DOĞU ANADOLU
Kaç kere bu bölgeye geldiğim halde hiç
not almamışım. Bu sefer kısa da olsa bir şeyler yazmaya çalıştım.
Buraları kesinlikle nisan ortası-haziran
başı olan da çiçekli döneminde gezmelisiniz. Bayılacaksınız. Bu yıl yağmur
yağmadığından ağustosta her yer kurumuştu. Havada çok sıcak olduğundan daha
önceki gezilerimin tadını alamadım.
Batıda bilinenin tersine Doğu, zengin bir bölge. Sınırlara yakın şehirlerde kaçakçılık
ve uyuşturucu ticareti ile zenginlik had safhada. Bölgede hayvancılık, baş
geçim kaynağı.
Batıdakiler, marketten uyduruk
yiyeceklerle beslenirken Doğu Anadolu insanı her şeyin doğalını bol bol yiyerek
çok iyi besleniyorlar. Sofraları çok bol ve açık. İnanılmaz konukseverler.
Yol boyunca vatandaşlara, Türkiye sınırları içinde
olduklarını hatırlatır şekilde elektrik direklerine
sık olarak çift bayrak asılmış.
Toki ve 101 alışveriş merkezleri ,
doğuyu resmen gasp etmiş. Her yerde görüyorsunuz.
Yine doğuda en çok dikkatimizi çeken
kahvehaneler oldu. Çok sık ve tıklım tıklım.
Şehirlerin çoğunun batıdakilerden farkı yok. Ayrıca bana göre doğu da zengin ve
keyifli yaşam süren çok. En büyük sorun,
kışları soğuk olması. Zaten devlet fakirlere kömür dağıtımı da yapıyor.
Yolları gayet güzel. Çoğu yol çift
şeritliye dönüştürülmüş. Sağlık hizmetlerinden halk yararlanıyor. Hemen hemen her
yere her türlü hizmet gitmiş ama nüfus planlaması yok. Eğitim konusunda da çok
problemler var. Siyasi hizmet var ama sosyal hizmet yetersiz. Görünürde her şey
yolunda gibi görünsede yaşayanlardan
memnun olmayan da çok.
Evet çocuk sayısı genelde 10’u buluyor.
Aile hayvancılıkla uğraşıyorsa geçim sıkıntısı çekmediğinden okumayı
düşünmüyorlar. Koşullar zorlu olduğundan da çocuk yaşama karşı daha dik
durabiliyor. Ama farklı aileler de çok. Eğer ailede özellikle büyük çocuk
okumuşsa geriden gelen kardeşlere el vererek onlarında okumasını sağlıyorlar.
10 kardeş civarı olup da hepsinin
üniversite mezunu olan çok aileler de gördüm. Bölgenin insanının ayrıca çok
zeki olduğunu da düşünüyorum.
Bizi en rahatsız eden durum çevre
bilincinin gelişmemiş olması. Şehir merkezleri dahil her tarafa pet şişe ve
naylon poşet atılmış. Ağaç dikme kültürü gelişmemiş. Doğulular için “Her şeyi
devletten bekliyorlar.” Lafı boş değil.
Genelde çok dindarlar. Dindar olmaları
desteklenmiş de. Kadınlar, haklarını yavaş yavaş olsa da almaya başlamışlar.
Artık halk terörden, OHAL’dan çok bıkmış. Gerçekten barış istiyorlar. En basiti,
aileleri ile özgürce piknik yapmak istiyorlar.
Ben şuna çok inanıyorum; Zamanında
devlet gereken ilgiyi bu bölgelere içten götürseydi asla bugünlere gelinmezdi.
Çocuklarımız İngilizce öğrensin diye kurslara dünya para verirken, Kürtlerin ,
dili ve müziği yasaklanması akıl alır gibi değildi. Bu tür saçmalıklar da
nefretle sonuçlanmış.
Hikaye aynı; Genç askere gitmeden
sevdiği kızı kaçırıp ,yüklü bir başlık ödedikten sonra kendi ailesinin yanına
bırakmış.
Evlenme çağı gelmemiş annelerin bile en az 5 çocuğu var. 10’un
üstünde çok çocuğu olan çok kadınla tanıştık. Bu kadar çocuğa eğitim vermek
mümkün olmuyor tabii. Nasıl olsa hayvancılıktan iyi para kazanıyorlar. Okumaya
gerek görmüyorlar.
ANI: Kars’ta Bir beye”İyi insanlarsınız
ama kadınlarınıza haklarını vermiyorsunuz. Kendileri karar alamıyor.” Dediğimde
“Abla orada dur. Sen ne söylüyorsun? Ne demek kadınlarımız karar veremiyor. Kadınlarımız
inek sağır. Çamaşır yıkır. Bulaşık yıkır. ”dediğinde kahkahalarla güldük. Şaka
gibi.
Bizi en çok şaşırtan köylerde neredeyse tek
bir ağaç yok. Yazın sıcakta gölgesine sığınacakları bir ağaç dikmek kimsenin
aklına gelmemiş Sorduğumuzda “Yetişmiyor” deseler de inanmak zor. Her toprağa
uyan bir ağaç olmalı. Bu konuda tembellik var. Her şeyi de devletten beklememek
gerek.
Doğulular, insanı mahcup edecek derecede konuksever ve
samimi insanlar. Çok tatlı insanlarla tanıştık. Evlerini, yüreklerini,
sofralarını severek bize açtılar. Onlarla tanıdığımıza çok mutlu olduk.
Asla buraları ziyaret etmeden, bu güzel
insanları tanımadan doğunun hakkında karar vermeyiniz. Asil ve bozulmamış
doğuluların da genel olarak doğuda
yaşayanlar inananlardanım.
ARDAHAN
Dümdüz ağaçsız ovada kurulmuş ,içinden
kura nehrinin geçtiği bir şehir.Şehir içinde ki bakımsız kalesinden başka
gezilecek bir yeri yok.
ANI: Biz arkadaşımım Ardahan-Hanak’ın
köyünde yaşayan bir tanıdığını ziyaret
ettik. Ailenin üç tane engelli bireyi olduğu için devlet eski taş evlerinin
yanına bir yatak odalı kutu gibi bir ev yapmış. Sosyal devlet olma gereği bu
hizmeti takdir ettik. Bu çevre de 48 aileye daha ev yapıldığını öğrendik.
Yalnız müteahhit, evi çok uyduruk ve ucuza kaçarak yapmış. Ev yeni olmasına
rağmen evyesi desteklenmediği için aşağıya doğru eğilmiş. Evyenin olduğu duvara
bir fayans bile döşememiş. Sıva ve boya çok kalitesizdi. Sadece ahşap tavana
güzeldi. Devlet, yaptırdığı bu hizmetleri kontrol etmeli.
Daha önceden Gürcistan’a giden Posof yolunun çok yeşil ve
güzel olduğunu duyduğumdan buraya kadar gelmişken
Türkgözü’nden Gürcistan’a girip “Ahıska”yı gezip Aktaş kapısından
Çıldır’a girmeyi planladık.
Türkgözü→Vale(10km→)Ahıska(30km) →Aktaş
sınır kapısı(100km) →Çıldır(20km)
Ardahan→Turkgözü Gürcistan sınır kapısı(90km,Posof’tan geçerek
) veya
Ardahan→Aktaş Gürcistan kapısı(50km)
Sanırım bana bu yolun yemyeşil oldğunu
söyleyen bozkır’da yaşıyor.”Daman ”ilçesinden sonra biraz yeşillik var.Sınır
kapısına gittiğimiz halde girmeden geri
dönüp Çıldır’a geldik.
Sınırdan geri dönerken Hanak’tan sonra “Çıldır”
sapağından sola →Çıldır(27km) →Çıldır gölü(5) →Kars
ÇILDIR GÖLÜ: Kışın gezmesi keyifli olan
bu gölü yazın da görmek istedik. Çok büyük ve çevresi çıplak tepelerle
çevrilmiş bu gölün kenarında yerleşimler
var. Yine yol üstü”Atalay’ın yeri” denilen birkaç ağacın olduğu yerde
Sarı(Sazan) olmadığından alabalık yedik. Göl kenarında da birçok deniz kuşunun
öldüğünü gördük. Ayrıca gölden çıkan kerevitler yurt dışına satılıyordu.
Başka balık yiyebileceğiniz daha güzel yerler
de var. Göl kenarında “Doğruyol” köyünü
gezebilirsiniz. Ben kışın gitmiştim. Çok keyif almıştım.
*Sapaktan 90km düz devem ettiğinizde de
Kars’a gidiyorsunuz.
KARS
*Ankara’dan Kars’a tren ile gelmenin
keyfini bir türlü yaşayamadım. Siz deneyebilirsiniz.
Tarihi Rus taş binalarının olduğu Kars’ı çok severim. Kışı’da
ayrı güzel. Dükkanlarında kaşar ve balın en kalitelisini ucuza
bulabiliyorsunuz. Özellikle her yerde size “Hoşgeldiniz ”diyen sıcakkanlı halkını çok seveceksiniz.
Şehirde ve halkında da olumsuz
değişmeler olmasına rağmen hala farklı
bir asalet var.
Şehri gezmekte kolay. İyi
yürüyenlerdenseniz çok rahatlıkla bir günde şehir içini gezebilirsiniz.
Aracınız varsa da aynı gün Ani harabelerini ziyaret edebilirsiniz.
Cumhuriyet meydanından veya bir otelden şehir haritasını alarak
sırayla kaleden başlayıp müzeden çıkıp oradan da Ani harabelerine devam
edebilirsiniz.
1-Kale:Güzel manzarası olan bir kale.
2-Kale çevresinde birçok tarihi hamam, köprü, camiler, camiye
çevrilmiş kilise, Osmanlı evleri göreceksiniz.
3-Gezilecek tarihi binaların çoğu yokuş yukarı Ordu caddesi üzerinde. Caddenin bitiminde yokuş
aşağı da ininiz.
En sonunda sola dönerek şimdi lüks otel
olan “Hekimevi” ni görünüz.
4-Buradan bu caddeye paralel olan gazi
Ahmet Muhtar Paşa caddesi üzerinde ki eski Rus taş binalarını görerek
aşağıda ki Ana yol Faikbey caddesinde”Muhtar
Paşa konağı”nı görünüz.
5-Müze ve çevresinde ki su kulesi, Fethiye Camii, meclis binası vb.
Görünüz.
· Ben hepten unuttum. Orhan Pamuk’un “Kar”adlı romanını
yazdığı “Kar Oteli”ni de gezebilirsiniz.
.
ANI HARABELERİ:
Çıldırdan gelirken yol ayrımından 60km
uzaklıkta ama en iyisi şehir içinden hemen müzenin yanından yol var.
kars→Ani harabeleri(43km)
şehir içınden harabelere yakınına kadar
olan köylere dolmuş kalkıyor. Müzenin oradan otostop da yapabilirsiniz.
tarihi ipek yolu üzerinde olan ve
surlarla çevrilmiş Ermeni yerleşimi olan
bu bölgede birçok kilisenin yanında kervansaray,vb.
de inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde de eklemeler yapılmıştır.Yine ilk
zerdüşlerin ateşgedesi, Osmanlının ilk kitabesi ve ilk camii de burasa
yapılmış.
Tarihi eserlerimizi koruyamayan bir millet
olarak burayı da harabeye çevirmişiz. Çoğu yapı yıkılmış.
Sınır olan Arpaçayı’nın diğer tarafında
ki Ermeni yerleşimlerini de
görebilirsiniz.
En önemli eserler;
-Manuçehr Camii(Ulu Camii) ve türbesi:Selçuklu
sultanı Alp Arslan Ani’yi feth ettikten sonra yönetimi Selçuklu emiri Manuçehr’e vermiştir. Manuçehr,
1071-1072 yılları arasında Ulu camii mimarisi olarak inşa edilmiştir. Bu camii
Selçukluların Anadolu’da ki ilk camisi olması nedeni ile önemlidir.
-Katedral(Fethiye Camii): 900 lü
yılların sonunda Ani Krallığı zamanında
yapılan kilise 1064 ‘de Selçuklu
Sultanı Alparslan Ani’yi feth ettiğinde bu kiliseye mihrap ekleyerek camii’ye
çevirerek adını da Fethiye camii olarak değiştirmiştir.
Buradan görülmeyen aşağıda konumlanmış Arpaçayının yanında ki
-Tigran Kilisesi: Kiliselerin içinde en
çok korunabilmiş bu kilisenin duvar
resimlerini de görebilirsiniz. Yukarıdan aşağıya da çok güzel bir manzarası
var.
Kars Kazı: Kasımın sonunda yağlanan kaz
eti, Kars’ın lezzetlerinden.Kışın yolunuz düşerse yiyebilirsiniz
Biz kars’tan Şarıkamış’a , oradan da Erzurum’a
gidip çevresini gezdikten sonra Göle yolu ile
tekrar Kars’a döndük . Çok yorulduk.Siz daha düzenli bir program
yapabilirsiniz.Sonra Iğdır-Doğubeyazit-Ağrı
ve devam ettik.
ERZURUM
Tutucu bir şehir. Yöresel kapalı giysilerinin
yanında kara çarşaf giyenlerde çok.
Erzurum, gezilmesi çok kolay şehir. Tüm
gezilecek yerler Cumhuriyet caddesi üzerinde.Şehir haritasını bir otel veya
turizm müdürlüğünden alarak çok rahat yarım günde yürüyerek şehri
gezebilirsiniz. Eserler taştan yapıldığından günümüze kadar fazla hırpalanmadan gelmiş.
-Palandöken kayak merkezi: Şehre 2 km
uzaklıkta.
-Murat Paşa Camisi: 2.Selim’in paşası
Kuyumcu Murat Paşa tarafından 1573’ de yapılmış.Özellikle ahşap aksanları çok
güzel.
-Atatürk Evi: 19.yy bu konakta Atatürk
ve arkadqşları 52 gün ,Erzurum Kongresi çalışmalarını yapmışlardır.
-Yakutıye Medresesı –Türk İslam Eserleri
ve Etnoğrafya Müzesi:8-19 arası açık. Müze kart geçerli.Yoksa giri ş 5
tl.Gezilmeye çok değer. Hemen yanında;
-Lala Paşa Camisi: Osmanlının Erzurum’da
ilk eseri olan bu camiyi Lalq Mustafa Paşa, Mimar Sinan’a İstanbul camilerinin
küçük boyutlusu şeklinde yaptırmıştır.
Biraz iç kısımda;
-Rüstempaşa Kervansarayı(Taşhan): Kanuni
Sultan Süleyman’ın sadrazamı Rüstem Paşa tarafından 1561’de yaptırılmıştır.
Tarihi ipek yolu , doğudan gelen tüccarların kervanlarına hizmet
veriyormuş.Şimdi takı ve oltu taşı takıları satılan dükkanlar var.
Geri Cumhuriyet caddesine geliniz.
-Erzurum Evleri: 11 tane geleneksel evin
birleşmesi ile oluşturulmuş müze gibi restoran.
Özellikle “Kırlangıç tavan”lı mutfaklar harika.
-Ulucamı: Saltuklular zamanında 1179’da
yaptırılmış güzel bir camii.
-Çıfte Mınareli Medrese: Kitabesi olmadığından tam yapılış
tarihi bilinmemesine rağöen 13.yy sonlarında yapıldığı düşünülüyor.Acık avlulu
bu taş medrese Erzurumun sembolü sayılıyor. Özellikle birbirinden uzunlukları
az farklı olan minareleri çok güzel.
-Kale:8-17 arası açık. Müze kart
geçerli.Yoksa giriş 5 tl..M.Ö Urartulara dayanan ılk kale, daha sonra 415’de
Bizans tarafından yapılmıştır.Osmanlı döneminde mescid gibi eklemeler
yapılmıştır.Şimdi İçinde bir minareden başka bir şey kalmamış.
Yukarı doğru yürüdüğünüzde;
-Üç Kümbetler: 12-14.yy’da yapıldığı
düşünülen kümbetlerin en büyüğü Emir
Saltuk’a ait oldoğu sanılmakta.
Caddeden aşağı doğru indiğinizde;
-23Temmuz Erzurum Kongre Binası: Binanın
ikinci katında ki kongrenin yapıldığı
salon o zamana göre düzenlemiş.Özellikle
bina çok görkemli.
Çağ Kebabı: Koyun etinin yatay döner
şeklinde pişirilmesi ile oluşuyor. Et şişetakılmış şekilde servis yapılıyor.
ERZURUM’A YAKIN
GEZİLECEK YERLER
Narman: Kırmızı peri bacaları ile ünlü.Narman’a km uzaklıkta yol kenarında. Görülmeye çok
değer.
Narman beş ölller: Narman’a 25 km
uzaklıkta Otlutepe yaylasına km uzaklıktadır.
Erzurum-Tortum-Uzundere-Yusfeli yol
üzerinde sırasıyla;
-Meryem Ana Kilisesi-Haho Kilisesi(Taş
Camii):Anayoldan 8km içeride ki yemyeşil “Bağlarbaşı” köyünün içinde ki bu
kilise, Gürcü kralı 3.David tarafından
976-1001 yılları arasında yaptırılmış. 19.yy’da camiye çevrilerek taş camii
adını almış.
Özellikle 1000yıldan fazla sırlı
kiremitlerine hayran kaldık. Camii yapılmasının yararı, iyi kötü korunmasına
neden olmuş.
-Öşvank Kilisesi:Yoldan 8 km içerde ki
bu kilise, Gürcü Bagratlı Krallığı
zamanında 963-973 yılları arasında yapılmıştır. Zamanında çok görkemli olan bu
devasa kilisesinin kobbesi açılmış.Kabartmalarının çoğu kırılmış. Boyaları
kazınmış.Bunlara rağmen görülmeye değer. Biz gittiğimizde köyün gençleri
bisikletleri ile içinde yarış yapıyorlardı.
Öşvank Kilisesi→Tortum Şelalesi(10-15
dakika)→Yusufeli(35km,yolda İşhan
kilisesini de görebilirsiniz. )
Tortum Şelalesi:Tortum gölünün sularının
32metre genişliği ve 48 metreden dökülmesi ile oluşmuş. Mayıs ve haziran
aylarında suyu bol olduğundan çok daha güzel.Daha önce yakınına sıçrayan
sularından dolayı yaklaşamamışık ama ağusos ayında daha az suyu olduğundan oluşturduğu gölde , insanlar keyifle
yüzüyorlardı.
İSPİR
-Yedi göller: Ovit dağının güney
tarafında ki bu farklı 11 göle ancak
yüksek araç ile stabilize yoldan veya
yürüyerek haziranın ortalarından
ağustosun sonuna kadar çıkabilirsiniz. Buradan da yürüyerek Rıze-Çamlıhemşin-Verçenik yaylasına ürüyerek inebilirsiniz.
-Rafting: İspir çayının harekeli
sularında yapabilirsiniz.
Not: Erzurum’dan –Kayserı’ye
yukarı Fırat-Munzur vadileri’nı görerek de gıdebılırsınız.
Erzurum-Pülümür’den Munzur Vadısı
ıle Tunceli’ye geçılır.
SARIKAMIŞ
1-Şehitlikler: Farklı yerlerde var. Biz
biraz geciktiğimizden Allahuekber dağlarında ölen şehitlerimizi uzak olduğundan
ziyaret edemedik. Sadece şegir içindeki şehitliğe gidebildik.
2-Katerina Köşkü: Şehir içinde sırtını
çam ormanlarına vermiş zamanında muhteşem bir ahşap yapıymış. Bir ara askeriye kullanmış.Şu anda
berbat durumda kaderine terk edilmiş. Ülkem, tarihi eserlerini koruyamıyor…
3-Kayak Merkezi: Şehre çok yakın orman
içinde kaymak için harika. Karının da en iyi olduğunu söylüyorlar.
kars→Iğdır(135km) →Doğubeyazit(40km) →Ağrı(100km)
IĞDIR: Cukurda kaldığı
için Doğuanadolunun çukurovası sayılan ığdır’a yaklaşırken yemyeşil
meyva bahçelerini geçtik. Ağustos ayında özellikle karpuz, kavun ve
domates üretimi vardı. Ama Iğdır’ın içi yine taş yığını.Valikik caddesi dışında
gezilecek yeri yok sayılır.Bir de şehre 5 km uzaklıkta kılıç denilen bölge ve
müzesi vardı ama sıcaktan bunaldığımızdan gitmedik.
DOĞUBEYAZİT
Kaçakçılığın yoğun olduğu zengin bir şehir. Şimdilerde mal alımı engellendiği
için çok sıkıntıdalar ama yollar lüks araçlarla dolu. Kaçak malların satıldığı
pasajlar boştu.
-İshakpaşa Sarayı: Şehrin tepesinde 5-6 km uzaklıkta.Şehrin içinden çıkılıyor.
Müze kart geçerli.Osmanlıya ait bu taş işlemesi ile ünlü sarayın üstü
kapatılarak korumaya alınmış .Üst tarafında türbe de var.
Doğubeyazit’ten Van’a eskiden Muradiye üzerinden bir buçuk saatte gidiliyormuş.
Devlet bu yolu terör nedeni ile yasakladığından
artık ağrı üzerinden 4.5-5 saatte gidiliyor. İnsanlar bu durumdan çok
şikâyetçiler. Yine bazıları belediye hizmetlerinden memnun olurken, bazıları
tam tersine çok şikâyetçilerdi.
-Meteor cukuru: Şehre uzak ve daha önce
de gittiğimden gitmedik.
ANI: Aslında planımızda ağrı dağını
gören Gürbulak sınır kapısı olunda bir köyde konaklamaktı. Ağrı dağına çıkış
yasaklanmış. Yakın köyler de doğal halini yitirdiğinden vazgeçtik. Yolda
tanıştığımız iki kardeş ile piknik yapan ailesinin yanına gittik.öTendürek
dağında patlayan bombaların sesi buraya kadar geliyordu. Bu kadar mı misafirperver
olunur. Doğunun insanı gerçekten çok farklı. Hele sizden o samimiyeti
aldıklarında …
AĞRI
Daha önce gördüğümde bana biraz köhne
gelen bu şehir çok değişmiş. Modern bir
şehir olmuş.Çok güzel kızlar gördüm. Bu şehir sanki daha bir özgür gibi geldi
bana. İyice kapalı giyinmiş bayanlaron yanında kolsuz giyenlere de vardı.
İnsanı çok sıcak. Cadde üstünde meyve
satan Ağrılı, daha önce Karadeniz’de
çalıştığından bize ısrarla bir şeyler
ikram etmek istedi.
Burada çalışan Ağrılı öğretmen arkadaşla
şehri birlikte gezdik.
Ağrı→Van(135km)
Yolda yemyeşil sebze ve meyva bahçeleri içinde
ki Erciş’te mola verebilirsiniz. Yol boyunca
karpuz ve kavun satın alabilirsiniz.
Muradiye Şelalesi: Ana yoldan 10 km
içerde ki Muradiye ilçesinden 4-5 km
daha ileride.Sönmüş volkanik dağ olan Tendürek dağından doğar. Suyu, sulama ve
sıcak nedeni ile biraz azalmış olsa da çok güzel.Birşeyler içebileceğiniz
yerler de var. Çevrede piknik yapan da çok.
Muradiye şelalesi→Van(90km)
VAN
Sevdiğim şehirlerden olan Van, depremden
sonra hızla toparlanmış. Daha da modern şehir olmuş. Caddeleri ışıl ışıl. İran’ın
Özalp kapısına 60km uzaklıkta olduğu için
her taraf İranlı turistlerle dolu.
*Ankara’dan kalkan doğu ekpresi,
Tatvan’a geldikten sonra tren göl üzerindki feribota yüklenerek Van’a gidiyor.
Bu yolculuğu kaçırmayınız. Ben en yakın baharda tekrar tren ile Van’a
gideceğim.
Kalma: İranlı turistler çok olduğundan
kalma kolay ve ucuz. Şehir merkezinde;
Kazım Karabekir caddesine yakın “Hotel
İlvan” da kalabilirsiniz. Kahvaltı dahil ücreti
40-45 tl arası.
Farklı zamanlarda farklı kültürlerin
yaşadığı bu Türkmen Şehrinde en eski
yerleşim Urartuların başkenti olan
Tuşpa’dır.Sırasıyla Hurriler, Urartular, Medler, Persler, Parthlar,
Bizanslılar, Sasaniler, Selçuklular, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenler,
Safeviler ve Osmanlılar yaşamış.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar tarafından
işgal edilen Van, 2 Nisan 1918’de kurtarılarak yeniden kurulmuş ve modern bir
şehir haline getirilmiş.
Ters lale(Ağlayan gelin):İran, Pakistan
,Afganistan ve Himalayalarda yetişen bu
özel çiçeği Tüekiye’de Van’ da mart sonu nisan başı görebilirsiniz.
Van Kahvaltısı: Her tarafta göreceksiniz
ama artık marketten alınanlarla yapıldığı söyleniyor.
Otlu Peynir: Dağlarda ki çeşitli otların
katılarak yapıldığı çok lezzetli peynir.
Şehiriçinde fazla gezilecek yer yok ama
göl kenarında ki ilçelerde çok.
1-Kale:Merkeze 5 km uzaklıkta doğal
100metre yükseklikte ki kaya
üzerinde Urartu Kralı 1.Sarduri
tarafından M.Ö 840-825 tarihleri arasında kurulmuştur. Urartulardan kalma burç, tapınak, kaya mezarları, sur duvarları
vb. bulunmaktadır. Daha sonra Persler ve Osmanlılar kaleyi kullanmışlardır. Osmanlı
zamanında kale, askeri amaçlı kullanılmıştır.
2-Yeni ve çok modern bir müze henüz
açılmamıştı.Şehir merkezinde ki buraya taşınacağı için kapalıydı.
3-Eski Van Şehri: Şehir ise kalenin
güney eteklerinde surlar içinde
kurulmuştur. İçinde Osmanlı camileri ve kalıntıları kalmıştır .En
ünlüsü;
-Hüsrev Paşa Camii: Van kalesi
eteklerinde 1567’de Mimar Sinan tarafından yapılmış Osmanlı camisidir.
4-Van kedisi: İki gözü farklı renkte
olan Van kedilerini kaleye yakın “Kedi Evi”n de veya göl kenarında ki Üniversite içindeki birimde görebilirsiniz.
Satışları yasak.
5-İskele: Göl, şehir merkezine 3-4 km
uzaklıkta. Göl kenarında ki bu yerde
yüzebilir ve şehrin tuzlu ve sodalı suda yaşayan ünlü”ınci Kefali” balığından yiyebilirsiniz. Ekmek
arası sadece 5tl.Tur alıp gölde gezebilirsiniz.
Şehrin cevrasinde gezilecek yerler:
-Cavuştepe Kalesi: Van’a 25 km uzaklıkta
ki Gürpınar ilçesine de10 km uzaklıktadır. 2.Sarduri tarafından M.Ö
764-734tarihleri arasında yapılmıştır.
-Hoşap Kalesi: Van-Hakkari yolu üzerinde
55 km uzaklıkta şahane bir kale.
Van→Edremit(25)→Gevaş(25)→Tatvan(100km)→Ahlat(28km)→Erciş(60km)
Van gölü tüm çevresinde ki yeşillikler içinde çok sevimli
yerleşimler var.
Edremit: Küçük bir yerleşim.Tepesinde ki
kaleden Van ve çevresinin manzarasını görebiliyorsunuz.
Gevaş: Selçuklu mezarlığında kızı Halime
Hatun için Melik İzzettin tarafından 1335 yılında yaptırılmış “Halime Hutun
Kümbeti” var.
AKDAMAR ADASI:
Bu adaya kesinliklebadem ağaçlarının
açtığı bahar aylarında gelmenizi tavsiye ederim. Manzara doyumsuz oluyor.
-Van-Maraş caddesinde her gün saat 10ve
14:30’da Akdamar’a giden geminin oraya belediye otobüsü var.
-Edremit’ten hafta sonları belediye, gemi kaldırıyor. Gidiş geliş 10tl. biraz daha uzun sürüyor ama kıyışa ki yerleşimlerden geçtiği için daha keyifli oluyor.
-Edremit’ten hafta sonları belediye, gemi kaldırıyor. Gidiş geliş 10tl. biraz daha uzun sürüyor ama kıyışa ki yerleşimlerden geçtiği için daha keyifli oluyor.
-Hemen Gevaş’ın çıkışında her yarım
saatte bir gemi kalkıyor. 15-25 dakika sürüyor. Gidiş geliş 15tl.
-Gevaş’tan 7km sonra da başka bir gemi
iskelesinden de Akdamar’a gemi kalkıyor.
Adaya giriş ücreti 10tl.Müze kart
geçerli.
-Ermeni Kilisesi:915-921yılları arasında
Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı
1.Gagik tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra ki yıllarda ilaveler yapılmıştır.
Dış duvarlarının İncil ve Tevrat’tan
alınmış dini figürlerle süslendiği kilise görülmeye çok değer.Her yıl 1
Ekimde Ermaniler ayin için bu kiliseye geliyorlar.
-Sahilinde yüzünüz. Çok keyifli.
TATVAN(Bitlis’in kazası, Doğunun
Paris’i):
Girer girmez zengin bir yerleşim
olduğunu göreceksiniz. Batıda ki bir şehirle aynı.Van’a yakın olduğu için
kaçakçılık, uyuşturucu olduğu söyleniyor. Ayrıca çok iş
adamı da varmış. Alışveriş merkezlerine şaşıracaksınız. İlçe 17 tane banka var. Eskiden 25 taneymiş.
Gerisini siz anlayınız. Geniş aile yaşadıklarından evler de geniş ve eşyalar gösterişli. Zamanında
buraya yerleştirilen Karadenizlilerin çoğu geri dönmüş.
Şehirde bir üniversite bir de Meslek
Yüksek Okulu var. Okuma oranı da diğer yerleşime göre oldukça yüksek.
ANI: Burada misafir olduğumuz aileye
hayran kaldık. Beş kızdan evin ikinci
kızı ilk okuldan sonra ailesi istemedıği için
ara vermiş. Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirmiş. Şu anda Hacattepe’de
mütercim tercümanlıkta okuyor. Ablası da kardeşinden sonra dışardan
bitirerek açık üniversite’yi okuyordu. Yine feri kalan
kardeşler ablanın yardımı ile üniversite okuyorlardı.
Buranın insanlarını anlatmak mümkün
değil. Bize sarma, içli köfte, ayran aşı
ve daha neler neler
hazırlamışlar. Çok tatlı insanlardı. Çok
büyük, temiz ve şık bir evde oturuyorlardı.
Diğer tanıdık doktor arkadaş ise göl
kenarında çok geniş ve şık ev için kira olaeak 750tl ödüyormuş. Bu ev
İstanbul’da en az kirası 5 000 eder.
Göl kenarı çok keyifli.
-İskele: Van’a giden geminin kalktığı
yer. Göl kenaında güzel kafeler var.Daha
ileride;
-İşletme Parkı: Restorantlar, cafeler,
spor tesisileri…Ne ararsan bulabilirsin. Özellikle akşamları çok kalabalık
oluyor.
NemrutDağı ve krater gölü: Ahlat’a giderken
sola doğru 30km uzaklıkta bir yol var. Birde hemen Bitlis yoluna
çıktığınızda sağa doğru 20 km uzaklıkta diğer bir yol var. Bu yol daha işlek.
Dolmuş yok.Özel araç ile çıkılıyor.Yol ağzına çıkarsanız çok rahat otostop da
yapabilirsiniz. Biz, özel araçla çıkarak keyifle gezdik.
25 yıl öne askeri konvoy ile belediyenin düzenlediği pikniğe gitmiştim. Yine
66yıl önce de gittim. Kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim. Hele baharda
muhteşem.
Yine her yıl belediye, 20-24Haziran arası bu gölde bu pikniği yapıyormuş.
Yine her yıl belediye, 20-24Haziran arası bu gölde bu pikniği yapıyormuş.
Türkiye’nin en büyük olan bu yanardağı son olarak 1440’da
faalmiş.Patlamalar sonucu oluşan çukurların yağmur suları ile dolması ile büyüklü küçüklü beş tane krater gölü var. 2250metre rakımlı 13
kilometre büyüklüğündeki
Krater gölü, Türkiye’nin birinci,
dünyanın ikinci büyük krater gölüdür.
En görülesi olanlar:
-Büyük göl: Dik ve yüksek kayaların
çevrelediği bu gölün tatlı içilebilen
suyu var. Masmavi rengi ve manzarası ile çok füzel.Plajına inerek yüzdüm.
Kesinlikle denemelisiniz.
-Buhar Bacaları: Yeraltından gelen sıcak
havanın çıktığı delikler.
-Ilık(Küçük) Göl: Bu gölün manzarası daha da güzel. Hemen
yanında kaynar şıfalı sıcak su çıkıyor.
ANI: Burada bize de yardımcı olan Burhan
Bey anlattı. Yolda bir Avrupalı turist almış.Ne istediğini sorunca “Nemrut’a
çıkacağım.” demiş. Burhan bey Nemrut’u
gezdirip bir hafta da evde misafir etmiş. Acaba kendileri aynı koşulda
buldukları Türk turistini kaç gün
evde misafir ederler. Güzelde Avrupalı bizim ne kadar konuksever olduğumuzu
biliyor. Ve bundan her fırsatta yararlanıyor.
Burada çok uzun pistli kayak merkezi de
var.
Tatvan→Ahlat(28km)→Erciş(60km)
*Gölün karşı tarafından gelirken de
buraları ziyaret edebilirsiniz.
AHLAT(Bitlis’e ait)
Yolda sağdan içeri de kaplıcalara da
gidebilirsiniz.
Selçuklu hakimiyetini olduğu Ahlar’ta, Adilcevaz,
Malazgrit gibi Türkmenler de yaşıyor. Ahlat ve çevresinde ki eski evler kızıl
ahlat taşından yapılmışlar. Ve çok güzeller.
Bu tarihi yerleşimde sırasıyla;Doğu
Romalılar, Süryaniler, Ermeniler, Araplar, İranlılar ve Türkler yaşamıştır.
Zaten Tuğrul Bey zamanında Mısır’a
ziyarete gitmek isterken Van’dan sonra yolu Ahlat’a düşen seyyah Nasr-ı Hüsrev, halkın Farsca, Arapca ve
Ermenice konuştuğunu söylüyor.
Girişte sağda yeni yapılan müzede ininiz
-Müze: Daha açılmadığından içini ziyaret
edemedik. Ben daha önce eski müzeyi ziyaret etmiştim.Çok zengindi.Bitlis kalesi
ve Eski Ahlat’tan çıkarılanların yanında farklı dönemlere ait eserler var.
Hemen arkasında ki Selçuklu mezarlarının
yanından ve ahşap yoldan devam ettiğinizde;
-Emir Bayındır Camii ve Türbesi: Klasik
Selçuklu anıt mezarlarından olan bu kümbetlerden
Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemlerine ait ilçenin farklı yerlerinde 14 tane vardır.Üstü
mescit, altı mezar olan bu iki katlı beyler ve aileleri için yapılmış bu
anıtsal mezarlar, Kurgan(Oda) mezarlarının İslami geleneğe uyarlanmış
örnekleridir.
Bu kümbet 1481 yapılmıştır.Yola çıkıp
sola devam ettiğınizde;
-Harap Şehir: Zamanında yaşanmış mağara
evleri, köprü ve camiyi göreceksiniz. Mağaraların bazılarında elektrik
varmış.Kayaları oyarak resmen odaları olan ev yapmışlar. Bu yemyeşil köyde taş
evlerde yaşayanlar var. Köyün tepesinde de yine kümbet var.
-Selçuklu Mezarlığı:Geldiğiniz ahşap
yola geri dönünüz. Sola döndüğünüzde çok örkemli mezar taşlarını göreceksiniz.450dönümlük
arazide 4456adet mezarıla İslam
dünyasının en büyük mezarlığıdır.Buraki mezar taşları, Orta Asya Şamanist
geleneğinin(Şamanist figürler) islam etkisi(Arap yazısı ile yazılmış ayetler)
ile karışımından oluşmuştur.
-Kale: Şehre 2-3km ilerde göl kenarında
ceviz ve meyve bahçelrinin olduğu yemyeşil surlar içınde ki eski yerleşim.
İçinde 1597yapımlıKadı Mahmut Camii ve
1584 yapımlı İskender Paşa Camii
olan Osmanlı camileri var.
* Ahlat’a gelmişken Van gölü kıyısında ki Bitlis’in ilçesi olan M.Ö 2000 yıllarında Urartular’ın
merkezi olmuş ve sırtını Süphan Dağı’na
dayamış Adilcevaz’ı da görünüz. Urartu
eserlerini, Osmanlı camilerini ve Süphan dağını
görebilirsiniz.
*Süphan Dağı: 4058 metre yükseklikte ki
Rürkiye’nin ikinci yüksek dağı olan bu volkanik
dağ, Bitlis’in kuzeydoğusundadır.
Üzerinde krater bir göl bulunmaktadır.
Tatvan→Bitlıs(26km) →Muş(85km)→Bingöl(115km)
→Tunceli(146km) →Ovacık(60km)
BİTLİS
İçinden Bitlis deresi geçen1550metre
yükseklikte vadi içinde kurulmuş 7000 yıllık Şehir. Alan dar olduğundan çok fazla genişleme
imkanı yok.
ANI: Bitlis’in içinden geçen dereye
insanlar eline ne geçerse atmışlar. Bu kadar pisliği hayal bile edemezsiniz.
Derenin üzerinden neredeyse uçları bu pisliklere değen devasa bir Türk bayrağı
asmışlar. Bunu görünce dayanamayıp
kahvede oturanlara bayrağın kimin astığını sordum. Bir delikanlı “Ben,
bizastık.” Diyerek kahvede oturanları gösterdi.Ben de “Koca bayrak asmakla ülke
sevilmiyor. Boş oturacağınıza şu dereyi temizleyin. En önemlisi çöplerinizi
atmayınız.” Dediğimde “Bizi çok utandırdınız. Gelin bir çayımızı için.”
Dediklerinde biz utandık. Aynı durum bizim Karadeniz’de olsa “Siz bizim
deremize ne karışıyorsunuz.” Diyerek sopa bile yerdik. Yine de misafir diyerek
bizi hoş karşıladılar.
Yine cadde de derenin pisliğini
söylediğimizde “ Kayyum belediyesi diktatör. Belediye temizlemiyor. Dediler.
Bizde herkes haklı. “Ben bu çöpü neden atıyorum.” Diye düşünmek aklına
gelmiyor. Hep suçlu kaşıtaraf.
Tarih: Tatvan , eskiden sadece bir gemi
tersanesiymiş.1954’de Tatvan, Van, Özalp iskana açılmış. 1924’lü yıllardan beri
yapılan çalışmalardan sonra Bitlis’te Ermeni, Kürt, Yezidi v.b karışık halk
yaşarken bölgeyi Türkleştirmek adına halkı,
isyan çıkarılma bahanesi ile 1954’de batıya sürmüşler. Karadeniz’den getirdikleri
Müslüman halkı yerleştirmişler.
Bitlis Yemekleri:
Büryan Kebabı: Önce tandır çok iyi
ısıtılıyor. Dibindeki közün üzerine kazanlarla sıcak su konup üzerinede kuzu
bütün olarak asılıp kapağı çamur ile kapatılıyor.Et su buharında 2-2.5 saatte pişiyor.Çok
erken hazırlandığından sabah 6’da kebab hazır oluyor. Kahvaltıda bile bu kebabı
yiyenler var.Büryan kebabı en geç öğleden sonra15’e kadar bitiyor.
Avşor: Büryan kebabının yağlarının
aktığı yağlı suya et eklenerek yapılan
çorba. Sabahları kahvaltıda içiliyor. Bu çorbayı da sabah 9-10’akadar bulabilirsiniz.
Mırtoğa: Tavada kızgın yağda kavrulmuş
un.Bazen üzerine yumurta da kırılıyor. Genelde evlerde pişiriliyor.
Çağlı yumurta: Önce dağlardan toplanmış
çağ otu haşlanarak salamura yapılır. Kışın bu salamura otları tekrar haşlayarak
yumaşamasını sağla. Yumurta ve un karışımına buluyarak kızgın yağda kızartılır.
Bitlis Balı ve Adilcevaz cevizleri de
ünlüdür.
Bitlis Evleri: Kesme taştan, toprak
damlı bahçe içindedirler.
Bitlis’te Beş Minare: Rus işgali
sırasında harabe olan şehirden düşman çekildikten sonraBitlis’ten kaçan baba,
oğlunu şehre göndererek durumu öğrenmek ister.Oğlan babasına bağırarak:
“Şehirde yaşam yok. Sadece beş minare ayakta kalmış.”diye seslenir. Bunun
üzerine baba, hepimizin bildiği türküyle oğlunu çağırır.
Beş minare:Meydan Camii, Şerefiye Camii,
Ulu Camii, Kale altı Camii(Bazıları Hatuniye Camii diyorlar.) dir.
Kazımdirek caddesi:
1-M.Ö 330’da İskender’in komutanlarından
Leys tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. 560 metre yükseklikte ve çevresi2800metredie.Biz gittiğimizde
kapalıydı.
2-Eski Belediye Binası: 1888-1982 de 2.
Abdülhamit emri ile
Şimdi içinde sanat faaliyetleri
sürdürülüyor.Bunlardan tabanı kendir, üstü keçi kılı ilevyapılmış 600 yıllık
gelenek oln “Harik” adlı ayakkabı yapılıyor.
3-Meydan Camii:16.yy başlarında
yapıldığı sanılıyor. Camisi yıkılıp sadece minaresigünümüze sağlam ulaşmıştır.
4-Kale AltınCamii: Caddeden biraz
içeride.
5-Şerefiye Camii: 1528 yılında
4.Şerefhan tarafından külliye şeklinde yapılmıştır.İçinde çok kalın tuğladan
sütunları var.
ANI: Buradan geçerken çöple doldurulmuş
derenin kenarında ki kahvelerde oturanara
6-Garip Türbesi:Biraz ileride;
7-Alemdar Camii: Onarım nedeni ile içini
göremedik.
Buradan Hatuniye caddesine geçip yukarıya
doğru;
8-Hatuniye Camii:
9-Han Hamamı: Sadece erkekler
kullanıyor. Ana caddeden biraz içeride;
10-Ulu Camii:
11-Kızıl Mescid Camii: Sağ tarafta merdivenlerle çıkılıyor.
Cadde boyunca ilerledikten sonra sol raraftaki merdivenlerden tırmanınız. Spl
tarafta b20km içeride;
12-4 Sandık Camii:
13-İhlasiye Medresesi: Hafta içi 8-17
arası içini de görebiliyorsunuz.1589’da Bitlis hanlarından 5.Şerefhan
tarafından yapılmıştır.Bahçesinde Şerefhanlara ait türbeler bulunmaktadır.
14- Etnografya Müzesi: 8-12 ve 13-17
arası açık.Eski vali konağı binasında hizmet veriyor.Ücretsiz.Özellikle manda
boynuzundan ucu olan Ahlat bastonları görülmeye değer. Buradan tekrar Bitlis- Tatvan yoluna tekrar çıkınız.
Paşa Han→Başhan→El-Aman Han:
Paşahan: Şu anda resorant ve cafe olarak
kullanılıyor.
Başhan: Buraya girmedik ama aynı şekilde
kullanılıyor.
El-Aman Han: Üniversiteye ait olan bu
binalar topluluğu da restoran vb. Şeklinde kullanılmak üzere onarım
yapılacakmış.Bitlis’ten Tatvan’a giderken yol üstünde 13
Km uzaklıkradır.1571-1572 yıllarında Van
Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’nun en büyük
kervansaraylarından olan bu bina Kervan Yolu,
Hac Yolu ve İpek Yolları güzergahlarının kesişme noktasındadır.
MUŞ
Şehirde görülecek bir yer yok sayılır.
Yeni yerleşimin yukarısında yokuşu olan eski yerleşim var. Burası Ermeni
yerleşimi olduğundan Ermeni kilisesi
camiye çevrilmiş.İçine girdiğinizde kalın tuğladan sütunları ile hemen
anlaşılıyor. Hemen yakının da Osmanlı Camisi de var. Birkaç tane de eski evler
var.Daha yukarılarda üzüm bağları Var. Tepede
ki çay bahçesine çıkarsanız şehrin manzarasını görebilirsiniz.
Muratlı Köprüsü: Muş-Bingöl yolu
üzerinde Muş’tan 5 km ileride iç kısımda Muratlı ırmağının üzerinde tarihi
Muratlı köprüsü var.13yy, da Anadolu Selçukluları zamanında 12 gözlü olarak
yapılmıştır.
BİNGÖL
Yüzen Adalar: Muş ile Bingöl arasında
Solhan’dan buraya gidebilirsiniz. Ben daha önce gittiğimden bu sefer uğramadık.
Üzerine çıkabildiğiniz çok güzel küçük adaların olduğu göller vardı.
Bu şehrin içinde de görülecek fazla bir
şey yok. Aşırı yapılaşma var. Burada da çok modern binalar göreceksiniz ama
tutucu bir şehir. Evlerine çok önem vermişler.
Çapakçur deresi: Eski Bingöl’ün olduğu
derenin geçtiği vadi. Depremden sonra şehir yukarıya kurulmuş. Vadinin etekleri
çöple dolmuştu.
Uydukent: Şehre yakın modern bölüm.
Özellikle gece ışıl ışıldı. Bingöl’ün kadayıfı çok ünlüymüş. Burada harika bir
künefe yedik.
Muş’tan devam ederken Kovancılar’dan geçtikten sonra yol üstünde
ören yerlerini gösteren birçok tabela göreceksiniz. Bunlardan yoldan 6 km
içeride olan “Ekinci kilisesi ve çeşmesi
”ne gittik. İnanın duvarlarından sadece birkaç parça kalmış. İnsan o tabelayı
koymaya utanır. Ya eserlerine sahip çıkacaksınız. Yıkılmış eserlere de
insanları yönlendirmeyeceksiniz. Bizde adet bu. Muhteşem eserlerimiz
yıkılıncaya kadar bekleriz. Sonra onları onarmak için dünya para harcarız. Özellikle
eski Ermeni yerleşimi olan bu bölgede
doğru dürüst korunmuş bir kilise göremedik.
TUNCELİ
Dağın tepesinde içinden Munzur çayının
geçtiği küçük bir şehir. Şehre girer girmez halkının modern ve farklı olduğunu
hemen fark ediyorsunuz. Zaten bu şehir de Artvin gibi tahsilli halkı ile
tanınıyor.Halkı Zazaca ve
Kürtçe(Herveri) dili konuşuluyor. Heriveri dili :Kürtceden biraz daha
farklı olup daha çok Çemişgezek, Mazgrit ve Pertek’te konuşuluyor.Tunceli’nin
halkının çoğu Zaza alevisi veya Kürt alevisidir. Gerçekten Tuncelilerin daha aydın
olduğunu her yerde fark ediyorsunuz. Avrupa’da yaşayan çok Tuncelili vatandaş
var.
Şehirde memurlar için camii de var.
Türkiye’nin tokat gibi daha iç
kısımlarda ise Türk alevileri de vardır.
*Munzur çayı, Ovacık gözelerden
doğuyor.Tunceli’de Pülümür çayı’da Munzur
çatına eklenip Keban barajına dökülüyor.Keban barajına başka yerlerden başka çaylarda ekleniyor.
Munzur çayının tutulması ile Tunceli’ye
girişte ki baraj, çevreye farklı bir
güzellik vermiş. Baraj kenarında ki yerleşimde daha çok Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin villalarının oluştırduğu yerleşimler var.
Tunceli Öğretmen evinde 35tl’ye
kalabilirsiniz.
Şehirde fazla gezilecek bir yer yok.Meekezde
Dersim isyanında öldürülen “Seyit Rıza”nın heykeli var. Munzur çayına inerek
mavi ve asma köprüleri görebilirsiniz. Çayın kenarında ki kafelerde çay
içebilirsiniz.
Pülümür yolunun başında yeni yapılmakta olan Cem Evi’ni ve bahçesinde
ki “Pir Sultan Abdal”’ın heykelini görebilirsiniz.Cem evinin aşağısında ki ki
çay kenarında ki yeni parkı gezebilirsiniz.
Tunceli ve gözeleri daha önce gezdiğim
için Pülümür-Ardıçlı Köyünde ki
arkadaşımın yaylasına gitmek için yola düştüm.
Kara Haydar’ın Yeri:Tunceli-Pülümür yolu
üzerinde,Tunceli’den 12 km uzaklıkta Nazmiye sapağına varmadan Pülümür çayı
üzerinde ki en güzel plaj. Su biraz soğuk ama balıklarla yüzebilirsiniz.
İhtiyaclarınızı karşılayacak her şey
mevcut. Hafta sonu olduğundan ırmağa
yüksekte atlayanlar, yüzenler, güneşlenenler….Buraya kesinlikle gidiniz.
Buraya varmadan da plaj göreceksiniz.
Nazmiye: Nazmiye sapağından 24km daha
içeride.Gitmedim.
Ayrıca Nazmiye’deDüzgün Baba Dergahı da
var.
PÜLÜMÜR
Küçük
bir yerleşim. Ben hiç kalmadan hemen yaylaya çıktım.
Pülümür çıkışından sonra Ardıçlı köyüne giriliyor.5km ama yollar iyi
olmadığından biraz uzun sürüyor. Zamanında devlet tarafından boşaltılan bu köye
tekrar insanlar gelerek yaşamaya başlamışlar.
Yayla, köyden 10 dakika daha ileride çadır şeklinde.Şu anda yazılarımı
buradan yazıyorum. Burada dört aile çadırlarını kurmuş, koyunlarını
besliyorlar. Benim gittiğim ailenin 450tane koyunu var. Bunlara
Şavaklar(Göçerler) deniliyor. Yakınlarda başka çadırlar da vardı. Tertemiz
hava, harika doğa, konuksever insanlar. Buraya gelebildiğim için çok mutluyum.
Tunceli→Ovacık 66km) → Munzur
gözeleri(14km)
*Ovacık yolu üzerinde de Tunceli’ye yakın birkaç tane
yüzebileceğiniz plajlar var.
Fatma Ana Ziyaretgahı: Ovacık yolu
üzerinde Tunceli’den 10km uzaklıkta. Hz.Muhammet’in kızı, Hz Ali’nin eşi ve Hz
Hüseyin ve Hz Hasan’ın anneleri olan Hz Fatma
rivayete göre burada
bulunduğundan kutsal yer olarak kabul edilmiş. Girişte Türkçe, Kürtçe ve Zazaca yazısı var.Daha ileri de;
Halvori Gözeleri: Ovacık yolu üzerinde 15 km
uzaklıktadır Munzur çayının her iki tarafında sular fışkıran piknik yapılan bir yer. Çok güzel ama bir o
kadar da pisti.
Gözeler: Munzur çayının doduğu yer. Daha
önce baharda gelmiştim. Çevre yeşil ve sular çoktu. Ağustos ayında tam tersi
olduğundan çok beğenemedim. Su kenarında piknik yapmak için harika bir yer.
Burası da temiz değildi. Burası
Ovacık’ın dibinde olmasına rağmen Erzurum Milli Parklara dahilmiş.
*Ovacık’ın hemen çıkışında Hozat’ayol
var. Özel aracınız varsa buradan Keban
Barajı’nı geçip istediğiniz yere de gidebilirsiniz.
Tunceli’den Elazığ yoluna geçmek:
Ovacık→Hozat→Ağın(Eskiden feribot ile
geçiliyordu. Artık köprü ile geçiliyor.)
Ovacık→Çemişgezek→Keban Yolu(Feribot
ile)
Tunceli→Pertek(Feribot ile ) →Elazığ
*Tunceli’den Elazığ’a feribot beklemek
istemiyorsan biraz yolu uzatarak köprüden de geçerek gidebilirsiniz.
Ovacık→Kemaliye(224km) →Divriği(100km)
ELAZIĞ
Dolu türbesi olan dindar birşehir.Şehrin
içinde gezilecek bir şey yok. Her şehirde olduğu gibi binalarla doldurulmuş bir
şehir. Vakit geçirmeden hemen Harput’a çıkabilirsiniz.
Elazığ, beyaz biberi ile ünlü. Gerçekten çok lezzetli.
HARPUT: şehrin yakınlarından ve içinden yollrı var. şehirden
6-7 km uzaklıkta.
Eski şehirde bir yuvarlak çizerek birçok babanın türbesi, camiler, konaklar, kale v.bgörebilirsiniz. en ünlüleri;
Şu anda sit alanı olan Tarihi M.Ö
2000’li yıllara kadar geri giden eski
şehirden, 1834 yılından beri aşağıda ki
şimdi ki Elazığ şehrinin olduğu
yere taşınmaya başlanmış.
Hemen girişte;
-Şefik Gül Kültür Evi: 175 yıllık tarihi
konak , bazı günlerde ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.
-Belek Gazi tesisleri ve heykeli: İslam
ve Türk tarihinin kahraman komutanının
heykelinin estetik oldğu söylenemez. Ama tepeden şehrin görüntüsü güzel.
Komutan, Harput ve yöresini 1110 yılında
Çabukoğulları’ndan alarak Artukoğulları dönemini başlatmıştır. Haçlı
ordularıyla cesaretle savaşmıştır. 1124’de Membiç kalesi’nin kuşatması
sırasında şehit olmuştur.
-Alacalı Mescit:Artuklu dönemine ait
1204 yapımlıdır.
-Hoca Hasan Hamamı
-Kurşunlu Camii ve Ulu Çınar:1738-1739
yılları arasında Çarsancak Beyi Osman Ağa tarafından yaptırılmıştır.
-Çimşit Hamamı: Şimdi Restoran.
Sarahatun Camii: Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun
tarafından 1465 yılında yaptırılmıştır.
-Harput Kalesi(Süt Kalesi): M.Ö 8.yy’da
Urartuar tarafından yaptırılmıştır Harput’ta ki en eski eserdir.
-Dabakhane(Şifalı su): Kaleden aşağı
inerken kestirmeden yıkılmış kilisenin yanından aşağı yola ininiz. Dağdan
gelen ve şifalı olduğuna inanılan su
kapalı alanda üç ayrı küçük havuzda
topanıor. Sırasıyla bu soğuk suyu olan üç havuza giriyorsunuz. Giriş 5 tl.
-Ulu Camii: 1156-1157 yılları arasında Artuklu hükümdarı Fahreddin
Karaarslan tarafından yaptırılmıştır. Minaresinin eğri olması ile ünlü bu
camiinin içi de çok değişik.
SİVRİCE
Elezığ- Diyarbakır arası şehirdenn31 km uzaklıkta Hazar gölü kıyısında
ki plajları ve kampları ile ile ünlü
ilçedir.Ayrıca 2347 metre yükseklikte ki
kayak tesislerinin olduğu Hazarbaba dağı da bu ilçede.
Elazığ→Keban(40
km)
KEBAN-ELAZIĞ
Keban, barajından dolayı gelişmiş ,
güzel bir ilçe.
-Cırcır Şelalesi: İlçenin girişinde çok güzel alabalık yenen bir yer. Baraj kurulduktan
sonra oluşan çatlaktan gelen kaynak suyundan oluşmuştur. Çok kalabalıktı ama naylon kocaman çiçekleri ve bazı plastik masa ve sandalyeleri hiç sevemedim. Biz estetik bir millet
değiliz. Suyun bu kadar bol olduğu yerde yapay çiçekler yerine çiçek
yetiştirmek insanlara zor gelmiş.
-Yusuf Ziya Külliyesi: Onarım nedeni ile
kapalıydı.
-Keban Barajı: Murat(Muş), Karasu,
Peri(Erzincan), Munzur(Tunceli) suları birleşerek Türkiye’nin ikinci büyük
yapay gölü olan Keban gölünü
oluşturuyorlar.1965’de faaliyete geçen Keban Barajı ve Hidroelektrik Santrali ise Türkiye’nin enerji bakımından ilk dev yatırımıdır.
Keban barajından sonra akan su Fırat olarak Suriye topraklarını geçip Basra
körfezine dökülüyor.
Fırat nehrinin üzerinde; Keban Barajı,
Karakaya(Diyarbakır) ve Atatürk(Urfa) barajı olmak üzere üç büyük baraj var.
ANI: Harput’u gezerken el işleri satan
bayanlar benimle çok ilgilendiler. İçlerinden Fatma Hanım, Keban Belediye
Başkanının bayan olduğunu, orada kalabileceğimi söyleyerek kendisini aradı.
Keban’a giderek Bayan Belediye başkanını
buldum. İşi bittikten sonra beni makam aracı ile Barajı ve çevreyi gezdirdi.
Her türlü konuda inanılmaz yardımcı
oldu. O kadar konuksever davrandılar ki çok mahcup oldum.
Kaldığım misafirhanede de görevliler
de çok sıcaktılar. Gerçekten doğunun
insanı başka.
Keban.dan Arapgir’e 8 km kala solda 5 km daha içeride.
ONAR KÖYÜ -MALATYA
180 haneleik Alevi köyü. Eski kerpiç evleri çok güzel. Bu köyde 4
Eylül 2017’de “Şıh Hasan Onar Şenlikleri ” oluyor. Her yıl tarih değişiyor.
Köyün muhtaı Dursun Bey bana köyü
gezdirdi. Ama Serdem Kaygusuz adlı rehber de gönüllü olarak köyü gezdiriyormuş.
-Roma dönemi Kaya mezarları: Mağaraların
içinde kimi kabartmalı, kimi hala silinmemiş resimleri ile görülmeye değer.
-Cem Evi: 800 yıllık(1224 yılında
yapılmıştır.) Cem evi. Şeyh Hasan
Onar’ın kızı ve oğlu için çadır açtığı
yerde yapılmış. Şu anda Cem evine
bakan ailenin himayesinde. Farklı anlamları olan direkleri kiraz ağacından.
Özellikle ağaçlardan oluşmuş tavanı çok ilginç. Kesinlikle görünüz.
-Bizans çeşmesi: Dere yatağı içinde bu
eski çeşmeyi ve çamaşırhaneyi de görünüz.
-Şeyh h Hasan Onar Türbesi: 1156-1276
yılları arasında yaşayan bu şeyh, Oğuzları Bozok kolundan olup Türkmenistan’dan
öç etmişrir. Açıkta olan mezar, türbenin
içine alınmış. Yanında;
-Yeni Cem evi: İsterseniz Cem evinin içinde
ki misafirhanede kalabilirsiniz.
ARAPGİR-MALATYA
Aseltli ilçe.
Ben aslında Erzurum –Kemaliye’ye gidip
oradan Sivas- Divriğ’e gececektim. Araç Arapgir’e girince bu ilçenin ne kadar
güzel ve görülmesi gerektiğini öğrendim.
Bu gezimde internete doğru dürüst giremediğimden gezilecek yerlerin hakkında
bilgi alamadığımdan şansa bu ilçeyi
öğrendim.
Arapgir’in karaüzümü ve dolmalık biberi
de çok ünlü.
Bu ilçenin yakınlarında patlıcan moru reyhan bahçeleri göreceksiniz. Reyhan şerbeti gerçekten çok ferahlatıcı.
Yakın zamanda belediyenin de desteği
ile şalgam suyu gibi şişelenerek satılacakmış. Ayrıca Dut, Badem, Üzüm, domates ve
farklı meyvelar yetiştiriliyor. Özellikle kurutulmuş domateslerden
kadınlar gelir elde ediyorlardı.
Manusa: Pamuk, bir dönem ipekten
jakaelı(Desenli, çiçekli) kumaşı çok ünlü.
Memurları ve paşaları ile ünlü bu eski
yerleşimde çok güzel eski konaklar var. Ama bu konakların restorasyonları çok
özenle yapılmamış.
Merkezde inip bir yuvarlak çizerek
şehrin içini çok rahat yürüyerek gezebilirsiniz.
-Miri-Liva Ahmet Bey Camii: 1750
yıllarında onarım görmüş çok güzel bir camii.
Özellikle aşap aksanları sonradan eklenmiş olsa da çok hoş. Karşısında
- Millet Han: Şimdi bu han restoran ve otel olarak kullanılıyor.
Kahvaltı dahil kalmak 60tl.
-Cevat Paşa Konağı: Çanakkale
savaşında savaşmış komutan.
-Kaşkaloğlu Konağı: Yıpranmamış ve çok
güzel bir konak ama aşağıda ki tuvaletleri tamamen modern yapmaları hiç
olmamış.
-Çobanlı Konağı ve diğerleri.
-
-Özel Müze: Asım bey adlı şahıs, Alapgir
halkından topladıkları ile adeta etnografya
müzesi oluşturmuş.
Eski Şehir Vadisi: İlçe meydanından düz devam ettiğinizde 7-8 km uzaklıkta.
Asıl Arapgir’in ilk yerleşimi. 1908
nüfus sayımında 20 000 kişi yaşıyormuş. Nüfusun %45’i Ermeni, %50’si Müslüman,
%5’ i de diğerleriymiş.
Bu eski yerleşimin içinde Osmanlı Camiiler(Gümrükçü
Osman Paşa Camii, Cafer Paşa Camii, Ulu Camii) ve Külliyeler dışında hiçbir
eser korunamamış. Tarihi köprüleri de iyice onarımdan geçmiş olmasına rağmen
görülmeye değer. Hangah, kilise kalıntılarını görebilirsiniz. Görülmeye değer bir yer.
Eski Şehir vadisini gezdikten sonra
hemen Kemaliye’ye giden asfalta çıkıyorsunuz. Yani Arapgir içinde Askeriyenin
hemen yanında ki yoldan Ocak Köyü , Kemaliye’ye gidebildiğiniz gibi Eski Şehir Vadisi’ne de geçebilirsiniz.
Kozluk çayını geçtikten sonra Kemaliye
yolundan sağa doğru gittiğinizde ;
OCAK KÖYÜ-MALATYA
kemaliye yolu üzerinde cami ve eski Cem evinin olduğu bu köyde özel bir müze varmış.Hıdır Abdal Türbesi var.
Köyün aşaısında ki”Aşutka” da ki
kiliseyi de görebilirsiniz.
Anayoldan devam ettiğinizde;
KEMALİYE-ERZİNCAN
Arapgir→Kemaliye(55 km)
Daha önce ziyaret ettiğim bu ilçede
harika bir kanyon ve taihi köprü, camii
v.b var. Çok güzel bir yer ama Ağustosta suları azaldığından son anda gitmekten
vazgeçtim. Ayrıca buraya tekrar
festivalde gitmeyi çok istiyorum.
DİVRİĞİ-SİVAS
Divriği
Pilavı: Soğan, et ,nohut ile yapılıyor.
Nefis bir tad.
Kemali’ye den Divriğ’e trafiği çok yoğun olmayan yol varmış. O nedenle
ben Arapgir’e tekrar geri dönerek ana yoldan gittim.
Arapgir→Divriği(70km, dolmuş yok ama
Çarşamba günü Arapgir’den Divriği pazarına giden çok araç oluyormuş.)
Yıllardan beri çok görmek istediğim
Divriği’ye nihayet gelebildim. Kesinlikle bu ilçede zamanında farklı ve asaletli bir yaşam sürüldüğü hemen
anlaşılıyor. Ana yolun bir tarafında nefis konaklar, diğer tarafında tepede
muhteşem Ulu Camii.
ANI: Divriğ’e gelmeden Ulucamii’nin içinin kapalı olduğunu öğrenince
üzüldüm. İlçeye girer girmez Belediye’ye gittim. Ulu Cami’yi görmek için çok uzun
yollar kat ettiğimi , içini görmek için
bana yardım etmelerini rica ettim. Belediye haklı olarak “ Camii’nin
içine girmemin mümkün olamayacağını, iki yıldır içinin kapalı olduğunu ama
konaklar için bana araç tahsil edebileceklerini ”söylediler. Böylece rehber
ile konakları çok güzel gezdim. Belediyenin bu hizmeti için çok memnun
oldum.
1-Konaklar: Özellikle ilçenin yönetiminde bulunan
paşaların oturdukları konakların yanında nefis kagir evleri de göreceksiniz.
İçleri ahşap olan bu konakların özellikle ahşap işlemeli tavanları muhteşem.
-Ayanoğlu Konağı: Onarımdaydı.
-Abdullah Paşa Konağı: Şehrin yöneticisi
olan Abdullah Paşa tarafından yaptırılmış
ve kullanılmış çok güzel bir konak. Yakınlarında yan yana görülmesi gereken üç koank ise:
-Mühürdarzade Konağı: Şimdi “Umutlu Kadınlar” derneği olarak görev
yapıyor. 19.yüzyıl ortalarında yapılmış bu konakta kaymakamlıkla ortak çalışma
sonucu çok çeşitli kurslar veriliyor.
Restoran kısmı da var.
Bu konak, İlk uçağı üreten Nuri
Demirağ’ın ailesine ait. Kendisi de bu konakta doğmuş.
-Sancaktar Konağı: Ermenilerden kalma hasta
hane olarak kullanılmış bu konaktaki kuyuda ilaçlar saklanırmış. Daha sonra
Sancaktar ailesi tarafından satın alındıktan sonra bu kuyu buzdolabı olarak
kullanılmış.
Bu konakta Divriğe ait ozanların
fotoğrafları da sergileniyor.
-Şeyhoğlu Konağı ve Kültür Evi: Eski
kullanılan eşyaların da sergilendiği çok
güzel bir konak.
2-Ulu Camı ve Darüşşifası: 1985’de
“UNESCO-Dünya Kültür Mirası listesi” ne
alınan bu harika Camii ve Şifahane, Onarımda olduğu için sadece hafta sonları
12-14 arası dışardan görülmesine izin veriliyor. Onarımım beş yıl süreceği
söylendi.
Mengüçekoğlu Ahmet Şah ve eşi Turan
Melek tarafından 1228 yılında Ahlatlı mimar
Hürrem Şah’a yaptırılmış , yapımı uzun
süre sürmüş, taş işçiliği ile muhteşem ötesi Selçuklu eseridir. Camii ve
şifahane olarak iki bölümden oluşmaktadır.
Bu dev eserin
dört farklı kapısı var.
A-Taç Kapı(Darülşifa Kapısı ): Kapının üzerinde ki döner taştan gelen güneş ışınlarının içerdeki dilimli saate vurması ile , günün saati belirlenirmiş.
Şimdi bu taş artık dönmüyormuş.
B-Çarşı Kapı(Tekstil Kapısı) :Temmuz, ağustos ve eylül ortalarına
kadar saat 15:30 cıvarında bu kapının
üzerinde namaz kılan erkek
silueti çıkıyor.
C-Cennet(Kuzey ) Kapısı: Bu kapıda da
sabah 6 gibi namaz kılan kadın silueti çıkıyor.
D-Şah (Hünkar)Kapı: Arka tarafta bu
küçük kapıdan Padişah girermiş. Allah’ın huzurunda padişah bile ,
gururlanmaması için özellikle eğilerek girmesi için küçük yapılmış.
3-Divriği Kalesi: Kayalık arazinin
üzerinde yapılmış bu kalenin en son hali Mengücekoğulları zamanındadır.
Divriği→Sivas(Raybus, akşam 16 civarında
kalkıyor. 18 gibi Yeni Kangal İstasyonunda oluyor. 20 gibi de Sivas’ta oluyor.
Sivas’tan da aynı raybus 9’da kalkıyor Fiyatı ise sadece 12tl.
KANGAL
Divriği’den Kangal’a gelirken sağdan
14km içeride.
-KANGAL-Balıklı Kaplıca: Daha önce
gittiğimden burayı pas geçtim. Dişsiz bu balıklar, 37 derecede suyun yumuşattığı
yaranın kabuklarını kopararak cildin
tertemiz olmasını sağlıyorlar. Sedef hastalığının tek doğal çözüm merkezidir.
- Kangal Köpeği: Kangal Çoban Köpekleri,
munis, zeki, cesur, sahibine düşkün ama kötü niyetlilere karşı çok saldırgan
dünyada eşi bulunmayan iri cüsseli cins. Veterinerden sertifikalı 2 aydan büyük
yavruları satın alabiliyorsunuz. Özellikle kurtu boğabilen köpek olduğundan
davarı olanlar, tercih ediyor. Ben 35 yıl önce Kangal’ın köyünde sürgün gittiğimde
bana çok vermek istemişlerdi. Yavruları müthiş sevimliler.
Temmuz ayının ikinci haftasının sonunda
“Kangal Çoban Köpeği ve Koyunu Festivali” var.
ŞARKIŞLA-SİVRİALANNKÖYÜ: Köyde “Aşık
Veysel Müzesi” ni ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca 9-11 temmuz tarihleri arasında “Aşık Veysel Aşıklar Bayramı” festivali
oluyor.
SİVAS(İç Anadolu Bölgesi)
Sivas, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Fırat
nehirlerinin oluşturduğu üç vadi arasında Türkiye’nin yüzölçümü bakımından
ikinci şehridir.
Sivas yemeklerinin eski bir komşumuz
nedeni ile ne kadar güzel olduğunu
biliyorum. Burada da et ve hamur işi nefis yemekler yiyebilirsiniz.
Sivas Köftesi: Koyunun dört farklı
yerinden alınan et, tuz ve su ile yoğurulup ızgarada pişiriliyor. Bir porsiyonu
ise 15 tl civarında. En meşhuru “Kirli Ahmet ”
Ama her yerde çok rahat yiyebilirsiniz.
Sivas Kebabı: Kuzunun belli zamanda üstü
açık ocakta pişirilir.
Fırında Kelle: Gece yarısı pişirilmeye
başlanıp sabahleyin satışa sunulur.
Hingel: Mantı hamurunu açıp, kare
şeklinde kesip içine haşlanmış patates koyup haşlanıyor. Süzüp üzerine tereyağı
gezdirip fırına atılı.
Sivas; halısı, kilimi, ağızlık, kalemlik, gümüşü, bıçağı ve kemik
tarağı ile ünlüdür.
Binaları modern olsa da yaşam şekli
genelde tutucu bir şehir.
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet’e ait
eserlerin olduğu bu şehri çok rahat bir günde yürüyerek gezebilirsiniz. Gezilecek
yeler birbirine çok yakın. Tarihi konakları ve diğer eserleri çok güzel ama ne
iyi korunabilmiş ne de iyi restorasyon yapılabilmiş.
Özellikle vakıflara devredilen muhteşem
medreseler gelir getirsin diye çay bahçesi veya hediyelik eşya
dükkanlarına kiraya verilmiş. Rengarenk
şemsiyeler, örtüler tıkış tıkış tezgahlar vb. Görüntü hoş değil.
Şehre meydanda ki turizm ofisinden şehrin
haritasını alarak başlayabilirsiniz. Hiçbir girişte ücret ödemiyorsunuz.
I-
Tarihi Meydan:
1-Kongre Binası ve Müzesi: Saat 17’ye
kadar açık.19.yy yapısı olan bu binada 4 Eylül 1919’da Atatürk’ün Sivas’ta
topladığı kongre ile Cumhuriyetin temelleri atılmıştır.
2-Jandarma Binası: İçini
gezemiyorsunuz. 1908’de Vali Reşit Akif
Paşa tarafından Jandarma Dairesi olarak
yaptırılmıştır. Hemen yanında ;
3-Valilik Binası: İçinde
foto çekemiyorsunuz. 1884 yılında Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa tarafından taptırılmış olup ileriki yıllarda eklemeler
onarım yapılmıştır.
4-Çifte Minareli Medrese: 1271’de
Şemseddin Cüveyni tarafından yaptırılmış şaheserdir. Bu medresenin sadece günümüze ön yüzü
ulaşabilmiştir.
5-Şifaiye Medresesi:
Alışveriş tezgâhları ve kafe var. Selçuklu Sultanı 1.İzzeddin Keykavus tarafından 1217-1218 yıllarında hastaların tedavisi ve tıp eğitimi vermek
için yapılmıştır.
İçinde;
*”İzzettin Keykavuş Türbesi”
var
6-Burciye Medresesi:
Müftülük birimlerinin de olduğu bu medrese çay bahçesi olarak kullanılıyor.
1271’de Selçuklu Sultanı 3. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Muzaffer Burucerdi
tarafından yaptırılmıştır.
7-Kale Cemii: 1580 yılında
Sivas Valisi Ali Beyoğlu Mahmut Paşa tarafından
Osmanlı mimarisinde yaptırılmıştır.
*Madımak Oteli: İnsanların
takıldığı bu otel meydana yakın ama ben
görmeyi unuttum.
II-Meydanın güneyi:
8-Şeyh Çoban Türbesi
9-Abdi Ağa Konağı: Şu anda sevimsiz bir restoran.
10-Osman Ağa Konağı: Aslına uygun korunmuş. Bu konağa
bakan Muhtar, konağı çok temiz tutmuş. Her taraf pırıl pırıldı.
11-Gök(Sahibiye) Medresesi: Gök mavisi renkli çinileri
ile harika görünüyordu ama onarımdaydı. Anadolu Selçuklu döneminde 1271’de Vezir Sahip Ata Ali
Hüseyin tarafından yaptırılmıştır.
12-Sivas Kalesi: Yemyeşil ağaçların gölgesinde
dinlenebilir ve çay bahçelerinde çay içebilirsiniz.
13-Eski Paşa Hamamı: Kapanmıştı.
14-Ulu Camii:Anadolu’nun ilk Ulu camilerinin
benzeridir. 1196-1197 yılları arsında
Kubbettin Melikşah zamanında şehrin ileri gelenlerinden Kızıl Arslan Bin
İbrahim tarafından kesme taştan
yaptırılmıştır. Eğri minaresi ile ünlüdür.
15-Arap Şeyh Türbesi:
16-Ahi Emir Türbesi: 1332-33 yılları arasında yapılmış
Selçuklu eseridir.
17-Kurşunlı Hamamı: Giriş 20tl. Gövdesinde ki demir
bağlantılarına kurşun dökülerek yapılan bu güzel hamam ama o kadar değiştirilmişti ki bir özelliği kalmamıştı. Hele duvarların
üzerinden geçen kalorifer borularının görüntüsü çok çirkindi.
18-Behram Paşa Hanı:BU güzel han, onarımdaydı. Buradan
sol dönüp devam ediniz.
III-Meydanın batı ve kuzeyi:
19—İhramcızade Kültür Merkezi: Bu güzel handa birçok
farklı el sanatları kursları ve kuran
kursu var. hediyelik eşya saın alabilirsiniz.
20-Subaşı Hanı: Özrllikle kuru bakliyat satan
dükkanlar var. 1525 yılında yapılmış
Osmanlı dönemi hanlarındandır.
21-Meydan Camii: Bahçesinde;
22-Şemsi Sivaslı Türbesi:
23-Meydan Hamamı: Sadece erkekler için.1564 yılında kesme taşran yapılmış Osmanlı hamamıdır.
24-Taşhan: Kafeler ve dükkânlar var. Mekan güzel ama
estetik hiç yok. 19.yüzyılın ikinci yarısında kesme taştan açık avlulu ve iki
katlı olarak yapılmıştıe.
25-Paşa Camii:
26-Ziya Bey Yazma Eserler Kütüphanesi: Bina ve içi
güzel ama gezdirmek istemediler. Foto çekmemek koşulu ile üst katını
gezebildim.
1908’de 7. Dönem Milletvekili Yusuf Ziya Başara
tarafından kurulmuş olup ölünceye kadar tüm giderleri kendisi tarafından
karşılanmıştır.
27-Kangal Ağa Konağı: Şimdi restoran.
*Dönüşte buradan “Güdük Minare(Şeyh Hasan Bey
Türbesi-1347’de yapılmış.)” ve “Zincirli Minare” yi görüp meydana
dönebilirsiniz.
28-Mehmet Ali Hamamı: 500yıllıkmolann eski olan hamam
kısmı sadece erkeklere. Ayrıca spor salonu vb. De var.
29-Yeşil Konak: Bu güzel konak, genelde düğün
organizasyonları için kullanılıyor.
30-İnönü Konağı: İnönü ve ailesinin 1891-1897 yılları
arasında oturduğu konak. İçeride zamanın eşyaları ve ailenin özel eşyaları var.
31-Ali Baba Camii:
31-Susamışlar Konağı: 9-12 ve 14-17 arası açık. 1574
yılı yapımlı bu konağın sadece alt
katında ki Ali Baba Müritlerinin zikir yaptıkları salonu görebiliyorsunuz.
Gürün→Pınarbaşı→Bünyan→Kültepe(Dünyanın
en genış kalkolıtık yerleşımi.) Buradan Kayserı’ye geçılır.
Ben buradab Tokat üzeri Amasya’ya oradan
da Samsun’a geçtim.
· Sivas’ta balıklı kaplıcadan başka iki tane daha
kaplıca var.
-Sıcak Çermik: Sivas-Tokat
yolu üzerinde Yıldızeli’ne varmadan, Sivas’tan 30 km uzaklıkta. Bu
sıcakkaplıcada eğer hiç kıpırdamadan içinde durabilirseniz sıcaklığı fark
etmiyormuşsunuz. Kaolıcanın çevresinde
kalacak çok imkan da var.
-Soğuk Çermik: Sivas-Zara
yolu üzerinde Sivas’tan 20 km uzaklıkta.
Sivas→Tokat(111km) →Amasya(126km) →Samsun
KAYSERİ
Huant Hatun küllıyesı
Nesıbe Hatun Tıp Mektebı
İçkale
Kapalı Çarşı
Ulucamı
Roma mezarı