30 Ağustos 2017 Çarşamba

13-DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

DOĞU ANADOLU

Kaç kere bu bölgeye geldiğim halde hiç not almamışım. Bu sefer kısa da olsa bir şeyler yazmaya çalıştım.

Buraları kesinlikle nisan ortası-haziran başı olan da çiçekli döneminde gezmelisiniz. Bayılacaksınız. Bu yıl yağmur yağmadığından ağustosta her yer kurumuştu. Havada çok sıcak olduğundan daha önceki gezilerimin tadını alamadım.

Batıda bilinenin tersine Doğu,  zengin bir bölge. Sınırlara yakın şehirlerde kaçakçılık ve uyuşturucu ticareti ile zenginlik had safhada. Bölgede hayvancılık, baş geçim kaynağı.
Batıdakiler, marketten uyduruk yiyeceklerle beslenirken Doğu Anadolu insanı her şeyin doğalını bol bol yiyerek çok iyi besleniyorlar. Sofraları çok bol ve açık. İnanılmaz konukseverler.
Yol boyunca  vatandaşlara, Türkiye sınırları içinde olduklarını hatırlatır  şekilde elektrik direklerine sık olarak çift bayrak asılmış.
Toki ve 101 alışveriş merkezleri , doğuyu resmen gasp etmiş. Her yerde görüyorsunuz.
Yine doğuda en çok dikkatimizi çeken kahvehaneler oldu. Çok sık ve tıklım tıklım.

Şehirlerin çoğunun  batıdakilerden  farkı yok. Ayrıca bana göre doğu da zengin ve keyifli  yaşam süren çok. En büyük sorun, kışları soğuk olması. Zaten devlet fakirlere kömür  dağıtımı da yapıyor.
Yolları gayet güzel. Çoğu yol çift şeritliye dönüştürülmüş. Sağlık hizmetlerinden halk yararlanıyor. Hemen hemen her yere her türlü hizmet gitmiş ama nüfus planlaması yok. Eğitim konusunda da çok problemler var. Siyasi hizmet var ama sosyal hizmet yetersiz. Görünürde her şey yolunda gibi görünsede  yaşayanlardan memnun olmayan da çok.
Evet çocuk sayısı genelde 10’u buluyor. Aile hayvancılıkla uğraşıyorsa geçim sıkıntısı çekmediğinden okumayı düşünmüyorlar. Koşullar zorlu olduğundan da çocuk yaşama karşı daha dik durabiliyor. Ama farklı aileler de çok. Eğer ailede özellikle büyük çocuk okumuşsa geriden gelen kardeşlere el vererek onlarında okumasını sağlıyorlar. 10 kardeş  civarı olup da hepsinin üniversite mezunu olan çok aileler de gördüm. Bölgenin insanının ayrıca çok zeki olduğunu da düşünüyorum.

Bizi en rahatsız eden durum çevre bilincinin gelişmemiş olması. Şehir merkezleri dahil her tarafa pet şişe ve naylon poşet atılmış. Ağaç dikme kültürü gelişmemiş. Doğulular için “Her şeyi devletten bekliyorlar.”  Lafı boş değil.
Genelde çok dindarlar. Dindar olmaları desteklenmiş de. Kadınlar, haklarını yavaş yavaş olsa da almaya başlamışlar.

Artık halk terörden, OHAL’dan çok  bıkmış. Gerçekten barış istiyorlar. En basiti, aileleri ile özgürce piknik yapmak istiyorlar.
Ben şuna çok inanıyorum; Zamanında devlet gereken ilgiyi bu bölgelere içten götürseydi asla bugünlere gelinmezdi. Çocuklarımız İngilizce öğrensin diye kurslara dünya para verirken, Kürtlerin , dili ve müziği yasaklanması akıl alır gibi değildi. Bu tür saçmalıklar da nefretle sonuçlanmış.

Hikaye aynı; Genç askere gitmeden sevdiği kızı kaçırıp ,yüklü bir başlık ödedikten sonra kendi ailesinin yanına bırakmış.
Evlenme çağı gelmemiş  annelerin bile en az 5 çocuğu var. 10’un üstünde çok çocuğu olan çok kadınla tanıştık. Bu kadar çocuğa eğitim vermek mümkün olmuyor tabii. Nasıl olsa hayvancılıktan iyi para kazanıyorlar. Okumaya gerek görmüyorlar.

ANI: Kars’ta Bir beye”İyi insanlarsınız ama kadınlarınıza haklarını vermiyorsunuz. Kendileri karar alamıyor.” Dediğimde “Abla orada dur. Sen ne söylüyorsun? Ne demek kadınlarımız karar veremiyor. Kadınlarımız inek sağır. Çamaşır yıkır. Bulaşık yıkır. ”dediğinde kahkahalarla güldük. Şaka gibi.

 Bizi en çok şaşırtan köylerde neredeyse tek bir ağaç yok. Yazın sıcakta gölgesine sığınacakları bir ağaç dikmek kimsenin aklına gelmemiş Sorduğumuzda “Yetişmiyor” deseler de inanmak zor. Her toprağa uyan bir ağaç olmalı. Bu konuda tembellik var. Her şeyi de devletten beklememek gerek.
Doğulular,  insanı mahcup edecek derecede konuksever ve samimi insanlar. Çok tatlı insanlarla tanıştık. Evlerini, yüreklerini, sofralarını severek bize açtılar. Onlarla tanıdığımıza çok mutlu olduk.
Asla buraları ziyaret etmeden, bu güzel insanları tanımadan doğunun hakkında karar vermeyiniz. Asil ve bozulmamış doğuluların da  genel olarak doğuda yaşayanlar  inananlardanım.



ARDAHAN
Dümdüz ağaçsız ovada kurulmuş ,içinden kura nehrinin geçtiği bir şehir.Şehir içinde ki bakımsız kalesinden başka gezilecek bir yeri yok.
ANI: Biz arkadaşımım Ardahan-Hanak’ın köyünde  yaşayan bir tanıdığını ziyaret ettik. Ailenin üç tane engelli bireyi olduğu için devlet eski taş evlerinin yanına bir yatak odalı kutu gibi bir ev yapmış. Sosyal devlet olma gereği bu hizmeti takdir ettik. Bu çevre de 48 aileye daha ev yapıldığını öğrendik. Yalnız müteahhit, evi çok uyduruk ve ucuza kaçarak yapmış. Ev yeni olmasına rağmen evyesi desteklenmediği için aşağıya doğru eğilmiş. Evyenin olduğu duvara bir fayans bile döşememiş. Sıva ve boya çok kalitesizdi. Sadece ahşap tavana güzeldi. Devlet, yaptırdığı bu hizmetleri kontrol etmeli.

Daha önceden  Gürcistan’a giden Posof yolunun çok yeşil ve güzel olduğunu duyduğumdan buraya kadar gelmişken
Türkgözü’nden Gürcistan’a  girip “Ahıska”yı gezip Aktaş kapısından Çıldır’a girmeyi planladık.

Türkgözü→Vale(10km→)Ahıska(30km) →Aktaş sınır kapısı(100km) →Çıldır(20km)
Ardahan→Turkgözü  Gürcistan sınır kapısı(90km,Posof’tan geçerek ) veya
Ardahan→Aktaş Gürcistan kapısı(50km)

Sanırım bana bu yolun yemyeşil oldğunu söyleyen bozkır’da yaşıyor.”Daman ”ilçesinden sonra biraz yeşillik var.Sınır kapısına gittiğimiz halde girmeden  geri dönüp Çıldır’a geldik.


Sınırdan geri dönerken Hanak’tan sonra “Çıldır” sapağından sola →Çıldır(27km) →Çıldır gölü(5) →Kars

ÇILDIR GÖLÜ: Kışın gezmesi keyifli olan bu gölü yazın da görmek istedik. Çok büyük ve çevresi çıplak tepelerle çevrilmiş  bu gölün kenarında yerleşimler var. Yine yol üstü”Atalay’ın yeri” denilen birkaç ağacın olduğu yerde Sarı(Sazan) olmadığından alabalık yedik. Göl kenarında da birçok deniz kuşunun öldüğünü gördük. Ayrıca gölden çıkan kerevitler yurt dışına satılıyordu.
Başka balık yiyebileceğiniz daha güzel yerler de var. Göl kenarında “Doğruyol” köyünü  gezebilirsiniz. Ben kışın gitmiştim. Çok keyif almıştım.
*Sapaktan 90km düz devem ettiğinizde de Kars’a gidiyorsunuz.

KARS
*Ankara’dan Kars’a tren ile gelmenin keyfini bir türlü yaşayamadım. Siz deneyebilirsiniz.
Tarihi Rus taş  binalarının olduğu Kars’ı çok severim. Kışı’da ayrı güzel. Dükkanlarında kaşar ve balın en kalitelisini ucuza bulabiliyorsunuz. Özellikle her yerde size “Hoşgeldiniz  ”diyen sıcakkanlı halkını çok seveceksiniz. Şehirde ve  halkında da olumsuz değişmeler olmasına rağmen hala  farklı bir asalet var.
Şehri gezmekte kolay. İyi yürüyenlerdenseniz çok rahatlıkla bir günde şehir içini gezebilirsiniz. Aracınız varsa da aynı gün Ani harabelerini ziyaret edebilirsiniz.
Cumhuriyet meydanından   veya bir otelden şehir haritasını alarak sırayla kaleden başlayıp müzeden çıkıp oradan da Ani harabelerine devam edebilirsiniz.
1-Kale:Güzel manzarası olan bir kale.
2-Kale çevresinde birçok  tarihi hamam, köprü, camiler, camiye çevrilmiş kilise, Osmanlı evleri göreceksiniz.
3-Gezilecek tarihi binaların çoğu  yokuş yukarı Ordu  caddesi üzerinde. Caddenin bitiminde yokuş aşağı da ininiz.
En sonunda sola dönerek şimdi lüks otel olan “Hekimevi” ni görünüz.
4-Buradan bu caddeye paralel olan gazi Ahmet Muhtar Paşa caddesi üzerinde ki eski Rus taş binalarını görerek
aşağıda ki Ana yol Faikbey caddesinde”Muhtar Paşa konağı”nı görünüz.
5-Müze ve çevresinde ki  su kulesi, Fethiye Camii, meclis binası vb. Görünüz.
·       Ben hepten unuttum. Orhan Pamuk’un “Kar”adlı romanını yazdığı “Kar Oteli”ni de gezebilirsiniz.
.
ANI HARABELERİ:
Çıldırdan gelirken yol ayrımından 60km uzaklıkta ama en iyisi şehir içinden hemen müzenin yanından yol var.
kars→Ani harabeleri(43km)
şehir içınden harabelere yakınına kadar olan köylere dolmuş kalkıyor. Müzenin oradan otostop da yapabilirsiniz.
tarihi ipek yolu üzerinde olan ve surlarla çevrilmiş  Ermeni yerleşimi olan bu bölgede birçok kilisenin yanında  kervansaray,vb. de inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde de eklemeler yapılmıştır.Yine ilk zerdüşlerin ateşgedesi, Osmanlının ilk kitabesi ve ilk camii de burasa yapılmış.
 Tarihi eserlerimizi koruyamayan bir millet olarak burayı da harabeye çevirmişiz. Çoğu yapı yıkılmış.
Sınır olan Arpaçayı’nın diğer tarafında ki Ermeni yerleşimlerini de  görebilirsiniz.
En önemli eserler;

-Manuçehr Camii(Ulu Camii) ve türbesi:Selçuklu sultanı Alp Arslan Ani’yi feth ettikten sonra yönetimi Selçuklu  emiri Manuçehr’e vermiştir. Manuçehr, 1071-1072 yılları arasında Ulu camii mimarisi olarak inşa edilmiştir. Bu camii Selçukluların Anadolu’da ki ilk camisi olması nedeni ile önemlidir. 
                
-Katedral(Fethiye Camii): 900 lü yılların sonunda Ani Krallığı zamanında  yapılan kilise 1064 ‘de  Selçuklu Sultanı Alparslan Ani’yi feth ettiğinde bu kiliseye mihrap ekleyerek camii’ye çevirerek adını da Fethiye camii olarak değiştirmiştir.
Buradan görülmeyen  aşağıda konumlanmış Arpaçayının yanında ki

-Tigran Kilisesi: Kiliselerin içinde en çok korunabilmiş  bu kilisenin duvar resimlerini de görebilirsiniz. Yukarıdan aşağıya da çok güzel bir manzarası var.
Kars Kazı: Kasımın sonunda yağlanan kaz eti, Kars’ın lezzetlerinden.Kışın yolunuz düşerse yiyebilirsiniz


Biz kars’tan Şarıkamış’a , oradan da Erzurum’a gidip çevresini gezdikten sonra Göle yolu ile  tekrar Kars’a döndük . Çok yorulduk.Siz daha düzenli bir program yapabilirsiniz.Sonra Iğdır-Doğubeyazit-Ağrı   ve devam ettik.

ERZURUM
 Tutucu bir şehir. Yöresel kapalı giysilerinin yanında kara çarşaf giyenlerde çok.
Erzurum, gezilmesi çok kolay şehir. Tüm gezilecek yerler Cumhuriyet caddesi üzerinde.Şehir haritasını bir otel veya turizm müdürlüğünden alarak çok rahat yarım günde yürüyerek şehri gezebilirsiniz. Eserler taştan yapıldığından günümüze kadar  fazla hırpalanmadan gelmiş.
-Palandöken kayak merkezi: Şehre 2 km uzaklıkta.

-Murat Paşa Camisi: 2.Selim’in paşası Kuyumcu Murat Paşa tarafından 1573’ de yapılmış.Özellikle ahşap aksanları çok güzel.

-Atatürk Evi: 19.yy bu konakta Atatürk ve arkadqşları 52 gün ,Erzurum Kongresi çalışmalarını yapmışlardır.

-Yakutıye Medresesı –Türk İslam Eserleri ve Etnoğrafya Müzesi:8-19 arası açık. Müze kart geçerli.Yoksa giri ş 5 tl.Gezilmeye çok değer. Hemen yanında;

-Lala Paşa Camisi: Osmanlının Erzurum’da ilk eseri olan bu camiyi Lalq Mustafa Paşa, Mimar Sinan’a İstanbul camilerinin küçük boyutlusu şeklinde  yaptırmıştır.
Biraz iç kısımda;

-Rüstempaşa Kervansarayı(Taşhan): Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı Rüstem Paşa tarafından 1561’de yaptırılmıştır. Tarihi ipek yolu , doğudan gelen tüccarların kervanlarına hizmet veriyormuş.Şimdi takı ve oltu taşı takıları satılan dükkanlar var.
Geri Cumhuriyet caddesine geliniz.

-Erzurum Evleri: 11 tane geleneksel evin birleşmesi ile  oluşturulmuş müze gibi restoran. Özellikle “Kırlangıç tavan”lı mutfaklar harika.
-Ulucamı: Saltuklular zamanında 1179’da yaptırılmış güzel bir camii.

-Çıfte Mınareli  Medrese: Kitabesi olmadığından tam yapılış tarihi bilinmemesine rağöen 13.yy sonlarında yapıldığı düşünülüyor.Acık avlulu bu taş medrese Erzurumun sembolü sayılıyor. Özellikle birbirinden uzunlukları az farklı olan minareleri çok güzel.

-Kale:8-17 arası açık. Müze kart geçerli.Yoksa giriş 5 tl..M.Ö Urartulara dayanan ılk kale, daha sonra 415’de Bizans tarafından yapılmıştır.Osmanlı döneminde mescid gibi eklemeler yapılmıştır.Şimdi İçinde bir minareden başka bir şey kalmamış.
Yukarı doğru yürüdüğünüzde;

-Üç Kümbetler: 12-14.yy’da yapıldığı düşünülen kümbetlerin en büyüğü  Emir Saltuk’a ait oldoğu sanılmakta.
Caddeden aşağı doğru indiğinizde;

-23Temmuz Erzurum Kongre Binası: Binanın ikinci katında ki kongrenin  yapıldığı salon  o zamana göre düzenlemiş.Özellikle bina çok görkemli.

Çağ Kebabı: Koyun etinin yatay döner şeklinde pişirilmesi ile oluşuyor. Et şişetakılmış şekilde servis yapılıyor.

ERZURUM’A  YAKIN  GEZİLECEK YERLER

Narman: Kırmızı peri bacaları ile ünlü.Narman’a  km uzaklıkta yol kenarında. Görülmeye çok değer.
Narman beş ölller: Narman’a 25 km uzaklıkta Otlutepe yaylasına km uzaklıktadır.

Erzurum-Tortum-Uzundere-Yusfeli yol üzerinde sırasıyla;

-Meryem Ana Kilisesi-Haho Kilisesi(Taş Camii):Anayoldan 8km  içeride ki  yemyeşil “Bağlarbaşı” köyünün içinde ki bu kilise,  Gürcü kralı 3.David tarafından 976-1001 yılları arasında yaptırılmış. 19.yy’da camiye çevrilerek taş camii adını almış.
Özellikle 1000yıldan fazla sırlı kiremitlerine hayran kaldık. Camii yapılmasının yararı, iyi kötü korunmasına neden olmuş.

-Öşvank Kilisesi:Yoldan 8 km içerde ki bu kilise,  Gürcü Bagratlı Krallığı zamanında 963-973 yılları arasında yapılmıştır. Zamanında çok görkemli olan bu devasa kilisesinin kobbesi açılmış.Kabartmalarının çoğu kırılmış. Boyaları kazınmış.Bunlara rağmen görülmeye değer. Biz gittiğimizde köyün gençleri bisikletleri ile içinde yarış yapıyorlardı.

Öşvank Kilisesi→Tortum Şelalesi(10-15 dakika)→Yusufeli(35km,yolda  İşhan kilisesini de görebilirsiniz. )

Tortum Şelalesi:Tortum gölünün sularının 32metre genişliği ve 48 metreden dökülmesi ile oluşmuş. Mayıs ve haziran aylarında suyu bol olduğundan çok daha güzel.Daha önce yakınına sıçrayan sularından dolayı yaklaşamamışık ama ağusos ayında  daha az suyu olduğundan  oluşturduğu gölde , insanlar keyifle yüzüyorlardı.

İSPİR
-Yedi göller: Ovit dağının güney tarafında  ki bu farklı 11 göle ancak yüksek araç ile  stabilize yoldan veya yürüyerek  haziranın ortalarından ağustosun sonuna kadar çıkabilirsiniz. Buradan da yürüyerek  Rıze-Çamlıhemşin-Verçenik yaylasına  ürüyerek inebilirsiniz.
-Rafting: İspir çayının harekeli sularında yapabilirsiniz.

Not: Erzurum’dan –Kayserı’ye  yukarı Fırat-Munzur vadileri’nı görerek de  gıdebılırsınız.
Erzurum-Pülümür’den  Munzur Vadısı ıle Tunceli’ye geçılır.

SARIKAMIŞ
1-Şehitlikler: Farklı yerlerde var. Biz biraz geciktiğimizden Allahuekber dağlarında ölen şehitlerimizi uzak olduğundan ziyaret edemedik. Sadece şegir içindeki şehitliğe gidebildik.
2-Katerina Köşkü: Şehir içinde sırtını çam ormanlarına vermiş zamanında muhteşem bir ahşap  yapıymış. Bir ara askeriye kullanmış.Şu anda berbat durumda kaderine terk edilmiş. Ülkem, tarihi eserlerini koruyamıyor…
3-Kayak Merkezi: Şehre çok yakın orman içinde kaymak için harika. Karının da en iyi olduğunu söylüyorlar.

kars→Iğdır(135km) →Doğubeyazit(40km) →Ağrı(100km)

IĞDIR: Cukurda kaldığı için  Doğuanadolunun çukurovası  sayılan ığdır’a yaklaşırken  yemyeşil  meyva bahçelerini geçtik. Ağustos ayında özellikle karpuz, kavun ve domates üretimi vardı. Ama Iğdır’ın içi yine taş yığını.Valikik caddesi dışında gezilecek yeri yok sayılır.Bir de şehre 5 km uzaklıkta kılıç denilen bölge ve müzesi vardı ama sıcaktan bunaldığımızdan gitmedik.

DOĞUBEYAZİT
 Kaçakçılığın yoğun olduğu zengin  bir şehir. Şimdilerde mal alımı engellendiği için çok sıkıntıdalar ama yollar lüks araçlarla dolu. Kaçak malların satıldığı pasajlar boştu.

-İshakpaşa Sarayı: Şehrin tepesinde  5-6 km uzaklıkta.Şehrin içinden çıkılıyor. Müze kart geçerli.Osmanlıya ait bu taş işlemesi ile ünlü sarayın üstü kapatılarak korumaya alınmış .Üst tarafında türbe de var.
Doğubeyazit’ten Van’a eskiden  Muradiye üzerinden bir buçuk saatte gidiliyormuş. Devlet bu yolu terör nedeni ile yasakladığından  artık ağrı üzerinden 4.5-5 saatte gidiliyor. İnsanlar bu durumdan çok şikâyetçiler. Yine bazıları belediye hizmetlerinden memnun olurken, bazıları tam tersine çok şikâyetçilerdi.

-Meteor cukuru: Şehre uzak ve daha önce de gittiğimden gitmedik.

ANI: Aslında planımızda ağrı dağını gören Gürbulak sınır kapısı olunda bir köyde konaklamaktı. Ağrı dağına çıkış yasaklanmış. Yakın köyler de doğal halini yitirdiğinden vazgeçtik. Yolda tanıştığımız iki kardeş ile piknik yapan ailesinin yanına gittik.öTendürek dağında patlayan bombaların sesi buraya kadar geliyordu. Bu kadar mı misafirperver olunur. Doğunun insanı gerçekten çok farklı. Hele sizden o samimiyeti aldıklarında …

AĞRI
 Daha önce gördüğümde bana biraz köhne gelen  bu şehir çok değişmiş. Modern bir şehir olmuş.Çok güzel kızlar gördüm. Bu şehir sanki daha bir özgür gibi geldi bana. İyice kapalı giyinmiş bayanlaron yanında kolsuz giyenlere de vardı. İnsanı çok sıcak. Cadde  üstünde meyve satan Ağrılı, daha önce  Karadeniz’de çalıştığından bize  ısrarla bir şeyler ikram etmek istedi.
Burada çalışan Ağrılı öğretmen arkadaşla şehri birlikte gezdik.
Ağrı→Van(135km)
 Yolda yemyeşil sebze ve meyva bahçeleri içinde ki Erciş’te mola verebilirsiniz.  Yol boyunca karpuz ve kavun satın alabilirsiniz.
Muradiye Şelalesi: Ana yoldan 10 km içerde ki Muradiye ilçesinden  4-5 km daha ileride.Sönmüş volkanik dağ olan Tendürek dağından doğar. Suyu, sulama ve sıcak nedeni ile biraz azalmış olsa da çok güzel.Birşeyler içebileceğiniz yerler de var. Çevrede piknik yapan da çok.

Muradiye şelalesi→Van(90km)

VAN
Sevdiğim şehirlerden olan Van, depremden sonra hızla toparlanmış. Daha da modern şehir olmuş. Caddeleri ışıl ışıl. İran’ın Özalp kapısına 60km uzaklıkta olduğu için  her taraf İranlı turistlerle dolu.
*Ankara’dan kalkan doğu ekpresi, Tatvan’a geldikten sonra tren göl üzerindki feribota yüklenerek Van’a gidiyor. Bu yolculuğu kaçırmayınız. Ben en yakın baharda tekrar tren ile Van’a gideceğim.
Kalma: İranlı turistler çok olduğundan kalma kolay ve ucuz. Şehir merkezinde;
Kazım Karabekir caddesine yakın “Hotel İlvan” da kalabilirsiniz. Kahvaltı dahil ücreti  40-45 tl arası.

Farklı zamanlarda farklı kültürlerin yaşadığı bu Türkmen  Şehrinde en eski yerleşim Urartuların başkenti olan  Tuşpa’dır.Sırasıyla Hurriler, Urartular, Medler, Persler, Parthlar, Bizanslılar, Sasaniler, Selçuklular, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenler, Safeviler ve Osmanlılar yaşamış.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar tarafından işgal edilen Van, 2 Nisan 1918’de kurtarılarak yeniden kurulmuş ve modern bir şehir haline getirilmiş.

Ters lale(Ağlayan gelin):İran, Pakistan ,Afganistan ve Himalayalarda yetişen  bu özel çiçeği  Tüekiye’de Van’ da  mart sonu nisan başı görebilirsiniz.

Van Kahvaltısı: Her tarafta göreceksiniz ama artık marketten alınanlarla yapıldığı söyleniyor.
Otlu Peynir: Dağlarda ki çeşitli otların katılarak yapıldığı çok lezzetli peynir.

Şehiriçinde fazla gezilecek yer yok ama göl kenarında ki ilçelerde çok.

1-Kale:Merkeze 5 km uzaklıkta doğal 100metre yükseklikte ki  kaya üzerinde  Urartu Kralı 1.Sarduri tarafından M.Ö 840-825 tarihleri arasında kurulmuştur. Urartulardan kalma  burç, tapınak, kaya mezarları, sur duvarları vb. bulunmaktadır. Daha sonra Persler ve Osmanlılar kaleyi kullanmışlardır. Osmanlı zamanında kale, askeri amaçlı kullanılmıştır.
2-Yeni ve çok modern bir müze henüz açılmamıştı.Şehir merkezinde ki buraya taşınacağı için  kapalıydı.

3-Eski Van Şehri: Şehir ise kalenin güney eteklerinde surlar içinde  kurulmuştur. İçinde Osmanlı camileri ve kalıntıları kalmıştır .En ünlüsü;
-Hüsrev Paşa Camii: Van kalesi eteklerinde 1567’de Mimar Sinan tarafından yapılmış Osmanlı camisidir.

4-Van kedisi: İki gözü farklı renkte olan Van kedilerini kaleye yakın “Kedi Evi”n de veya göl kenarında  ki  Üniversite içindeki birimde görebilirsiniz. Satışları yasak.

5-İskele: Göl, şehir merkezine 3-4 km uzaklıkta. Göl kenarında ki bu yerde  yüzebilir ve şehrin tuzlu ve sodalı suda yaşayan  ünlü”ınci Kefali” balığından yiyebilirsiniz. Ekmek arası sadece 5tl.Tur alıp gölde gezebilirsiniz.

Şehrin cevrasinde gezilecek yerler:

-Cavuştepe Kalesi: Van’a 25 km uzaklıkta ki Gürpınar ilçesine de10 km uzaklıktadır. 2.Sarduri tarafından M.Ö 764-734tarihleri arasında yapılmıştır.

-Hoşap Kalesi: Van-Hakkari yolu üzerinde 55 km uzaklıkta şahane bir kale.

Van→Edremit(25)→Gevaş(25)→Tatvan(100km)→Ahlat(28km)→Erciş(60km)


Van gölü tüm  çevresinde ki yeşillikler içinde çok sevimli yerleşimler var.

Edremit: Küçük bir yerleşim.Tepesinde ki kaleden Van ve çevresinin manzarasını görebiliyorsunuz.
Gevaş: Selçuklu mezarlığında kızı Halime Hatun için Melik İzzettin tarafından 1335 yılında yaptırılmış “Halime Hutun Kümbeti” var.

AKDAMAR ADASI:
Bu adaya kesinliklebadem ağaçlarının açtığı bahar aylarında gelmenizi tavsiye ederim. Manzara doyumsuz oluyor.

-Van-Maraş caddesinde her gün saat 10ve 14:30’da Akdamar’a giden geminin oraya belediye otobüsü var.
-Edremit’ten hafta sonları belediye, gemi kaldırıyor. Gidiş geliş 10tl. biraz daha uzun sürüyor ama kıyışa ki yerleşimlerden geçtiği için daha keyifli oluyor.
-Hemen Gevaş’ın çıkışında her yarım saatte bir gemi kalkıyor. 15-25 dakika sürüyor. Gidiş geliş 15tl.
-Gevaş’tan 7km sonra da başka bir gemi iskelesinden de Akdamar’a gemi kalkıyor.
Adaya giriş ücreti 10tl.Müze kart geçerli.

-Ermeni Kilisesi:915-921yılları arasında Kutsal Haç adına Vaspurakan  Kralı 1.Gagik tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra ki yıllarda ilaveler yapılmıştır. Dış duvarlarının İncil ve Tevrat’tan  alınmış dini figürlerle süslendiği kilise görülmeye çok değer.Her yıl 1 Ekimde Ermaniler ayin için bu kiliseye geliyorlar.
-Sahilinde yüzünüz. Çok keyifli.


TATVAN(Bitlis’in kazası, Doğunun Paris’i):
Girer girmez zengin bir yerleşim olduğunu göreceksiniz. Batıda ki bir şehirle aynı.Van’a yakın olduğu için kaçakçılık, uyuşturucu olduğu söyleniyor. Ayrıca  çok  iş adamı da varmış. Alışveriş merkezlerine şaşıracaksınız.  İlçe 17 tane banka var. Eskiden 25 taneymiş. Gerisini siz anlayınız. Geniş aile yaşadıklarından evler  de geniş ve eşyalar gösterişli. Zamanında buraya yerleştirilen Karadenizlilerin çoğu geri dönmüş.
Şehirde bir üniversite bir de Meslek Yüksek Okulu var. Okuma oranı da diğer yerleşime göre oldukça yüksek.

ANI: Burada misafir olduğumuz aileye hayran kaldık. Beş kızdan  evin ikinci kızı ilk okuldan sonra ailesi istemedıği için  ara vermiş. Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirmiş. Şu anda Hacattepe’de mütercim tercümanlıkta okuyor. Ablası da kardeşinden sonra dışardan bitirerek  açık  üniversite’yi okuyordu. Yine feri kalan kardeşler ablanın yardımı ile üniversite okuyorlardı.
Buranın insanlarını anlatmak mümkün değil. Bize sarma, içli köfte, ayran aşı  ve  daha neler neler hazırlamışlar.  Çok tatlı insanlardı. Çok büyük, temiz ve şık bir evde oturuyorlardı.
Diğer tanıdık doktor arkadaş ise göl kenarında çok geniş ve şık ev için kira olaeak 750tl ödüyormuş. Bu ev İstanbul’da en az kirası 5 000 eder. 
Göl kenarı çok keyifli.
-İskele: Van’a giden geminin kalktığı yer.  Göl kenaında güzel kafeler var.Daha ileride;
-İşletme Parkı: Restorantlar, cafeler, spor tesisileri…Ne ararsan bulabilirsin. Özellikle akşamları çok kalabalık oluyor.

NemrutDağı ve  krater gölü: Ahlat’a giderken  sola doğru 30km uzaklıkta bir yol var. Birde hemen Bitlis yoluna çıktığınızda sağa doğru 20 km uzaklıkta diğer bir yol var. Bu yol daha işlek. Dolmuş yok.Özel araç ile çıkılıyor.Yol ağzına çıkarsanız çok rahat otostop da yapabilirsiniz. Biz, özel araçla çıkarak keyifle gezdik.
25 yıl öne askeri konvoy ile  belediyenin düzenlediği pikniğe gitmiştim. Yine 66yıl önce de gittim. Kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim. Hele baharda muhteşem.
Yine her yıl belediye,  20-24Haziran arası bu gölde bu pikniği yapıyormuş.
 Türkiye’nin en büyük olan bu  yanardağı son olarak 1440’da faalmiş.Patlamalar sonucu oluşan çukurların yağmur suları ile dolması ile   büyüklü küçüklü beş tane  krater gölü var. 2250metre rakımlı 13 kilometre büyüklüğündeki
Krater gölü, Türkiye’nin birinci, dünyanın ikinci büyük krater gölüdür.
 En görülesi olanlar:
-Büyük göl: Dik ve yüksek kayaların çevrelediği bu gölün  tatlı içilebilen suyu var. Masmavi rengi ve manzarası ile çok füzel.Plajına inerek yüzdüm. Kesinlikle denemelisiniz.
-Buhar Bacaları: Yeraltından gelen sıcak havanın çıktığı delikler.
-Ilık(Küçük) Göl:  Bu gölün manzarası daha da güzel. Hemen yanında kaynar şıfalı  sıcak su çıkıyor.

ANI: Burada bize de yardımcı olan Burhan Bey anlattı. Yolda bir Avrupalı turist almış.Ne istediğini sorunca “Nemrut’a çıkacağım.” demiş.  Burhan bey Nemrut’u gezdirip bir hafta da evde misafir etmiş. Acaba kendileri aynı koşulda buldukları Türk turistini kaç gün   evde  misafir ederler. Güzelde  Avrupalı bizim ne kadar konuksever olduğumuzu biliyor. Ve bundan her fırsatta yararlanıyor. 

Burada çok uzun pistli kayak merkezi de var.

Tatvan→Ahlat(28km)→Erciş(60km)
*Gölün karşı tarafından gelirken de buraları ziyaret edebilirsiniz.

AHLAT(Bitlis’e ait)

Yolda sağdan içeri de kaplıcalara da gidebilirsiniz.
Selçuklu hakimiyetini olduğu Ahlar’ta, Adilcevaz, Malazgrit gibi Türkmenler de yaşıyor. Ahlat ve çevresinde ki eski evler kızıl ahlat taşından yapılmışlar. Ve çok güzeller.
Bu tarihi yerleşimde sırasıyla;Doğu Romalılar, Süryaniler, Ermeniler, Araplar, İranlılar ve Türkler yaşamıştır.

Zaten Tuğrul Bey zamanında Mısır’a ziyarete gitmek isterken Van’dan sonra yolu Ahlat’a düşen seyyah  Nasr-ı Hüsrev, halkın Farsca, Arapca ve Ermenice konuştuğunu söylüyor.

Girişte sağda yeni yapılan müzede ininiz
-Müze: Daha açılmadığından içini ziyaret edemedik. Ben daha önce eski müzeyi ziyaret etmiştim.Çok zengindi.Bitlis kalesi ve Eski Ahlat’tan çıkarılanların  yanında  farklı dönemlere ait eserler var.
 Hemen arkasında ki Selçuklu mezarlarının yanından ve  ahşap yoldan devam ettiğinizde;
-Emir Bayındır Camii ve Türbesi: Klasik Selçuklu anıt mezarlarından olan  bu  kümbetlerden  Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemlerine ait  ilçenin farklı yerlerinde 14 tane vardır.Üstü mescit, altı mezar olan bu iki katlı beyler ve aileleri için yapılmış bu anıtsal mezarlar, Kurgan(Oda) mezarlarının İslami geleneğe uyarlanmış örnekleridir.
Bu kümbet 1481 yapılmıştır.Yola çıkıp sola devam ettiğınizde;
-Harap Şehir: Zamanında yaşanmış mağara evleri, köprü ve camiyi göreceksiniz. Mağaraların bazılarında elektrik varmış.Kayaları oyarak resmen odaları olan ev yapmışlar. Bu yemyeşil köyde taş evlerde yaşayanlar var. Köyün tepesinde de yine kümbet var.
-Selçuklu Mezarlığı:Geldiğiniz ahşap yola geri dönünüz. Sola döndüğünüzde çok örkemli mezar taşlarını göreceksiniz.450dönümlük arazide 4456adet  mezarıla İslam dünyasının en büyük mezarlığıdır.Buraki mezar taşları, Orta Asya Şamanist geleneğinin(Şamanist figürler) islam etkisi(Arap yazısı ile yazılmış ayetler) ile karışımından oluşmuştur.
-Kale: Şehre 2-3km ilerde göl kenarında ceviz ve meyve bahçelrinin olduğu yemyeşil surlar içınde ki eski yerleşim. İçinde  1597yapımlıKadı Mahmut Camii ve 1584 yapımlı İskender Paşa Camii  olan  Osmanlı camileri var.
* Ahlat’a gelmişken  Van gölü kıyısında ki  Bitlis’in ilçesi olan M.Ö 2000 yıllarında Urartular’ın merkezi olmuş ve  sırtını Süphan Dağı’na dayamış  Adilcevaz’ı da görünüz. Urartu eserlerini, Osmanlı camilerini ve Süphan dağını  görebilirsiniz.
*Süphan Dağı: 4058 metre yükseklikte ki Rürkiye’nin ikinci yüksek dağı olan bu volkanik  dağ, Bitlis’in  kuzeydoğusundadır. Üzerinde krater bir göl bulunmaktadır.


Tatvan→Bitlıs(26km) →Muş(85km)→Bingöl(115km) →Tunceli(146km) →Ovacık(60km)


BİTLİS
İçinden Bitlis deresi geçen1550metre yükseklikte vadi içinde kurulmuş 7000 yıllık  Şehir. Alan dar olduğundan çok fazla genişleme imkanı yok.
ANI: Bitlis’in içinden geçen dereye insanlar eline ne geçerse atmışlar. Bu kadar pisliği hayal bile edemezsiniz. Derenin üzerinden neredeyse uçları bu pisliklere değen devasa bir Türk bayrağı asmışlar. Bunu görünce dayanamayıp  kahvede oturanlara bayrağın kimin astığını sordum. Bir delikanlı “Ben, bizastık.” Diyerek kahvede oturanları gösterdi.Ben de “Koca bayrak asmakla ülke sevilmiyor. Boş oturacağınıza şu dereyi temizleyin. En önemlisi çöplerinizi atmayınız.” Dediğimde “Bizi çok utandırdınız. Gelin bir çayımızı için.” Dediklerinde biz utandık. Aynı durum bizim Karadeniz’de olsa “Siz bizim deremize ne karışıyorsunuz.” Diyerek sopa bile yerdik. Yine de misafir diyerek bizi hoş karşıladılar.
Yine cadde de derenin pisliğini söylediğimizde “ Kayyum belediyesi diktatör. Belediye temizlemiyor. Dediler. Bizde herkes haklı. “Ben bu çöpü neden atıyorum.” Diye düşünmek aklına gelmiyor. Hep suçlu kaşıtaraf.
Tarih: Tatvan , eskiden sadece bir gemi tersanesiymiş.1954’de Tatvan, Van, Özalp iskana açılmış. 1924’lü yıllardan beri yapılan çalışmalardan sonra Bitlis’te Ermeni, Kürt, Yezidi v.b karışık halk yaşarken bölgeyi Türkleştirmek adına halkı,  isyan çıkarılma bahanesi ile 1954’de batıya sürmüşler. Karadeniz’den getirdikleri Müslüman halkı yerleştirmişler.

Bitlis Yemekleri:
Büryan Kebabı: Önce tandır çok iyi ısıtılıyor. Dibindeki közün üzerine kazanlarla sıcak su konup üzerinede kuzu bütün olarak asılıp kapağı çamur ile kapatılıyor.Et su buharında 2-2.5 saatte pişiyor.Çok erken hazırlandığından sabah 6’da kebab hazır oluyor. Kahvaltıda bile bu kebabı yiyenler var.Büryan kebabı en geç öğleden sonra15’e kadar bitiyor.
Avşor: Büryan kebabının yağlarının aktığı yağlı suya et eklenerek  yapılan çorba. Sabahları kahvaltıda içiliyor. Bu çorbayı  da sabah 9-10’akadar  bulabilirsiniz.
Mırtoğa: Tavada kızgın yağda kavrulmuş un.Bazen üzerine yumurta da kırılıyor. Genelde evlerde pişiriliyor.
Çağlı yumurta: Önce dağlardan toplanmış çağ otu haşlanarak salamura yapılır. Kışın bu salamura otları tekrar haşlayarak yumaşamasını sağla. Yumurta ve un karışımına buluyarak kızgın yağda kızartılır.
Bitlis Balı ve Adilcevaz cevizleri de ünlüdür.

Bitlis Evleri: Kesme taştan, toprak damlı bahçe içindedirler.

Bitlis’te Beş Minare: Rus işgali sırasında harabe olan şehirden düşman çekildikten sonraBitlis’ten kaçan baba, oğlunu şehre göndererek durumu öğrenmek ister.Oğlan babasına bağırarak: “Şehirde yaşam yok. Sadece beş minare ayakta kalmış.”diye seslenir. Bunun üzerine baba, hepimizin bildiği türküyle oğlunu çağırır.
Beş minare:Meydan Camii, Şerefiye Camii, Ulu Camii, Kale altı Camii(Bazıları Hatuniye Camii diyorlar.) dir.

Kazımdirek caddesi:
1-M.Ö 330’da İskender’in komutanlarından Leys tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. 560 metre yükseklikte ve  çevresi2800metredie.Biz gittiğimizde kapalıydı.
2-Eski Belediye Binası: 1888-1982 de 2. Abdülhamit emri  ile
Şimdi içinde sanat faaliyetleri sürdürülüyor.Bunlardan tabanı kendir, üstü keçi kılı ilevyapılmış 600 yıllık gelenek oln “Harik” adlı ayakkabı yapılıyor.
3-Meydan Camii:16.yy başlarında yapıldığı sanılıyor.  Camisi yıkılıp  sadece minaresigünümüze sağlam ulaşmıştır.
4-Kale AltınCamii: Caddeden biraz içeride.
5-Şerefiye Camii: 1528 yılında 4.Şerefhan tarafından külliye şeklinde yapılmıştır.İçinde çok kalın tuğladan sütunları var.
ANI: Buradan geçerken çöple doldurulmuş derenin kenarında ki kahvelerde oturanara
6-Garip Türbesi:Biraz ileride;
7-Alemdar Camii: Onarım nedeni ile içini göremedik.
Buradan Hatuniye caddesine geçip yukarıya doğru;
8-Hatuniye Camii:
9-Han Hamamı: Sadece erkekler kullanıyor. Ana caddeden biraz içeride;
10-Ulu Camii:
11-Kızıl Mescid  Camii: Sağ tarafta merdivenlerle çıkılıyor.
Cadde boyunca ilerledikten sonra  sol raraftaki merdivenlerden tırmanınız. Spl tarafta b20km içeride;
12-4 Sandık Camii:
13-İhlasiye Medresesi: Hafta içi 8-17 arası içini de görebiliyorsunuz.1589’da Bitlis hanlarından 5.Şerefhan tarafından yapılmıştır.Bahçesinde Şerefhanlara ait türbeler bulunmaktadır.
14- Etnografya Müzesi: 8-12 ve 13-17 arası açık.Eski vali konağı binasında hizmet veriyor.Ücretsiz.Özellikle manda boynuzundan ucu olan Ahlat bastonları görülmeye değer. Buradan tekrar  Bitlis- Tatvan yoluna tekrar çıkınız.
Paşa Han→Başhan→El-Aman Han:
Paşahan: Şu anda resorant ve cafe olarak kullanılıyor.
Başhan: Buraya girmedik ama aynı şekilde kullanılıyor.
El-Aman Han: Üniversiteye ait olan bu binalar topluluğu da restoran vb. Şeklinde kullanılmak üzere onarım yapılacakmış.Bitlis’ten Tatvan’a giderken yol üstünde 13
Km uzaklıkradır.1571-1572 yıllarında Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’nun en büyük kervansaraylarından olan bu  bina Kervan Yolu, Hac Yolu ve İpek Yolları güzergahlarının kesişme noktasındadır.

MUŞ
Şehirde görülecek bir yer yok sayılır. Yeni yerleşimin yukarısında yokuşu olan eski yerleşim var. Burası Ermeni yerleşimi olduğundan  Ermeni kilisesi camiye çevrilmiş.İçine girdiğinizde kalın tuğladan sütunları ile hemen anlaşılıyor. Hemen yakının da Osmanlı Camisi de var. Birkaç tane de eski evler var.Daha yukarılarda üzüm bağları Var. Tepede  ki çay bahçesine çıkarsanız şehrin manzarasını görebilirsiniz.
Muratlı Köprüsü: Muş-Bingöl yolu üzerinde Muş’tan 5 km ileride iç kısımda Muratlı ırmağının üzerinde tarihi Muratlı köprüsü var.13yy, da Anadolu Selçukluları zamanında 12 gözlü olarak yapılmıştır.


BİNGÖL
Yüzen Adalar: Muş ile Bingöl arasında Solhan’dan buraya gidebilirsiniz. Ben daha önce gittiğimden bu sefer uğramadık. Üzerine çıkabildiğiniz çok güzel küçük  adaların olduğu göller vardı.

Bu şehrin içinde de görülecek fazla bir şey yok. Aşırı yapılaşma var. Burada da çok modern binalar göreceksiniz ama tutucu bir şehir. Evlerine çok önem vermişler.
Çapakçur deresi: Eski Bingöl’ün olduğu derenin geçtiği vadi. Depremden sonra şehir yukarıya kurulmuş. Vadinin etekleri çöple dolmuştu.
Uydukent: Şehre yakın modern bölüm. Özellikle gece ışıl ışıldı. Bingöl’ün kadayıfı çok ünlüymüş. Burada harika bir künefe yedik.
Muş’tan devam ederken  Kovancılar’dan geçtikten sonra yol üstünde ören yerlerini gösteren birçok tabela göreceksiniz. Bunlardan yoldan 6 km içeride olan  “Ekinci kilisesi ve çeşmesi ”ne gittik. İnanın duvarlarından sadece birkaç parça kalmış. İnsan o tabelayı koymaya utanır. Ya eserlerine sahip çıkacaksınız. Yıkılmış eserlere de insanları yönlendirmeyeceksiniz. Bizde adet bu. Muhteşem eserlerimiz yıkılıncaya kadar bekleriz. Sonra onları onarmak için dünya para harcarız. Özellikle eski Ermeni yerleşimi olan bu bölgede  doğru dürüst korunmuş bir kilise göremedik.
TUNCELİ
Dağın tepesinde içinden Munzur çayının geçtiği küçük bir şehir. Şehre girer girmez halkının modern ve farklı olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Zaten bu şehir de Artvin gibi tahsilli halkı ile tanınıyor.Halkı Zazaca ve  Kürtçe(Herveri) dili konuşuluyor. Heriveri dili :Kürtceden biraz daha farklı olup daha çok Çemişgezek, Mazgrit ve Pertek’te konuşuluyor.Tunceli’nin halkının çoğu Zaza alevisi veya Kürt alevisidir. Gerçekten Tuncelilerin daha aydın olduğunu her yerde fark ediyorsunuz. Avrupa’da yaşayan çok Tuncelili vatandaş var.
Şehirde memurlar için camii de var.
Türkiye’nin tokat gibi daha iç kısımlarda ise Türk alevileri de vardır.
*Munzur çayı, Ovacık gözelerden doğuyor.Tunceli’de Pülümür çayı’da  Munzur çatına eklenip Keban barajına dökülüyor.Keban barajına  başka yerlerden başka çaylarda ekleniyor.
Munzur çayının tutulması ile Tunceli’ye girişte ki baraj, çevreye  farklı bir güzellik vermiş. Baraj kenarında ki yerleşimde daha çok Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin  villalarının oluştırduğu yerleşimler var.
 Tunceli Öğretmen evinde 35tl’ye kalabilirsiniz.
Şehirde fazla gezilecek bir yer yok.Meekezde Dersim isyanında öldürülen “Seyit Rıza”nın heykeli var. Munzur çayına inerek mavi ve asma köprüleri görebilirsiniz. Çayın kenarında ki kafelerde çay içebilirsiniz.
Pülümür yolunun başında  yeni yapılmakta olan Cem Evi’ni ve bahçesinde ki “Pir Sultan Abdal”’ın heykelini görebilirsiniz.Cem evinin aşağısında ki ki çay kenarında ki yeni parkı gezebilirsiniz.
Tunceli ve gözeleri daha önce gezdiğim için  Pülümür-Ardıçlı Köyünde ki arkadaşımın yaylasına gitmek için yola düştüm.

Kara Haydar’ın Yeri:Tunceli-Pülümür yolu üzerinde,Tunceli’den 12 km uzaklıkta Nazmiye sapağına varmadan Pülümür çayı üzerinde ki en güzel plaj. Su biraz soğuk ama balıklarla yüzebilirsiniz. İhtiyaclarınızı karşılayacak  her şey mevcut. Hafta sonu olduğundan  ırmağa yüksekte atlayanlar, yüzenler, güneşlenenler….Buraya kesinlikle gidiniz.
Buraya varmadan da plaj göreceksiniz.
Nazmiye: Nazmiye sapağından 24km daha içeride.Gitmedim.
Ayrıca Nazmiye’deDüzgün Baba Dergahı da var.

PÜLÜMÜR
Küçük  bir yerleşim. Ben hiç kalmadan hemen  yaylaya  çıktım.  Pülümür çıkışından sonra Ardıçlı köyüne giriliyor.5km ama yollar iyi olmadığından biraz uzun sürüyor. Zamanında devlet tarafından boşaltılan bu köye tekrar insanlar gelerek yaşamaya başlamışlar.  Yayla, köyden 10 dakika daha ileride çadır şeklinde.Şu anda yazılarımı buradan yazıyorum. Burada dört aile çadırlarını kurmuş, koyunlarını besliyorlar. Benim gittiğim ailenin 450tane koyunu var. Bunlara Şavaklar(Göçerler) deniliyor. Yakınlarda başka çadırlar da vardı. Tertemiz hava, harika doğa, konuksever insanlar. Buraya gelebildiğim için çok mutluyum.


Tunceli→Ovacık 66km) → Munzur gözeleri(14km)

*Ovacık yolu üzerinde  de Tunceli’ye yakın  birkaç tane  yüzebileceğiniz plajlar var.
Fatma Ana Ziyaretgahı: Ovacık yolu üzerinde Tunceli’den 10km uzaklıkta. Hz.Muhammet’in kızı, Hz Ali’nin eşi ve Hz Hüseyin ve Hz Hasan’ın anneleri olan Hz Fatma  rivayete göre  burada bulunduğundan kutsal yer olarak kabul edilmiş. Girişte Türkçe, Kürtçe ve Zazaca  yazısı var.Daha ileri de;
Halvori  Gözeleri: Ovacık yolu üzerinde 15 km uzaklıktadır Munzur çayının her iki tarafında sular fışkıran  piknik yapılan bir yer. Çok güzel ama bir o kadar da  pisti.


Gözeler: Munzur çayının doduğu yer. Daha önce baharda gelmiştim. Çevre yeşil ve sular çoktu. Ağustos ayında tam tersi olduğundan çok beğenemedim. Su kenarında piknik yapmak için harika bir yer. Burası da  temiz değildi. Burası Ovacık’ın dibinde olmasına rağmen Erzurum Milli Parklara dahilmiş.
*Ovacık’ın hemen çıkışında Hozat’ayol var.  Özel aracınız varsa buradan Keban Barajı’nı geçip istediğiniz yere de gidebilirsiniz.
Tunceli’den  Elazığ yoluna geçmek:
Ovacık→Hozat→Ağın(Eskiden feribot ile geçiliyordu. Artık köprü ile geçiliyor.)
Ovacık→Çemişgezek→Keban Yolu(Feribot ile)
Tunceli→Pertek(Feribot ile ) →Elazığ
*Tunceli’den Elazığ’a feribot beklemek istemiyorsan  biraz yolu uzatarak  köprüden de geçerek gidebilirsiniz.
Ovacık→Kemaliye(224km) →Divriği(100km)

 ELAZIĞ
 Dolu türbesi olan dindar birşehir.Şehrin içinde gezilecek bir şey yok. Her şehirde olduğu gibi binalarla doldurulmuş bir şehir. Vakit geçirmeden hemen Harput’a çıkabilirsiniz.
Elazığ, beyaz  biberi ile ünlü. Gerçekten çok lezzetli.

HARPUT: şehrin  yakınlarından ve içinden yollrı var. şehirden 6-7 km uzaklıkta.
Eski şehirde bir yuvarlak çizerek  birçok babanın türbesi, camiler, konaklar,  kale v.bgörebilirsiniz. en ünlüleri;
Şu anda sit alanı olan Tarihi M.Ö 2000’li yıllara kadar geri giden  eski şehirden, 1834 yılından beri aşağıda ki  şimdi ki Elazığ şehrinin   olduğu yere taşınmaya başlanmış.
Hemen girişte;
-Şefik Gül Kültür Evi: 175 yıllık tarihi konak , bazı günlerde ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.
-Belek Gazi tesisleri ve heykeli: İslam ve Türk tarihinin kahraman komutanının  heykelinin estetik oldğu söylenemez. Ama tepeden şehrin  görüntüsü güzel.
Komutan, Harput ve yöresini 1110 yılında Çabukoğulları’ndan alarak Artukoğulları dönemini başlatmıştır. Haçlı ordularıyla cesaretle savaşmıştır. 1124’de Membiç kalesi’nin kuşatması sırasında şehit olmuştur.
-Alacalı Mescit:Artuklu dönemine ait 1204 yapımlıdır.
-Hoca Hasan Hamamı
-Kurşunlu Camii ve Ulu Çınar:1738-1739 yılları arasında Çarsancak Beyi Osman Ağa tarafından yaptırılmıştır.
-Çimşit Hamamı: Şimdi Restoran.
Sarahatun Camii: Akkoyunlu  hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun tarafından 1465 yılında yaptırılmıştır.
-Harput Kalesi(Süt Kalesi): M.Ö 8.yy’da Urartuar tarafından yaptırılmıştır Harput’ta ki en eski eserdir.
-Dabakhane(Şifalı su): Kaleden aşağı inerken kestirmeden yıkılmış kilisenin yanından aşağı yola ininiz. Dağdan gelen  ve şifalı olduğuna inanılan su kapalı alanda  üç ayrı küçük havuzda topanıor. Sırasıyla bu soğuk suyu olan üç havuza giriyorsunuz. Giriş 5 tl.
-Ulu Camii: 1156-1157  yılları arasında Artuklu hükümdarı Fahreddin Karaarslan tarafından yaptırılmıştır. Minaresinin eğri olması ile ünlü bu camiinin içi de çok değişik.
SİVRİCE
Elezığ- Diyarbakır arası  şehirdenn31 km uzaklıkta Hazar gölü kıyısında ki plajları ve kampları ile  ile ünlü ilçedir.Ayrıca 2347 metre yükseklikte ki  kayak tesislerinin olduğu Hazarbaba dağı da bu ilçede.
 Elazığ→Keban(40 km)

KEBAN-ELAZIĞ
Keban, barajından dolayı gelişmiş , güzel bir ilçe.
-Cırcır Şelalesi:  İlçenin girişinde çok güzel  alabalık yenen bir yer. Baraj kurulduktan sonra oluşan çatlaktan gelen kaynak suyundan oluşmuştur.  Çok kalabalıktı ama  naylon kocaman çiçekleri ve bazı plastik  masa ve sandalyeleri  hiç sevemedim. Biz estetik bir millet değiliz. Suyun bu kadar bol olduğu yerde yapay çiçekler yerine çiçek yetiştirmek insanlara zor gelmiş.
-Yusuf Ziya Külliyesi: Onarım nedeni ile kapalıydı.

-Keban Barajı: Murat(Muş), Karasu, Peri(Erzincan), Munzur(Tunceli) suları birleşerek Türkiye’nin ikinci büyük yapay gölü  olan Keban gölünü oluşturuyorlar.1965’de faaliyete geçen Keban Barajı  ve Hidroelektrik Santrali  ise Türkiye’nin enerji bakımından ilk dev yatırımıdır. Keban barajından sonra akan su Fırat olarak Suriye topraklarını geçip Basra körfezine dökülüyor.
Fırat nehrinin üzerinde; Keban Barajı, Karakaya(Diyarbakır) ve Atatürk(Urfa) barajı olmak üzere üç büyük baraj var.

ANI: Harput’u gezerken el işleri satan bayanlar benimle çok ilgilendiler. İçlerinden Fatma Hanım, Keban Belediye Başkanının bayan olduğunu, orada kalabileceğimi söyleyerek kendisini aradı.
Keban’a giderek Bayan Belediye başkanını buldum. İşi bittikten sonra beni makam aracı ile Barajı ve çevreyi gezdirdi. Her türlü konuda inanılmaz  yardımcı oldu. O kadar konuksever davrandılar ki çok mahcup oldum.
Kaldığım misafirhanede de görevliler de  çok sıcaktılar. Gerçekten doğunun insanı başka.

Keban.dan Arapgir’e 8 km kala  solda 5 km daha içeride.

ONAR KÖYÜ -MALATYA

180 haneleik Alevi köyü.  Eski kerpiç evleri çok güzel. Bu köyde 4 Eylül 2017’de “Şıh Hasan Onar Şenlikleri ” oluyor. Her yıl tarih değişiyor.
Köyün muhtaı Dursun Bey bana köyü gezdirdi. Ama Serdem Kaygusuz adlı rehber de gönüllü olarak köyü gezdiriyormuş.

-Roma dönemi Kaya mezarları: Mağaraların içinde kimi kabartmalı, kimi hala silinmemiş resimleri ile görülmeye değer.
-Cem Evi: 800 yıllık(1224 yılında yapılmıştır.)  Cem evi. Şeyh Hasan Onar’ın kızı ve oğlu için çadır açtığı  yerde yapılmış. Şu anda  Cem evine bakan ailenin himayesinde. Farklı anlamları olan direkleri kiraz ağacından. Özellikle ağaçlardan oluşmuş tavanı çok ilginç. Kesinlikle görünüz.
-Bizans çeşmesi: Dere yatağı içinde bu eski çeşmeyi ve çamaşırhaneyi de görünüz.
-Şeyh h Hasan Onar Türbesi: 1156-1276 yılları arasında yaşayan bu şeyh, Oğuzları Bozok kolundan olup Türkmenistan’dan öç etmişrir.  Açıkta olan mezar, türbenin içine alınmış. Yanında;
-Yeni Cem evi: İsterseniz Cem evinin içinde ki misafirhanede kalabilirsiniz.

ARAPGİR-MALATYA
Aseltli ilçe.
Ben aslında Erzurum –Kemaliye’ye gidip oradan Sivas- Divriğ’e gececektim. Araç Arapgir’e girince bu ilçenin ne kadar güzel ve görülmesi gerektiğini  öğrendim. Bu gezimde internete doğru dürüst giremediğimden gezilecek yerlerin hakkında bilgi alamadığımdan  şansa bu ilçeyi öğrendim.
Arapgir’in karaüzümü ve dolmalık biberi de çok ünlü.

 Bu ilçenin yakınlarında   patlıcan moru  reyhan bahçeleri göreceksiniz.   Reyhan şerbeti gerçekten çok ferahlatıcı. Yakın zamanda belediyenin  de desteği ile  şalgam suyu gibi  şişelenerek satılacakmış. Ayrıca  Dut, Badem, Üzüm,  domates ve  farklı meyvelar yetiştiriliyor. Özellikle kurutulmuş domateslerden kadınlar gelir elde ediyorlardı.
Manusa: Pamuk, bir dönem ipekten jakaelı(Desenli, çiçekli) kumaşı çok ünlü.

 Memurları ve paşaları ile ünlü bu eski yerleşimde çok güzel eski konaklar var. Ama bu konakların restorasyonları çok özenle yapılmamış.
Merkezde inip bir yuvarlak çizerek şehrin içini çok rahat yürüyerek gezebilirsiniz.
-Miri-Liva Ahmet Bey Camii: 1750 yıllarında onarım görmüş çok güzel bir camii.  Özellikle aşap aksanları sonradan eklenmiş olsa da çok hoş. Karşısında
- Millet  Han: Şimdi bu han   restoran ve otel olarak kullanılıyor. Kahvaltı dahil kalmak 60tl.
-Cevat Paşa Konağı: Çanakkale savaşında  savaşmış komutan.
-Kaşkaloğlu Konağı: Yıpranmamış ve çok güzel bir konak ama aşağıda ki tuvaletleri tamamen modern yapmaları hiç olmamış.
-Çobanlı Konağı ve diğerleri.
-
-Özel Müze: Asım bey adlı şahıs, Alapgir halkından topladıkları ile  adeta etnografya müzesi oluşturmuş.
Eski Şehir Vadisi:  İlçe meydanından düz devam ettiğinizde  7-8 km uzaklıkta.
Asıl Arapgir’in ilk yerleşimi. 1908 nüfus sayımında 20 000 kişi yaşıyormuş. Nüfusun %45’i Ermeni, %50’si Müslüman, %5’ i de diğerleriymiş.
 Bu eski yerleşimin içinde Osmanlı Camiiler(Gümrükçü Osman Paşa Camii, Cafer Paşa Camii, Ulu Camii) ve Külliyeler dışında hiçbir eser korunamamış. Tarihi köprüleri de iyice onarımdan geçmiş olmasına rağmen görülmeye değer. Hangah, kilise kalıntılarını görebilirsiniz.  Görülmeye değer bir yer.
Eski Şehir vadisini gezdikten sonra hemen Kemaliye’ye giden asfalta çıkıyorsunuz. Yani Arapgir içinde Askeriyenin hemen yanında ki yoldan Ocak Köyü , Kemaliye’ye gidebildiğiniz gibi  Eski Şehir Vadisi’ne de geçebilirsiniz.
Kozluk çayını geçtikten sonra Kemaliye yolundan sağa doğru gittiğinizde ;

OCAK KÖYÜ-MALATYA

kemaliye yolu üzerinde cami ve eski Cem evinin olduğu  bu köyde özel bir müze varmış.Hıdır Abdal Türbesi var.
Köyün aşaısında ki”Aşutka” da ki kiliseyi de görebilirsiniz.
Anayoldan devam ettiğinizde;

KEMALİYE-ERZİNCAN

Arapgir→Kemaliye(55 km)
Daha önce ziyaret ettiğim bu ilçede harika bir kanyon  ve taihi köprü, camii v.b var. Çok güzel bir yer ama Ağustosta suları azaldığından son anda gitmekten vazgeçtim. Ayrıca buraya tekrar  festivalde gitmeyi çok istiyorum. 

DİVRİĞİ-SİVAS
Divriği Pilavı:  Soğan, et ,nohut ile yapılıyor. Nefis bir tad.
Kemali’ye den Divriğ’e  trafiği çok yoğun olmayan yol varmış. O nedenle ben Arapgir’e tekrar geri dönerek ana yoldan gittim.
Arapgir→Divriği(70km, dolmuş yok ama Çarşamba günü Arapgir’den Divriği pazarına giden çok araç oluyormuş.)
Yıllardan beri çok görmek istediğim Divriği’ye nihayet gelebildim. Kesinlikle bu ilçede zamanında  farklı ve asaletli bir yaşam sürüldüğü hemen anlaşılıyor. Ana yolun bir tarafında nefis konaklar, diğer tarafında tepede muhteşem Ulu Camii.

ANI: Divriğ’e gelmeden  Ulucamii’nin içinin kapalı olduğunu öğrenince üzüldüm. İlçeye girer girmez Belediye’ye gittim. Ulu Cami’yi görmek için  çok uzun  yollar kat ettiğimi , içini görmek için  bana yardım etmelerini rica ettim. Belediye haklı olarak “ Camii’nin içine girmemin mümkün olamayacağını, iki yıldır içinin kapalı olduğunu ama konaklar için bana araç tahsil edebileceklerini ”söylediler. Böylece  rehber  ile konakları çok güzel gezdim. Belediyenin bu hizmeti için çok memnun oldum.

1-Konaklar:  Özellikle ilçenin yönetiminde bulunan paşaların oturdukları konakların yanında nefis kagir evleri de göreceksiniz. İçleri ahşap olan bu konakların özellikle ahşap işlemeli tavanları muhteşem.
-Ayanoğlu Konağı: Onarımdaydı.
-Abdullah Paşa Konağı: Şehrin yöneticisi olan Abdullah Paşa tarafından yaptırılmış  ve kullanılmış çok güzel bir konak. Yakınlarında  yan yana görülmesi gereken üç koank ise:
-Mühürdarzade Konağı:  Şimdi “Umutlu Kadınlar” derneği olarak görev yapıyor. 19.yüzyıl ortalarında yapılmış bu konakta kaymakamlıkla ortak çalışma sonucu  çok çeşitli kurslar veriliyor. Restoran kısmı da var.
Bu konak, İlk uçağı üreten Nuri Demirağ’ın ailesine ait. Kendisi de bu konakta doğmuş.
-Sancaktar Konağı: Ermenilerden kalma hasta hane olarak kullanılmış bu konaktaki kuyuda ilaçlar saklanırmış. Daha sonra Sancaktar ailesi tarafından satın alındıktan sonra bu kuyu buzdolabı olarak kullanılmış.
Bu konakta Divriğe ait ozanların fotoğrafları da sergileniyor.

-Şeyhoğlu Konağı ve Kültür Evi: Eski kullanılan eşyaların da sergilendiği  çok güzel bir konak.

2-Ulu Camı ve Darüşşifası: 1985’de “UNESCO-Dünya Kültür Mirası listesi” ne  alınan bu harika Camii ve Şifahane,  Onarımda olduğu için sadece hafta sonları 12-14 arası dışardan görülmesine izin veriliyor. Onarımım beş yıl süreceği söylendi.
Mengüçekoğlu Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından 1228 yılında  Ahlatlı mimar Hürrem Şah’a   yaptırılmış , yapımı uzun süre sürmüş, taş işçiliği ile muhteşem ötesi Selçuklu eseridir. Camii ve şifahane olarak iki bölümden oluşmaktadır.
 Bu dev eserin  dört farklı kapısı var.
A-Taç Kapı(Darülşifa Kapısı ):  Kapının üzerinde ki döner taştan  gelen güneş ışınlarının içerdeki dilimli  saate vurması ile , günün saati belirlenirmiş.  Şimdi bu taş artık dönmüyormuş.
B-Çarşı Kapı(Tekstil  Kapısı) :Temmuz, ağustos ve eylül ortalarına kadar  saat 15:30 cıvarında  bu kapının  üzerinde  namaz kılan erkek silueti  çıkıyor.
C-Cennet(Kuzey ) Kapısı: Bu kapıda da sabah 6 gibi namaz kılan kadın silueti çıkıyor.
D-Şah (Hünkar)Kapı: Arka tarafta bu küçük kapıdan Padişah girermiş. Allah’ın huzurunda padişah bile , gururlanmaması için  özellikle  eğilerek girmesi için küçük yapılmış.

3-Divriği Kalesi: Kayalık arazinin üzerinde yapılmış bu kalenin en son hali Mengücekoğulları zamanındadır.
Divriği→Sivas(Raybus, akşam 16 civarında kalkıyor. 18 gibi Yeni Kangal İstasyonunda oluyor. 20 gibi de Sivas’ta oluyor. Sivas’tan da aynı raybus 9’da kalkıyor Fiyatı ise sadece 12tl.


KANGAL
Divriği’den Kangal’a gelirken  sağdan  14km içeride.
-KANGAL-Balıklı Kaplıca: Daha önce gittiğimden burayı pas geçtim. Dişsiz bu balıklar, 37 derecede suyun yumuşattığı yaranın kabuklarını  kopararak cildin tertemiz olmasını sağlıyorlar. Sedef hastalığının tek doğal çözüm merkezidir.
- Kangal Köpeği: Kangal Çoban Köpekleri, munis, zeki, cesur, sahibine düşkün ama kötü niyetlilere karşı çok saldırgan dünyada eşi bulunmayan iri cüsseli cins. Veterinerden sertifikalı 2 aydan büyük yavruları satın alabiliyorsunuz. Özellikle kurtu boğabilen köpek olduğundan davarı olanlar, tercih ediyor. Ben 35 yıl önce Kangal’ın köyünde sürgün gittiğimde bana çok vermek istemişlerdi. Yavruları müthiş sevimliler.

 Temmuz ayının ikinci haftasının sonunda “Kangal Çoban Köpeği ve Koyunu Festivali” var.
ŞARKIŞLA-SİVRİALANNKÖYÜ: Köyde “Aşık Veysel Müzesi”  ni ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca 9-11 temmuz tarihleri arasında “Aşık Veysel Aşıklar Bayramı” festivali oluyor.


SİVAS(İç Anadolu Bölgesi)
Sivas, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Fırat nehirlerinin oluşturduğu üç vadi arasında Türkiye’nin yüzölçümü bakımından ikinci şehridir.
Sivas yemeklerinin eski bir komşumuz nedeni ile  ne kadar güzel olduğunu biliyorum. Burada da et ve hamur işi nefis yemekler yiyebilirsiniz.

Sivas Köftesi: Koyunun dört farklı yerinden alınan et, tuz ve su ile yoğurulup ızgarada pişiriliyor. Bir porsiyonu ise 15 tl civarında. En meşhuru “Kirli Ahmet ”
 Ama her yerde çok rahat yiyebilirsiniz.
Sivas Kebabı: Kuzunun belli zamanda üstü açık ocakta pişirilir.
Fırında Kelle: Gece yarısı pişirilmeye başlanıp sabahleyin satışa sunulur.
Hingel: Mantı hamurunu açıp, kare şeklinde kesip içine haşlanmış patates koyup haşlanıyor. Süzüp üzerine tereyağı gezdirip  fırına atılı.
Sivas; halısı, kilimi,  ağızlık, kalemlik, gümüşü, bıçağı ve kemik tarağı ile ünlüdür.


Binaları modern olsa da yaşam şekli genelde tutucu bir şehir.
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet’e ait eserlerin olduğu bu şehri çok rahat bir günde yürüyerek gezebilirsiniz. Gezilecek yeler birbirine çok yakın. Tarihi konakları ve diğer eserleri çok güzel ama ne iyi korunabilmiş ne de iyi restorasyon yapılabilmiş.
Özellikle vakıflara devredilen muhteşem medreseler gelir getirsin diye çay bahçesi veya hediyelik eşya dükkanlarına  kiraya verilmiş. Rengarenk şemsiyeler, örtüler tıkış tıkış tezgahlar vb. Görüntü hoş değil.
 Şehre meydanda ki turizm ofisinden şehrin haritasını alarak başlayabilirsiniz. Hiçbir girişte ücret ödemiyorsunuz.
I-                   Tarihi Meydan:
1-Kongre Binası ve Müzesi: Saat 17’ye kadar açık.19.yy yapısı olan bu binada 4 Eylül 1919’da Atatürk’ün Sivas’ta topladığı kongre ile Cumhuriyetin temelleri atılmıştır.

2-Jandarma Binası: İçini gezemiyorsunuz.  1908’de Vali Reşit Akif Paşa tarafından  Jandarma Dairesi olarak yaptırılmıştır. Hemen yanında ;
3-Valilik Binası: İçinde foto çekemiyorsunuz. 1884 yılında Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa tarafından  taptırılmış olup ileriki yıllarda eklemeler onarım yapılmıştır.
4-Çifte Minareli Medrese: 1271’de Şemseddin Cüveyni tarafından yaptırılmış şaheserdir.  Bu medresenin sadece günümüze ön yüzü ulaşabilmiştir.
5-Şifaiye Medresesi: Alışveriş tezgâhları ve kafe var. Selçuklu Sultanı 1.İzzeddin Keykavus  tarafından 1217-1218 yıllarında  hastaların tedavisi ve tıp eğitimi vermek için yapılmıştır.
İçinde;
*”İzzettin Keykavuş Türbesi” var
6-Burciye Medresesi: Müftülük birimlerinin de olduğu bu medrese çay bahçesi olarak kullanılıyor. 1271’de Selçuklu Sultanı 3. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Muzaffer Burucerdi tarafından yaptırılmıştır.
7-Kale Cemii: 1580 yılında Sivas Valisi Ali Beyoğlu Mahmut Paşa tarafından  Osmanlı mimarisinde yaptırılmıştır.
*Madımak Oteli: İnsanların takıldığı bu otel meydana yakın  ama ben görmeyi unuttum.
II-Meydanın güneyi:
                8-Şeyh Çoban Türbesi
9-Abdi Ağa Konağı: Şu anda sevimsiz bir restoran.
10-Osman Ağa Konağı: Aslına uygun korunmuş. Bu konağa bakan Muhtar, konağı çok temiz tutmuş. Her taraf pırıl pırıldı.
11-Gök(Sahibiye) Medresesi: Gök mavisi renkli çinileri ile harika görünüyordu ama onarımdaydı. Anadolu Selçuklu   döneminde 1271’de Vezir Sahip Ata Ali Hüseyin tarafından  yaptırılmıştır.
12-Sivas Kalesi: Yemyeşil ağaçların gölgesinde dinlenebilir ve çay bahçelerinde çay içebilirsiniz.
13-Eski Paşa Hamamı: Kapanmıştı.
14-Ulu Camii:Anadolu’nun ilk Ulu camilerinin benzeridir. 1196-1197 yılları arsında  Kubbettin Melikşah zamanında şehrin ileri gelenlerinden Kızıl Arslan Bin İbrahim tarafından  kesme taştan yaptırılmıştır. Eğri minaresi ile ünlüdür.
15-Arap Şeyh Türbesi:
16-Ahi Emir Türbesi: 1332-33 yılları arasında yapılmış Selçuklu  eseridir.
17-Kurşunlı Hamamı: Giriş 20tl. Gövdesinde ki demir bağlantılarına kurşun dökülerek   yapılan bu güzel hamam  ama o kadar değiştirilmişti ki  bir özelliği kalmamıştı. Hele duvarların üzerinden geçen kalorifer borularının görüntüsü çok çirkindi.

18-Behram Paşa Hanı:BU güzel han, onarımdaydı. Buradan sol dönüp devam ediniz.
III-Meydanın batı ve kuzeyi:
19—İhramcızade Kültür Merkezi: Bu güzel handa birçok farklı el sanatları kursları ve  kuran kursu var. hediyelik eşya saın alabilirsiniz.
20-Subaşı Hanı: Özrllikle kuru bakliyat satan dükkanlar var. 1525 yılında  yapılmış Osmanlı dönemi hanlarındandır.
21-Meydan Camii: Bahçesinde;
22-Şemsi Sivaslı Türbesi:
23-Meydan Hamamı: Sadece erkekler için.1564   yılında kesme taşran  yapılmış Osmanlı hamamıdır.
24-Taşhan: Kafeler ve dükkânlar var. Mekan güzel ama estetik hiç yok. 19.yüzyılın ikinci yarısında kesme taştan açık avlulu ve iki katlı olarak yapılmıştıe.
25-Paşa Camii:
26-Ziya Bey Yazma Eserler Kütüphanesi: Bina ve içi güzel ama gezdirmek istemediler. Foto çekmemek koşulu ile üst katını gezebildim.
1908’de 7. Dönem Milletvekili Yusuf Ziya Başara tarafından kurulmuş olup ölünceye kadar tüm giderleri kendisi tarafından karşılanmıştır.
27-Kangal Ağa Konağı: Şimdi restoran.
*Dönüşte buradan “Güdük Minare(Şeyh Hasan Bey Türbesi-1347’de yapılmış.)” ve “Zincirli Minare” yi görüp meydana dönebilirsiniz.
28-Mehmet Ali Hamamı: 500yıllıkmolann eski olan hamam kısmı sadece erkeklere. Ayrıca spor salonu vb. De var.
29-Yeşil Konak: Bu güzel konak, genelde düğün organizasyonları için kullanılıyor.
30-İnönü Konağı: İnönü ve ailesinin 1891-1897 yılları arasında oturduğu konak. İçeride zamanın eşyaları ve ailenin özel eşyaları var.
31-Ali Baba Camii:
31-Susamışlar Konağı: 9-12 ve 14-17 arası açık. 1574 yılı yapımlı bu konağın sadece  alt katında ki Ali Baba Müritlerinin zikir yaptıkları salonu görebiliyorsunuz.






Gürün→Pınarbaşı→Bünyan→Kültepe(Dünyanın en genış  kalkolıtık yerleşımi.) Buradan  Kayserı’ye geçılır.

Ben buradab Tokat üzeri Amasya’ya oradan da Samsun’a   geçtim.
·       Sivas’ta balıklı kaplıcadan başka iki tane daha kaplıca var.
-Sıcak Çermik: Sivas-Tokat yolu üzerinde  Yıldızeli’ne  varmadan, Sivas’tan 30 km uzaklıkta. Bu sıcakkaplıcada eğer hiç kıpırdamadan içinde durabilirseniz sıcaklığı fark etmiyormuşsunuz. Kaolıcanın  çevresinde kalacak  çok imkan da var.
-Soğuk Çermik: Sivas-Zara yolu üzerinde Sivas’tan 20 km uzaklıkta.
Sivas→Tokat(111km) →Amasya(126km) →Samsun
KAYSERİ
Huant Hatun küllıyesı
Nesıbe Hatun Tıp Mektebı
İçkale
Kapalı Çarşı
Ulucamı
Roma mezarı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder