel.
Çevrede de gezilecek yerler de var.Taylıeli, Pelitköy ve
1800’lerin sonunda yapılmış içi
motiflerle süslü camisi ile ünlü Şahinler köyünü gezebilirsiniz.
AYVALIK
23 adası ile dünyanın en çok adaya sahip ilçesi.
Ören’den gelirken sırasıyla;
Yoldan 3-4 km içeride;
1-Alibey (Cunda) Adası: Ana köprü ile Lale adasına geçilip,
oradan da Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden Cunda adasına geçiliyor.
Rum yerleşimi olan bu
sevimli adayı önce deniz kıyısından gezmeye başlayabilirsiniz.
-Taş kahve ve diğer taş binalar
Buradan yukarıya doğru tırmandığınızda;
-Taksiyarbis (Rahmi Koç Müzesi): 10-19 arası açok.Pazertesi
kapalı.Giriş;tam 5tl, öğrenci3tl, 65yaş üstü 2tl.Bu bina, 1873’de Rumlar
tarafından metropol kilisesi olarak yapılmış.
İstanbul ve Ankara da ki Rahmi Koç müzelerin benzeri.
Minyatürler, ahşap ve teneke oyuncaklar ve diğer objeler var. Gezilmeye değer.
Arnavut kaldırımlardan taş Rum evleri gezerek yukarıya doğru
tırmandığınızda eski yıkık kiliseyi geçtikten sonra;
-Eski değirmen(Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi ve kafe):9:30-17:30arası
açık. .Giriş ücretsiz.
Kafe sürekli açık. Karşı taraflarda diğer eski değirmenleri
de görebiliyorsunuz. Buradan adanın her tarafının manzarasını çok rahat
seyredebiliyorsunuz.
2-Ayvalık içi: Burada da sokak aralarını gezmek keyifli.
-Müze: Kültür bakanlığına bağlı olduğundan müze kart geçerli.
Normal giriş 5tl. Sadece onarılmış olan kilisenin içini görüyorsunuz.
MİDİLLİ’ye Gidiş:
Feribot ile tek yön gidiş 15€,gidiş dönüş 25€.Birbuçuk saat
sürüyor.
Katamaran ile sadece yolcu taşınıyor. Tek gidiş 20€,gidiş
dönüş 30€.40 dakika sürüyor.
Sabah gidilip akşam dönülüyor.
Tur ile Midilli’ye
gidecekseniz Yunan vizesine ihtiyacınız yok. Kapı vizesi (55€) yeterli.Midilli’ye
tur ile günübirlik veya kalmalı gidebiliyorsunuz.
Şehirden 6-7 km sonra Sarımsaklı yolu üzerinde sağa doğru
3-4km yukarıya doğru tırmandığınızda;
3-Şeytan Sofrası: Buradan tüm adaların ve şehrin manzarası
gerçekten görülmeye değer.
Geri dönüp yola 2-3
km devam ettiğinizde;
4-Sarımsaklı: Denizi güzel ama taşlaşmış bildiğimiz
yerleşimlerden.
Buradan İzmir’e döndüm. İsterseniz 2km içerde ki Bergama’yı
da gezebilirsiniz.
Bir daha ki gezi de görüşmek üzere…
Ben de havalar çok ısınmadan Trakya’yı tekrar gezmek
istedim. Önce
İstanbul→Tekirdağ→Keşan→Gelibolu güzergahını gezdim.
GELİBOLU VE GELİBOLU
YARIMADASI
Gelibolu,Piri Reis’in deniz kenarında ki çok sevimli bir
yerleşim. Yürüyerek birbirine yakın Bayraklı Türbe, Hamzakoy ve ve Mevlevihane(Pazar günleri sema
gösterisi var)’yi gezebilirsiniz.
Gelibolu’dan feribot ile boğazın karşısında kı yısında kı
Lapseki’ye geçebilirsiniz.(Yaya için
2.5TL)
Eğer daha önce şehitlikleri gezmediyseniz Gelibolu’dan
çok rahat hepsine gıdebiliyorsunuz.Tüm şehitlikler,Conk
bayırı,Arı Koyu vb. bu yarım
adada.Tabelaları takip ederek hepsini gezebilirsiniz.Kabatepe’ye
giderken Conk Bayırındq “Tanıtım Merkezi”n de Çanakkale savaşını üç boyutlu olarak izleyebilirsiniz.
Gelibolu→Eceabat(40km)→Kilitbahir(6km)
Not:Eceabat (Her bir saat ara ile feribot var.20dakika sürüyor.)ve Kilitbayır’dan (Her
yarım saatte bir feribot var.10) dakika sürüyor.Çanakkale’ye feribot var.Bayramlarda
ve yoğun günlerde daha sık var.
KİLİTBAHİR
Sırasıyla
Kale
Tabyalar: Birtanesi müze haline getirilmiş.Gıriş
2TL.Oldukca detaylı.
Seit onbaşının heykelı: Mermiyi kucağında taşırken.(Bu
heykelden daha önce ki Seit Onbaşı heykelinde ise top mermisini sırtında
taşıyor.Hangisinin gerçek olduğu hala tartışma konusu.)
Diğer tabyalar
Kilitbayır’dan deniz
kenarından devam ederseniz Çanaklale anıtına gidiyorsunuz.
Not:Anıttan da
Gökceada - Kabatepe İskelesine yol var.
GÖKCEADA
Eceabat’a varmadan yol ayrımından 4-5 km sağa
ilerlediğinizde
Kabatepe İskelesi Gökçeada(Yaya ücreti 3tl,araç ücreti
35tl,1.15 dakika sürüyor.Yazın sık,kışın seyrek
feribot var.Saatleri değiştiğnden
internetten öğrenip yola çıkınız.)
Ada,hala bakır sayılır.Cadırınızı deniz kıyısına kurup, her
zaman rüzgar olduğundan terlemeden keyifli bir tatil yapabilirsiniz.
Adada zamanında Rumlar yaşıyormuş ama şu anda Rumların yoğun yaşadığı birkaç köy kalmış. Rumların çoğu daha çok yazın
tatil için geliyorlar. Adada askerler ve
üniversite öğrencileri de yoğun.Yine
özellikle Vanlılar ve karadenizlıler adayı doldurmuşlar.
Şehir merkezi küçük ve sevimli.
Ada oldukça büyük olduğundan
bazı yerlere gitmek için araç gerekli. Yazın dolmuş
bulabiliyorsunuz. Aracınız varsa aslında
bir günde bile adayı bir yuvarlak çizerek
plajlarını ve köylerini
gezebilirsiniz.
I-Merkezden kuzeye doğru 5-6 km lik güzergah()Yürünebilir güzergah.);
1-Yukarı Bademli: Yol ayrımından yukarıya doğru
tırmanıyorsunuz. Genelde Rumlar yaşıyor. Çok sevimli bir Rum yerleşimi. Köy
meydanı, eski çamaşırhane, asırlık çınarı görebilirsiniz. Bu köye güneşi
batırmak için gelebilirsiniz.
Burada yasemen ve Ozan adlı iki genç arkadaş satın aldıkları
Rum evini çok sevimli butik otele çevirmişler. Sakinlik arayanlar için harika
bir tatil geçirebilirler.
İnstagram ve facebook:Panos.gökceada,05467131653
İki kişi oda fiyatları 250-350tl.Organik kahvaltı dahil.
Ana yola inip devam ettiğinizde
2-Yeni Bademli: Bu köyde genelde Türkler yaşıyor. Yıldız
koya çok yakın olduğundan birçok pansiyon, restoran vb. var.
3-Yıldızkoy ve Su Altı Milli Parkı: Taşlık plajı ve çok
temiz bir plajı var. Şnorkel ile de balıkları görebiliyorsunuz. Çevrede keyifli
yürüyüşler yapabilirsiniz.
Buradaki işletmede kamp çadırı ücreti 50tl,çadırınız varsa
30tl. Ama deniz kıyısında ücretsiz çadırınızı kurabiliyorsunuz.
Anayola gelip devam ettiğinizde
4- Aşağı Kaleköy: Deniz kenarında yunan örneği restoran ve kafelerin
olduğu çok sevimli bölge. Özellikle gece eğlenceleri meşhur. Yunan müzikleri ve eğlenceleri
var ama hepsinin işletmecesi Türk.
Buradan Yukarı Kaleköy’e tırmanabiliyorsunuz.
5-Yukarı Kaya köy: Bu eski Rum köyünde şimdi Türkler
yaşıyor. En tepede ki kale kalıntıların olduğu yerde harika deniz manzarası
var.
Buradaki otelde kahvaltı dahil tek kişi 100tl,iki kişi
160tl.
II- Şehir merkezinden batıya doğru devam ettiğinizde
1-Zeytinliköy: Anayoldan 1.5km ilerledikten sonra tepeye
2.7km tırmanıyorsunuz. Çok sevimli Rum köyü. Harika çiçekli taş evler, kafeler,
restoranlar var. Dibek kahve ve karadut şarabı içebilirsiniz.
Anayola inip biraz ilerleyip
tekrar yukarı tırmandığınızda
2-Tepeköy: Burası da
çiçekli taş evleri ile tam bir Rum köyü. Yorgo Babanın şaraplarını
tadabilirsin.
Hemen bu köyün yukarısında
3-Çınaraltı: Harika deniz manzarası eşliğinde çay veya kahvenizi içebilirsiniz. Piknik
yapabilirsiniz.
Buradan Yunanistan adasını görebiliyorsunuz.
Tekrar ana yola inip devam ettiğinizde
4-Dereköy: Zamanında
Rumlar yaşıyormuş. Yıllar önce gittiğimde bir Rum ”Devlet, bizi kaçırmak için Karadenizlileri buraya
yerleştiriyor” demişti. Sanırım haklıymış.
Aslında adanın en büyük Rum köyü ama şu anda virane bir
durumda. Çok az yaşayan yaşlı Rum kalmış. Onlarda genelde yaşlılar ve dışarı
çıkmıyor. Çoğu taş evlerin damları bile kalmamış. Devlet şimdi onları aslına
uygun restore etmeye çalışıyor. Türklerden yerleşenler var.
Buranın güneyinde ki
şelaleye aracınız varsa gidebilirsiniz.
5-Uğurlu Köy: Burada ki apartlarda kalırsanız, bahçeden
sebzeleri kendi elinizle toplayabiliyorsunuz.
6-Lazkoyu: Aslında kumlu plajı olan buraya, Dere köye gelmeden Karadenizlilerin yaşadığı Şahinkaya
köyünden inebilirsiniz.
Veya Aydıncık koyundan deniz kenarını da takip ederek
ulaşabilirsiniz.
Yine adanın batı ucunda ki “Gizli koy” ada gidebilirsiniz.
III- Şehir merkezinden güneye doğru 10km indiğinizde Eşelek köyüne varıyorsunuz. Buradan
2.3 km daha ilerlediğinizde
1-Aydıncıkkoyu:Adanın en güzel koyu. Kumlu plajı var. Denizi
çok temiz. Güzel işletme var. Snorkel için de ideal.
Yine Eşelek köyden
biraz batıya giderseniz
2- Aydıncık(Kefaloz): Burada rüzgarlı olduğundan kıyıya yosun geldiğinden yüzmek için
elverişli dwğil ama sörf için ideal. Burada da sörfçüler için güzel bir işletme var.
3-4 günlük 10 saatlik sörf dersi 1500tl.
Not: İsterseniz buradan deniz kenarını takip ederek Laz
koyunu görüp dere köy üzerinden de şehir merkezine varabilirsiniz. Ben
gittiğimde sezon tam açılmadığından dolmuş bulamadım.
Yine feribot iskelesinin hemen yanında ki “Kuzu Limanı
Plajı” nda da yüzebilirsiniz. Kumlu plajı, temiz denizi ve güzel işletmesi var.
gökceada→Eceabat→Çanakkale
ÇANAKKALE
Küçük, yeşil, sakin ve çok sevimli bir şehir. Sarıçay, şehri
ikiye bölüyor.
Bu çayın kenarında ve şehir merkezinde çok sevimli çay
içebileceğiniz mekanlar var. Ayrıca merkezde ki eski evlerin olduğu sokaklar,
barlar sokağına dönüştürülmüş. Görmeden gelmeyiniz. Hele bazı sokaklar,
sarmaşıklar ve çiçeklerle çok keyifli hale getirilmiş.
Çanakkale’nin peynir tatlısı çok ünlü. En ünlü yerde denedik
ama adını unuttum.
Not: Yaz aylarında Çanakkale’den Gökçeada ve Bozcaada’ya
deniz otobüs seferleri var.
Feribottan inip kordon boyu sola ilerlediğinizde
1-Truva Atı: Truva filminde kullanılan bu ahşap at, çok
güzel.
*Daha da ilerlediğinizde iç kısımda “Seramik Müzesi” var.
Sağa doğru ilerlediğinizde;
2-Eski Saat Kulesi
3-Yalı Hanı
4-Kent Müzesi: Giriş ücretsiz. Binası çok güzel.
Çanakkale’de kullanılmış eşyalar sergileniyor.
5-Çimenlik Kalesi(Deniz Müzesi):Giriş 7tl.60yaş üstü
ücretsiz. Bu kale Kilitbahir kalesinin tam karşısına denk geliyor. İçinde ki
müzede çok kapsamlı. Gezilmeye çok değer.
6-Aynalı Çarşı: Girişte ki bir aynadan başka bir özelliği
olmayan sıradan bir çarşı.
Çevresinde Ermeni Kilisesi, Sinagog ve Korfmann
kütüphanesini görebilirsiniz.
Sarı çayı geçtikten sonra deniz kenarında
7-Hamidiye Tablası: Gittiğimde onarımdaydı. Gelibolu yarımadasında
gördüyseniz buraya gitmemenizde olur.
8-Arkeoloji Müzesi:100.Yıl Caddesi üzerinde. Giriş 7tl.Müze
kartı geçerli. Sevmediğimden girmedim.
Bunların dışında çevre köylere gezi yapabilirsiniz.
Haziranda şehrin çevresi yemyeşil ve çiçekliydi.Çok hoşuma gitti.
Çanakkale →Truva(37km): Anayoldan 5km içeriye doğru
gidiyorsunuz.
TRUVA
Müze kart geçerli.3000yıllık tarihi bu yeri , tabelaları
okuyarak ziyaret ederseniz keyif alacaksınız. Tekrar ana yola gelip 33 km devam
ettiğinizde Bozcaada yol ayrımına geliyorsunuz. Buradan →Geyikli→ Yeni İskele(6-7km). yemyeşil
tarlaları geçerek iskeleye geliyorsunuz.
Okul tatil olduktan sonra sık seferler var. Diğer zamanlarda
feribot saatlerini öğrenmeden yola çıkmayınız. Üç saat bekledim. Yaylar için
gidiş 7tl,araçlar için 35tl.45 dakika sürüyor.
BOZCADA
Gökçeada’dan daha küçük olan bu ada, çok daha keyifli. Her
taraftan denizden rüzgar aldığından hava, burada da bunaltıcı değil.
Halkın çoğu yakın çevrelerden ve İstanbul’dan gelip
yerleşmişler. Ada çok değişmemiş. Hala bakir sayılabilir. Keşke Rumlar
gitmeselerdi. Çok daha güzel olurdu.
Ada pahalı sayılır. Adada bilinen marketlerden yok. Kâr
bölünecek diye istenmiyormuş. Ziraat bankasından başka banka da yok. Diğer
bankaların ATM’leri var.
Özellikle Rum Mahallesinde ki evlerin hepsi birbirinden
güzel ve sevimli. Evlerin cam demirleri, panjurlar vb. Rumlardan kalma alışkanlıkla çok farklı
renklere boyanmış. Kapılarda rengârenk çiçekler. Arnavut kaldırımlı sokakları
gezmeye doyamıyorsunuz. Hele akşamları bu dar sokakların çoğuna ahşap masa ve
sandalye atılmış açık hava restoranlarında deniz ürünleri ve şarap olmazlardan.
Ayrıca ada, damla
sakızlı kurabiye, dibek kahvesi ve domates, kabak gibi el yapımı reçelleri ile
ünlü.
KALMA: Rum evlerinden
dönüştürülmüş küçük pansiyonlarda bir kişi yatma ücreti 75tl’den başlıyor. Nefis oteller de var.
Adada istediğiniz yere çadır kuramıyorsunuz. Yasak. Sadece
Ayazma koyuna giderken “Ada kamping” var. Çadır içinde şişme yatak var. Kişi
başı 50tl.Eğer sizin çadırınız varsa kişi başı 30tl. Bu kamptan, en güzel
koylara yürüyerek gidebiliyorsunuz. Ama yasak diye çadırınızı kuramayacak
değilsiniz. Jandarmanın sizi göremeyeceği ve şikayet edilemeyeceğiniz her yere kurabilirsiniz. Bunlardan batık
geminin olduğu “Beylik koyu” ile “Akvaryum ” koyu en uygunlardan. Buralarda tesis
olmadığından elektrik ve su da yok. Aracınız varsa çok rahat kurabilirsiniz.
Kurmuş olanları da gördüm. Yazın da Ayazma ile Sulu bahçe koyu arasında çadır
kuran yazlıkçılar olanı öğrendim.
Feribottan şehir merkezine iniyorsunuz.
1-Şehir merkezi
A-Kale: İskelenin hemen solunda .10-13 ve 14-18 arası açık.
Giriş tam 5tl,öğrenci 3tl. Kalenin içi çok ilginç değil ama çevre manzarası çok
güzel.
-
B-Tarihi Rum evleri: Ana yolun üst tarafı kilisenin de
olduğu “Rum Mahallesi”, aşağı tarafı “Müslüman Mahallesi” var. Ama adada birkaç
Rum ailesi kalmış. Hepsi terk edip gitmişler. Yani artık adanın tamamı
Müslüman. Bazı evlerde ne anlamda ise Türk bayrağı dikilmiş. Rahatlamışız.
C-Müze: 10-19 arası açık. Özel müze. Giriş tam
10tl,öğrenci5tl.Adanın tarihini anlatan fotoğraflar ve materyaller sergileniyor.
D-Şarap Fabrikaları: Adanın merkezinden çıktığınızda her
tarafta üzüm bağları ile karşılaşıyorsunuz. Merkezde de şarap fabrikaları var. Bunlardan
en bilinenleri Çamlıbağ ve Talay.Ama şarap içmeye özendirdiği için 2-3 yıldır yasaklandığından şarap fabrikalarının içini gezmek ve şarap
tadımı yapmak yasaklanmış. Duyduğumda
inanmakta zorlandım. Sadece buralardan şarap satın alabiliyorsunuz şimdilik.
Adayı, aracınız varsa rahatlıkla bir günde gezebilirsiniz.
En uzak gideceğiniz yer 22km.Plajlarının çoğu
adanın doğu ve güneyinde.
Yine merkezden başlayarak bir yuvarlak çizerek adanın her
yerini gezebilirsiniz
2-Polente Feneri ve Rüzgâr Enerji Santrali: Plajların yoluna
yakın ve adanın uc kısımda ki burunun üzerinde. Rüzgârgüllerinin de olduğu bu
buruna güneş batımında şarabınızı da alarak gidiniz. Ben gittiğimde hava biraz
bulutlu olduğundan göremedim.
Aynı yoldan geri gelip yol ayrımından adanın güneyine doğru sırasıyla;
3-Habbele Plajı.
4-Sulubahçe
5-Ada Kamp
6-Ayazma Plajı: Adanın en güzel plajı. Tesis ve şezlonglar
var. Deniz cam gibi.İlk girdiğinizde soğuk gibi ama yüzdükçe çok zevk
alacaksınız.
7-Beylik Koyu-Batık gemi: Karaya saplanmış kocaman bir gemi
var. Burada çok rahat çadır kurabilirsiniz.
8-Ayona Koyu: Kayalıkların olduğu farklı bir koy.
9-Akvaryum Koyu: Ben buraya bayıldım. Etrafı kayalıklarla
çevrilmiş deniz suyu, adeta iki tane
göl oluşturmuş. Çadır kurabileceğiniz en güzel koy. Burada
balık ta tutabilirsiniz.
Buradan Tuzburnu ve
diğer koyları geçerek şehir merkezine geliyorsunuz.
10-Göztepe: Şehir merkezinden Ayazma yoluna giderken sağ tarafta araç ile çıkılıyor. Buradan da
güneş batımını izleyebiliyorsunuz.
Not: Eğer Bayramiç’e gitmeyeceksiniz; Geyikli feribot iskelesinde indiğinizde deniz
kenarından giden manzaralı çok güzel yolla Alexandria, Apollon Smintheus,
Gülpınar, Ayrıca Asya kıtasının en batı ucu olan ve bıçak
ustaları ile de meşhur Baba Kale’yi görerek veya anayoldan Ayvacık üzerinden Asos’a( Behramkale)’ye
gidebilirsiniz.
Ben Kuzey
Kazdağıları-Bayramiç’i görmek istediğimden
Asos’a daha sonra gideceğim.
1- KAZ DAĞLARININ
KUZEYİ ÇEPHESİ
Geyikli→Ezine→Bayramiç→Kaz dağları-Ayazma Milli Tabiat Parkı(29km)→Edremit gidebiliyorsunuz.
BAYRAMİÇ
Aslında sıradan bir ilçelerden. Ama çevresi
yemyeşil ve sebze ve meyvesi organik
ve çok lezzetli olduğundan çevre ki
köylerde farklı şehirlerden gelip
yaşayan çok yabancı varmış. Özellikle
büyük şehir hengamesinden bunalanlar buraya kaçarak organik tarım yaparak mesut mutlu yaşıyorlar.
Hatta bu köylerde ki
organik tarım yapan çiftliklerde
çalışarak çevreyi yakından tanıma
şansınız da var.
Merkezde gezebileceğiniz iki yer var.
-Mehmet Akif Ersoy Müzesi: Yazarın kaldığı bu eski ev
onarılarak ve zamanın eşyaları ile
donatılarak müze haline getirilmiş. Giriş ücretsiz. Görmek gerekir.
-Hadımoğlu Konağı:
Kaymakamlığa bağlı bu etnografya
müzesinin kapısında ki yazılı telefonu
açtığınızda görevli gelerek kapıyı açıyor. Giriş 2tl.
Zamanında Konya Hadim’den gelerek sancak beyliğini alan bu
ağanın konağı dıştan çok sıradan bir
görünüşü var ama içine bayıldım. Orijinali olduğu gibi kalmış. Özellikle tahta
yer ve tavan döşemeleri harika. Burayı atlamayınız.
Ben arkadaşımla buluşup gezeceğimden Ayazma’ya giderken yoldan içeride ki Çavuşoğlu köyünde konaklamaya karar verdim. Zengin bir köy.
İnsanlar bütün gün tarlalarında çalışıyorlar.
Köy evlerini terk edip yeni binalarında yaşıyorlar. Bodrum’dan gelip
eski köy evini onarıp yaşayan genç bir bayanla tanıştım. Evine hayran kaldım. İnsan
istedikten sonra her şeyi yapabilir.
Gerçekten üretilenler çok
lezzetli. Köylüler çok konuksever. Burada yediğim sebze ve meyvelerin tadını unutamayacağım. Uzak olmazsa
burada bir bahçemin olmasını çok isterdim. Siz de burada bir köy ziyaret
etmeye çalışınız.
Bu köyden daha
kestirme yol olduğundan tekrar ana yola dönmeden
Çavuşoğlu Köyü→Evciler Köyü→Ayazma(6-7km)
AYAZMA PINARI
Özellikle Temmuz ve Ağustosta buraya piknik yapmaya ve kaz dağlarında yürümeye
gidiliyor.Mangal yakabiliyorsunuz.
Giriş ücretli ama uygun. Giriş kapısından sonra hemen
şelaleyi göreceksiniz. Dağa doğru tırmanarak şelalenin kaynağına
gidebiliyorsunuz. Yukarlarda su cam gibi. Orman
ve havası da çok güzel.
Bu parkta saat 21’den sonra çadır kurmak ve kalmak yasak ama
yukarılarda kurup kalanlar oluyormuş. Giriş kapısından hemen önce kamp alanı da
var. Buradan isterseniz Edremit’e devam edebiliyorsunuz ama biz tekrar Ezine’ye geri dönüp Ayvacık üzerinden Asos’a geldik. Mevsim tam
olarak açılmadığından hemen deniz kenarına arkadaşımla çadır kurduk.
Behramkale-Assos
1-Behram Köyü: Tepede taş evlerin olduğu köy. Arnavut
sokakları boyunca hediyelik eşya tezgahları sıralanmış. Aralarda taş restoran
ve oteller de var. Sokaklarını geziniz.
A-Asos Ören Yeri: Deniz kenarından köye çıkarken ve köy
içinden olmak üzere iki giriş kapısı
var. Giriş 10tl.Müze kart geçerli. İçinde hamam, akropol, tenha tapınağı vb. Harabeleri
var.
Ama tepeden aşağının manzarası mükemmel. Sadece bu manzara
için bile bu ören yerine girilir.
Tiyatroya ise aşağıda
kaldığından deniz kenarında köye
çıkarken ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.
2-Deniz kısmı: Köyden döne döne deniz kıyısına iniyorsunuz. Benim
en sevdiğim yerlerden biri. Denizi taşlı ama suyu çok temiz. Zamanında Rumların
yağlarını çıkardıkları meşe palamudunun
taş depoları, şimdi restoran ve otellere
dönüştürülmüş. En güzel tarafı da yeni
binalar yapılamadığından büyümeden bu
güzelliklerde değişiklik olmamış.
Çok şık deniz ürünleri yiyebileceğiniz mekânlar var. Burayı
en fazla 40 dakika sa gezebilirsiniz.
Tekrar Behram köyüne çıkınız.
Behram Köyü→Kadırga
Plajı(4km)→Küçükkuyu→Altınoluk→Akçay→Edremit→Ayvalık
Kadırga Plajı: Planı küçük taşlı, denizin içi kumluk.
Çok uzun ve güzel bir sahil. Birçok işletme var. Ben buradan
çok keyif aldım. Bundan sonra ki sahil boyunca da istediğiniz yerde dedenize
girebilirsiniz.
2-KAZ DAĞLARI GÜNEY CEPHESİ
Not:1-
İda’ (Kaz Dağları)nı gezmek ve yürümek için en güzel mevsim ilk bahar(nasan ,mayıs )veya Sonbahar(eylül, ekim )aylarıdır. Sadece 18-22
Ağustos arası Sarıkız yaylasına gidebilirsiniz.
Ben
Haziran sonu gibi oradaydım. Ama hava çok sıcak olduğundan ve Ramazan
olduğundan yürüyüşler bitmişti. Turlarında
Ramazan bayramında olacağı söylendi.
2-Kesinlikle
bulunduğunuz yerleşimim Turizm Ofisine giderek çevre haritası,kamp alanlarının
listesini, turizm acentalarının listesini ve gerekli dokümanları alınız.
Akçay’da deniz kenarında Atatürk
heykelinin olduğu meydanda Turizm Ofisi var.
Fauna,
Flora yapısı ve oksijen yoğunluğu ile
ünlü Kaz Dağları, Marmara (Çanakkale)ve Ege(Balıkesir)’yi birbirinden
ayıran yaklaşık 70KM uzunluğunda
dağ silsilesinden oluşuyor.
1774
metre yükseklikte Kazdağıları; Baba
Tepesi, en yüksek tepe olan Karataş Tepesi ve Sarıkız Tepesi olmak üzere üç zirveden
oluşuyor.
Bu Kaz Dağların Balıkesir ili sınırları içinde
kalan 21.452 hektarlık bölümü 1994’de Milli Park olarak koruma altına
alınmış.
Kaz
Dağları’nda görülen 800 bitki çeşidinden; en ünlüsü “Kazdağı Köknar’ı olmak
üzere 31 bitki çeşidi sadece Kaz Dağları’na özgüdür. Dünyada en çok endemik
bitki barındıran ve oksijen bakımından da ikinci en zengin yer olması nedeniyle
Milli Park olarak korunuyor.
Yine
milli parkın içinde ayı, kurt, çakal, geyik, domuz gibi 21 farklı memeli yaşamaktadır
Yine kanyon ve şelaleleri, derin vadi, nehirleriyle ve
temiz havası ile ünlü Kaz Dağları’nın eteklerinde deniz keyfi de yapabiliyorsunuz.
Eskiden
yerleşimler, denizden yürüme mesafesinde kaz dağlarının içinde tepeliklere kurulmuş. Zamanla insanlar deniz kenarını
binalarla doldurunca yerleşimlerin merkezleri deniz kıyısına kaymış. Zaten
tepelerde ki eski yerleşimlerde köy olmaktan çıkarak turistik birer mekâna
dönüşmüş. Zamanında beğenilmeyen taş evlerin çoğu otel, restoran, kafe vb. Şekline dönüştürülmüş.
Yine de deniz kıyısındaki yerleşimlerden daha yaşanabilir durumdalar. En sonunda
akılları başına gelmiş de
Ayrıca Kaz Dağları, mitolojik öyküleri ile de çok
büyüleyicidir.
İzmirli Şair Homeros İlyada adlı eserinde Kaz
Dağları’ndan “Bol pınarlı vahşi hayvanların anası” olarak anlatır.
Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldıkları, Truva
Savaşı’na yol açan ilk güzellik yarışması burada yapıldı. Truva Savaşı’na
katılan Paris, bu dağlarda çobanlık yaparmış.
burada doğan
Zeus, Truva Savaşı’nı buradan izledi ve karısı Hera ile burada evlendi.
Zeus, düzenlediği bir toplantıya
tanrıça Eris’i çağırmaz. Eris’ de toplantıya altın bir elma göndererek elmanın “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister.
Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda
anlaşmazlığa düşer. Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı
Paris’in seçmesini ister. Afrodit, Paris’e kendisine eş olacak en güzel kadını
(Helen) bulacağını vadeder ve Helen’i Paris’e aşık eder. Paris, altın elmayı
Afrodit’e verir. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e âşık olur ve iki âşık
birlikte Truva’ya dönerler. Helen evlidir ve bu durum bir savaşı başlatmış
olur.
KAZ DAĞLARI-Turları:
Milli parkın sınırlarının
içinde tesis ve benzeri yerler yok. Zamanında ziyaretçiler, çevreyi
kirlettiğinden ve yangın çıkardığından Kaz dağları’nın milli parkın içinde
kalan kısımlarını ferdi veya turla artık rehbersiz gezemiyorsunuz. Bu nedenle Milli parkın içini yürüyüş grupları veya tur(Jeep veya Sarıkız turu) ile gezmeniz
daha ucuza geliyor.
Ancak milli parkın eteklerinde ve sınırlarının dışında kalan yerleri kendi
kendinize gezebiliyorsunuz.
Milli parkına iki farklı kapıdan girebiliyorsunuz.
1-Akçay→Zeytinli(2km)→Mehmetalan(1km)→M.P giriş kapısı(4km)
2-Altınova→Avcılar Köyü→M.P giriş kapısı
Milli parka günlük giriş
ve rehber ücretleri:
Araç ile geçerken rehber için boş koltuğunuz olması gerekiyor.
Grubunuzun kaç kişi olduğu önemli değil. Rehber ücreti sabit oluyor.
1-Yaya içın 5tl, rehber için 115tl.
2-Oto için 15tl,rehber için 55tl.
3-Küçük minibüs için 45tl, rehber için 75tl.
4-Büyük minibüs için 75tl, rehber için 95tl.
5-Milli parkta çadırda kalma ücreti(1-4 kişilik) 32tl,
rehber ücreti 115tl,gecelik kalma ücreti ise 60tl.
Kaz dağları için
Küçük kuyu, Altınoluk, Güre, Akçay, Edremit ve Zeytinli ’de ki turizm
acentelerinden Kaz dağları için üç farklı turlar var. Genelde turlar 10-17
arasında oluyor.
Kazdağı ve Gayem tur ,en uygun ücretle gezdiriyorlar.
Kaz dağları için size
her konuda yardımcı olabilecek çok deneyimli rehber: Hüseyin
Yetiştiriciler(Egzoz Hüseyin)
053604551965
info@kazdagli.com
1-Kazdağı Milli Parkı-Sarıkız Turu:
75tl cıvarı.Bu tur, milli parkın içinde olduğundan rehber almak zorundasınız.
Akçay-Zeytinli-Mehmetalan milli park giriş kapısından giriliyor. Minibüs,özel
oto veya jeep ile 17 km gidildikten sonra 5 km yürüyorsunuz.
Öğle yemeği için kumanya dağıtılıyor..Yürüyüş grupları veya tur ile gitmeniz
daha uygun olur.
Sarıkız Tepesi:1574 metre yüksekliğindeki Sarıkız
Tepesi, Tahtacı Türkmenlerinin yüzyıllarca yaşadığı bu yer kutsal ziyaret
yerine dönüşmüş. Dilden dile dolaşan Sarı Kız
hikayesi yanında Edremit Körfezine bakan Ayvalık ve Midilli adalarını
gören çok güzel manzarası var.
Ben bu tura haziranda
katıldım. Aşağılarda karaçam, yükseldikçe gemi direklerimde kullanılan kalem gibi sarı
cam ve yılbaşı ağacı gibi V şeklinde ki
göknarları gördük. Göknarların kozalakları göğe doğru nar gibi açıldığından bu
adı almış. Ayrıca göknarlar çevrelerinde ki sarıçamları
kuruttuklarını öğrendik. Daha yükseklere
yeni bahar geldiğinden çok güzel
çiçekler gördük. En tepede de Alevi
Türkmenler tarafından çok önem
verilen ve ibadet haline getirilmiş
Sarıkız türbesine ulaştık.Hava
çok sıcak olmasına rağmen tepede üşüdük.
Ama Türkmenlerin bu ibadet yeri olan Türkmen yaylasını, 15-25 Ağustos arası festival zamanında kalabalıklarla ziyaret etmeniz daha keyifli olur. Bu dönemde
burada ki köylüler 10 gün ücretsiz çadır kurabiliyorlar.
2-Kaz Dağı-Jeep Turu: 75tl
civarında . Bu gezi de milli parkın içinde olduğundan Rehber almak
zorundasınız. Altınova-Avcılar milli
park girişinden girilip Altınova’dan çıkılıyor.
Dağların içinde gerçekleştiğinde ve sadece jeep ile 30-40km gidilip 4-5 km
yürünüyor. Şahin dere kanyonun etrafında U çizilerek geziliyor.Yürüyüş grupları
veya tur ile gitmeniz daha uygun olur.
Bu tura çok gitmek istedim ama haziranda henüz turlar
açılmamıştı.
3-Kazdağı Şelale Turu: Milli parkın içinde değil de Kaz
dağlarının eteklerinde gerçekleşen bu turu kendi aracınızla siz de yapabilirsiniz.
Aracınızla çok rahat bir günde her tarafı gezebilirsiniz. Tur ile 8 kişi jeeple
85tl,7 kişi minibüsle 75tl,17 kişi minibüsle 60tl.Fiyatların içinde yemek dahil.
Bu turun içinde Yeşilyurt ve Adatepe-Zeus Altarı da görülüyor. Birbirine çok
yakın şelaleleri gezdiriyorlar. Ama asla tur almanıza gerek yok.
En mantıklısı gezilecek aracınız olmasa bile otostopla veya
yürüyerek birçoğunu çok rahat gezebiliyorsunuz. Çoğu yerler deniz kıyısından dağlara doğru 2-3 km
uzaklıkta ve birbirlerine çok yakınlar.
Her seferinde deniz kenarına ana yola da inmenize de gerek yok. Dağların
arasından da yerleşimler arası araç veya
patika yolları var.
Not: Her saat başı
kalkan Mıhlı ve Edremit arasında
belediye otobüsü var.
Kendi kendinize Çanakkale(Behramkale)’den Balıkesir(Edremit)’e ana yoldan giderken
sırasıyla;
YEŞİLYURT: Anayoldan
1km içeride. Kaz dağlarının eteklerinde harika taş binalardan,taş Arnavut
kaldırımlardan, zeytin ve çam
ağaçlarından oluşmuş turistik
köy. Binaların çoğu şık otel ve restorana çevrilmiş olsa da görülmeye çok değer
bir köy.
Hikayeye
göre eski adı Büyük Çetmi olan
Yeşilyurt’a Oğuz boylarından Çepniler
yerleşmiş ve Rum taş ustalarına evlerini yaptırmışlar. Zamanlar Rumlar da
bu köye yerleşmiş. 1924 yılında yapılan mübadele ile Rumlar köyden gitmişler.
Ayrıca burada
antik çağlardan beri bilinen Afrodit Kaplıcalarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Not:
Yeşilyurt köyünden Adatepe’ye Küçük Çetmi köyü üzerinden yaklaşık üç saatlik
bir yürüyüş ile de gidebiliyorsunuz.
ZEUS ALTARI-ADATEPE KÖYÜ:
Küçükkuyu’da yol üzerindeki Zeytinyağı Müzesi’ni
görebilirsiniz.
Küçük Kuyu’nun içinden Kaz Dağlarının tepesine doğru 2 km
içeriye doğru. Araçla Zeus Sunağının olduğu ormanın kapısına kadar gelip 10-15
dakika yürüyorsunuz.
Çok tanrılı dinler zamanında Yunan mitolojisine göre
eski Yunanlılar, savaşları kazanmak, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak,
bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak için burada tanrılara ve
Zeus’a kurban verirlerdi. İlyada Destanı’nda ise Zeus ile Hera’nın aşkına
da şahit olduğu anlatılır.
Bu taş sunakta
deniz ve şehir manzarası çok güzel.
Hemen
5 dakika yürüdüğünüzde tarihi eski Rum köyü olan Adatepe köyüne
varıyorsunuz. Yine taş evlerden oluşan
bu köyde restoran ,otel vb. var ama
köylüler de yaşadığından daha
doğal. Özellikle çay bahçesinin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu köye de
Selçuklular zamanında Orta Anadolu’dan getirilen Türklerin yerleştirilmiş.
zamanla da nüfusu artan Rumlar, mübadele sırasında köyden gitmişler. Onların
yerine
Zeytincilik ve
zeytinyağı ile geçinilen köye, Midilli
ve Girit’ten gelen Türkler yerleşmişler.
MIHLI ŞELALESİ:
A-Başdeğirmen:
Mıhlı’dan ana yol üzerinde ki
“Filinta et lokantası” dan 2.5km dağlara doğru gittiğinizde sağ tarafa ayrılan
yoldan 1km daha ilerlediğinizde piknik
alanlarından sonra Romalılardan kalma taş köprü ve hemen yanında eski değirmen
kalıntılarını göreceksiniz.
Eğer piknik yapacaksanız kesinlikle burayı tercih ediniz. Taş köprüden önce ve
sonra ırmağın oluşturduğu harika gölcüklerde de yüzebilirsiniz. Yürüyüşler yapabilirsiniz.
Tekrar ana yola gelip çok az ilerledikten sonra yine 1 km
içeriye gittiğinizde
B- Mıhlı şelalesi: İkinci büyük gölet alanıdır. Gördüklerimin
içinde en güzel şelale. Giriş kişi başı 5tl. Kayaların arasından gürül gürül
akıyor. Diğer şelalede olduğu gibi şelalenin kenarında piknik yapabileceğiniz
masalar var. Bir masanın kirası 30tl.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
Narlı yoluna girip 17km daha
devam ettiğinizde
DARIDERE TABİAT PARKI: Gitmedim
ama güzelmiş. Kamp
yapabileceğiniz bu parkta birçok ağaç türü, dere ve şelaleler yer alıyor.
İçerisinde pek çok turistik tesis, bisiklet parkuru, futbol sahası var.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
ALTINOLUK: Zamanında
çok güzelmiş ama artık tüm sahillerde olduğu gibi yapılaşmış korkunç.
A-ALTINOVA KÖYÜ: Ama sahilden 2km yukarıya tırmandığınızda
asıl ilk yerleşim olan Altınoluk köyü var. Aslında bu köy zamanında çok
güzelmiş. Harika taş ve eski evler var.
a-Abdullah Efendi Konağı: pzt kapalı.9-18 arası açık. İçini
göremedim ama dıştan çok güzel. Bu konağa
benzer başkaları da var.
Anayol üzerinden
devam ederken, Altınova’nın çıkışından 1 km ileride
2 km içeriye girerseniz
Şahindere Kanyonunun
girişini görebiliyorsunuz.
B-Şahindere Kanyonu: 26km uzunluğunda ki bu kanyon,
denizden iyotlu havayı dağlara, dağların çam kokusunu da ovaya dağıtan bir baca
görevi görüyor. Kanyon boyunca şifalı bitki, kekik vb. ile görülmesi gereken
yerlerden.
C-Yine deniz kıyısında “Antandros” şehir harabelerini görebilirsiniz.
Altınoluk’a iki
kilometre mesafede yer alan Troas Kenti olan Antandros Antik Kenti,
Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer
alıyor. Troia Savaşı’nın öncesine dek uzandığı düşünülen Antandros’un kuruluşu,
Herodotos’a göre Persler tarafından milattan önce beşinci yüzyıla dayanıyor.
Antandros Antik kenti Bizans İmparatorluğu’nun önemli piskoposluklarından
birisiydi.
Troya savaşlarından
önce kurulmuş Adramyttion; dağın güneyinde ve Edremit Körfezi’nin
kuzeyinde Kaletaş’ı Tepesi’nin üstünde kurulu Antandros ve
Çanakkale sınırları içinde yer alan Assos (Behramkale)
kentleri olmak üzere yakın çevrede üç önemli antik kent bulunuyor.
Güre’ye gelmeden
anayoldan 2km içeride
TAHTA KUŞLAR MÜZESİ(Alibey Kudar
Etnografya Galerisi): Giriş tam 4tl,
öğrenci 2tl.
Türkiye’nin ilk köy
Özel Etnoğrafya Müzesi, Kaz Dağları’nın eteklerinde kurulu
8 Türkmen köyünden biri olan Tahta Kuş’ta kurulmuş. Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden
Konar-Göçer Türk boylarının giysileri, eşyaları, aletleri, halıları vb. 70
yılda toplanarak 1992’dekurulmuş.Yine
dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağasını da görebilirsiniz. Ayrıca burada Zeytin, zeytinyağı, sabun ve kekik gibi doğal
ürünlerde satın alabilirsiniz.
Tahtacı Türkmenler(Aleviler): Orta Asya’dan gelen
Türkmenler Toroslara yerleşmişler. İstanbul’un ve Midilli’nin fethi sırasında
gemilerde ki kereste ihtiyacına karşı Fatih Sultan Mehmet tarafından Toroslardan Kaz Dağları’nın eteklerine
getirildiği düşünülmektedir.
Tahtakuşlar’da tanıştığım bir Türkmen’in anlatımına göre; Orta Asya’dan
göç etmeden önce Araplar tarafından müslümanlaştırılmaya çalıştırılmış. Onlarda
“tamam” deyip geçiştirmişler. Yakın
zamana kadar da Caferi mezhebinden olduklarını sanıyorlarmış. Oysa
araştırmalarının sonucuna göre zamanın
da ”Alevci” olduklarından “Alevi” olarak adlandırıldıklarını söyledi.Yani Orta
Asya’dan getirdikleri şaman geleneklerini sürdürdüklerini, simgelerinin oradan
geldiğinı ıspatladıklarını söyledi. Kısaca “Orta Asya’dan göç eden türklerden
Araplaşanlar sunni,Araplaşmayanlar ise
Alevi olmuşlar” dedi.
Ama bazı tahtacı Türkmenlerde “Biz aleviyiz” diyorlar.
Ali Ekber Çiçek’in Mezarı: Tahta
Kuşlar müzesinin yanından 100 metre gittiğinizde mezarlığı göreceksiniz.
Mezarlığın en tepesinde şehir manzaralı yerde anıt mezarı göreceksiniz.
Tahta Kuşlar Müzesi→Çamlıbel Köyü(15 dakika yürüme
mesafesinde)
ÇAMLIBEY KÖYÜ: kaz dağlarının eteklerinde güzel
bir köy. Köy mezarlığında “Tuncer Kurtiz”’in sade mezarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Köy içinde el emeği
ve sıradan objelerin satıldığı Köyün Delisi ölmüş ama dükkanını ziyaret
edebilirsiniz.‘
camlıbey→Güre Köyü(
Toprak yoldan yarım saat yürüme mesafesinde. Bu yoldan araç da geçiyor.)
GÜRE KÖYÜ: Kaz dağları içinde ki Güre köyü ilk yerleşim.
Yine köyün 5 km altında Güre’nin kıyı
şeridi var.
Kıyı kıyı şeridinde “Kaz dağları müzesi ” ve “Güre
kaplıcalarını” da görebilirsiniz.
KAVURMACILAR KÖYÜ
Kazdağları’nın meşhur Sarıkız efsanesinde Sarıkız ve
babasının yaşadığı köy.Hikayeye göre Sarıkıza
iftiralar atılınca babasından kızını öldürmesini isterler. Bunun üzerine
Sarıkız ve babası köyü terk etmek zorunda kalır. Sarıkız giderken: “Bizim gibi
insanlara iftira attınız. Bundan sonra da burada kimse barınmasın” diye beddua
eder. Bu nedenle 14. yy’den kalma köy hala ıssız sayılır.
Sarıkız Efsanesi:
Babası ile köyde yaşayan yörük kızı Sarıkız, babası hacca gittikten sonra yüz
vermediği köy delikanlıları tarafından
iftiraya uğrar. Babası öldürmeye kıyamadığından birkaç kaz ile sarıkız tepesine
kızını bırakır. Yıllar sonra kızının izini bulur. Kızından özür diler ve kızının
ermiş olduğuna karar verir.Havanın çok kötü olduğu o gecede baba kız kaybolur.Kızının
kaybolduğu tepeye Sarıkız tepesi, babasının bulunduğu ve mezarının olduğu tepeye de Babatepe denmiş.
Her Ağustos ta yörükler bu tepeleri
ziyaret ederler.
Güre Köyüne varmadan 2 km içkısımda;
PINARBAŞI ŞELALESİ: Giriş
5 tl. ben gittiğimde şelale kurumuştu. O nedenle bana burası cazip gelmedi.Yine
göl kenarında piknik masaları ve işletme var. Dere boyunca da çadırla konaklama
ve piknik yapabileceğiniz tesisler var.
Yalnız bu şelaleye 200 metre kala sağ tarafta “Ağlayan
şelale ve işletmesi” var. Karıştırmayınız.
Bu bölgede çadır kampı da var.
güre→Kızıl Keçeli Köyü(4km)
KIZIL KEÇELİ KÖYÜ
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Yine bu köyde de piknik alanları, restoran vb. Var.
kızılkeçili→İzmir anayolu(3km)
kızılkeçili→Zeytinli(2km)
kızılkeçili→Hasanboğuldu(2km,araçlarında gittiği toprak yol
)
bu toprak yoldan Hasan boğuldu’ya girdiğinizde
de bilet gişesi var. Bu gişeden sonra önce
SÜTÜVEN ŞELALESİ
50 metre ileride
HASANBOĞULDU ŞELALESİ
Filmlere ve Sabahattin Ali’nin öykülerine de
konu olmuş hikayeye göre; Yörük güzeli Emine’ye kavuşmak için oba törelere göre 40 okkalık tuz çuvalıyla dağları
tepeleri aşan Hasan, tuz çuvalını sonunda
taşyamadan boğulduğu anlatılır.Emine de
bu olay sonunda kendini asar.
Ama Edremitli Sebahattin Ali’nin romanında anlatıldığı gibi
bılinse de diğer bikayeye göre; ayağı
sakat olan Hasan adlı gencin balık tutarken boğulmasından dolayı bu adı
almıştır.
Giriş kişi başı 5tl.
içeride piknik masaları ve işletmeler var. 300metre yürüdükten sonra şelaleye varıyorsunuz.
Şelalenin oluşturduğu
göl çok berrak. Yüzme yasak oşmasına rağmen yüzenler vardı.
hasanboğuldu→Zeytinli(4km)
ZEYTİNLİ
Ana yola 2.5 km uzaklıkta.
Bu köyde Millî Parklar irtibat bürosu var. Buradan tüm
bilgileri, harita ve rehber alabiliyorsunuz.
Not: Kızılkeçili ve Güre’ye de dağ yollarının dışında ana
yoldanda çıkabiliyorsunuz.
Hatta zamanınız çok az ise
Zeytinli→Hasanboğuldu-Kızılkeçili
yapabilirsiniz.
Akçay→Edremit→Burhaniye→Ören→Ayvalık(30km)→İzmir
ÖREN: Artık taşlaşmayan kıyı
şeridi kalmadığını düşünenlerdenim ama Ören’i çok farklı buldum. Genelde
bahçeler içinde müstakil evlerden oluşmuş yemyeşil yerleşim. Kıyı şeridi de
çok güzel.
Çevrede de gezilecek yerler de var.Taylıeli, Pelitköy ve
1800’lerin sonunda yapılmış içi
motiflerle süslü camisi ile ünlü Şahinler köyünü gezebilirsiniz.
AYVALIK
23 adası ile dünyanın en çok adaya sahip ilçesi.
Ören’den gelirken sırasıyla;
Yoldan 3-4 km içeride;
1-Alibey (Cunda) Adası: Ana köprü ile Lale adasına geçilip,
oradan da Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden Cunda adasına geçiliyor.
Rum yerleşimi olan bu
sevimli adayı önce deniz kıyısından gezmeye başlayabilirsiniz.
-Taş kahve ve diğer taş binalar
Buradan yukarıya doğru tırmandığınızda;
-Taksiyarbis (Rahmi Koç Müzesi): 10-19 arası açok.Pazertesi
kapalı.Giriş;tam 5tl, öğrenci3tl, 65yaş üstü 2tl.Bu bina, 1873’de Rumlar
tarafından metropol kilisesi olarak yapılmış.
İstanbul ve Ankara da ki Rahmi Koç müzelerin benzeri.
Minyatürler, ahşap ve teneke oyuncaklar ve diğer objeler var. Gezilmeye değer.
Arnavut kaldırımlardan taş Rum evleri gezerek yukarıya doğru
tırmandığınızda eski yıkık kiliseyi geçtikten sonra;
-Eski değirmen(Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi ve kafe):9:30-17:30arası
açık. .Giriş ücretsiz.
Kafe sürekli açık. Karşı taraflarda diğer eski değirmenleri
de görebiliyorsunuz. Buradan adanın her tarafının manzarasını çok rahat
seyredebiliyorsunuz.
2-Ayvalık içi: Burada da sokak aralarını gezmek keyifli.
-Müze: Kültür bakanlığına bağlı olduğundan müze kart geçerli.
Normal giriş 5tl. Sadece onarılmış olan kilisenin içini görüyorsunuz.
MİDİLLİ’ye Gidiş:
Feribot ile tek yön gidiş 15€,gidiş dönüş 25€.Birbuçuk saat
sürüyor.
Katamaran ile sadece yolcu taşınıyor. Tek gidiş 20€,gidiş
dönüş 30€.40 dakika sürüyor.
Sabah gidilip akşam dönülüyor.
Tur ile Midilli’ye
gidecekseniz Yunan vizesine ihtiyacınız yok. Kapı vizesi (55€) yeterli.Midilli’ye
tur ile günübirlik veya kalmalı gidebiliyorsunuz.
Şehirden 6-7 km sonra Sarımsaklı yolu üzerinde sağa doğru
3-4km yukarıya doğru tırmandığınızda;
3-Şeytan Sofrası: Buradan tüm adaların ve şehrin manzarası
gerçekten görülmeye değer.
Geri dönüp yola 2-3
km devam ettiğinizde;
4-Sarımsaklı: Denizi güzel ama taşlaşmış bildiğimiz
yerleşimlerden.
Buradan İzmir’e döndüm. İsterseniz 2km içerde ki Bergama’yı
da gezebilirsiniz.
Bir daha ki gezi de görüşmek üzere…
Ben her yıl 6-7 ay yurt dışında gezdiğimden hiçbir yaz Türkiye’de
olmadım. Bu yıl ki Hindistan gezimizden sonra Güney Asya’yı gezme planımız
sıcak ve muson yağmurları nedeni ile olmayınca mecburen yazın Türkiye’ye
döndük.
Ben de havalar çok ısınmadan Trakya’yı tekrar gezmek
istedim. Önce
İstanbul→Tekirdağ→Keşan→Gelibolu güzergahını gezdim.
GELİBOLU VE GELİBOLU
YARIMADASI
Gelibolu,Piri Reis’in deniz kenarında ki çok sevimli bir
yerleşim. Yürüyerek birbirine yakın Bayraklı Türbe, Hamzakoy ve ve Mevlevihane(Pazar günleri sema
gösterisi var)’yi gezebilirsiniz.
Gelibolu’dan feribot ile boğazın karşısında kı yısında kı
Lapseki’ye geçebilirsiniz.(Yaya için
2.5TL)
Eğer daha önce şehitlikleri gezmediyseniz Gelibolu’dan
çok rahat hepsine gıdebiliyorsunuz.Tüm şehitlikler,Conk
bayırı,Arı Koyu vb. bu yarım
adada.Tabelaları takip ederek hepsini gezebilirsiniz.Kabatepe’ye
giderken Conk Bayırındq “Tanıtım Merkezi”n de Çanakkale savaşını üç boyutlu olarak izleyebilirsiniz.
Gelibolu→Eceabat(40km)→Kilitbahir(6km)
Not:Eceabat (Her bir saat ara ile feribot var.20dakika sürüyor.)ve Kilitbayır’dan (Her
yarım saatte bir feribot var.10) dakika sürüyor.Çanakkale’ye feribot var.Bayramlarda
ve yoğun günlerde daha sık var.
KİLİTBAHİR
Sırasıyla
Kale
Tabyalar: Birtanesi müze haline getirilmiş.Gıriş
2TL.Oldukca detaylı.
Seit onbaşının heykelı: Mermiyi kucağında taşırken.(Bu
heykelden daha önce ki Seit Onbaşı heykelinde ise top mermisini sırtında
taşıyor.Hangisinin gerçek olduğu hala tartışma konusu.)
Diğer tabyalar
Kilitbayır’dan deniz
kenarından devam ederseniz Çanaklale anıtına gidiyorsunuz.
Not:Anıttan da
Gökceada - Kabatepe İskelesine yol var.
GÖKCEADA
Eceabat’a varmadan yol ayrımından 4-5 km sağa
ilerlediğinizde
Kabatepe İskelesi Gökçeada(Yaya ücreti 3tl,araç ücreti
35tl,1.15 dakika sürüyor.Yazın sık,kışın seyrek
feribot var.Saatleri değiştiğnden
internetten öğrenip yola çıkınız.)
Ada,hala bakır sayılır.Cadırınızı deniz kıyısına kurup, her
zaman rüzgar olduğundan terlemeden keyifli bir tatil yapabilirsiniz.
Adada zamanında Rumlar yaşıyormuş ama şu anda Rumların yoğun yaşadığı birkaç köy kalmış. Rumların çoğu daha çok yazın
tatil için geliyorlar. Adada askerler ve
üniversite öğrencileri de yoğun.Yine
özellikle Vanlılar ve karadenizlıler adayı doldurmuşlar.
Şehir merkezi küçük ve sevimli.
Ada oldukça büyük olduğundan
bazı yerlere gitmek için araç gerekli. Yazın dolmuş
bulabiliyorsunuz. Aracınız varsa aslında
bir günde bile adayı bir yuvarlak çizerek
plajlarını ve köylerini
gezebilirsiniz.
I-Merkezden kuzeye doğru 5-6 km lik güzergah()Yürünebilir güzergah.);
1-Yukarı Bademli: Yol ayrımından yukarıya doğru
tırmanıyorsunuz. Genelde Rumlar yaşıyor. Çok sevimli bir Rum yerleşimi. Köy
meydanı, eski çamaşırhane, asırlık çınarı görebilirsiniz. Bu köye güneşi
batırmak için gelebilirsiniz.
Burada yasemen ve Ozan adlı iki genç arkadaş satın aldıkları
Rum evini çok sevimli butik otele çevirmişler. Sakinlik arayanlar için harika
bir tatil geçirebilirler.
İnstagram ve facebook:Panos.gökceada,05467131653
İki kişi oda fiyatları 250-350tl.Organik kahvaltı dahil.
Ana yola inip devam ettiğinizde
2-Yeni Bademli: Bu köyde genelde Türkler yaşıyor. Yıldız
koya çok yakın olduğundan birçok pansiyon, restoran vb. var.
3-Yıldızkoy ve Su Altı Milli Parkı: Taşlık plajı ve çok
temiz bir plajı var. Şnorkel ile de balıkları görebiliyorsunuz. Çevrede keyifli
yürüyüşler yapabilirsiniz.
Buradaki işletmede kamp çadırı ücreti 50tl,çadırınız varsa
30tl. Ama deniz kıyısında ücretsiz çadırınızı kurabiliyorsunuz.
Anayola gelip devam ettiğinizde
4- Aşağı Kaleköy: Deniz kenarında yunan örneği restoran ve kafelerin
olduğu çok sevimli bölge. Özellikle gece eğlenceleri meşhur. Yunan müzikleri ve eğlenceleri
var ama hepsinin işletmecesi Türk.
Buradan Yukarı Kaleköy’e tırmanabiliyorsunuz.
5-Yukarı Kaya köy: Bu eski Rum köyünde şimdi Türkler
yaşıyor. En tepede ki kale kalıntıların olduğu yerde harika deniz manzarası
var.
Buradaki otelde kahvaltı dahil tek kişi 100tl,iki kişi
160tl.
II- Şehir merkezinden batıya doğru devam ettiğinizde
1-Zeytinliköy: Anayoldan 1.5km ilerledikten sonra tepeye
2.7km tırmanıyorsunuz. Çok sevimli Rum köyü. Harika çiçekli taş evler, kafeler,
restoranlar var. Dibek kahve ve karadut şarabı içebilirsiniz.
Anayola inip biraz ilerleyip
tekrar yukarı tırmandığınızda
2-Tepeköy: Burası da
çiçekli taş evleri ile tam bir Rum köyü. Yorgo Babanın şaraplarını
tadabilirsin.
Hemen bu köyün yukarısında
3-Çınaraltı: Harika deniz manzarası eşliğinde çay veya kahvenizi içebilirsiniz. Piknik
yapabilirsiniz.
Buradan Yunanistan adasını görebiliyorsunuz.
Tekrar ana yola inip devam ettiğinizde
4-Dereköy: Zamanında
Rumlar yaşıyormuş. Yıllar önce gittiğimde bir Rum ”Devlet, bizi kaçırmak için Karadenizlileri buraya
yerleştiriyor” demişti. Sanırım haklıymış.
Aslında adanın en büyük Rum köyü ama şu anda virane bir
durumda. Çok az yaşayan yaşlı Rum kalmış. Onlarda genelde yaşlılar ve dışarı
çıkmıyor. Çoğu taş evlerin damları bile kalmamış. Devlet şimdi onları aslına
uygun restore etmeye çalışıyor. Türklerden yerleşenler var.
Buranın güneyinde ki
şelaleye aracınız varsa gidebilirsiniz.
5-Uğurlu Köy: Burada ki apartlarda kalırsanız, bahçeden
sebzeleri kendi elinizle toplayabiliyorsunuz.
6-Lazkoyu: Aslında kumlu plajı olan buraya, Dere köye gelmeden Karadenizlilerin yaşadığı Şahinkaya
köyünden inebilirsiniz.
Veya Aydıncık koyundan deniz kenarını da takip ederek
ulaşabilirsiniz.
Yine adanın batı ucunda ki “Gizli koy” ada gidebilirsiniz.
III- Şehir merkezinden güneye doğru 10km indiğinizde Eşelek köyüne varıyorsunuz. Buradan
2.3 km daha ilerlediğinizde
1-Aydıncıkkoyu:Adanın en güzel koyu. Kumlu plajı var. Denizi
çok temiz. Güzel işletme var. Snorkel için de ideal.
Yine Eşelek köyden
biraz batıya giderseniz
2- Aydıncık(Kefaloz): Burada rüzgarlı olduğundan kıyıya yosun geldiğinden yüzmek için
elverişli dwğil ama sörf için ideal. Burada da sörfçüler için güzel bir işletme var.
3-4 günlük 10 saatlik sörf dersi 1500tl.
Not: İsterseniz buradan deniz kenarını takip ederek Laz
koyunu görüp dere köy üzerinden de şehir merkezine varabilirsiniz. Ben
gittiğimde sezon tam açılmadığından dolmuş bulamadım.
Yine feribot iskelesinin hemen yanında ki “Kuzu Limanı
Plajı” nda da yüzebilirsiniz. Kumlu plajı, temiz denizi ve güzel işletmesi var.
gökceada→Eceabat→Çanakkale
ÇANAKKALE
Küçük, yeşil, sakin ve çok sevimli bir şehir. Sarıçay, şehri
ikiye bölüyor.
Bu çayın kenarında ve şehir merkezinde çok sevimli çay
içebileceğiniz mekanlar var. Ayrıca merkezde ki eski evlerin olduğu sokaklar,
barlar sokağına dönüştürülmüş. Görmeden gelmeyiniz. Hele bazı sokaklar,
sarmaşıklar ve çiçeklerle çok keyifli hale getirilmiş.
Çanakkale’nin peynir tatlısı çok ünlü. En ünlü yerde denedik
ama adını unuttum.
Not: Yaz aylarında Çanakkale’den Gökçeada ve Bozcaada’ya
deniz otobüs seferleri var.
Feribottan inip kordon boyu sola ilerlediğinizde
1-Truva Atı: Truva filminde kullanılan bu ahşap at, çok
güzel.
*Daha da ilerlediğinizde iç kısımda “Seramik Müzesi” var.
Sağa doğru ilerlediğinizde;
2-Eski Saat Kulesi
3-Yalı Hanı
4-Kent Müzesi: Giriş ücretsiz. Binası çok güzel.
Çanakkale’de kullanılmış eşyalar sergileniyor.
5-Çimenlik Kalesi(Deniz Müzesi):Giriş 7tl.60yaş üstü
ücretsiz. Bu kale Kilitbahir kalesinin tam karşısına denk geliyor. İçinde ki
müzede çok kapsamlı. Gezilmeye çok değer.
6-Aynalı Çarşı: Girişte ki bir aynadan başka bir özelliği
olmayan sıradan bir çarşı.
Çevresinde Ermeni Kilisesi, Sinagog ve Korfmann
kütüphanesini görebilirsiniz.
Sarı çayı geçtikten sonra deniz kenarında
7-Hamidiye Tablası: Gittiğimde onarımdaydı. Gelibolu yarımadasında
gördüyseniz buraya gitmemenizde olur.
8-Arkeoloji Müzesi:100.Yıl Caddesi üzerinde. Giriş 7tl.Müze
kartı geçerli. Sevmediğimden girmedim.
Bunların dışında çevre köylere gezi yapabilirsiniz.
Haziranda şehrin çevresi yemyeşil ve çiçekliydi.Çok hoşuma gitti.
Çanakkale →Truva(37km): Anayoldan 5km içeriye doğru
gidiyorsunuz.
TRUVA
Müze kart geçerli.3000yıllık tarihi bu yeri , tabelaları
okuyarak ziyaret ederseniz keyif alacaksınız. Tekrar ana yola gelip 33 km devam
ettiğinizde Bozcaada yol ayrımına geliyorsunuz. Buradan →Geyikli→ Yeni İskele(6-7km). yemyeşil
tarlaları geçerek iskeleye geliyorsunuz.
Okul tatil olduktan sonra sık seferler var. Diğer zamanlarda
feribot saatlerini öğrenmeden yola çıkmayınız. Üç saat bekledim. Yaylar için
gidiş 7tl,araçlar için 35tl.45 dakika sürüyor.
BOZCADA
Gökçeada’dan daha küçük olan bu ada, çok daha keyifli. Her
taraftan denizden rüzgar aldığından hava, burada da bunaltıcı değil.
Halkın çoğu yakın çevrelerden ve İstanbul’dan gelip
yerleşmişler. Ada çok değişmemiş. Hala bakir sayılabilir. Keşke Rumlar
gitmeselerdi. Çok daha güzel olurdu.
Ada pahalı sayılır. Adada bilinen marketlerden yok. Kâr
bölünecek diye istenmiyormuş. Ziraat bankasından başka banka da yok. Diğer
bankaların ATM’leri var.
Özellikle Rum Mahallesinde ki evlerin hepsi birbirinden
güzel ve sevimli. Evlerin cam demirleri, panjurlar vb. Rumlardan kalma alışkanlıkla çok farklı
renklere boyanmış. Kapılarda rengârenk çiçekler. Arnavut kaldırımlı sokakları
gezmeye doyamıyorsunuz. Hele akşamları bu dar sokakların çoğuna ahşap masa ve
sandalye atılmış açık hava restoranlarında deniz ürünleri ve şarap olmazlardan.
Ayrıca ada, damla
sakızlı kurabiye, dibek kahvesi ve domates, kabak gibi el yapımı reçelleri ile
ünlü.
KALMA: Rum evlerinden
dönüştürülmüş küçük pansiyonlarda bir kişi yatma ücreti 75tl’den başlıyor. Nefis oteller de var.
Adada istediğiniz yere çadır kuramıyorsunuz. Yasak. Sadece
Ayazma koyuna giderken “Ada kamping” var. Çadır içinde şişme yatak var. Kişi
başı 50tl.Eğer sizin çadırınız varsa kişi başı 30tl. Bu kamptan, en güzel
koylara yürüyerek gidebiliyorsunuz. Ama yasak diye çadırınızı kuramayacak
değilsiniz. Jandarmanın sizi göremeyeceği ve şikayet edilemeyeceğiniz her yere kurabilirsiniz. Bunlardan batık
geminin olduğu “Beylik koyu” ile “Akvaryum ” koyu en uygunlardan. Buralarda tesis
olmadığından elektrik ve su da yok. Aracınız varsa çok rahat kurabilirsiniz.
Kurmuş olanları da gördüm. Yazın da Ayazma ile Sulu bahçe koyu arasında çadır
kuran yazlıkçılar olanı öğrendim.
Feribottan şehir merkezine iniyorsunuz.
1-Şehir merkezi
A-Kale: İskelenin hemen solunda .10-13 ve 14-18 arası açık.
Giriş tam 5tl,öğrenci 3tl. Kalenin içi çok ilginç değil ama çevre manzarası çok
güzel.
-
B-Tarihi Rum evleri: Ana yolun üst tarafı kilisenin de
olduğu “Rum Mahallesi”, aşağı tarafı “Müslüman Mahallesi” var. Ama adada birkaç
Rum ailesi kalmış. Hepsi terk edip gitmişler. Yani artık adanın tamamı
Müslüman. Bazı evlerde ne anlamda ise Türk bayrağı dikilmiş. Rahatlamışız.
C-Müze: 10-19 arası açık. Özel müze. Giriş tam
10tl,öğrenci5tl.Adanın tarihini anlatan fotoğraflar ve materyaller sergileniyor.
D-Şarap Fabrikaları: Adanın merkezinden çıktığınızda her
tarafta üzüm bağları ile karşılaşıyorsunuz. Merkezde de şarap fabrikaları var. Bunlardan
en bilinenleri Çamlıbağ ve Talay.Ama şarap içmeye özendirdiği için 2-3 yıldır yasaklandığından şarap fabrikalarının içini gezmek ve şarap
tadımı yapmak yasaklanmış. Duyduğumda
inanmakta zorlandım. Sadece buralardan şarap satın alabiliyorsunuz şimdilik.
Adayı, aracınız varsa rahatlıkla bir günde gezebilirsiniz.
En uzak gideceğiniz yer 22km.Plajlarının çoğu
adanın doğu ve güneyinde.
Yine merkezden başlayarak bir yuvarlak çizerek adanın her
yerini gezebilirsiniz
2-Polente Feneri ve Rüzgâr Enerji Santrali: Plajların yoluna
yakın ve adanın uc kısımda ki burunun üzerinde. Rüzgârgüllerinin de olduğu bu
buruna güneş batımında şarabınızı da alarak gidiniz. Ben gittiğimde hava biraz
bulutlu olduğundan göremedim.
Aynı yoldan geri gelip yol ayrımından adanın güneyine doğru sırasıyla;
3-Habbele Plajı.
4-Sulubahçe
5-Ada Kamp
6-Ayazma Plajı: Adanın en güzel plajı. Tesis ve şezlonglar
var. Deniz cam gibi.İlk girdiğinizde soğuk gibi ama yüzdükçe çok zevk
alacaksınız.
7-Beylik Koyu-Batık gemi: Karaya saplanmış kocaman bir gemi
var. Burada çok rahat çadır kurabilirsiniz.
8-Ayona Koyu: Kayalıkların olduğu farklı bir koy.
9-Akvaryum Koyu: Ben buraya bayıldım. Etrafı kayalıklarla
çevrilmiş deniz suyu, adeta iki tane
göl oluşturmuş. Çadır kurabileceğiniz en güzel koy. Burada
balık ta tutabilirsiniz.
Buradan Tuzburnu ve
diğer koyları geçerek şehir merkezine geliyorsunuz.
10-Göztepe: Şehir merkezinden Ayazma yoluna giderken sağ tarafta araç ile çıkılıyor. Buradan da
güneş batımını izleyebiliyorsunuz.
Not: Eğer Bayramiç’e gitmeyeceksiniz; Geyikli feribot iskelesinde indiğinizde deniz
kenarından giden manzaralı çok güzel yolla Alexandria, Apollon Smintheus,
Gülpınar, Ayrıca Asya kıtasının en batı ucu olan ve bıçak
ustaları ile de meşhur Baba Kale’yi görerek veya anayoldan Ayvacık üzerinden Asos’a( Behramkale)’ye
gidebilirsiniz.
Ben Kuzey
Kazdağıları-Bayramiç’i görmek istediğimden
Asos’a daha sonra gideceğim.
1- KAZ DAĞLARININ
KUZEYİ ÇEPHESİ
Geyikli→Ezine→Bayramiç→Kaz dağları-Ayazma Milli Tabiat Parkı(29km)→Edremit gidebiliyorsunuz.
BAYRAMİÇ
Aslında sıradan bir ilçelerden. Ama çevresi
yemyeşil ve sebze ve meyvesi organik
ve çok lezzetli olduğundan çevre ki
köylerde farklı şehirlerden gelip
yaşayan çok yabancı varmış. Özellikle
büyük şehir hengamesinden bunalanlar buraya kaçarak organik tarım yaparak mesut mutlu yaşıyorlar.
Hatta bu köylerde ki
organik tarım yapan çiftliklerde
çalışarak çevreyi yakından tanıma
şansınız da var.
Merkezde gezebileceğiniz iki yer var.
-Mehmet Akif Ersoy Müzesi: Yazarın kaldığı bu eski ev
onarılarak ve zamanın eşyaları ile
donatılarak müze haline getirilmiş. Giriş ücretsiz. Görmek gerekir.
-Hadımoğlu Konağı:
Kaymakamlığa bağlı bu etnografya
müzesinin kapısında ki yazılı telefonu
açtığınızda görevli gelerek kapıyı açıyor. Giriş 2tl.
Zamanında Konya Hadim’den gelerek sancak beyliğini alan bu
ağanın konağı dıştan çok sıradan bir
görünüşü var ama içine bayıldım. Orijinali olduğu gibi kalmış. Özellikle tahta
yer ve tavan döşemeleri harika. Burayı atlamayınız.
Ben arkadaşımla buluşup gezeceğimden Ayazma’ya giderken yoldan içeride ki Çavuşoğlu köyünde konaklamaya karar verdim. Zengin bir köy.
İnsanlar bütün gün tarlalarında çalışıyorlar.
Köy evlerini terk edip yeni binalarında yaşıyorlar. Bodrum’dan gelip
eski köy evini onarıp yaşayan genç bir bayanla tanıştım. Evine hayran kaldım. İnsan
istedikten sonra her şeyi yapabilir.
Gerçekten üretilenler çok
lezzetli. Köylüler çok konuksever. Burada yediğim sebze ve meyvelerin tadını unutamayacağım. Uzak olmazsa
burada bir bahçemin olmasını çok isterdim. Siz de burada bir köy ziyaret
etmeye çalışınız.
Bu köyden daha
kestirme yol olduğundan tekrar ana yola dönmeden
Çavuşoğlu Köyü→Evciler Köyü→Ayazma(6-7km)
AYAZMA PINARI
Özellikle Temmuz ve Ağustosta buraya piknik yapmaya ve kaz dağlarında yürümeye
gidiliyor.Mangal yakabiliyorsunuz.
Giriş ücretli ama uygun. Giriş kapısından sonra hemen
şelaleyi göreceksiniz. Dağa doğru tırmanarak şelalenin kaynağına
gidebiliyorsunuz. Yukarlarda su cam gibi. Orman
ve havası da çok güzel.
Bu parkta saat 21’den sonra çadır kurmak ve kalmak yasak ama
yukarılarda kurup kalanlar oluyormuş. Giriş kapısından hemen önce kamp alanı da
var. Buradan isterseniz Edremit’e devam edebiliyorsunuz ama biz tekrar Ezine’ye geri dönüp Ayvacık üzerinden Asos’a geldik. Mevsim tam
olarak açılmadığından hemen deniz kenarına arkadaşımla çadır kurduk.
Behramkale-Assos
1-Behram Köyü: Tepede taş evlerin olduğu köy. Arnavut
sokakları boyunca hediyelik eşya tezgahları sıralanmış. Aralarda taş restoran
ve oteller de var. Sokaklarını geziniz.
A-Asos Ören Yeri: Deniz kenarından köye çıkarken ve köy
içinden olmak üzere iki giriş kapısı
var. Giriş 10tl.Müze kart geçerli. İçinde hamam, akropol, tenha tapınağı vb. Harabeleri
var.
Ama tepeden aşağının manzarası mükemmel. Sadece bu manzara
için bile bu ören yerine girilir.
Tiyatroya ise aşağıda
kaldığından deniz kenarında köye
çıkarken ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.
2-Deniz kısmı: Köyden döne döne deniz kıyısına iniyorsunuz. Benim
en sevdiğim yerlerden biri. Denizi taşlı ama suyu çok temiz. Zamanında Rumların
yağlarını çıkardıkları meşe palamudunun
taş depoları, şimdi restoran ve otellere
dönüştürülmüş. En güzel tarafı da yeni
binalar yapılamadığından büyümeden bu
güzelliklerde değişiklik olmamış.
Çok şık deniz ürünleri yiyebileceğiniz mekânlar var. Burayı
en fazla 40 dakika sa gezebilirsiniz.
Tekrar Behram köyüne çıkınız.
Behram Köyü→Kadırga
Plajı(4km)→Küçükkuyu→Altınoluk→Akçay→Edremit→Ayvalık
Kadırga Plajı: Planı küçük taşlı, denizin içi kumluk.
Çok uzun ve güzel bir sahil. Birçok işletme var. Ben buradan
çok keyif aldım. Bundan sonra ki sahil boyunca da istediğiniz yerde dedenize
girebilirsiniz.
2-KAZ DAĞLARI GÜNEY CEPHESİ
Not:1-
İda’ (Kaz Dağları)nı gezmek ve yürümek için en güzel mevsim ilk bahar(nasan ,mayıs )veya Sonbahar(eylül, ekim )aylarıdır. Sadece 18-22
Ağustos arası Sarıkız yaylasına gidebilirsiniz.
Ben
Haziran sonu gibi oradaydım. Ama hava çok sıcak olduğundan ve Ramazan
olduğundan yürüyüşler bitmişti. Turlarında
Ramazan bayramında olacağı söylendi.
2-Kesinlikle
bulunduğunuz yerleşimim Turizm Ofisine giderek çevre haritası,kamp alanlarının
listesini, turizm acentalarının listesini ve gerekli dokümanları alınız.
Akçay’da deniz kenarında Atatürk
heykelinin olduğu meydanda Turizm Ofisi var.
Fauna,
Flora yapısı ve oksijen yoğunluğu ile
ünlü Kaz Dağları, Marmara (Çanakkale)ve Ege(Balıkesir)’yi birbirinden
ayıran yaklaşık 70KM uzunluğunda
dağ silsilesinden oluşuyor.
1774
metre yükseklikte Kazdağıları; Baba
Tepesi, en yüksek tepe olan Karataş Tepesi ve Sarıkız Tepesi olmak üzere üç zirveden
oluşuyor.
Bu Kaz Dağların Balıkesir ili sınırları içinde
kalan 21.452 hektarlık bölümü 1994’de Milli Park olarak koruma altına
alınmış.
Kaz
Dağları’nda görülen 800 bitki çeşidinden; en ünlüsü “Kazdağı Köknar’ı olmak
üzere 31 bitki çeşidi sadece Kaz Dağları’na özgüdür. Dünyada en çok endemik
bitki barındıran ve oksijen bakımından da ikinci en zengin yer olması nedeniyle
Milli Park olarak korunuyor.
Yine
milli parkın içinde ayı, kurt, çakal, geyik, domuz gibi 21 farklı memeli yaşamaktadır
Yine kanyon ve şelaleleri, derin vadi, nehirleriyle ve
temiz havası ile ünlü Kaz Dağları’nın eteklerinde deniz keyfi de yapabiliyorsunuz.
Eskiden
yerleşimler, denizden yürüme mesafesinde kaz dağlarının içinde tepeliklere kurulmuş. Zamanla insanlar deniz kenarını
binalarla doldurunca yerleşimlerin merkezleri deniz kıyısına kaymış. Zaten
tepelerde ki eski yerleşimlerde köy olmaktan çıkarak turistik birer mekâna
dönüşmüş. Zamanında beğenilmeyen taş evlerin çoğu otel, restoran, kafe vb. Şekline dönüştürülmüş.
Yine de deniz kıyısındaki yerleşimlerden daha yaşanabilir durumdalar. En sonunda
akılları başına gelmiş de
Ayrıca Kaz Dağları, mitolojik öyküleri ile de çok
büyüleyicidir.
İzmirli Şair Homeros İlyada adlı eserinde Kaz
Dağları’ndan “Bol pınarlı vahşi hayvanların anası” olarak anlatır.
Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldıkları, Truva
Savaşı’na yol açan ilk güzellik yarışması burada yapıldı. Truva Savaşı’na
katılan Paris, bu dağlarda çobanlık yaparmış.
burada doğan
Zeus, Truva Savaşı’nı buradan izledi ve karısı Hera ile burada evlendi.
Zeus, düzenlediği bir toplantıya
tanrıça Eris’i çağırmaz. Eris’ de toplantıya altın bir elma göndererek elmanın “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister.
Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda
anlaşmazlığa düşer. Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı
Paris’in seçmesini ister. Afrodit, Paris’e kendisine eş olacak en güzel kadını
(Helen) bulacağını vadeder ve Helen’i Paris’e aşık eder. Paris, altın elmayı
Afrodit’e verir. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e âşık olur ve iki âşık
birlikte Truva’ya dönerler. Helen evlidir ve bu durum bir savaşı başlatmış
olur.
KAZ DAĞLARI-Turları:
Milli parkın sınırlarının
içinde tesis ve benzeri yerler yok. Zamanında ziyaretçiler, çevreyi
kirlettiğinden ve yangın çıkardığından Kaz dağları’nın milli parkın içinde
kalan kısımlarını ferdi veya turla artık rehbersiz gezemiyorsunuz. Bu nedenle Milli parkın içini yürüyüş grupları veya tur(Jeep veya Sarıkız turu) ile gezmeniz
daha ucuza geliyor.
Ancak milli parkın eteklerinde ve sınırlarının dışında kalan yerleri kendi
kendinize gezebiliyorsunuz.
Milli parkına iki farklı kapıdan girebiliyorsunuz.
1-Akçay→Zeytinli(2km)→Mehmetalan(1km)→M.P giriş kapısı(4km)
2-Altınova→Avcılar Köyü→M.P giriş kapısı
Milli parka günlük giriş
ve rehber ücretleri:
Araç ile geçerken rehber için boş koltuğunuz olması gerekiyor.
Grubunuzun kaç kişi olduğu önemli değil. Rehber ücreti sabit oluyor.
1-Yaya içın 5tl, rehber için 115tl.
2-Oto için 15tl,rehber için 55tl.
3-Küçük minibüs için 45tl, rehber için 75tl.
4-Büyük minibüs için 75tl, rehber için 95tl.
5-Milli parkta çadırda kalma ücreti(1-4 kişilik) 32tl,
rehber ücreti 115tl,gecelik kalma ücreti ise 60tl.
Kaz dağları için
Küçük kuyu, Altınoluk, Güre, Akçay, Edremit ve Zeytinli ’de ki turizm
acentelerinden Kaz dağları için üç farklı turlar var. Genelde turlar 10-17
arasında oluyor.
Kazdağı ve Gayem tur ,en uygun ücretle gezdiriyorlar.
Kaz dağları için size
her konuda yardımcı olabilecek çok deneyimli rehber: Hüseyin
Yetiştiriciler(Egzoz Hüseyin)
053604551965
info@kazdagli.com
1-Kazdağı Milli Parkı-Sarıkız Turu:
75tl cıvarı.Bu tur, milli parkın içinde olduğundan rehber almak zorundasınız.
Akçay-Zeytinli-Mehmetalan milli park giriş kapısından giriliyor. Minibüs,özel
oto veya jeep ile 17 km gidildikten sonra 5 km yürüyorsunuz.
Öğle yemeği için kumanya dağıtılıyor..Yürüyüş grupları veya tur ile gitmeniz
daha uygun olur.
Sarıkız Tepesi:1574 metre yüksekliğindeki Sarıkız
Tepesi, Tahtacı Türkmenlerinin yüzyıllarca yaşadığı bu yer kutsal ziyaret
yerine dönüşmüş. Dilden dile dolaşan Sarı Kız
hikayesi yanında Edremit Körfezine bakan Ayvalık ve Midilli adalarını
gören çok güzel manzarası var.
Ben bu tura haziranda
katıldım. Aşağılarda karaçam, yükseldikçe gemi direklerimde kullanılan kalem gibi sarı
cam ve yılbaşı ağacı gibi V şeklinde ki
göknarları gördük. Göknarların kozalakları göğe doğru nar gibi açıldığından bu
adı almış. Ayrıca göknarlar çevrelerinde ki sarıçamları
kuruttuklarını öğrendik. Daha yükseklere
yeni bahar geldiğinden çok güzel
çiçekler gördük. En tepede de Alevi
Türkmenler tarafından çok önem
verilen ve ibadet haline getirilmiş
Sarıkız türbesine ulaştık.Hava
çok sıcak olmasına rağmen tepede üşüdük.
Ama Türkmenlerin bu ibadet yeri olan Türkmen yaylasını, 15-25 Ağustos arası festival zamanında kalabalıklarla ziyaret etmeniz daha keyifli olur. Bu dönemde
burada ki köylüler 10 gün ücretsiz çadır kurabiliyorlar.
2-Kaz Dağı-Jeep Turu: 75tl
civarında . Bu gezi de milli parkın içinde olduğundan Rehber almak
zorundasınız. Altınova-Avcılar milli
park girişinden girilip Altınova’dan çıkılıyor.
Dağların içinde gerçekleştiğinde ve sadece jeep ile 30-40km gidilip 4-5 km
yürünüyor. Şahin dere kanyonun etrafında U çizilerek geziliyor.Yürüyüş grupları
veya tur ile gitmeniz daha uygun olur.
Bu tura çok gitmek istedim ama haziranda henüz turlar
açılmamıştı.
3-Kazdağı Şelale Turu: Milli parkın içinde değil de Kaz
dağlarının eteklerinde gerçekleşen bu turu kendi aracınızla siz de yapabilirsiniz.
Aracınızla çok rahat bir günde her tarafı gezebilirsiniz. Tur ile 8 kişi jeeple
85tl,7 kişi minibüsle 75tl,17 kişi minibüsle 60tl.Fiyatların içinde yemek dahil.
Bu turun içinde Yeşilyurt ve Adatepe-Zeus Altarı da görülüyor. Birbirine çok
yakın şelaleleri gezdiriyorlar. Ama asla tur almanıza gerek yok.
En mantıklısı gezilecek aracınız olmasa bile otostopla veya
yürüyerek birçoğunu çok rahat gezebiliyorsunuz. Çoğu yerler deniz kıyısından dağlara doğru 2-3 km
uzaklıkta ve birbirlerine çok yakınlar.
Her seferinde deniz kenarına ana yola da inmenize de gerek yok. Dağların
arasından da yerleşimler arası araç veya
patika yolları var.
Not: Her saat başı
kalkan Mıhlı ve Edremit arasında
belediye otobüsü var.
Kendi kendinize Çanakkale(Behramkale)’den Balıkesir(Edremit)’e ana yoldan giderken
sırasıyla;
YEŞİLYURT: Anayoldan
1km içeride. Kaz dağlarının eteklerinde harika taş binalardan,taş Arnavut
kaldırımlardan, zeytin ve çam
ağaçlarından oluşmuş turistik
köy. Binaların çoğu şık otel ve restorana çevrilmiş olsa da görülmeye çok değer
bir köy.
Hikayeye
göre eski adı Büyük Çetmi olan
Yeşilyurt’a Oğuz boylarından Çepniler
yerleşmiş ve Rum taş ustalarına evlerini yaptırmışlar. Zamanlar Rumlar da
bu köye yerleşmiş. 1924 yılında yapılan mübadele ile Rumlar köyden gitmişler.
Ayrıca burada
antik çağlardan beri bilinen Afrodit Kaplıcalarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Not:
Yeşilyurt köyünden Adatepe’ye Küçük Çetmi köyü üzerinden yaklaşık üç saatlik
bir yürüyüş ile de gidebiliyorsunuz.
ZEUS ALTARI-ADATEPE KÖYÜ:
Küçükkuyu’da yol üzerindeki Zeytinyağı Müzesi’ni
görebilirsiniz.
Küçük Kuyu’nun içinden Kaz Dağlarının tepesine doğru 2 km
içeriye doğru. Araçla Zeus Sunağının olduğu ormanın kapısına kadar gelip 10-15
dakika yürüyorsunuz.
Çok tanrılı dinler zamanında Yunan mitolojisine göre
eski Yunanlılar, savaşları kazanmak, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak,
bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak için burada tanrılara ve
Zeus’a kurban verirlerdi. İlyada Destanı’nda ise Zeus ile Hera’nın aşkına
da şahit olduğu anlatılır.
Bu taş sunakta
deniz ve şehir manzarası çok güzel.
Hemen
5 dakika yürüdüğünüzde tarihi eski Rum köyü olan Adatepe köyüne
varıyorsunuz. Yine taş evlerden oluşan
bu köyde restoran ,otel vb. var ama
köylüler de yaşadığından daha
doğal. Özellikle çay bahçesinin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu köye de
Selçuklular zamanında Orta Anadolu’dan getirilen Türklerin yerleştirilmiş.
zamanla da nüfusu artan Rumlar, mübadele sırasında köyden gitmişler. Onların
yerine
Zeytincilik ve
zeytinyağı ile geçinilen köye, Midilli
ve Girit’ten gelen Türkler yerleşmişler.
MIHLI ŞELALESİ:
A-Başdeğirmen:
Mıhlı’dan ana yol üzerinde ki
“Filinta et lokantası” dan 2.5km dağlara doğru gittiğinizde sağ tarafa ayrılan
yoldan 1km daha ilerlediğinizde piknik
alanlarından sonra Romalılardan kalma taş köprü ve hemen yanında eski değirmen
kalıntılarını göreceksiniz.
Eğer piknik yapacaksanız kesinlikle burayı tercih ediniz. Taş köprüden önce ve
sonra ırmağın oluşturduğu harika gölcüklerde de yüzebilirsiniz. Yürüyüşler yapabilirsiniz.
Tekrar ana yola gelip çok az ilerledikten sonra yine 1 km
içeriye gittiğinizde
B- Mıhlı şelalesi: İkinci büyük gölet alanıdır. Gördüklerimin
içinde en güzel şelale. Giriş kişi başı 5tl. Kayaların arasından gürül gürül
akıyor. Diğer şelalede olduğu gibi şelalenin kenarında piknik yapabileceğiniz
masalar var. Bir masanın kirası 30tl.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
Narlı yoluna girip 17km daha
devam ettiğinizde
DARIDERE TABİAT PARKI: Gitmedim
ama güzelmiş. Kamp
yapabileceğiniz bu parkta birçok ağaç türü, dere ve şelaleler yer alıyor.
İçerisinde pek çok turistik tesis, bisiklet parkuru, futbol sahası var.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
ALTINOLUK: Zamanında
çok güzelmiş ama artık tüm sahillerde olduğu gibi yapılaşmış korkunç.
A-ALTINOVA KÖYÜ: Ama sahilden 2km yukarıya tırmandığınızda
asıl ilk yerleşim olan Altınoluk köyü var. Aslında bu köy zamanında çok
güzelmiş. Harika taş ve eski evler var.
a-Abdullah Efendi Konağı: pzt kapalı.9-18 arası açık. İçini
göremedim ama dıştan çok güzel. Bu konağa
benzer başkaları da var.
Anayol üzerinden
devam ederken, Altınova’nın çıkışından 1 km ileride
2 km içeriye girerseniz
Şahindere Kanyonunun
girişini görebiliyorsunuz.
B-Şahindere Kanyonu: 26km uzunluğunda ki bu kanyon,
denizden iyotlu havayı dağlara, dağların çam kokusunu da ovaya dağıtan bir baca
görevi görüyor. Kanyon boyunca şifalı bitki, kekik vb. ile görülmesi gereken
yerlerden.
C-Yine deniz kıyısında “Antandros” şehir harabelerini görebilirsiniz.
Altınoluk’a iki
kilometre mesafede yer alan Troas Kenti olan Antandros Antik Kenti,
Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer
alıyor. Troia Savaşı’nın öncesine dek uzandığı düşünülen Antandros’un kuruluşu,
Herodotos’a göre Persler tarafından milattan önce beşinci yüzyıla dayanıyor.
Antandros Antik kenti Bizans İmparatorluğu’nun önemli piskoposluklarından
birisiydi.
Troya savaşlarından
önce kurulmuş Adramyttion; dağın güneyinde ve Edremit Körfezi’nin
kuzeyinde Kaletaş’ı Tepesi’nin üstünde kurulu Antandros ve
Çanakkale sınırları içinde yer alan Assos (Behramkale)
kentleri olmak üzere yakın çevrede üç önemli antik kent bulunuyor.
Güre’ye gelmeden
anayoldan 2km içeride
TAHTA KUŞLAR MÜZESİ(Alibey Kudar
Etnografya Galerisi): Giriş tam 4tl,
öğrenci 2tl.
Türkiye’nin ilk köy
Özel Etnoğrafya Müzesi, Kaz Dağları’nın eteklerinde kurulu
8 Türkmen köyünden biri olan Tahta Kuş’ta kurulmuş. Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden
Konar-Göçer Türk boylarının giysileri, eşyaları, aletleri, halıları vb. 70
yılda toplanarak 1992’dekurulmuş.Yine
dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağasını da görebilirsiniz. Ayrıca burada Zeytin, zeytinyağı, sabun ve kekik gibi doğal
ürünlerde satın alabilirsiniz.
Tahtacı Türkmenler(Aleviler): Orta Asya’dan gelen
Türkmenler Toroslara yerleşmişler. İstanbul’un ve Midilli’nin fethi sırasında
gemilerde ki kereste ihtiyacına karşı Fatih Sultan Mehmet tarafından Toroslardan Kaz Dağları’nın eteklerine
getirildiği düşünülmektedir.
Tahtakuşlar’da tanıştığım bir Türkmen’in anlatımına göre; Orta Asya’dan
göç etmeden önce Araplar tarafından müslümanlaştırılmaya çalıştırılmış. Onlarda
“tamam” deyip geçiştirmişler. Yakın
zamana kadar da Caferi mezhebinden olduklarını sanıyorlarmış. Oysa
araştırmalarının sonucuna göre zamanın
da ”Alevci” olduklarından “Alevi” olarak adlandırıldıklarını söyledi.Yani Orta
Asya’dan getirdikleri şaman geleneklerini sürdürdüklerini, simgelerinin oradan
geldiğinı ıspatladıklarını söyledi. Kısaca “Orta Asya’dan göç eden türklerden
Araplaşanlar sunni,Araplaşmayanlar ise
Alevi olmuşlar” dedi.
Ama bazı tahtacı Türkmenlerde “Biz aleviyiz” diyorlar.
Ali Ekber Çiçek’in Mezarı: Tahta
Kuşlar müzesinin yanından 100 metre gittiğinizde mezarlığı göreceksiniz.
Mezarlığın en tepesinde şehir manzaralı yerde anıt mezarı göreceksiniz.
Tahta Kuşlar Müzesi→Çamlıbel Köyü(15 dakika yürüme
mesafesinde)
ÇAMLIBEY KÖYÜ: kaz dağlarının eteklerinde güzel
bir köy. Köy mezarlığında “Tuncer Kurtiz”’in sade mezarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Köy içinde el emeği
ve sıradan objelerin satıldığı Köyün Delisi ölmüş ama dükkanını ziyaret
edebilirsiniz.‘
camlıbey→Güre Köyü(
Toprak yoldan yarım saat yürüme mesafesinde. Bu yoldan araç da geçiyor.)
GÜRE KÖYÜ: Kaz dağları içinde ki Güre köyü ilk yerleşim.
Yine köyün 5 km altında Güre’nin kıyı
şeridi var.
Kıyı kıyı şeridinde “Kaz dağları müzesi ” ve “Güre
kaplıcalarını” da görebilirsiniz.
KAVURMACILAR KÖYÜ
Kazdağları’nın meşhur Sarıkız efsanesinde Sarıkız ve
babasının yaşadığı köy.Hikayeye göre Sarıkıza
iftiralar atılınca babasından kızını öldürmesini isterler. Bunun üzerine
Sarıkız ve babası köyü terk etmek zorunda kalır. Sarıkız giderken: “Bizim gibi
insanlara iftira attınız. Bundan sonra da burada kimse barınmasın” diye beddua
eder. Bu nedenle 14. yy’den kalma köy hala ıssız sayılır.
Sarıkız Efsanesi:
Babası ile köyde yaşayan yörük kızı Sarıkız, babası hacca gittikten sonra yüz
vermediği köy delikanlıları tarafından
iftiraya uğrar. Babası öldürmeye kıyamadığından birkaç kaz ile sarıkız tepesine
kızını bırakır. Yıllar sonra kızının izini bulur. Kızından özür diler ve kızının
ermiş olduğuna karar verir.Havanın çok kötü olduğu o gecede baba kız kaybolur.Kızının
kaybolduğu tepeye Sarıkız tepesi, babasının bulunduğu ve mezarının olduğu tepeye de Babatepe denmiş.
Her Ağustos ta yörükler bu tepeleri
ziyaret ederler.
Güre Köyüne varmadan 2 km içkısımda;
PINARBAŞI ŞELALESİ: Giriş
5 tl. ben gittiğimde şelale kurumuştu. O nedenle bana burası cazip gelmedi.Yine
göl kenarında piknik masaları ve işletme var. Dere boyunca da çadırla konaklama
ve piknik yapabileceğiniz tesisler var.
Yalnız bu şelaleye 200 metre kala sağ tarafta “Ağlayan
şelale ve işletmesi” var. Karıştırmayınız.
Bu bölgede çadır kampı da var.
güre→Kızıl Keçeli Köyü(4km)
KIZIL KEÇELİ KÖYÜ
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Yine bu köyde de piknik alanları, restoran vb. Var.
kızılkeçili→İzmir anayolu(3km)
kızılkeçili→Zeytinli(2km)
kızılkeçili→Hasanboğuldu(2km,araçlarında gittiği toprak yol
)
bu toprak yoldan Hasan boğuldu’ya girdiğinizde
de bilet gişesi var. Bu gişeden sonra önce
SÜTÜVEN ŞELALESİ
50 metre ileride
HASANBOĞULDU ŞELALESİ
Filmlere ve Sabahattin Ali’nin öykülerine de
konu olmuş hikayeye göre; Yörük güzeli Emine’ye kavuşmak için oba törelere göre 40 okkalık tuz çuvalıyla dağları
tepeleri aşan Hasan, tuz çuvalını sonunda
taşyamadan boğulduğu anlatılır.Emine de
bu olay sonunda kendini asar.
Ama Edremitli Sebahattin Ali’nin romanında anlatıldığı gibi
bılinse de diğer bikayeye göre; ayağı
sakat olan Hasan adlı gencin balık tutarken boğulmasından dolayı bu adı
almıştır.
Giriş kişi başı 5tl.
içeride piknik masaları ve işletmeler var. 300metre yürüdükten sonra şelaleye varıyorsunuz.
Şelalenin oluşturduğu
göl çok berrak. Yüzme yasak oşmasına rağmen yüzenler vardı.
hasanboğuldu→Zeytinli(4km)
ZEYTİNLİ
Ana yola 2.5 km uzaklıkta.
Bu köyde Millî Parklar irtibat bürosu var. Buradan tüm
bilgileri, harita ve rehber alabiliyorsunuz.
Not: Kızılkeçili ve Güre’ye de dağ yollarının dışında ana
yoldanda çıkabiliyorsunuz.
Hatta zamanınız çok az ise
Zeytinli→Hasanboğuldu-Kızılkeçili
yapabilirsiniz.
Akçay→Edremit→Burhaniye→Ören→Ayvalık(30km)→İzmir
ÖREN: Artık taşlaşmayan kıyı
şeridi kalmadığını düşünenlerdenim ama Ören’i çok farklı buldum. Genelde
bahçeler içinde müstakil evlerden oluşmuş yemyeşil yerleşim. Kıyı şeridi de
çok güzel.
Çevrede de gezilecek yerler de var.Taylıeli, Pelitköy ve
1800’lerin sonunda yapılmış içi
motiflerle süslü camisi ile ünlü Şahinler köyünü gezebilirsiniz.
AYVALIK
23 adası ile dünyanın en çok adaya sahip ilçesi.
Ören’den gelirken sırasıyla;
Yoldan 3-4 km içeride;
1-Alibey (Cunda) Adası: Ana köprü ile Lale adasına geçilip,
oradan da Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden Cunda adasına geçiliyor.
Rum yerleşimi olan bu
sevimli adayı önce deniz kıyısından gezmeye başlayabilirsiniz.
-Taş kahve ve diğer taş binalar
Buradan yukarıya doğru tırmandığınızda;
-Taksiyarbis (Rahmi Koç Müzesi): 10-19 arası açok.Pazertesi
kapalı.Giriş;tam 5tl, öğrenci3tl, 65yaş üstü 2tl.Bu bina, 1873’de Rumlar
tarafından metropol kilisesi olarak yapılmış.
İstanbul ve Ankara da ki Rahmi Koç müzelerin benzeri.
Minyatürler, ahşap ve teneke oyuncaklar ve diğer objeler var. Gezilmeye değer.
Arnavut kaldırımlardan taş Rum evleri gezerek yukarıya doğru
tırmandığınızda eski yıkık kiliseyi geçtikten sonra;
-Eski değirmen(Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi ve kafe):9:30-17:30arası
açık. .Giriş ücretsiz.
Kafe sürekli açık. Karşı taraflarda diğer eski değirmenleri
de görebiliyorsunuz. Buradan adanın her tarafının manzarasını çok rahat
seyredebiliyorsunuz.
2-Ayvalık içi: Burada da
sokak aralarını gezmek keyifli.
-Müze: Kültür bakanlığına bağlı olduğundan müze kart geçerli.
Normal giriş 5tl. Sadece onarılmış olan kilisenin içini görüyorsunuz.
MİDİLLİ’ye Gidiş:
Feribot ile tek yön gidiş 15€,gidiş dönüş 25€.Birbuçuk saat
sürüyor.
Katamaran ile sadece yolcu taşınıyor. Tek gidiş 20€,gidiş
dönüş 30€.40 dakika sürüyor.
Sabah gidilip akşam dönülüyor.
Tur ile Midilli’ye
gidecekseniz Yunan vizesine ihtiyacınız yok. Kapı vizesi (55€) yeterli.Midilli’ye
tur ile günübirlik veya kalmalı
gidebiliyorsunuz.
Şehirden 6-7 km sonra Sarımsaklı yolu üzerinde sağa doğru
3-4km yukarıya doğru tırmandığınızda;
3-Şeytan Sofrası: Buradan tüm adaların ve şehrin manzarası
gerçekten görülmeye değer.
Geri dönüp yola 2-3
km devam ettiğinizde;
4-Sarımsaklı: Denizi güzel ama taşlaşmış bildiğimiz
yerleşimlerden.
Buradan İzmir’e döndüm. İsterseniz 2km içerde ki Bergama’yı
da gezebilirsiniz.
Bir daha ki gezi de görüşmek üzere…
Ben her yıl 6-7 ay yurt dışında gezdiğimden hiçbir yaz Türkiye’de
olmadım. Bu yıl ki Hindistan gezimizden sonra Güney Asya’yı gezme planımız
sıcak ve muson yağmurları nedeni ile olmayınca mecburen yazın Türkiye’ye
döndük.
Ben de havalar çok ısınmadan Trakya’yı tekrar gezmek
istedim. Önce
İstanbul→Tekirdağ→Keşan→Gelibolu güzergahını gezdim.
GELİBOLU VE GELİBOLU
YARIMADASI
Gelibolu,Piri Reis’in deniz kenarında ki çok sevimli bir
yerleşim. Yürüyerek birbirine yakın Bayraklı Türbe, Hamzakoy ve ve Mevlevihane(Pazar günleri sema
gösterisi var)’yi gezebilirsiniz.
Gelibolu’dan feribot ile boğazın karşısında kı yısında kı
Lapseki’ye geçebilirsiniz.(Yaya için
2.5TL)
Eğer daha önce şehitlikleri gezmediyseniz Gelibolu’dan
çok rahat hepsine gıdebiliyorsunuz.Tüm şehitlikler,Conk
bayırı,Arı Koyu vb. bu yarım
adada.Tabelaları takip ederek hepsini gezebilirsiniz.Kabatepe’ye
giderken Conk Bayırındq “Tanıtım Merkezi”n de Çanakkale savaşını üç boyutlu olarak izleyebilirsiniz.
Gelibolu→Eceabat(40km)→Kilitbahir(6km)
Not:Eceabat (Her bir saat ara ile feribot var.20dakika sürüyor.)ve Kilitbayır’dan (Her
yarım saatte bir feribot var.10) dakika sürüyor.Çanakkale’ye feribot var.Bayramlarda
ve yoğun günlerde daha sık var.
KİLİTBAHİR
Sırasıyla
Kale
Tabyalar: Birtanesi müze haline getirilmiş.Gıriş
2TL.Oldukca detaylı.
Seit onbaşının heykelı: Mermiyi kucağında taşırken.(Bu
heykelden daha önce ki Seit Onbaşı heykelinde ise top mermisini sırtında
taşıyor.Hangisinin gerçek olduğu hala tartışma konusu.)
Diğer tabyalar
Kilitbayır’dan deniz
kenarından devam ederseniz Çanaklale anıtına gidiyorsunuz.
Not:Anıttan da
Gökceada - Kabatepe İskelesine yol var.
GÖKCEADA
Eceabat’a varmadan yol ayrımından 4-5 km sağa
ilerlediğinizde
Kabatepe İskelesi Gökçeada(Yaya ücreti 3tl,araç ücreti
35tl,1.15 dakika sürüyor.Yazın sık,kışın seyrek
feribot var.Saatleri değiştiğnden
internetten öğrenip yola çıkınız.)
Ada,hala bakır sayılır.Cadırınızı deniz kıyısına kurup, her
zaman rüzgar olduğundan terlemeden keyifli bir tatil yapabilirsiniz.
Adada zamanında Rumlar yaşıyormuş ama şu anda Rumların yoğun yaşadığı birkaç köy kalmış. Rumların çoğu daha çok yazın
tatil için geliyorlar. Adada askerler ve
üniversite öğrencileri de yoğun.Yine
özellikle Vanlılar ve karadenizlıler adayı doldurmuşlar.
Şehir merkezi küçük ve sevimli.
Ada oldukça büyük olduğundan
bazı yerlere gitmek için araç gerekli. Yazın dolmuş
bulabiliyorsunuz. Aracınız varsa aslında
bir günde bile adayı bir yuvarlak çizerek
plajlarını ve köylerini
gezebilirsiniz.
I-Merkezden kuzeye doğru 5-6 km lik güzergah()Yürünebilir güzergah.);
1-Yukarı Bademli: Yol ayrımından yukarıya doğru
tırmanıyorsunuz. Genelde Rumlar yaşıyor. Çok sevimli bir Rum yerleşimi. Köy
meydanı, eski çamaşırhane, asırlık çınarı görebilirsiniz. Bu köye güneşi
batırmak için gelebilirsiniz.
Burada yasemen ve Ozan adlı iki genç arkadaş satın aldıkları
Rum evini çok sevimli butik otele çevirmişler. Sakinlik arayanlar için harika
bir tatil geçirebilirler.
İnstagram ve facebook:Panos.gökceada,05467131653
İki kişi oda fiyatları 250-350tl.Organik kahvaltı dahil.
Ana yola inip devam ettiğinizde
2-Yeni Bademli: Bu köyde genelde Türkler yaşıyor. Yıldız
koya çok yakın olduğundan birçok pansiyon, restoran vb. var.
3-Yıldızkoy ve Su Altı Milli Parkı: Taşlık plajı ve çok
temiz bir plajı var. Şnorkel ile de balıkları görebiliyorsunuz. Çevrede keyifli
yürüyüşler yapabilirsiniz.
Buradaki işletmede kamp çadırı ücreti 50tl,çadırınız varsa
30tl. Ama deniz kıyısında ücretsiz çadırınızı kurabiliyorsunuz.
Anayola gelip devam ettiğinizde
4- Aşağı Kaleköy: Deniz kenarında yunan örneği restoran ve kafelerin
olduğu çok sevimli bölge. Özellikle gece eğlenceleri meşhur. Yunan müzikleri ve eğlenceleri
var ama hepsinin işletmecesi Türk.
Buradan Yukarı Kaleköy’e tırmanabiliyorsunuz.
5-Yukarı Kaya köy: Bu eski Rum köyünde şimdi Türkler
yaşıyor. En tepede ki kale kalıntıların olduğu yerde harika deniz manzarası
var.
Buradaki otelde kahvaltı dahil tek kişi 100tl,iki kişi
160tl.
II- Şehir merkezinden batıya doğru devam ettiğinizde
1-Zeytinliköy: Anayoldan 1.5km ilerledikten sonra tepeye
2.7km tırmanıyorsunuz. Çok sevimli Rum köyü. Harika çiçekli taş evler, kafeler,
restoranlar var. Dibek kahve ve karadut şarabı içebilirsiniz.
Anayola inip biraz ilerleyip
tekrar yukarı tırmandığınızda
2-Tepeköy: Burası da
çiçekli taş evleri ile tam bir Rum köyü. Yorgo Babanın şaraplarını
tadabilirsin.
Hemen bu köyün yukarısında
3-Çınaraltı: Harika deniz manzarası eşliğinde çay veya kahvenizi içebilirsiniz. Piknik
yapabilirsiniz.
Buradan Yunanistan adasını görebiliyorsunuz.
Tekrar ana yola inip devam ettiğinizde
4-Dereköy: Zamanında
Rumlar yaşıyormuş. Yıllar önce gittiğimde bir Rum ”Devlet, bizi kaçırmak için Karadenizlileri buraya
yerleştiriyor” demişti. Sanırım haklıymış.
Aslında adanın en büyük Rum köyü ama şu anda virane bir
durumda. Çok az yaşayan yaşlı Rum kalmış. Onlarda genelde yaşlılar ve dışarı
çıkmıyor. Çoğu taş evlerin damları bile kalmamış. Devlet şimdi onları aslına
uygun restore etmeye çalışıyor. Türklerden yerleşenler var.
Buranın güneyinde ki
şelaleye aracınız varsa gidebilirsiniz.
5-Uğurlu Köy: Burada ki apartlarda kalırsanız, bahçeden
sebzeleri kendi elinizle toplayabiliyorsunuz.
6-Lazkoyu: Aslında kumlu plajı olan buraya, Dere köye gelmeden Karadenizlilerin yaşadığı Şahinkaya
köyünden inebilirsiniz.
Veya Aydıncık koyundan deniz kenarını da takip ederek
ulaşabilirsiniz.
Yine adanın batı ucunda ki “Gizli koy” ada gidebilirsiniz.
III- Şehir merkezinden güneye doğru 10km indiğinizde Eşelek köyüne varıyorsunuz. Buradan
2.3 km daha ilerlediğinizde
1-Aydıncıkkoyu:Adanın en güzel koyu. Kumlu plajı var. Denizi
çok temiz. Güzel işletme var. Snorkel için de ideal.
Yine Eşelek köyden
biraz batıya giderseniz
2- Aydıncık(Kefaloz): Burada rüzgarlı olduğundan kıyıya yosun geldiğinden yüzmek için
elverişli dwğil ama sörf için ideal. Burada da sörfçüler için güzel bir işletme var.
3-4 günlük 10 saatlik sörf dersi 1500tl.
Not: İsterseniz buradan deniz kenarını takip ederek Laz
koyunu görüp dere köy üzerinden de şehir merkezine varabilirsiniz. Ben
gittiğimde sezon tam açılmadığından dolmuş bulamadım.
Yine feribot iskelesinin hemen yanında ki “Kuzu Limanı
Plajı” nda da yüzebilirsiniz. Kumlu plajı, temiz denizi ve güzel işletmesi var.
gökceada→Eceabat→Çanakkale
ÇANAKKALE
Küçük, yeşil, sakin ve çok sevimli bir şehir. Sarıçay, şehri
ikiye bölüyor.
Bu çayın kenarında ve şehir merkezinde çok sevimli çay
içebileceğiniz mekanlar var. Ayrıca merkezde ki eski evlerin olduğu sokaklar,
barlar sokağına dönüştürülmüş. Görmeden gelmeyiniz. Hele bazı sokaklar,
sarmaşıklar ve çiçeklerle çok keyifli hale getirilmiş.
Çanakkale’nin peynir tatlısı çok ünlü. En ünlü yerde denedik
ama adını unuttum.
Not: Yaz aylarında Çanakkale’den Gökçeada ve Bozcaada’ya
deniz otobüs seferleri var.
Feribottan inip kordon boyu sola ilerlediğinizde
1-Truva Atı: Truva filminde kullanılan bu ahşap at, çok
güzel.
*Daha da ilerlediğinizde iç kısımda “Seramik Müzesi” var.
Sağa doğru ilerlediğinizde;
2-Eski Saat Kulesi
3-Yalı Hanı
4-Kent Müzesi: Giriş ücretsiz. Binası çok güzel.
Çanakkale’de kullanılmış eşyalar sergileniyor.
5-Çimenlik Kalesi(Deniz Müzesi):Giriş 7tl.60yaş üstü
ücretsiz. Bu kale Kilitbahir kalesinin tam karşısına denk geliyor. İçinde ki
müzede çok kapsamlı. Gezilmeye çok değer.
6-Aynalı Çarşı: Girişte ki bir aynadan başka bir özelliği
olmayan sıradan bir çarşı.
Çevresinde Ermeni Kilisesi, Sinagog ve Korfmann
kütüphanesini görebilirsiniz.
Sarı çayı geçtikten sonra deniz kenarında
7-Hamidiye Tablası: Gittiğimde onarımdaydı. Gelibolu yarımadasında
gördüyseniz buraya gitmemenizde olur.
8-Arkeoloji Müzesi:100.Yıl Caddesi üzerinde. Giriş 7tl.Müze
kartı geçerli. Sevmediğimden girmedim.
Bunların dışında çevre köylere gezi yapabilirsiniz.
Haziranda şehrin çevresi yemyeşil ve çiçekliydi.Çok hoşuma gitti.
Çanakkale →Truva(37km): Anayoldan 5km içeriye doğru
gidiyorsunuz.
TRUVA
Müze kart geçerli.3000yıllık tarihi bu yeri , tabelaları
okuyarak ziyaret ederseniz keyif alacaksınız. Tekrar ana yola gelip 33 km devam
ettiğinizde Bozcaada yol ayrımına geliyorsunuz. Buradan →Geyikli→ Yeni İskele(6-7km). yemyeşil
tarlaları geçerek iskeleye geliyorsunuz.
Okul tatil olduktan sonra sık seferler var. Diğer zamanlarda
feribot saatlerini öğrenmeden yola çıkmayınız. Üç saat bekledim. Yaylar için
gidiş 7tl,araçlar için 35tl.45 dakika sürüyor.
BOZCADA
Gökçeada’dan daha küçük olan bu ada, çok daha keyifli. Her
taraftan denizden rüzgar aldığından hava, burada da bunaltıcı değil.
Halkın çoğu yakın çevrelerden ve İstanbul’dan gelip
yerleşmişler. Ada çok değişmemiş. Hala bakir sayılabilir. Keşke Rumlar
gitmeselerdi. Çok daha güzel olurdu.
Ada pahalı sayılır. Adada bilinen marketlerden yok. Kâr
bölünecek diye istenmiyormuş. Ziraat bankasından başka banka da yok. Diğer
bankaların ATM’leri var.
Özellikle Rum Mahallesinde ki evlerin hepsi birbirinden
güzel ve sevimli. Evlerin cam demirleri, panjurlar vb. Rumlardan kalma alışkanlıkla çok farklı
renklere boyanmış. Kapılarda rengârenk çiçekler. Arnavut kaldırımlı sokakları
gezmeye doyamıyorsunuz. Hele akşamları bu dar sokakların çoğuna ahşap masa ve
sandalye atılmış açık hava restoranlarında deniz ürünleri ve şarap olmazlardan.
Ayrıca ada, damla
sakızlı kurabiye, dibek kahvesi ve domates, kabak gibi el yapımı reçelleri ile
ünlü.
KALMA: Rum evlerinden
dönüştürülmüş küçük pansiyonlarda bir kişi yatma ücreti 75tl’den başlıyor. Nefis oteller de var.
Adada istediğiniz yere çadır kuramıyorsunuz. Yasak. Sadece
Ayazma koyuna giderken “Ada kamping” var. Çadır içinde şişme yatak var. Kişi
başı 50tl.Eğer sizin çadırınız varsa kişi başı 30tl. Bu kamptan, en güzel
koylara yürüyerek gidebiliyorsunuz. Ama yasak diye çadırınızı kuramayacak
değilsiniz. Jandarmanın sizi göremeyeceği ve şikayet edilemeyeceğiniz her yere kurabilirsiniz. Bunlardan batık
geminin olduğu “Beylik koyu” ile “Akvaryum ” koyu en uygunlardan. Buralarda tesis
olmadığından elektrik ve su da yok. Aracınız varsa çok rahat kurabilirsiniz.
Kurmuş olanları da gördüm. Yazın da Ayazma ile Sulu bahçe koyu arasında çadır
kuran yazlıkçılar olanı öğrendim.
Feribottan şehir merkezine iniyorsunuz.
1-Şehir merkezi
A-Kale: İskelenin hemen solunda .10-13 ve 14-18 arası açık.
Giriş tam 5tl,öğrenci 3tl. Kalenin içi çok ilginç değil ama çevre manzarası çok
güzel.
-
B-Tarihi Rum evleri: Ana yolun üst tarafı kilisenin de
olduğu “Rum Mahallesi”, aşağı tarafı “Müslüman Mahallesi” var. Ama adada birkaç
Rum ailesi kalmış. Hepsi terk edip gitmişler. Yani artık adanın tamamı
Müslüman. Bazı evlerde ne anlamda ise Türk bayrağı dikilmiş. Rahatlamışız.
C-Müze: 10-19 arası açık. Özel müze. Giriş tam
10tl,öğrenci5tl.Adanın tarihini anlatan fotoğraflar ve materyaller sergileniyor.
D-Şarap Fabrikaları: Adanın merkezinden çıktığınızda her
tarafta üzüm bağları ile karşılaşıyorsunuz. Merkezde de şarap fabrikaları var. Bunlardan
en bilinenleri Çamlıbağ ve Talay.Ama şarap içmeye özendirdiği için 2-3 yıldır yasaklandığından şarap fabrikalarının içini gezmek ve şarap
tadımı yapmak yasaklanmış. Duyduğumda
inanmakta zorlandım. Sadece buralardan şarap satın alabiliyorsunuz şimdilik.
Adayı, aracınız varsa rahatlıkla bir günde gezebilirsiniz.
En uzak gideceğiniz yer 22km.Plajlarının çoğu
adanın doğu ve güneyinde.
Yine merkezden başlayarak bir yuvarlak çizerek adanın her
yerini gezebilirsiniz
2-Polente Feneri ve Rüzgâr Enerji Santrali: Plajların yoluna
yakın ve adanın uc kısımda ki burunun üzerinde. Rüzgârgüllerinin de olduğu bu
buruna güneş batımında şarabınızı da alarak gidiniz. Ben gittiğimde hava biraz
bulutlu olduğundan göremedim.
Aynı yoldan geri gelip yol ayrımından adanın güneyine doğru sırasıyla;
3-Habbele Plajı.
4-Sulubahçe
5-Ada Kamp
6-Ayazma Plajı: Adanın en güzel plajı. Tesis ve şezlonglar
var. Deniz cam gibi.İlk girdiğinizde soğuk gibi ama yüzdükçe çok zevk
alacaksınız.
7-Beylik Koyu-Batık gemi: Karaya saplanmış kocaman bir gemi
var. Burada çok rahat çadır kurabilirsiniz.
8-Ayona Koyu: Kayalıkların olduğu farklı bir koy.
9-Akvaryum Koyu: Ben buraya bayıldım. Etrafı kayalıklarla
çevrilmiş deniz suyu, adeta iki tane
göl oluşturmuş. Çadır kurabileceğiniz en güzel koy. Burada
balık ta tutabilirsiniz.
Buradan Tuzburnu ve
diğer koyları geçerek şehir merkezine geliyorsunuz.
10-Göztepe: Şehir merkezinden Ayazma yoluna giderken sağ tarafta araç ile çıkılıyor. Buradan da
güneş batımını izleyebiliyorsunuz.
Not: Eğer Bayramiç’e gitmeyeceksiniz; Geyikli feribot iskelesinde indiğinizde deniz
kenarından giden manzaralı çok güzel yolla Alexandria, Apollon Smintheus,
Gülpınar, Ayrıca Asya kıtasının en batı ucu olan ve bıçak
ustaları ile de meşhur Baba Kale’yi görerek veya anayoldan Ayvacık üzerinden Asos’a( Behramkale)’ye
gidebilirsiniz.
Ben Kuzey
Kazdağıları-Bayramiç’i görmek istediğimden
Asos’a daha sonra gideceğim.
1- KAZ DAĞLARININ
KUZEYİ ÇEPHESİ
Geyikli→Ezine→Bayramiç→Kaz dağları-Ayazma Milli Tabiat Parkı(29km)→Edremit gidebiliyorsunuz.
BAYRAMİÇ
Aslında sıradan bir ilçelerden. Ama çevresi
yemyeşil ve sebze ve meyvesi organik
ve çok lezzetli olduğundan çevre ki
köylerde farklı şehirlerden gelip
yaşayan çok yabancı varmış. Özellikle
büyük şehir hengamesinden bunalanlar buraya kaçarak organik tarım yaparak mesut mutlu yaşıyorlar.
Hatta bu köylerde ki
organik tarım yapan çiftliklerde
çalışarak çevreyi yakından tanıma
şansınız da var.
Merkezde gezebileceğiniz iki yer var.
-Mehmet Akif Ersoy Müzesi: Yazarın kaldığı bu eski ev
onarılarak ve zamanın eşyaları ile
donatılarak müze haline getirilmiş. Giriş ücretsiz. Görmek gerekir.
-Hadımoğlu Konağı:
Kaymakamlığa bağlı bu etnografya
müzesinin kapısında ki yazılı telefonu
açtığınızda görevli gelerek kapıyı açıyor. Giriş 2tl.
Zamanında Konya Hadim’den gelerek sancak beyliğini alan bu
ağanın konağı dıştan çok sıradan bir
görünüşü var ama içine bayıldım. Orijinali olduğu gibi kalmış. Özellikle tahta
yer ve tavan döşemeleri harika. Burayı atlamayınız.
Ben arkadaşımla buluşup gezeceğimden Ayazma’ya giderken yoldan içeride ki Çavuşoğlu köyünde konaklamaya karar verdim. Zengin bir köy.
İnsanlar bütün gün tarlalarında çalışıyorlar.
Köy evlerini terk edip yeni binalarında yaşıyorlar. Bodrum’dan gelip
eski köy evini onarıp yaşayan genç bir bayanla tanıştım. Evine hayran kaldım. İnsan
istedikten sonra her şeyi yapabilir.
Gerçekten üretilenler çok
lezzetli. Köylüler çok konuksever. Burada yediğim sebze ve meyvelerin tadını unutamayacağım. Uzak olmazsa
burada bir bahçemin olmasını çok isterdim. Siz de burada bir köy ziyaret
etmeye çalışınız.
Bu köyden daha
kestirme yol olduğundan tekrar ana yola dönmeden
Çavuşoğlu Köyü→Evciler Köyü→Ayazma(6-7km)
AYAZMA PINARI
Özellikle Temmuz ve Ağustosta buraya piknik yapmaya ve kaz dağlarında yürümeye
gidiliyor.Mangal yakabiliyorsunuz.
Giriş ücretli ama uygun. Giriş kapısından sonra hemen
şelaleyi göreceksiniz. Dağa doğru tırmanarak şelalenin kaynağına
gidebiliyorsunuz. Yukarlarda su cam gibi. Orman
ve havası da çok güzel.
Bu parkta saat 21’den sonra çadır kurmak ve kalmak yasak ama
yukarılarda kurup kalanlar oluyormuş. Giriş kapısından hemen önce kamp alanı da
var. Buradan isterseniz Edremit’e devam edebiliyorsunuz ama biz tekrar Ezine’ye geri dönüp Ayvacık üzerinden Asos’a geldik. Mevsim tam
olarak açılmadığından hemen deniz kenarına arkadaşımla çadır kurduk.
Behramkale-Assos
1-Behram Köyü: Tepede taş evlerin olduğu köy. Arnavut
sokakları boyunca hediyelik eşya tezgahları sıralanmış. Aralarda taş restoran
ve oteller de var. Sokaklarını geziniz.
A-Asos Ören Yeri: Deniz kenarından köye çıkarken ve köy
içinden olmak üzere iki giriş kapısı
var. Giriş 10tl.Müze kart geçerli. İçinde hamam, akropol, tenha tapınağı vb. Harabeleri
var.
Ama tepeden aşağının manzarası mükemmel. Sadece bu manzara
için bile bu ören yerine girilir.
Tiyatroya ise aşağıda
kaldığından deniz kenarında köye
çıkarken ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.
2-Deniz kısmı: Köyden döne döne deniz kıyısına iniyorsunuz. Benim
en sevdiğim yerlerden biri. Denizi taşlı ama suyu çok temiz. Zamanında Rumların
yağlarını çıkardıkları meşe palamudunun
taş depoları, şimdi restoran ve otellere
dönüştürülmüş. En güzel tarafı da yeni
binalar yapılamadığından büyümeden bu
güzelliklerde değişiklik olmamış.
Çok şık deniz ürünleri yiyebileceğiniz mekânlar var. Burayı
en fazla 40 dakika sa gezebilirsiniz.
Tekrar Behram köyüne çıkınız.
Behram Köyü→Kadırga
Plajı(4km)→Küçükkuyu→Altınoluk→Akçay→Edremit→Ayvalık
Kadırga Plajı: Planı küçük taşlı, denizin içi kumluk.
Çok uzun ve güzel bir sahil. Birçok işletme var. Ben buradan
çok keyif aldım. Bundan sonra ki sahil boyunca da istediğiniz yerde dedenize
girebilirsiniz.
2-KAZ DAĞLARI GÜNEY CEPHESİ
Not:1-
İda’ (Kaz Dağları)nı gezmek ve yürümek için en güzel mevsim ilk bahar(nasan ,mayıs )veya Sonbahar(eylül, ekim )aylarıdır. Sadece 18-22
Ağustos arası Sarıkız yaylasına gidebilirsiniz.
Ben
Haziran sonu gibi oradaydım. Ama hava çok sıcak olduğundan ve Ramazan
olduğundan yürüyüşler bitmişti. Turlarında
Ramazan bayramında olacağı söylendi.
2-Kesinlikle
bulunduğunuz yerleşimim Turizm Ofisine giderek çevre haritası,kamp alanlarının
listesini, turizm acentalarının listesini ve gerekli dokümanları alınız.
Akçay’da deniz kenarında Atatürk
heykelinin olduğu meydanda Turizm Ofisi var.
Fauna,
Flora yapısı ve oksijen yoğunluğu ile
ünlü Kaz Dağları, Marmara (Çanakkale)ve Ege(Balıkesir)’yi birbirinden
ayıran yaklaşık 70KM uzunluğunda
dağ silsilesinden oluşuyor.
1774
metre yükseklikte Kazdağıları; Baba
Tepesi, en yüksek tepe olan Karataş Tepesi ve Sarıkız Tepesi olmak üzere üç zirveden
oluşuyor.
Bu Kaz Dağların Balıkesir ili sınırları içinde
kalan 21.452 hektarlık bölümü 1994’de Milli Park olarak koruma altına
alınmış.
Kaz
Dağları’nda görülen 800 bitki çeşidinden; en ünlüsü “Kazdağı Köknar’ı olmak
üzere 31 bitki çeşidi sadece Kaz Dağları’na özgüdür. Dünyada en çok endemik
bitki barındıran ve oksijen bakımından da ikinci en zengin yer olması nedeniyle
Milli Park olarak korunuyor.
Yine
milli parkın içinde ayı, kurt, çakal, geyik, domuz gibi 21 farklı memeli yaşamaktadır
Yine kanyon ve şelaleleri, derin vadi, nehirleriyle ve
temiz havası ile ünlü Kaz Dağları’nın eteklerinde deniz keyfi de yapabiliyorsunuz.
Eskiden
yerleşimler, denizden yürüme mesafesinde kaz dağlarının içinde tepeliklere kurulmuş. Zamanla insanlar deniz kenarını
binalarla doldurunca yerleşimlerin merkezleri deniz kıyısına kaymış. Zaten
tepelerde ki eski yerleşimlerde köy olmaktan çıkarak turistik birer mekâna
dönüşmüş. Zamanında beğenilmeyen taş evlerin çoğu otel, restoran, kafe vb. Şekline dönüştürülmüş.
Yine de deniz kıyısındaki yerleşimlerden daha yaşanabilir durumdalar. En sonunda
akılları başına gelmiş de
Ayrıca Kaz Dağları, mitolojik öyküleri ile de çok
büyüleyicidir.
İzmirli Şair Homeros İlyada adlı eserinde Kaz
Dağları’ndan “Bol pınarlı vahşi hayvanların anası” olarak anlatır.
Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldıkları, Truva
Savaşı’na yol açan ilk güzellik yarışması burada yapıldı. Truva Savaşı’na
katılan Paris, bu dağlarda çobanlık yaparmış.
burada doğan
Zeus, Truva Savaşı’nı buradan izledi ve karısı Hera ile burada evlendi.
Zeus, düzenlediği bir toplantıya
tanrıça Eris’i çağırmaz. Eris’ de toplantıya altın bir elma göndererek elmanın “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister.
Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda
anlaşmazlığa düşer. Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı
Paris’in seçmesini ister. Afrodit, Paris’e kendisine eş olacak en güzel kadını
(Helen) bulacağını vadeder ve Helen’i Paris’e aşık eder. Paris, altın elmayı
Afrodit’e verir. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e âşık olur ve iki âşık
birlikte Truva’ya dönerler. Helen evlidir ve bu durum bir savaşı başlatmış
olur.
KAZ DAĞLARI-Turları:
Milli parkın sınırlarının
içinde tesis ve benzeri yerler yok. Zamanında ziyaretçiler, çevreyi
kirlettiğinden ve yangın çıkardığından Kaz dağları’nın milli parkın içinde
kalan kısımlarını ferdi veya turla artık rehbersiz gezemiyorsunuz. Bu nedenle Milli parkın içini yürüyüş grupları veya tur(Jeep veya Sarıkız turu) ile gezmeniz
daha ucuza geliyor.
Ancak milli parkın eteklerinde ve sınırlarının dışında kalan yerleri kendi
kendinize gezebiliyorsunuz.
Milli parkına iki farklı kapıdan girebiliyorsunuz.
1-Akçay→Zeytinli(2km)→Mehmetalan(1km)→M.P giriş kapısı(4km)
2-Altınova→Avcılar Köyü→M.P giriş kapısı
Milli parka günlük giriş
ve rehber ücretleri:
Araç ile geçerken rehber için boş koltuğunuz olması gerekiyor.
Grubunuzun kaç kişi olduğu önemli değil. Rehber ücreti sabit oluyor.
1-Yaya içın 5tl, rehber için 115tl.
2-Oto için 15tl,rehber için 55tl.
3-Küçük minibüs için 45tl, rehber için 75tl.
4-Büyük minibüs için 75tl, rehber için 95tl.
5-Milli parkta çadırda kalma ücreti(1-4 kişilik) 32tl,
rehber ücreti 115tl,gecelik kalma ücreti ise 60tl.
Kaz dağları için
Küçük kuyu, Altınoluk, Güre, Akçay, Edremit ve Zeytinli ’de ki turizm
acentelerinden Kaz dağları için üç farklı turlar var. Genelde turlar 10-17
arasında oluyor.
Kazdağı ve Gayem tur ,en uygun ücretle gezdiriyorlar.
Kaz dağları için size
her konuda yardımcı olabilecek çok deneyimli rehber: Hüseyin
Yetiştiriciler(Egzoz Hüseyin)
053604551965
info@kazdagli.com
1-Kazdağı Milli Parkı-Sarıkız Turu:
75tl cıvarı.Bu tur, milli parkın içinde olduğundan rehber almak zorundasınız.
Akçay-Zeytinli-Mehmetalan milli park giriş kapısından giriliyor. Minibüs,özel
oto veya jeep ile 17 km gidildikten sonra 5 km yürüyorsunuz.
Öğle yemeği için kumanya dağıtılıyor..Yürüyüş grupları veya tur ile gitmeniz
daha uygun olur.
Sarıkız Tepesi:1574 metre yüksekliğindeki Sarıkız
Tepesi, Tahtacı Türkmenlerinin yüzyıllarca yaşadığı bu yer kutsal ziyaret
yerine dönüşmüş. Dilden dile dolaşan Sarı Kız
hikayesi yanında Edremit Körfezine bakan Ayvalık ve Midilli adalarını
gören çok güzel manzarası var.
Ben bu tura haziranda
katıldım. Aşağılarda karaçam, yükseldikçe gemi direklerimde kullanılan kalem gibi sarı
cam ve yılbaşı ağacı gibi V şeklinde ki
göknarları gördük. Göknarların kozalakları göğe doğru nar gibi açıldığından bu
adı almış. Ayrıca göknarlar çevrelerinde ki sarıçamları
kuruttuklarını öğrendik. Daha yükseklere
yeni bahar geldiğinden çok güzel
çiçekler gördük. En tepede de Alevi
Türkmenler tarafından çok önem
verilen ve ibadet haline getirilmiş
Sarıkız türbesine ulaştık.Hava
çok sıcak olmasına rağmen tepede üşüdük.
Ama Türkmenlerin bu ibadet yeri olan Türkmen yaylasını, 15-25 Ağustos arası festival zamanında kalabalıklarla ziyaret etmeniz daha keyifli olur. Bu dönemde
burada ki köylüler 10 gün ücretsiz çadır kurabiliyorlar.
2-Kaz Dağı-Jeep Turu: 75tl
civarında . Bu gezi de milli parkın içinde olduğundan Rehber almak
zorundasınız. Altınova-Avcılar milli
park girişinden girilip Altınova’dan çıkılıyor.
Dağların içinde gerçekleştiğinde ve sadece jeep ile 30-40km gidilip 4-5 km
yürünüyor. Şahin dere kanyonun etrafında U çizilerek geziliyor.Yürüyüş grupları
veya tur ile gitmeniz daha uygun olur.
Bu tura çok gitmek istedim ama haziranda henüz turlar
açılmamıştı.
3-Kazdağı Şelale Turu: Milli parkın içinde değil de Kaz
dağlarının eteklerinde gerçekleşen bu turu kendi aracınızla siz de yapabilirsiniz.
Aracınızla çok rahat bir günde her tarafı gezebilirsiniz. Tur ile 8 kişi jeeple
85tl,7 kişi minibüsle 75tl,17 kişi minibüsle 60tl.Fiyatların içinde yemek dahil.
Bu turun içinde Yeşilyurt ve Adatepe-Zeus Altarı da görülüyor. Birbirine çok
yakın şelaleleri gezdiriyorlar. Ama asla tur almanıza gerek yok.
En mantıklısı gezilecek aracınız olmasa bile otostopla veya
yürüyerek birçoğunu çok rahat gezebiliyorsunuz. Çoğu yerler deniz kıyısından dağlara doğru 2-3 km
uzaklıkta ve birbirlerine çok yakınlar.
Her seferinde deniz kenarına ana yola da inmenize de gerek yok. Dağların
arasından da yerleşimler arası araç veya
patika yolları var.
Not: Her saat başı
kalkan Mıhlı ve Edremit arasında
belediye otobüsü var.
Kendi kendinize Çanakkale(Behramkale)’den Balıkesir(Edremit)’e ana yoldan giderken
sırasıyla;
YEŞİLYURT: Anayoldan
1km içeride. Kaz dağlarının eteklerinde harika taş binalardan,taş Arnavut
kaldırımlardan, zeytin ve çam
ağaçlarından oluşmuş turistik
köy. Binaların çoğu şık otel ve restorana çevrilmiş olsa da görülmeye çok değer
bir köy.
Hikayeye
göre eski adı Büyük Çetmi olan
Yeşilyurt’a Oğuz boylarından Çepniler
yerleşmiş ve Rum taş ustalarına evlerini yaptırmışlar. Zamanlar Rumlar da
bu köye yerleşmiş. 1924 yılında yapılan mübadele ile Rumlar köyden gitmişler.
Ayrıca burada
antik çağlardan beri bilinen Afrodit Kaplıcalarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Not:
Yeşilyurt köyünden Adatepe’ye Küçük Çetmi köyü üzerinden yaklaşık üç saatlik
bir yürüyüş ile de gidebiliyorsunuz.
ZEUS ALTARI-ADATEPE KÖYÜ:
Küçükkuyu’da yol üzerindeki Zeytinyağı Müzesi’ni
görebilirsiniz.
Küçük Kuyu’nun içinden Kaz Dağlarının tepesine doğru 2 km
içeriye doğru. Araçla Zeus Sunağının olduğu ormanın kapısına kadar gelip 10-15
dakika yürüyorsunuz.
Çok tanrılı dinler zamanında Yunan mitolojisine göre
eski Yunanlılar, savaşları kazanmak, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak,
bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak için burada tanrılara ve
Zeus’a kurban verirlerdi. İlyada Destanı’nda ise Zeus ile Hera’nın aşkına
da şahit olduğu anlatılır.
Bu taş sunakta
deniz ve şehir manzarası çok güzel.
Hemen
5 dakika yürüdüğünüzde tarihi eski Rum köyü olan Adatepe köyüne
varıyorsunuz. Yine taş evlerden oluşan
bu köyde restoran ,otel vb. var ama
köylüler de yaşadığından daha
doğal. Özellikle çay bahçesinin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu köye de
Selçuklular zamanında Orta Anadolu’dan getirilen Türklerin yerleştirilmiş.
zamanla da nüfusu artan Rumlar, mübadele sırasında köyden gitmişler. Onların
yerine
Zeytincilik ve
zeytinyağı ile geçinilen köye, Midilli
ve Girit’ten gelen Türkler yerleşmişler.
MIHLI ŞELALESİ:
A-Başdeğirmen:
Mıhlı’dan ana yol üzerinde ki
“Filinta et lokantası” dan 2.5km dağlara doğru gittiğinizde sağ tarafa ayrılan
yoldan 1km daha ilerlediğinizde piknik
alanlarından sonra Romalılardan kalma taş köprü ve hemen yanında eski değirmen
kalıntılarını göreceksiniz.
Eğer piknik yapacaksanız kesinlikle burayı tercih ediniz. Taş köprüden önce ve
sonra ırmağın oluşturduğu harika gölcüklerde de yüzebilirsiniz. Yürüyüşler yapabilirsiniz.
Tekrar ana yola gelip çok az ilerledikten sonra yine 1 km
içeriye gittiğinizde
B- Mıhlı şelalesi: İkinci büyük gölet alanıdır. Gördüklerimin
içinde en güzel şelale. Giriş kişi başı 5tl. Kayaların arasından gürül gürül
akıyor. Diğer şelalede olduğu gibi şelalenin kenarında piknik yapabileceğiniz
masalar var. Bir masanın kirası 30tl.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
Narlı yoluna girip 17km daha
devam ettiğinizde
DARIDERE TABİAT PARKI: Gitmedim
ama güzelmiş. Kamp
yapabileceğiniz bu parkta birçok ağaç türü, dere ve şelaleler yer alıyor.
İçerisinde pek çok turistik tesis, bisiklet parkuru, futbol sahası var.
Buradan tekrar Çanakkale- İzmir ana yoluna gelip devam
ettiğinizde;
ALTINOLUK: Zamanında
çok güzelmiş ama artık tüm sahillerde olduğu gibi yapılaşmış korkunç.
A-ALTINOVA KÖYÜ: Ama sahilden 2km yukarıya tırmandığınızda
asıl ilk yerleşim olan Altınoluk köyü var. Aslında bu köy zamanında çok
güzelmiş. Harika taş ve eski evler var.
a-Abdullah Efendi Konağı: pzt kapalı.9-18 arası açık. İçini
göremedim ama dıştan çok güzel. Bu konağa
benzer başkaları da var.
Anayol üzerinden
devam ederken, Altınova’nın çıkışından 1 km ileride
2 km içeriye girerseniz
Şahindere Kanyonunun
girişini görebiliyorsunuz.
B-Şahindere Kanyonu: 26km uzunluğunda ki bu kanyon,
denizden iyotlu havayı dağlara, dağların çam kokusunu da ovaya dağıtan bir baca
görevi görüyor. Kanyon boyunca şifalı bitki, kekik vb. ile görülmesi gereken
yerlerden.
C-Yine deniz kıyısında “Antandros” şehir harabelerini görebilirsiniz.
Altınoluk’a iki
kilometre mesafede yer alan Troas Kenti olan Antandros Antik Kenti,
Mysia ile Troas arasında uzanan yolu kontrol eden stratejik bir konumda yer
alıyor. Troia Savaşı’nın öncesine dek uzandığı düşünülen Antandros’un kuruluşu,
Herodotos’a göre Persler tarafından milattan önce beşinci yüzyıla dayanıyor.
Antandros Antik kenti Bizans İmparatorluğu’nun önemli piskoposluklarından
birisiydi.
Troya savaşlarından
önce kurulmuş Adramyttion; dağın güneyinde ve Edremit Körfezi’nin
kuzeyinde Kaletaş’ı Tepesi’nin üstünde kurulu Antandros ve
Çanakkale sınırları içinde yer alan Assos (Behramkale)
kentleri olmak üzere yakın çevrede üç önemli antik kent bulunuyor.
Güre’ye gelmeden
anayoldan 2km içeride
TAHTA KUŞLAR MÜZESİ(Alibey Kudar
Etnografya Galerisi): Giriş tam 4tl,
öğrenci 2tl.
Türkiye’nin ilk köy
Özel Etnoğrafya Müzesi, Kaz Dağları’nın eteklerinde kurulu
8 Türkmen köyünden biri olan Tahta Kuş’ta kurulmuş. Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden
Konar-Göçer Türk boylarının giysileri, eşyaları, aletleri, halıları vb. 70
yılda toplanarak 1992’dekurulmuş.Yine
dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağasını da görebilirsiniz. Ayrıca burada Zeytin, zeytinyağı, sabun ve kekik gibi doğal
ürünlerde satın alabilirsiniz.
Tahtacı Türkmenler(Aleviler): Orta Asya’dan gelen
Türkmenler Toroslara yerleşmişler. İstanbul’un ve Midilli’nin fethi sırasında
gemilerde ki kereste ihtiyacına karşı Fatih Sultan Mehmet tarafından Toroslardan Kaz Dağları’nın eteklerine
getirildiği düşünülmektedir.
Tahtakuşlar’da tanıştığım bir Türkmen’in anlatımına göre; Orta Asya’dan
göç etmeden önce Araplar tarafından müslümanlaştırılmaya çalıştırılmış. Onlarda
“tamam” deyip geçiştirmişler. Yakın
zamana kadar da Caferi mezhebinden olduklarını sanıyorlarmış. Oysa
araştırmalarının sonucuna göre zamanın
da ”Alevci” olduklarından “Alevi” olarak adlandırıldıklarını söyledi.Yani Orta
Asya’dan getirdikleri şaman geleneklerini sürdürdüklerini, simgelerinin oradan
geldiğinı ıspatladıklarını söyledi. Kısaca “Orta Asya’dan göç eden türklerden
Araplaşanlar sunni,Araplaşmayanlar ise
Alevi olmuşlar” dedi.
Ama bazı tahtacı Türkmenlerde “Biz aleviyiz” diyorlar.
Ali Ekber Çiçek’in Mezarı: Tahta
Kuşlar müzesinin yanından 100 metre gittiğinizde mezarlığı göreceksiniz.
Mezarlığın en tepesinde şehir manzaralı yerde anıt mezarı göreceksiniz.
Tahta Kuşlar Müzesi→Çamlıbel Köyü(15 dakika yürüme
mesafesinde)
ÇAMLIBEY KÖYÜ: kaz dağlarının eteklerinde güzel
bir köy. Köy mezarlığında “Tuncer Kurtiz”’in sade mezarını da ziyaret
edebilirsiniz.
Köy içinde el emeği
ve sıradan objelerin satıldığı Köyün Delisi ölmüş ama dükkanını ziyaret
edebilirsiniz.‘
camlıbey→Güre Köyü(
Toprak yoldan yarım saat yürüme mesafesinde. Bu yoldan araç da geçiyor.)
GÜRE KÖYÜ: Kaz dağları içinde ki Güre köyü ilk yerleşim.
Yine köyün 5 km altında Güre’nin kıyı
şeridi var.
Kıyı kıyı şeridinde “Kaz dağları müzesi ” ve “Güre
kaplıcalarını” da görebilirsiniz.
KAVURMACILAR KÖYÜ
Kazdağları’nın meşhur Sarıkız efsanesinde Sarıkız ve
babasının yaşadığı köy.Hikayeye göre Sarıkıza
iftiralar atılınca babasından kızını öldürmesini isterler. Bunun üzerine
Sarıkız ve babası köyü terk etmek zorunda kalır. Sarıkız giderken: “Bizim gibi
insanlara iftira attınız. Bundan sonra da burada kimse barınmasın” diye beddua
eder. Bu nedenle 14. yy’den kalma köy hala ıssız sayılır.
Sarıkız Efsanesi:
Babası ile köyde yaşayan yörük kızı Sarıkız, babası hacca gittikten sonra yüz
vermediği köy delikanlıları tarafından
iftiraya uğrar. Babası öldürmeye kıyamadığından birkaç kaz ile sarıkız tepesine
kızını bırakır. Yıllar sonra kızının izini bulur. Kızından özür diler ve kızının
ermiş olduğuna karar verir.Havanın çok kötü olduğu o gecede baba kız kaybolur.Kızının
kaybolduğu tepeye Sarıkız tepesi, babasının bulunduğu ve mezarının olduğu tepeye de Babatepe denmiş.
Her Ağustos ta yörükler bu tepeleri
ziyaret ederler.
Güre Köyüne varmadan 2 km içkısımda;
PINARBAŞI ŞELALESİ: Giriş
5 tl. ben gittiğimde şelale kurumuştu. O nedenle bana burası cazip gelmedi.Yine
göl kenarında piknik masaları ve işletme var. Dere boyunca da çadırla konaklama
ve piknik yapabileceğiniz tesisler var.
Yalnız bu şelaleye 200 metre kala sağ tarafta “Ağlayan
şelale ve işletmesi” var. Karıştırmayınız.
Bu bölgede çadır kampı da var.
güre→Kızıl Keçeli Köyü(4km)
KIZIL KEÇELİ KÖYÜ
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Anıt Ağaç: 850yaşında, 30metre boyunda, 860 cm genişliğinde.
Yine bu köyde de piknik alanları, restoran vb. Var.
kızılkeçili→İzmir anayolu(3km)
kızılkeçili→Zeytinli(2km)
kızılkeçili→Hasanboğuldu(2km,araçlarında gittiği toprak yol
)
bu toprak yoldan Hasan boğuldu’ya girdiğinizde
de bilet gişesi var. Bu gişeden sonra önce
SÜTÜVEN ŞELALESİ
50 metre ileride
HASANBOĞULDU ŞELALESİ
Filmlere ve Sabahattin Ali’nin öykülerine de
konu olmuş hikayeye göre; Yörük güzeli Emine’ye kavuşmak için oba törelere göre 40 okkalık tuz çuvalıyla dağları
tepeleri aşan Hasan, tuz çuvalını sonunda
taşyamadan boğulduğu anlatılır.Emine de
bu olay sonunda kendini asar.
Ama Edremitli Sebahattin Ali’nin romanında anlatıldığı gibi
bılinse de diğer bikayeye göre; ayağı
sakat olan Hasan adlı gencin balık tutarken boğulmasından dolayı bu adı
almıştır.
Giriş kişi başı 5tl.
içeride piknik masaları ve işletmeler var. 300metre yürüdükten sonra şelaleye varıyorsunuz.
Şelalenin oluşturduğu
göl çok berrak. Yüzme yasak oşmasına rağmen yüzenler vardı.
hasanboğuldu→Zeytinli(4km)
ZEYTİNLİ
Ana yola 2.5 km uzaklıkta.
Bu köyde Millî Parklar irtibat bürosu var. Buradan tüm
bilgileri, harita ve rehber alabiliyorsunuz.
Not: Kızılkeçili ve Güre’ye de dağ yollarının dışında ana
yoldanda çıkabiliyorsunuz.
Hatta zamanınız çok az ise
Zeytinli→Hasanboğuldu-Kızılkeçili
yapabilirsiniz.
Akçay→Edremit→Burhaniye→Ören→Ayvalık(30km)→İzmir
ÖREN: Artık taşlaşmayan kıyı
şeridi kalmadığını düşünenlerdenim ama Ören’i çok farklı buldum. Genelde
bahçeler içinde müstakil evlerden oluşmuş yemyeşil yerleşim. Kıyı şeridi de
çok güzel.
Çevrede de gezilecek yerler de var.Taylıeli, Pelitköy ve
1800’lerin sonunda yapılmış içi
motiflerle süslü camisi ile ünlü Şahinler köyünü gezebilirsiniz.
AYVALIK
23 adası ile dünyanın en çok adaya sahip ilçesi.
Ören’den gelirken sırasıyla;
Yoldan 3-4 km içeride;
1-Alibey (Cunda) Adası: Ana köprü ile Lale adasına geçilip,
oradan da Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden Cunda adasına geçiliyor.
Rum yerleşimi olan bu
sevimli adayı önce deniz kıyısından gezmeye başlayabilirsiniz.
-Taş kahve ve diğer taş binalar
Buradan yukarıya doğru tırmandığınızda;
-Taksiyarbis (Rahmi Koç Müzesi): 10-19 arası açok.Pazertesi
kapalı.Giriş;tam 5tl, öğrenci3tl, 65yaş üstü 2tl.Bu bina, 1873’de Rumlar
tarafından metropol kilisesi olarak yapılmış.
İstanbul ve Ankara da ki Rahmi Koç müzelerin benzeri.
Minyatürler, ahşap ve teneke oyuncaklar ve diğer objeler var. Gezilmeye değer.
Arnavut kaldırımlardan taş Rum evleri gezerek yukarıya doğru
tırmandığınızda eski yıkık kiliseyi geçtikten sonra;
-Eski değirmen(Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi ve kafe):9:30-17:30arası
açık. .Giriş ücretsiz.
Kafe sürekli açık. Karşı taraflarda diğer eski değirmenleri
de görebiliyorsunuz. Buradan adanın her tarafının manzarasını çok rahat
seyredebiliyorsunuz.
2-Ayvalık içi: Burada da
sokak aralarını gezmek keyifli.
-Müze: Kültür bakanlığına bağlı olduğundan müze kart geçerli.
Normal giriş 5tl. Sadece onarılmış olan kilisenin içini görüyorsunuz.
-Günlük yat turu: 10-17 arası yemekli 40tl.Üç adayı gezdirip yüzme molası veriyorlar.
-Günlük yat turu: 10-17 arası yemekli 40tl.Üç adayı gezdirip yüzme molası veriyorlar.
MİDİLLİ’ye Gidiş:
Feribot ile tek yön gidiş 15€,gidiş dönüş 25€.Birbuçuk saat
sürüyor.
Katamaran ile sadece yolcu taşınıyor. Tek gidiş 20€,gidiş
dönüş 30€.40 dakika sürüyor.
Sabah gidilip akşam dönülüyor.
Tur ile Midilli’ye
gidecekseniz Yunan vizesine ihtiyacınız yok. Kapı vizesi (55€) yeterli.Midilli’ye
tur ile günübirlik veya kalmalı
gidebiliyorsunuz.
Şehirden 6-7 km sonra Sarımsaklı yolu üzerinde sağa doğru
3-4km yukarıya doğru tırmandığınızda;
3-Şeytan Sofrası: Buradan tüm adaların ve şehrin manzarası
gerçekten görülmeye değer.
Geri dönüp yola 2-3
km devam ettiğinizde;
4-Sarımsaklı: Denizi güzel ama taşlaşmış bildiğimiz
yerleşimlerden.
Buradan İzmir’e döndüm. İsterseniz 2km içerde ki Bergama’yı
da gezebilirsiniz.
Bir daha ki gezi de görüşmek üzere…