14 Haziran 2019 Cuma

3-NEW YORK



NEW YORK
KISA KISA
- Amrikanın beğendiğim özellikleri:
-Herkes iyi kötü kendini geçindirecek bir iş bulabiliyor. En  önemlisi de çalıştığınızın karşılığını alabiliyorsunuz. Bu, bizde olmayan bir özellik.
O nedenle birçok Türk öğrenci , öğrenci vizesi ile  gelip  genelde bir Türk restoranda  çalışarak kısa sürede yaptıkları harcamaları kapatıp para biriktirebiliyorlar.Daha sonra öğrenci vizelerini uzatarak devam ediyorlar. En sonunda bir çoğu ülkemizin durumunu görerek bir şekilde Amerika’da kalmanın yollarını bulmuşlar.
Kominin bahşişlerle birlikte saati 12 dolara, garsonların 17 Dolara , restoran müdürlerinin ise 27-28 Dolara geliyor.
Bu durumda Amerika, turist olarak gelenlere çok pahallı geliyor ama burada çalışırsanız ucuz bile gelebilir
-Kimse kimseye karışmıyor. En güzeli de kavga sırasında dokunmak yok. Söyleniyorlar sadece.
- Her istediğinizi  Amerika’ da pahallı da olsa bulabiliyorsunuz. Sadece  araba ve elektronikler ve et ucuz.
- Bana göre özellikle ahşap müstakil evleri harika ötesi. Normalde evleri , sağlam ve kullanışlı  ve şık.
-Adres sistemleri mukemmel. Bulvar uzerinde  aranan yerin cadde numarasi ile ev numarasi birlikte veriliyor. bulunmasi cok kolay.
- Kurallara saygılılar. Bu da bizde olmayan bir özellik.
-Köpeklere çok düşkünler ama ben yalnızlıklarını gidermek için olduğunu düşünüyorum.  Bütün gün hayvanın evde kapalı kalması bana göre hayvan sevgisine ters. Yine de bize göre hayvanlara daha saygılılar. Küçücük evlerinde bile köpek besliyorlar. Evlerine ağır köpek kokusu sinmiş ama onlar alıştıklarından fark edemiyorlar.  Köpekleri parklarda bebek arabaları ile gezdirenler var. Bence yalnızlıklarından bu kadar köpeklere düşkünler.Hayvan seven insanlar bu kadar paylaşımsız olabilir mi?Kaç ev sahibim karşımda yemeğini yedi. Buyur demek akıllarına gelmedi ama benim getirdiklerimi afiyetle yediler.
- Kültürlerinde mi var anlamadım. Size hemen sadece su ikram ediyorlar.
- Çocukları çok yabani. Gözünüzle bile sevemiyorsunuz.
- Sizi tanımadan selam verebiliyorlar, hal hatır sorabiliyorlar ama bu bir alışkanlık. Bir yardım rica ettiğinizde hemen  başlarından savmak için ya bilmediklerini söylüyorlar .Ya da  bir başkasına yönlendiriyorlar.
- Marketlerin çıkışlarında tarihi geçmiş ürünlerini   ücretsiz  veriyorlar. En azından evsizler yaralanıyorlar. Market içinde de biraz geçmiş meyveleri ayrı bir yere  çocuklar alıp yesin diye koyuyorlar.
- Amerika’da doktor ve ilaç çok pahallı olduğundan yanınıza gerekecek ilaçları getiriniz.


-Önemli: Amerika’ya  hastalık taşıma riski olduğundan et ve süt sokamıyorsunuz. Ayrıca vakumsuz hiçbir kuru ve yaş sebze ve meyve de sokamıyorsunuz.Cezası fazlaymış. Ben bilmiyordum. Kuru meyve yanıma almıştım. Ev sahiblerim yakalanmadığım için çok şanslı olduğumu söylediler.
Şehirler arası uçuşlarda da çok az miktarda sıvı konmuş kabı kabul ediyorlar. Kaç kere tereyağ kabım fazla diye  geçirmediler.
-Tüm müzelerde, parklarda ve benzeri yerlerde içmek için sebiller var. Yanınızda şişe bulundurunuz.
- Çöpleri karıştıran, dinlenenler  ve evsizlerin sayıları az değil.
- Amerika ‘ da ki marketlerde naylon poşet ücretsiz veriliyor ama çöplerini ayrıştırdıkları için bizim gibi çevrede naylonlar uçuşmuyor.
- Priz uçları düz olduğundan aparata ihtiyacınız var.

-Amerikada ev, iş yeri satın alma ve kiralama pahallı ama araba ve telefon gibi elektronik araçlar oldukca hesaplı.
Türk genç sadece 1000 dolara jep tarzı araba almıştı. İnanmakta zorlandım. O nedenle burada herkesin bisiklet gibi aracı var.
Ev satın alabilmek için en az tutarın yüzde 25’inipeşin vermelisiniz. Ayrıca kredi notunuz iyi olmalı ki kredi alabilesiniz. Kredi notunuz iyi değil ise aynı süre için verilen krediyi daha yüksek ödeyerek almak zorunda kalırsınız.
Örneğin Times Square’ ye yakın bir restoranın aylık kirası 11.000 dolardı. Bir dürümün tanesi ise 8 Dolardı. Sahibi Türk” Kirayı denkleştiremiyorum. Bırakıp gideceğim” dedi.
Brooklyn’de eski ama benim çok hoşuma giden tek yatak odalı  dairenin kirası 1.500 dolar civarındaydı. Ev kiraları semtine ve özelliklerine göre yükseliyor.
- Evleri ve arabaları genelde kirli ve çok karışık. Ellerine ne geçiyorsa her tarafa bırakıyorlar. Yemek masasının üzerinde yemek yemeye yer yok derecesinde düzensizler.
-Kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi  şehir içi otobüslerde ve trenlerde  kimse yanlarına oturmasın diye birşeylerini koyuyorlar. Zencinin biri anahtarlığını koymuştu. Kendisine doğru iteleyince sinirlendi ve kalkıp başka yere oturdu.
-Uzaklıklar burada mile ile söyleniyor. Bunu  iki buçuk ile çarparsanız uzaklığı  kilometre cinsinden  bulursunuz. Kanada da ise km kullanılıyor.
-Öğle yemeğini genelde insanlar cadde kenarlarında çekilebilen Küçük  römork tarzında ki yerlerden sıcak sandviç tarzı satın alarak ya parklarda ya da kanepelerde oturarak yiyorlar.
-Bu satıcıların  çoğu”Helal Food” adı altında satış yapan mısırlı Arap müslümanlar.
-Türk restoranlarına hatta simit sarayına da rastlıyorsunuz.
-Ev sahibime giderken bir kendime birde ona dürüm  sardırdım.  Hanımefendi farlı yemekler yemediğinden kabul etmedi.sonra et pişirdi.Yanınada salata yapıp oturup yedi. Hangi Türk misafirine buyur demeden böyle yapar.  Kültürümüzün kıymeti, böyle yurt dışına çıkınca daha iyi anlaşılıyor. Manhattan’ da oturan bu hanımın evi tek odaydı. Yatakları birleştirerek ancak odaya sığabildik. Amerikalıları gözümüzde büyütürüz. Bizim en fakirimizin evi bile bu kadar küçük olmadığı gibi bu kadar paylaşımsız değiller.
Boyle karşımda yemeğini yiyen başka ev sahiplerimde oldu.
ANI: Bu ev sahibim anahtarı bana verdi. Kaybedersem anahtarın tekinin 100 Dolar olduğunu söylemeyi de ihmal etmedi. Ben tam apartmandan dışarı çıkarken iki hanım  açık kapıdan girmek  isteyince hızlıca kapıyı kapattım. Onlara”Sizi tanımıyorum. İçeri alamam” dediğimde  apartmanı koruduğum için çok hoşlarına gitti. (Onlarda aynı apartmanda oturuyorlarmış.)Akşam üstü kapıda hanım beni tanıdı. Fiwi’ ye ihtiyacım olduğunu söylediğimde evine davet etti. Ev inanılmaz dağınıktı. Böyle bir şey olmaz dersiniz. Bu arada içerden kocası geldi.Kadın” Kocam bu odada   uyumak  istiyor. Gitmek zorundasınız” dediğinde önce algılıyaladım.  Ülkemde kaç erkek, misafire böyle davranır? Hala yabancı hayranlığınız devam etsin.

-New Yok’ da Şehirler arası Otobüs terminali ve Amtrak tren istasyonu Times’ın Square yürüme mesafesinde.



NEW YORK’U GEZMEK
Gezmek için en az 5-7 güne ihtiyacınız var.
Norveç havayollarında tek çantamın olmasını sandığımdan fotoğraf makinamı da çanta koyup uçağa vermişim. New York-JFK havaalanına indiğimizde çantamın ağzının açıldığını makinam ve diğer bazı şeylerimin olmadığını gördüm. Biraz sonra çantamın içinden dökülenler de ayrı bir kaba konularak geldi. Kısacası elektronik eşyalarınızı uçak içi bagajına vermeyiniz. Nasıl atıyorlarsa çantamın ağzı açılmış. Şansıma makinamın koruyucusu olduğunda kırılmamıştı.

 Oslo-Gardermoen  havaalanından New York JFK havaalanı 8 saat sürüyor.ama park yeri olmadığından uzun süre bizi uçakta beklettiler. Bana  New York havaalanında dönüş bileti burada sormadılar ama nerede kalacağımın adresini alıp yazdılar.
JFK havaalanı—Haward Beach(Air Train  ile. Bu  ücretsiz air tren ile, havaalanında kı 8 terminale  de bu tren ile geçiyorsunuz.)— Buradan metro ile her yere ulaşabilirsiniz.
ŞEHİR  İÇİ ULAŞIM
-Aynı kartı,  metro ve otobüs için kullanabiliyorsunuz.Tek  biniş 3 Dolar. Ama herkes metro, tramvay ve otobüste geçerli olan günlük, haftalık veya aylık kart alıyorlar.Daha ucuza geliyor.
Metro: Metroları 1947 de yapıldığından oldukça eski, bakımsız ve pis ama inanılmaz bir ağ.  Çoğu hatlarda içecek kapları yerlerde. Özellikle  kenar mahalle metrosunun  en dibinde ki koltuklarda  uyuşturucu almış veya  evsiz  bir zencinin  uzanmış  veya uyukluyor olduğunu göreceksiniz. İnsanlar silahı vardır diye bunlara yaklaşamayor. Bazen bu dip tarafta ki koltuklarda kusmuk ve çöp de  oluyor.

Her yere  hat değiştirerek hiç beklemeden hızlıca ulaşabiliyorsunuz.
Metroya bisikletle de bilebiliyorsunuz.
Aynı renkli hat üzerinde farklı metrolar gidebiliyor. Yanılabilirsiniz.O nedenle;
 Harita üzerinde gideceğiniz yere hangi metronun gittiğini görerek  ve yönünüzü bilerek bininiz.Metro adları harf ve sayı olabiliyor. Durakların isimleri ise durağın bulunduğu sokak veya cadde ile birlikte  yazılıyor.
Metrolara kartınızı okutarak turnikeden geçecek giriyorsunuz ama giriş turnikelerin yanında ki çıkış kapısından birisi çıkarken girenler de oluyor. Hatta zencilerin bazıları uzun bacakları ile bilet almadan turnikelerden geçiyorlar.
ANI: Özellikle sabah 6 civarında insanlar işlerine gittiğinden metrolar çok kalabalık oluyor. İnsanların yüzde doksanı metroda uyukluyor. Sadece bazı gençler telefonları ile uğraşıyorlar. Bir saatlik yolda ayakta resmen  uyuyanları da  da burada gördüm.
Zaten hepsinin kulağında kulaklık soru soracağın insan bile bulamıyorsun. Kimsenin kimse ile konuştuğu yok.

MÜZE

Amerika’da birçok müze  aslında bağış usulü çalışıyordu. Şimdi bunu  bazı müzelerde değiştirmişler ama hemen hemen her müzenin ücretsiz olduğu günler var.
 Yani önceden  siz bilet gişesine gidip ben 1 Dolar bağışlamak istiyorum dediğinizde size bilet veriyorlardı. Ama şimdi  para gelsin diye bilet satmayı tercih ediyorlar. Ama girişlerde sıkı bir kontrol yok.O nedenle;
Önce çıkıştan veya görevli yoksa direkt girişten girebilirsiniz. Genelde  başında görevli olmadığından asansörü kullanarak müzeye giriş yapınız.
Eğer olmuyorsa bağış yapmak istediğinizi söyleyerek biletinizi almaya çalışınız. Ama Guggenhaim, Moma sanırım bilet almanızı istiyor. Ben hiç birine bilet almadım.
Onlar neredeyse  rkiue’yi ve benzer ülkeleri bedavadan geziyorlar. Bizim gençlerimizinde onların müzelerini gezme hakları olsun.
Amerika, müze konusunda muhteşem. Müzeleri çok kapsamlı, temiz ve gezenler için herşey düşünülmüş. Adamların tarihi yok ama dünyanın tüm eserlerini nasıl becerdiyseler  müzelerinde toplamışlar.
Ben daha önce tüm müzelere girip, tüm yüksek binalarda manzara seyretmeye çıkmıştım. Bu arada yeni torunum oldu. Paramızda pul oldu. O nedenle tekrar manzara seyretmeye  word trade center dışında çıkmadım. Onun yerine  torunuma hediyeler aldım. Bir daha Amerika’ya gelemem. Gelmek de istemem zaten.
Ama siz eski Amerika yazılarımdan  gezilecek yerlerin detayları öğrenebilirsiniz.

I-Müzleri gezmek için bir çok farklı kampanyaların kartları da var. Ben bunları hiç tercih etmem. Kendim daha özgürce gezerim.

 1-City Pass:9 gün için 132 Dolar, çocuk için 108 Dolar. Bu Pass kartınızla
-Empire State Buıldıng
-Amerikan Museum Of Natural History
-The Metropolıtan  Museum Of Art
-Top Of The  Rock Observatıon Deck  veya Guggenheım Museum
-Ferry Access To Statue Of Lıberty ve Ellıs Islandı veya
Cırcle Lıne Sıghtseeıng Cruıses
-Memorıal &Museum veya Intrepıd Sea,Aır & Space Museum


Yani bu pas kart ile altı  farklı müzeye girebiliyorsunuz

2- City Sightseeing Pass:  Bu kart için farklı gezilecek yerleri seçiyorsunuz.24 saatlik 59 Dolar, 48 saat 69 Dolar, 72 saat 84 Dolar, 96 saat 99 Dolar.

II-Ayrıca turistleri gezdiren çok farklı kampanyaların  tur  otobüsleri de  var. Bunlardan;

1-City Sightseeing: Bir günlük, Hop on, hop of ve Ferry Tour 35 Dolar, çocuk 25 Dolar.l

2-Hop-On Hop-Off
3-Topvıew: Hemen hemen aynı yerleri gezdiriyorlar.

MANHATTAN:New York’u kalbi.
Bölge, soldan sağa  1.-135.   Nolu sokaklar, yukardan aşağıya da  12 tane bulvarlar  ile düzgün mazgal  şeklinde  bölünmüştür. Bölgede bir adres sorulduğunda sokak ve caddelerin keşişimini veriyorlar. Haritada da aradığınız yer, bu   koordinatları ile belirleniyor
Bulvarların ismi: 1st avenue, 2nd avenue, 3nd avenue, Laxington  Park avenue, Madison avenue, 5 th avenue,
6th avenue,   Brodway, 7th avenue, ……12th avenue. Bu bulvarın hepsi birbirine paralel ve düzgün olmasına karşılık sadece Broadway düzgün olmayıp  bazı yerlerde yanındaki caddelerle kesişiyor.


Manhattan, üç bölgeye ayrılmış.

1-Uptown(Upper Manhattan): 135.Street ile 60.Street arasında kalan bölüm.


2-Midtown: 60.Street-28 streste arası.
3-Downtown(lower  Manhattan):29 -Wall Street aarasında kalan bölüm.
Her bölgeyi kendi içinde en az birer günde yürüyerek gezebilirsiniz. Zamanınızın yetmediği yerden devam edebilirsiniz. En  kuzeyden başlarsak sırasıyla;

I-UPTOWN(UPPER MANHATTAN)
Metro ile en kuzeye Harlem’e geçerek başlayarak yürüyerek  veya bazı yerlerde otobüs veya metro kullanarak kuzeye doğru inebilirsiniz.
1-Harlem: Turla da gidebilirsiniz ama hiç gerek yok. Ben daha önce gittiğimden bu sefer gitmedim.

2-Central Park: Şehrin göbeğinde  içinde gölleri olan yemyeşil ve bakımlı park. İnsanlar, yürüyüş , piknik  ve spor yapıyorlar. Göllerde kano veya kayık ile geziyorlar.  Bir şey yapmadan çimlerin üzerinde uzanıp çevreyi seyretmeniz  bile yeterli olacak.
Parkı, girişlerde harita alarak;
-Bisikletle :1 saati15 Dolar, iki saati 20 Dolar, üç saati 22 Dolar, beş saati 30 Dolar ve günlük 40 Dolar.ş
-İki kişilik sepeti olan bisikletli araç: Sürücüleri bazıları Türk. Dakikası 4 Dolar. Yarım saati 50 Dolar. Pazarlık yapabiliyorsunuz. İstediğiniz duraklarda on dakikalık duraklama yaparak anlaşabilirsiniz.
-Fayton ile
-En iyisi yaya gezebilirsiniz.

Parkın iki yanından geçen ana yol üzerinde birçok müze var. Bunlardan en önemli olanlar: Solda yol üstünde;

1-Guggenheim Museum: Giriş 25 Dolar. Çocuklar için 18 Dolar. Pazartesi,Çarşamba, Perşembe,  Cuma ve Pazar günleri 10-17:30; Salı ve Cumartesi günleri ise 10-20 arası açık.

Önce asansör ile en üst kata çıkıp dönerek ve aradaki salonları atlamadan gezerek aşağıya inebilirsiniz. Ünlülerin eserleri yanında benim hiç anlamadığım modern resimler, dizaynlar da var. Çıplak adam kıçına upuzun boruyu soktuğu,  adamın ağzına işediği resim, modern oluyor.
Not: İsterseniz İspanya- Bilboa; İtalya- Venedik; Amerika-New York’da ki Guggenheim müzeleri için bir yılda istediğiniz kadar girebilmek üzere 70 Dolara bilet alabiliyorsunuz. Hemen ileride;

2-Metropolitan Museum of Art: Giriş 12 Dolar. Pazar-Salı 10-17:30; Cuma-Cumartesi10-21arası açık. Elektronik rehber de alabiliyorsunuz. Biletinizin bir parçasını yakanıza yapıştırıyorlar. Katta ki yardımcılar çok yardımcı oluyorlar. Bu müzeye kesin gidiniz.



Ana binanın ilerisinde ki girişten asansör ile çıkınız. Üç katlı bu devasa müzeyi haritasız gezmeniz mümkün değil.Sanki dünyanın tüm eserlerini toplayıp burada sergiliyorlar. Ben Afrika galerisine hayran kaldım.
2. Katta Türkiye kısmında “Koç ailesi galerisi” nede Osmanlı’ya ait  İznik ve Kütahya çinileri; Uşak ve diğer Osmanlı kilimleri ve Osmanlı objeleri sergileniyor.
Bu sefer parkın içinden gezerek parkın karşı yakası geçip yine yol üzerinde;








3-Amerikan Museum Natural Hıstory: Giriş 27 Dolar. Her gün 10-17:45 arası açık. Dört katlı bu devasa binanın 4.katı, sadece dinazorlara ayrılmış. Öyle ki, kocaman salona bir dinazorun iskeleti sığmamış da başı diğer odaya taşmış.
Dünyada ki hayvanların doldurulmuş  hallerini hiç sevmem ama  bu müzede inanılmaz tabii  bir ortamda sergileniyorlar. Ama tam gezmek için çok zaman ayırmak gerekiyor.
Bir iki blok ileride köşede;
-New YorkHıstorıcal Socıety Museum&Lıbrary: 3 katlı bu müzeye“Amerikan Museum Natural Hıstory” müzesinin bileti ile ücretsiz girebiliyorsunuz. Amerikan yaşamının evreleri anlatılıyor. Benim ilgimi çekmedi. Yarıda bırakıp çıktım. Biraz aha yürüdükten sonra  yol üstünde köşede;
-John Lennon’un  muhteşem evi.Yakınında parkın içinde
-Stawberry Fields: John Lennon anısına yapılmış.
Parkın Güney kısmına doğru yürüyerek çıkınız.

II-MİDTOWN


1-Grand Plaza Oteli: Parkın Güney ucunda. Dışı onarımdaydı. İçinin belli bir kısmını gezebiliyorsunuz. Çok ihtişamlı.
2- Museum of Modern Art(Moma): Giriş 25 Dolar. 10:30-17:30 arası açık. Cuma günü ise 20’ye kadar açık. Özellikle 5. Kattaki ünlülere ait eserleri görünüz.

3-St. Patrick’i Cathedral: Giriş ücretsiz.
Hemen karşısında

4-Rockefeller  Center: Tepesine manzara seyretmeye çıkmak 40 Dolar.

5-Times  Square : hemen meydanda seyyar turist info var. Normalde tur  otobüsleri için ama  şehir hakkında her türlü harita da var.
Çevrede kocaman her an değişen reklam panoları, meydana ayrı bir hava vermiş.
Meydanın ortasında insanların oturup çevreyi izlemesi için merdiven şeklinde platform yapılmış.
Bu  merdivenlerin altında ki bilet gişesinden Broadway müzikalleri, opera ve şovlar için bilet satın alabiliyorsunuz.Gösterisine göre biletler 100Dolar civarında.  Hangi gösterinin nerede ve kaçta olduğunu da hemen orada ki ışıklı panodan görebiliyorsunuz.
Ben daha önce  geldiğimde iyi para vererek girdiğim gösteride gece boyunca uyumuştum. Aslında bunlar, turistlerin parasını almak için uyduruk gösteriler. Eğer burada yaşayan ve bilen bir tanıdığınız varsa, dinlenmiş olarak  iyi bir mekanda bir Broadway müzikali seyretmek keyifli olur.
-West 65th street: Müzik, opera, tiyatro gösterilerinin  olduğu asıl bölgedir.
-Carnegie Hall:57. Sokak ile 7. Cadde arasında şehrin klasik eski konser salonudur.

6- Broadway Caddesi: Bu caddeye Manhattan’ın birçok bölgesinde karşılaşacaksınız. Bazı bölgelerde şık evler ve alışveriş merkezleri var.
Yine 5. Ve 7. Cadde üzerinde ki şık alış veriş merkezlerini görebilirsiniz.
7-Bryan Park:Yemyeşil çimlerin olduğu bu park, güneşte çimler öldüğünden öğlen çimlere oturmak yasak. Herkes naylon kaplarda satın aldıkları öğle yemeklerini alıp burada ki ücretsiz masa ve sandalyeler oturarak yiyorlar. Ama akşam, güneş gittiğinde çimlere oturtabiliyorsunuz. Hemen parkın bitişiğindeki;
8-Publıc Lıbrary: Binanın dışı da içi de muhteşem. İçini sessizce gezebiliyorsunuz. Ülkemde ki kütüphaneyle kıyaslandığında imrenmemek mümkün değil.

9- Grand Cantral  Terminal: Bu binada çok güzel. Tanrılarla süslenmiş saat kaldırılmış.Biraz ilerisinde
10-Chrysler Bulding: Dışı güzel. Lobisinde karanlık renkler kullanılmış. Üst katlara çıkamıyorsunuz.
Daha da ilerlerseniz “Birleşmiş Milletler Binası “ ile “Türk Elçiliğine” varıyorsunuz.
Tekrar Times Square’ ye geliniz. Kuzeye doğru;
-Empıre State  Buldıng: Manzara seyretmek için yukarıya çıkış 40  Dolar. Bu sefer aşağıda binanın pırıltılı minyatürü ilk foto çektirmekle yetindim.

III-DOWNTOWN
1-Greenwıch Village ve Washington Park: Şık bir semt. Park,dinlenmek ve yürümek için  için keyifli.

2-Soho: Yine şık binaların, alışveriş dükkanlarının ve galerilerin olduğu semt. Özellikle eski evlerin dışında ki balkondan balkona olan yangın merdivenleri, bu  bölgelere ayrı bir güzellik katmış.
3-Little Italy: Genelde İtalyan restoranlarının olduğu bölge,
4-Chınatown: Çin yemeklerinin ve objelerinin satıldığı  bölge.
5-BrooklynKöprüsü: Köprünün üzerinden yürüyecekseniz yerleşimin ortalarından çıkılıyor. Ben kıyıyı takip ettim.Köprüye çıkmak için  tekrar  bölgenin ortasına doğru  yürüdüm ve çok yoruldum.Yürüyerek
6-Wall Street: Paranın döndüğü cadde. Eski ve güzel binalar var.
a-Federal  National Memorial: Bu güzel binanın önünde Washington’un heykeli var. Başka eski binalar göreceksiniz.
Buradan Broadway caddesinden çıkınız.
7-Kon Of: ünlü devasa boğa heykeli. Millet foto çekinmek için sıraya girmişlerdi.
8-Bowling Green Park: Küçük sevimli park.Hemen karşısında
9-National Museum Amerikan  İndian: Giriş ücretsiz.Perşembe 10-20 arası; diğer günler ise 10-17 arası açık. Kızılderililerin yaşamını anlatan görseller ve objeler iki katta sergileniyor. Çok güzel.
10-Batary Park: Yemyeşil çimenlerin üzerinde mavi sandalyelerde oturup dinlenebilirsiniz.11 eylül saldırısında enkazın altından çıkan küre, bu parktan kaldırılmış.
11-Liberty adası-Özgürlük heykeli ve Elis adası: Saat 5’ e kadar sürekli fery , önce  özgürlük heykelinin olduğu Liberty adasına, oradan da Elis adasına  gidip son olarak başlangıç noktasına dönüyor.
Bilet ücretleri 18.50, emeklilere 14 ve çocuklara 9 dolar. Artık heykelin içine önceden internetten rezervasyon yaparak  ve çantanızı 25 cente kitleyerek girebiliyorsunuz. Heykelin karşı tarafında da ücretsiz müze var. Burada konu ile ilgili film izleyebiliyorsunuz.
Elis adası: 1892-1924 arası 12 milyon göçmenin  Amerika’ ya giriş yaptığı ada. Göçmenlerin çilesini, umutlarını anlatan görseller ve materyaller var.
12-Staten  Adası: Burnun ucundan gündüzleri her yarım saatte , gece boyunda da her bir saatte bir  turuncu renkli fery ücretsiz bu ilçe-adaya yolcu taşıyor. Geçerken de Özgürlük heykelini çok yakından olmasa da görü6orsunuz. Adanın turist infodan haritasını alarak otobüsle gezebilirsiniz. Sahil boyu yürüdüğümüzde 11 eylül heykelini de görüyorsunuz.
Tekrar Betery Park’ a döndüğünüzde bu sefer adanın diğer tarafına yürüyerek;
13-Museum of Jevısh Herıtage: Cuma günü 10-17 arası; diğer günler 10-9 pm arası açık. Giriş 16 Dolar, emekliler için 13 Dolar. En son giriş, giriş saatinden iki saat önce.Auschwitz yahudi kampı görsel ve objelerle anlatılıyor.İlginizi çekiyorsa gidebilirsiniz.
Burnun  diğer tarafında;
14-World Trade Center(Dünya Ticaret Merkezi):
b-Word Trade Observatory: General bilet 39, Combin49 ve Inclusıve bilet 59 Dolar.Emekliler için az bir indirim var. Burada 1.5 Dolara tablet şeklinde elektronik rehber veriyorlar.Bu tableti hangi manzaraya tutarsanız size otomatik bilgi veriyor.
Yıkılan ikiz kulelerin yakınına  yapılan bu yeni binanın 102. Katına çıkarak  gerçekten güzel New York manzarası seyredebiliyorsunuz.

b-9-11 Memorial: 11eylül saldırılarında   yıkılan ikiz kulelerin yeri boş bırakılarak sürekli akan su ile ölenler temsil edilmiş. Çok anlamlı bir eser olmuş. Ölenlerin adları da bu devasa havuzun kenarlarına yazılmış.

c-9-11 Müzesi: Giriş 26 Dolar.Cuma saat beşten sonra ücretsiz.
Yıkılan ikiz kulelerin enkazı üzerine bu müze yapılmış. Adamlar nereden para kazanacaklarını iyi biliyorlar. Saldırıda  ki yıkımları, insanların acıları, saldırı sonrası çevrenin durumu v.s anlatılmaya çalışılmış.

Ayrıca   Bu memorial’ın tam karşısına Word trade Center adında tepesi kuş şeklinde dizayn edilmiş yeni alışveriş merkezi yapılmış.
Karşı tarafta


15-World Financial Center: Bu merkezde dört ayrı dev binadan oluşuyor. Çevre çok şık.Nehir kenarı yürümeyi ihmal etmeyiniz.

YAKIN İLÇELER
BROOKLYN: Manhattan’dan “East River” ile ayrılıyor.Nehir üzerinde ki köprülerle birbirine geçiliyor.Ben aslında havaalanından direkt metro ile kalmak için buraya geldim. Burada çok yoğun Ruslar, Türkler, Asyalılar başta olmak üzere göçmenler yaşıyor. Metroda ve dışarda kime bir şey sorduysam Rus, Ukraynalı ve Gürcü çıktı. Ben de Rusların sadece Antalya’ya geldiklerini düşünürdüm. Aslında Antalya’ya Rus  kadınları zengin Türk erkeği bulmak için  Amerika’ya ise aileler iş bulup çalışmaya gelmişler. Bu durumu metroda tanıştığım Rus’a söylediğimde kahkahalarla uzun süre güldü. “Rus kadınları burada da zengin adam bakıyorlar. Bu durum bizim için de sıkıntı” dedi.Burnun en ucunda
1-Akvaryum:Giriş 25 Dolar. Ben daha önce gittiğimde deniz atlarını çok beğendim. Şimdi sadece birkaç tane sıradan deniz atı görebildim. Bazı bölümlerinde onarım vardı.Show saatlerini öğrenerek özellikle fokların gösterisini izleyebilirsiniz. Bu huyuma çok kızıyorum. Bazı yerlere ikinci kez gittiğimde büyüsü kalmıyor.
Atlas okyanusunun kenarında ki bu akvaryuma giderken plajları da görüyorsunuz. Haziran başı olduğundan az kişi güneşleniyordu. Bana cazip gelmedi. Metro ile;
2-Brooklyn Museum of Art :Giriş 16 dolar. Soran yok.Bağış ile çalışıyor zaten.Pazartesi ve Salı günleri kapalı. Diğer günler 11- arası açık.  Buraya giderken telefonum çalındığından canım sıkkın olduğundan detaylı gezmedim.Hemen arkasında
3-Botanik Bahçesi: Giriş 15 Dolar.Çocuklar için 8 Dolar.Pazartesi kapalı.Salı- Cuma  8-18 arası; hafta sonu 10-18 arası açık  ama içinde ki cafe ve yeşil ev 10’da açılıyor.Burası da güzel. Özellikle mayıs başı Sakura ağaçlarının görüntüsü harika oluyor. Bu seferde Gül bahçesi çok güzeldi.Yanında
4-Prospect park: Central park gibi insanların piknik yaptığı ve dinlendiği dinlendiği büyük ve  güzel park.
Konumunuza  göre Brooklyn köprüsünden yaya geçerek te Manhattan’ a ulaşabilirsiniz
 Not: Ben bu sefer Bronx’ ve New Jersy’ e gitmedim.
ŞANSIZLIKLIKLAR
Aslında şansız birisi olmama rağmen gezilerde inanılmaz şanslıyımdır ama bu sefer biraz aksilikler peş peşe geldi.
-Önce daha İsveç’deyken bilgisayarımın ekranı tamamen kapandı. Tüm gezi bilgilerim içinde kaldı. Bir  Türk bana tabletini ödünç verdi. İsveçli kız da tabletin ekranını geçici açınca bazı bilgileri hızlıca alabildik.
-Daha sonra gözlüğümün camının biri kayboldu. Mecburen satın aldım ama doktora giremediğimde çok küçük yazıları okuyamıyorum.  Şu anda sapının da biri kırıldı. İleride dafalarca yenisini almak zorunda kaldım.
-New York,da dördüncü günümde  sırt çantamla kalacak yerimi değiştirirken Sanırım metronun içinde, el çantamın gözünden telefonumu çaldırdım. Hata tamamen bende. Tüm gezilerine birçok şeyimi çaldırıyorum. Dikkatli olmalıydım. Telefonumu yurt dışına açtırmıştım ama sim kartını çıkartıp sadece whatsapp’tan konuştuğumdan hırsız kullanamayacak. Ama  benim için çok kötü oldu. Canım çok sıkıldı. Kod telefonuma gelemeyeceği için internetten alış veriş yapamayacağım.
 Paylaşmayı bilmeyen Amerikalı ev sahibim kadın eski telefonunu verdi ama  o kadar eskiymiş ki bir gün uğraşmamıza rağmen bir şey yükleyemedik. Zaten hemen telefonunu verince şaşırmıştım. Bir günümü çaldı.
Canımın sıkıntısından ertesi gün   Breswert’ e trenle  Ukranyalı ev sahiplerime gittim. Bir buçuk saatlik tren yolculuğu hafta sonunda 15 Dolar, hafta içi 20 Dalar.
Ev sahiplerim çok tatlılardı. Gür ormanın dibinde ahşap evde oturuyorlardı. Harika bahçelerinde    yatlarını tamir ediyorlardı. Bahçede barbekü yaptık. Ev sahibim eşinin kullanmadığı  telefonuna tüm gerekli programları yükleyerek bana vardi. Burada iyice dinlendim.
Buradan   çok eski tanıdığım Türk  gençi ile Tatar eşinin daveti üzerine tekrar  New York- Brooklyn’ e döndüm.
Demleme çaydan sonra ev sahibim bana aldığı yeni telefonla eve döndü. Ne kadar ihtiyacım yok desemde programları kurarak teslim etti. İşte Türk’ün farkı. Bazen tersi olsa da çoğu zaman yurt dışında yardımlarını çok görmüşümdür.
Bu arada bankama online giremediğimden eski telefonumu bulmak için   birbirlerine pasladıklarından beş farklı yere baş vurdum ama hiç ilgilenmediler. Amerikalıları hiç böyle vurdumduymaz tahmin etmezdim.Ben de Türklerle çevreyi gezip çok güzel zaman geçirdim.Birlikte zenginlerin oturduğu aynı Amerikan filmlerde ki gibi şahane evlerin olduğun “Uzun Ada” ya gittik. Burada girdiğimiz markette ki çeşitliğe hayran kaldım. Kaç çeşit zeytin veya kahve çeşidi olduğunu sayamadım.  Moralimde düzeldiğinden son gün  yeniden New York’u çok güzel gezdim.
Ev sahibimin eşi  Tatar genç kız,  Rus hava yollarında çalıştığından birlikte Hawai ve Alaska biletlerini satın alıp iyice rahatladım.
Artık Amerika’yı boydan boya geçmek üzere  kuzeye  ve daha sonra batıya gitmek üzere New York’dan Ev sahiplerimin aracı ile eski ama çok  güzel evleri olan Binghamton’a geldim. Yolun her iki tarafı ormandı. Uyarı levhaları olmasına rağmen birçok yol kenarlarında geyik, kurt, tilki  ölüsünü gördük.Burada da son kez iyi dinlendikten sonra artık daha önce Amerikanın gitmediğim diğer şehirlerini ve yeniden milli parklarını gezerek Los Angeles’ e varmak üzere zorlu yolculuğa başlıyorum.
Hawai ve Alaska biletleri:
Los Angeles— Hawai adası-Kaui adası(234Dolar,American H.Y)
Kaui adası— Honolulu(74 Dolar,Hawaiii H.Y)
Honolulu Adası— Maui adası(39 Dolar,  Hawaii H.Y)
Maui adası— San dsFrancisco(229 Dolar, Unidet H.Y)
San Francisco— Portland— Seattle(Bu yolu otobüsle gececeğim.)
Daha sonra;
Seattle—Alaska- Anchorge(78 Dolar)
Artık kendi imkanlarımla gezerek Los Angeles’e kadar gidip oradan Hawai’ye uçacağım.
Amerika’nın diğer eyaletlerinde görüşmek üzere

3 Haziran 2019 Pazartesi

2-NORVEÇ YENIDEN

NORVEÇ

Eğer iki ülke gezecekseniz bir hafta İsveç’e on günde deNorveç’e ayırınız.Otostop yapacaksanız bu süreyi uzatmanız gerekiyor.
Ben yıllar önce kızımla Norveç’i çok kuzeyine kadar gezmiştik. Flam trenine binip, fiyort turu yapmıştık. Aslında bu on günde bu sefer ülkenin Güney’ini gezmeyi planladım ama son anda gezdiğim yerleri unuttuğumdan tekrar yine kuzeye yönlendim.
Ülkenin Güney’i daha sıcak olduğundan göllerde daha rahat giriliyor.Dağlarda yürüyüş yapabiliyorsunuz. Kuzeyi ise daha soğuk ama gezilecek yerlerin çoğu burada.


PARA
Norveç Kronu=Nok
2019 ftarihine göre;

1 Dolar=8.24  Nok
1 Euro=9.26 Nok
1 Nok=70 Kuruş
100N=69-70 Nok

Yıllar önce bir ekmeğin 5 tl olduğunu öğrenince şok geçirmiştim.Şimdi ise ekmeğine göre en basiti 8 TL’den başlıyor. Bizde ki 5 tl ilk ekmek ise burada 35 tl.Tüm kuzey ülkeleri gibi gerçekten çok pahallı ülke.
Oslo’da bir yatak odalı şehir dışında ki öğrenci evin kirası 3.500 tl.
Bergen’de ise şehir dışı tek oda ortak mutfak öğrenci evinin kirası 400 Euro. Elektrik ve su fiyata dahil.
Bir hamburgercide bir saatlik çalışmanın ücreti ise 20 Euro. Taş işçisinin bir saati ise 28 Euro.
Önemli: Gelirken dövizinizi küçük parçalar şeklinde getiriniz.



İKLİM
Aslında Mayıs’ın sonunda kış mevsimi bitiyormuş. ben Mayıs sonu gibi oradaydım ama Kuzeye çıktıkça hava soğudu ve zaman zaman yağmur ve kar yağdı. Dağların tepesi yoğun şekilde karlarla kaplıydı.
Daha önce yazın gelmiştim. Çok rahat 37.paralelde olan Navrik’e e kadar gitmiştik. O nedenle

Bu soğuk ülkeye en erken tepelerdeki karların tamamı da erimeden haziran ortalarında gelmelisiniz.

ŞEHİRLER ARASI ULAŞIM
-İnternetten alınan bilet daha ucuz oluyor.
-Ulaşım araçlarında ve müzelerde 62 yaş ve üstü için indirim var.
Ülke dağlık olduğundan çok fazla tünel ile karşılaşacaksınız. Muhteşem manzaraların sık sık tünellerle kesilmesi çok sinir bozucu.
Yine ülkeyi Karavanla  gezen de çok var. Her tarafta karavan kampları da var.
Yerliler, fery için özel kartları olduğundan her seferinde ücret ödemeden geçebiliyorlar.
Ülkenin özellikle batı ve kuzeyinde  Deniz suyunun   İç kısımlara kadar uzanmasından dolayı ,ülke büyük su parçaları ile bölük pörçük olduğundan ve dağlarda yolları kestiğinden  ulaşım çok karışık. Bu su pa4çalarını  genelde fery ile karşı tarafa geçiyorsunuz. Ancak iki kıyının dar olduğu bazı Kısımlarda köprüler var. Veya göllerin bitiminden yolu uzatarak araç ile geçmeniz gerekiyor.
Harita üzerinde gördüğünüz her araç yolundan otobüs geçmiyor. Ancak kendi aracınızla bu dağ yollarından geçebiliyorsunuz.Zaten Otobüs  sık bulunamadığından daha fazla zamana ihtiyacınız var.
Ayrıca ulaşım hayal edemediğiniz kadar pahallı bize göre.

En iyisi birkaç kişiyseniz araba kiralamak en mantıklısı. Ana yollar numaralı olduğundan kendi aracınızla gezmeniz kolay.
 Zaman’dan kazandığınız gibi istediğiniz yere uğrayıp istediğiniz yerde duraklayabilirsiniz. Daha da ucuza gelir.

1-Boat: Ülkenin herterafı su olduğundan birçok yere boat ile gidebiliyorsunuz. Daha uzun sürüyor ve daha pahallı oluyor.Keyfide başka.
2-Cruise ile: Turistlerin çoğu Cruise ile geziyorlar.  Gittikleri yerlerde anlaştıkları tur otobüsü ile çevreyi gezdiriyorlar.

2-Tren: En çok kullanılan ulaşım aracı.
Trenlere biletinizi makinalardan alıyorsunuz. Eğer yolunuz uzun ise görevli birkaç durak sonra kontrole geliyor. Bir kontrolden sonra daha da gelmiyor. Eğer gençseniz  ve bu ülkeyi ziyaret etmek istiyorsanız uzun tren yolculuğunda gideceğiniz yöne doğru birkaç durak sonrası bilet alıp en son durakta inebilirsiniz. Bunu yazdığım için utanıyorum ama ne yazık ki paramızın hiç değeri yok.
3-Otobüs: Genelde trenin olmadığı yerlerde kullanmak zorundasınız. Çok sık otobüs bulamıyorsunuz. Kesinlikle hangi güzergahlardan otobüsün geçtiğini öğrendikten sonra yola çıkınız.

Otostop: gençler yapabilir ama yoldan almıyorlarmış.  gaz istasyonlarında aynı yöne gidenlerle konuşup ikna edebilirseniz alıyorlarmış. Ama ülkeyi baştan başa otostopla gezen Türk gençlerinde rastladım. Zamanınız olması gerekiyor. Eğer otostop yaptığınız araç fery ile karşı tarafa geçiyorsa , onlar fery kartı kullandıklarından ayrıca siz ücret ödemenize gerek kalmıyor.
Kuzeye çıktıkça insanlar daha yardımsever  ve yardımcı oluyorlar.

DİL
Almanca, İngilizce ve Danimarka’da dillerinin karışımı bir dil.
Danimarka’da dili ile yazılımı aynı ama aksan farklı.
İskandinav ülkeleri kendi aralarında yavaş konuşulduğu sürece birbirlerinin dillerini anlıyorlar. Hatta Almanca’ yı da iyi  anlıyorlar.
Gencinden yaşlısına iyi Derecede İngilizce biliyorlar. Zaten okullarda belli bir sınıftan sonra istedikleri farklı bir dili de öğrenebiliyorlar.

YAŞAM
Ülkenin eskiden normal yaşantısı varken petrol bulununca ekonomi hızla düzelmiş ve yükselmiş.Ama eskiden aile ve komşuluk ilişkileri normal ilken zenginleştikce durum değişmiş.Artık  komşusundan gürültü geldiğinde bile polisi arayan komşuluklar oluşmuş. El bebek büyüttükleri çocuklarına bile çok uzaklar. Bu ülkede yaşayan Türklerin imkanları iyi ama mutlu oldukları söylemek zor
Bu ülke,  fiyortlarında deniz suyu ile oluşan gölçükler, tepelerde eriyen karlardan oluşan tatlı su gölcükleri, yine eriyen kar suyu ile oluşan nehirleri ve)   doğası ile  Avrupa’nın en yeşil  ve en güzel ülkesi.
Her tarafta su kütleleri olunca evlerin çoğu bu su kütlelerin her iki yamaçlarında hepsi suyu görecek şekilde kibrit kutusu gibi sıralanmışlar. Bu evlerin neredeyse tamamı beyaz veya açık renklere boyanmıştı. ahşaptan evlerin  önünde  çayır, çayırlarda otlayan koyunlar ve inekler, arkasında orman, daha arkasında tepeleri karlı dağlar, dağlardan akan uzun ve gür şelaleler…. Göllere yakın balıkçı kulübeler ise kahverengiye çalan kırmızıya boyanmıştı. Aynı zamanda da gölün karşısında aynı manzarayı da görüyorlar. Evlerin çevresi tertemiz, özellikle ayrıştırdıkları  çöp tenekelerinin tertemiz olması ve korkmaması beni  şaşırttı. Genelde evlerinin önünde leylak ve rengarenk  milli çiçekleri  dikilmiş. Böyle evlerde yaşamak hepimizin hayalidir.Hele benim rüyam ama bir ahşap evde yaşayamadan öleceğim maalesef.
Bu muhteşem evlerde yaşayan Norveçlilerin yaşam standartları da çok yüksek. Herşeylere sahipler ama çok yalnızlar. Tek başlarına yaşamayı tercih ediyorlar.Kaldığım köyde 82 yaşında ki kadının kiralık evinin 100 metre ilerdeki 100 yaşında ki annesi ile evin önünde sohbet ediyorlar o kadar. Birliktelik yok. Paylaşmak yok. Sohbet etmek yok. Sokaklar bomboş. Ölü sokaklar.Ölü şehirler.
Kısacası dışardan görüldüğü gibi değil. Bir Norveç’liye bunu söylediğimde” Eskiden böyle değildi. Ekonomimiz düzelttikten sonra bu hale geldik.” Dedi.

Zaten ülkenin iklimi insanı depresyona itmeye çok uygun. Üzerine bir de yalnızlık eklenince bu kadar muhteşemde olsa yaşamak ister misiniz? Söylenenlere göre intihar olaylarında çokmuş.
Samboer: Nikahsız birlikte yaşamak anlamına geliyor. Bu durumda evli ilken tüm aynı haklara sahip olabiliyorsunuz.
Biz de ise nikahla ilken adam çekerini alıp kaçıp gidiyor. Çoçukların eli ekmek görünce baba olduğunu hatırlıyor.

KISA KISA
-Troll : (Yeşil adam): Bu küçük troll adlı oyuncakların çıkış ülkesi Norveç. Tüm hediyelik eşya dükkanlarında  koca burunlu çirkin yeşil adamı göreceksiniz. Bu troll ile ilgili birçok hikaye anlatılıyor.
-Buradaki göçmenlerin bir kısmıİnsan haklarına göre belli. Ölçüde almak zorunda olduklarından gelebilmişler.  bAzılarımda kaçak veya bir şekilde Avrupa’ya geldikten sonra buraya gelip iltica etmişler. İltica ettikten sonra vatandaşlık alıncaya kadar ülkelerine gidemiyorlar.
Çoğu Türk erkeği burada yaşayan bayanla evlenerek gelmişler.
- Rus-Norveç sınırında bisiklet ile geçtiğinde kanun gereği polis  müdahale edemiyormuş. O nedenle bu sınırda bisiklet dağı oluşmuş.
-Burada yaşayan öğrenci, göçmen, kendi vatandaşları herkes çalışmak zorunda.
-trende, fery de , tramvay da kısacası her yerde internete çok kolay bağlanıyorsunuz. O nedenle boşuna Türkiye’den internet satın almanıza gerek yok.

-İsvaç’de olduğu gibi bu ülkede de birçok Konya-Kulu’dan gelmişler. Kebap dükkanların hepsi ya Arap ya da Türk.
-Yün giysileri çok güzel ama diğerleri naylon gibi ve kalitesiz.
-Bu ülkede de Oslo ve diğer büyük şehirlerde 7-11 marketleri var.
-Rohdedendro: İsveç ile Norveç’in milli çiçeği.Kırmızı, beyaz, pembe, mor, eflatun gibi renkleri var. Karadeniz’in Zakkum çiçeği ile aynı ama daha katmerliydi. Büyük bir ağaç şekline 20 yılda ancak gelebiliyormuş.
-Hafta içi çalıştıklarından  diğer Avrupa ülkeleri gibi hafta sonu zil zurna sarhoş oluyorlar.
-Antalya’yı görmeyen Rus kalmadığı gibi Alanya’yı da görmeyen Norveçli kalmamış. Onlara çok ucuz geliyormuş. Yine İzmir-Balçova termal tesislerine de çok geliyorlar.
-Lama yetiştiriyorlar.
- ilk kez İskandinav ülkelerinde sarı renkli akasya ağacı gördüm.
-Kışın tv seyrederek zaman geçiriyorlarmış.

-İşçilerin  her ay maaşının  bir kısmı izin(Tatil) parası olarak kesiliyor. Haziran gibi de işçiye toplu bu para ödeniyor. Maaş verilmese de bu izin parasının verilmesi mecburiymiş.
-Türk TV izlenebiliyor.
- Müzelerde yatakların altında  hep lazımdık var. Gerçekten Avrupalıların tuvalet alışkanlığı çok gecikmiş. Anlayamadığım bu küçük odacıkların dolmuş iki lazımlığın kokusu ile nasıl uyuyorlarmış.




OSLO
 Şehri gezmek için en az iki gün gerekiyor. Bazı gezginler Oslo’nun içini hiç gezmeden ayrılıyorlar ama şehir gezilmesi çok hak ediyor.
  şehirde en dikkatimi çeken , başları bizim eski usul gibi kapalı Romanyalı dilenciler oldu. Romanyalı dilencileri kapılar açıldığından tüm Avrupa’da görebilirsiniz. Türklerde çok benziyorlar.
Bu ülkede de göçmen var ama İsveç’te ki kadar yoğun değil. Özellikle yabancı öğrenci fazla.

 Şehir içi ulaşım:
- Bu şehirde de günlük, haftalık ve aylık kartlar var.Yine aynı kart ile metro, tramvay ve otobüse bilebiliyorsunuz.
Biletinizi makinalardan alıyorsunuz.Eğer biletsiz binip
yakalanırsanız 1000 N=700 tl ödemek zorunda kalırsınız.

kontrol için dört tane sivil giyimli görevli  aniden otobüsün içine giriyorlar. Ben de Türk bayan arkadaşımla birlikteydik. Ona internet varken bilet aldık. Daha sonra internet kesildiğinden denememize rağmen bana alamadık. Durumu açıkladığımızda  “Tamam” dediler.


-Oslo Pass: Bir günlük (24 saat) 445N, İki günlük 650N.Eğer bu pass biletinizi alırsanız Public ulaşım, şehir içi  ferry, müzeler ve bazı restoranlarda indirim alabiliyorsunuz.
Bence bu kartı almaya hiç gerek yok. Çünkü bu ülkede müzelere girerken sıkı bir kontrol yok. Şehir içinde de çok az  halk ulaşımı kullanmak zorundasınız. Zaten bir günde şehri, müzeleri gezmeniz mümkün değil.
-CıtySightseeing- Hop On- Hop Of: 24 saatlik 400N, 48 saatlik 650 N.
-Fiyord Gezisi:İki saatlik fiyort gezisi 400N. City Hall’un önünden başlayarak yakın çevrede ki fiyortları gezdiriyorlar.
-Cıty Cruıse+Hop on-Hop of  günlük bilet ise 225N.


Kalma: Şehre 15 dakika tramvay ile uzakta anbr  kiralık evi üç gün, iki gece  ve iki kişi için 190 Euro.


ŞEHRİ GEZMEK

Not: Çantanızı  tren istasyonunda ücret karşılığı bırakabiliyorsunuz. Ama hemen istasyonun  yakınında ki Calirina veya başka  otele çantanızı bırakabilirsiniz.  Benim çantamı aldılar. Bir şey sormuyorlar.
-
I-Şehir içi:
Tren istasyonun içinde direkt Operaya geçebilirsiniz. Veya en sona da bırakabilirsiniz.
Ana tren istasyonunda indikten sonra yürüyerek sırasıyla

1-Opera:Deniz kenarında çok farklı dizayn edilmiş yeni bina. Tepesine çıkarak şehir manzarasını seyredebilirsiniz. Binanın içi de çok farklı yapılmış.
2-Oslo Cathedral: Hafta içinde saat 10-16 arası açık. Cuma 16’da; cumartesi ise 18’de açılıyor. Katedralin içi de çok ihtişamlı.
3-Karl Johons Caddesi:
A-Parlament Binası: Sadece dışardan görebiliyorsunuz.
B-The National Tiyatro : Binası çok güzel.
C-The Royal Palace: Bu sarayı dışardan görebiliyorsunuz ama bahçesini gezebiliyorsunuz.
D -City Hall: Giriş ücretsiz. Tüm duvarları ülkenin eski yaşantısını anlatan resimlerle bezenmiş.

Buradan burnun Deniz kıyısından devam ettiğinizde;
E-Akershus Fortress: Tepedeki bu eski kalenin içi ve çevresi gezilmeye  çok değer.  Yukardan şehir ve deniz manzarası çok güzel.İçinde;
a-Residence Müzesi: Giriş 60N. Pazartesi-Cuma10-16; hafta sonu 11-16 arası açık.
İkinci dünya savaşında ülkenin mücadelesini anlatan müze. Benim ilgimi çekmedi

b-Armed Fortes  müzesi:Giriş 60N. Pazartesi-Cuma7-18; hafta sonu 8-18 arası açık.
Eski Kalenin yaşamını anlatan eşyalar ve görseller var. Ben beğendim. İç kısımda;
F-The National Museum Architecture:
Buradan diğer burnun kıyısına yürüyüp
E-Aker Brygga: Bu alışveriş bölgesi ve deniz kıyısı çok hareketli ve güzel. Özellikle akşam üstüne denk getirmeye çalışınız.



II-Toyen semti:
Metro ile 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu metro ile gidip Toyen durağında ininiz.
1-Munch Museum: Giriş 120N, çocuk 50N,Hergün 10-17 arası açık. Ressamın yaşamı ve eserleri sergileniyor.Çantanızı önce bırakmanız gerekiyor.
Burada yüzlerini, gözlerini acayip boyamış ve giyinmiş geçler tabloların önünde öylece dikilip insanların dikkatini çekiyorlar. Şehrin en önemli müzelerinden.
Hemen karşı tarafında;
2-Botanik Bahçesi: Dinlenmek için güzel. Burada ki serada ilk kez gördüğüm Begonvil çiçeği çok yoğundu. Bahçenin içinde
A-Museum of Natural Hıstory: Ben gittiğimde kapalıydı.


III-  Uzak müzeler
1-Şehir merkezinden 12 nolu tramvay veya otobüs ile “Majorstuen” semtinde ki
A-Vıgeland Sculpture Park: Giriş ücretsiz. Burada ki heykellerin her biri birbirinden güzel. Kesin gitmeye çok değer.
B-Oslo City Museum: gitmedim.

Buradan  30 nolu tramvay veya otobüs  ile “Bygdoy” semtinde ki Müzeler bölgesine geliniz.
Bu müzeler bölgesinin iki farklı noktasına City Hall’un önünden  karşılıklı sık boat kalkıyor. Tek yön 50N, çift yön 75 N.Oslo pass kartınız varsa ücretsiz.Ben bu müzeler bölgesine tramvay ile gelip boat ile şehre geri döndüm. Siz de istediğiniz gibi plan yapabilirsiniz.

Bu bölgede çok şık evler var. Sırasıyla müzeler:

a-Nordks Folkmuseum: Giriş 160N, emekli 120 N,Aile 320N. Hergün 10-17 arası açık. Ülkenin geçmişini anlamak için bu güzel müzeye kesin gitmeniz gerekir.
Aslında bilet aldığınız binanın içinde parkın çıkışı var.
Bu açık hava park müzesinde ülkenin eski Harika ahşap evler, ahırlar , kilise v.b sergileniyor. Tüm açık hava müzelerinde olduğu gibi  bu ahşap evlerde o zaman ki  giyselerdi giymiş bayanlar yaşamı anlatan işleri de yapıyorlar. Evler bulundukları köylerden bulunduğu şekilde yerleştirilmiş. Bu kalın ağaç ve ahşaplardan yapılmış evler ve  nefis ev eşyaları çok güzel.Hele ahşap kilise muhteşem.
Yine yakın zamanda  ki yaşanan evlerin örneği”Old City” adı altında sergileniyor.
Yalnız bu açık hava müzesi çok geniş alana yayıldığı için gezmesi çok yorucu oluyor.

b-Vıkıng Shıp Museum: Giriş 100N, emekli 80N. Hergün 9-18 arası açık. Milattan sonra  Vikinglerin bu gemileri zamanında ki kral ve zenginlerin özel eşyaları ve gemilerle birlikte toprağa gömülürmüş. Bu nedenle gemiler ve özel eşyalar yıllarca çok iyi korunmuş.

-Oseberg Gemisi: Milattan sonra 920 yılında yapılmış.

-Gokstad gemisi: Milattan sonra 820 yılında yapılmış.
-The Tüne Gemisi: Milattan sonra 870  yılında yapılmış. Bu gemi, iyi korunmadığından sadece iskeleti kalmış.
Bu gemilerle birlikte gömülen at arabası üzerinde ki birbirine girmiş hayvan heykelleri figürleri Harika. Yine bu özel eşyaların üzerinde zamanında ki saga hikayelerini anlatan figürlerle süslenmiş.


c-Kon-Tıkı-Museum: Giriş 120N,emekli 90N, çocuk 50N. Hergün 10-16 arası açık. El ile yapılmış ağaçlardan ve hasırlardan yapılmış gemi ile yapılan yolculuk anlatılıyor. Gemi çok ilginç.j

d-Polar Shıp Fram: Giriş 90N, çocuk 50N. Hergün 10-18 arası açık. Çantanızı 20N’a kirletebiliyorsunuz.Kutuplara yapılan yolculuk gemisi ve diğer materyaller sergileniyor.


e-Norwegıan Marıtıme Museum: Giriş 120N. Hergün 10-16 arası  açık.

f-Holocaust Center: Giriş 70N,  çocuk ve emekli 50N, aile 130N. Hergün 10-18 arası açık.
Buradan boat ile şehir merkezine dönünüz.





FİYORTLARI GEZMEK

Buzulların oluşturduğu derin vadiler, deniz suyu ile  dolarak Fiyordlar oluşmuş.
Genelde bu fiyortları turistler, devasa cruiselerle uğruya uğruya geziyorlar. Gittikleri yerde anlaşmalı olarak otobüslerle de çevreyi geziyorlar. Plan yapamazsanız bu yöntem pahallı ama yorulmuyorsunuz. Bana göre siz  planınızı kendiniz yapıp özgürce geziniz.



Ülkenin her yerinde fiyort görebilirsiniz ama en ünlülerini görmek için Flam’a gitmeniz gerekiyor.
Eğer kuzeye de geçecekseniz önce  Flam’akadar gidip buradan kuzeye geçip oradan Bergen’e dönebilirsiniz. Veya  Bergen’den başlayıp tersten de gezinizi yapabilirsiniz.
1.Yol:
Oslo— Bergen(Tren,uçak ve otobüs var. )
Farklı otobüs kampanyalarına göre otobüs Chanse veya Habehhen de değiştirilerek yola devam ediliyor.
Tren biletlerini erken almalısınız. Yoksa ilk saatlerde bitmiş oluyor.
Bergen—Flam yapabilirsiniz.(Tren-4 saat, otobüs-2 saat ve Boat-5 saat sürüyor.
Veya;
2.Yol:
Oslo—Myrdal(Aslında yine Bergen trenine binip Myrdal’da iniyorsunuz. 5 saate yakın sürüyor.ücreti 396N.

Myrdal—Flam(Flambana treni,20 km, 1 saat, tek yön 410N, çift yön 590 N..)

Karşılıklı olarak saatte bir tren var. Fazla beklemiyorsunuz.

FLam  bana (Myrdal Railway) treni: Bu turistik tren, Myrdal ile Flam arasında karşılıklı çalışıyor. Tren ile 867 metre yüksekliğe tırmanıyorsunuz. Çoğu el ile yapılmış 20tane tüneli geçerken manzara sık sık kesintiye uğruyor maalesef.Trene biner binmez  sağ ve sol tarafta ki nefis manzaralar için açıklamalar yapılıyor. Tepeleri karlı dağları, karların oluşması ile akan uzun şelaleleri yol boyu göreceksiniz.
  Kjosfossen şelalesine geldiğinizde tren duruyor.Şelale bu mevsimde çok yoğundu. Yolcular aşağı inerek müzik eşliğinde dans okulunun öğrencilerinden kırmızı giyen bir dansçının şovunu seyrediyorlar. Trenle giderken yolun her iki yanında küçük yerleşimler ve araç yolu gördüm. Ama Görevliye sorduğumda “Flam-Myrdal “arasında araç yolu olmadığını söylediler.

Not: Ben Myrdal’a gitmek istediğimde öğleden önceki trenler çoktan dolmuştu. Ben de trenle ilk durak olan Sılavadık’e Gittim. Oradan otobüs değiştirerek  Gelio’ya kadar gittim  ama zor oldu. Zaten bundan sonra Myrdal’a otobüs yoktu.Sanırım kendi aracınız olması gerekiyor.Sadece bu yol tren ile gidiliyormuş.   buradan Oslo’dan gelen trene tekrar binmek zorunda kaldım. İki istasyon için trene288 N ödedim. O nedenle bu yolu önceden biletinizi alarak tren kullanınız.
Not:Oslo— Bergen otobüs yolu Myrdal’ın üst tarafından geçerek Flam- Gudvangen v.b devam ediyor.tren ve otobüsün nereden geçtiğini iyice öğrenip planınızı ona göre yapınız.

FLAM
Fiyordların  kenarında içinden nehir geçen küçük ve sevimli bir yerleşim. Turistlerin bir çoğu buraya cruise ile buraya geliyorlar.Diğer yollarla da ulaşıyorlar.
Kalma: Nehrin karşı tarafında kamp alanı var. Bungolovlar iki kişilik. Kendi çadırınızı kurmak isterseniz yer için 140N=100Tl. Kampın mutfağı var. Duş almak 6 dakikası 20N.
Daha ileride de kamp alanı gördüm.



 D harfinin köşesinin birinde Flam diğer köşesinde ise Gudvangen yerleşimleri var. Cruıseler karşılıklı olarak bu kasabalar arasında D’nin eğrisi boyunca gidip geliyorlar.
 Eğer isterseniz iki kasaba arasında Shuttle bus ile geri dönebiliyorsunuz.Tek yön 20 dakika ve fiyati 100 Nok.

FLAM’da YAPILACAKLAR


1-Fiyort Turu:(Naeroyfjord Cruıse)
Önce Aurland fiyortları daha sonra UNESCO’nun dünya kültür mirasında  ki ve   Norveç’de  ki en büyük ve derin fiyordu Sognefjord’un devamı olan Naeroy fiyortunu görüyorsunuz.
Daha önce  sanırım Bergen’de fiyort turuna katılmıştım. İlk olduğu için mi bilemem çok etkilenmiştim.Bu turda daha çok büyük dağ şeklinde  üzeri yeşil ile kaplanmış Kaya parçaları gibi fiyortları manzarası da çok güzeldi.
A-Flam—Gudvangen
Clasık Cruıse: 8, 1:30 da var. İki saat sürüyor.Fiyati 405 Nok.
-Premium Cruise(Modern):9, 11, 14 ve 16 da var. İlk  seferinin fiyati 405 Nok,diğerlerinin  495 Nok.
B-Gudvangen—Flam
Classic Cruise: 10:30 ve 15:45 de var.
Premium Cruise: 8:30 ,11:30, 13:30 ve 16:30’da var.
Bu turda su kenarlarında Aorland gibi yerleşimler var. Aslında bu yerleşim, Oslo otobüs yolu üzerinde. Bu yerleşimlerde de kalabildiğiniz gibi buralardan da cruise turuna katılabiliyorsunuz.Cruise, yolcu varsa buralara uğruyor.


2-Stegastein Viewpoint: 20 Dakika` gidiş, 20 dakika dönus ve yarim satte terasta Kalmar .Toplam fiyat 335 Nok.10-15 arasi her Saat başı tur var ama ben oradayken öğleden önceki turlar dolmuştu.
3- Yürüyüş parkurlari:
A-Nehir kiyisindan ve Brekke  Şelalesi : Nehir kenarını Takip ederek devam ettikten sonar tabelasından yukarı doğru  en az yarim saat tırmanmanız gerekiyor. Şelale  çok çoşkulu ve yukardan kasabanın manzarası  çok güzel.
B-Deniz kenarindan: Git gel 2 saat.
4-Borgund Stave Churc and King’sRoad: Eğer  Laerdal’a  Gidecekseniz  bu eski kilise buraya çok yakın.Bu eski ahşap kiliseye giriş 90Nok.Otobusle bir saatte gidiliyor. Ben benzerlerini cok gordugumden uğramadım. Buradan Bergen’ geçmek isterseniz; Gudvangen—Woss—Bergen

-Gudvangen—Sogndal(Otobus)—. Stryn(Otobus)-Hellesylt(Otobus)—Geiranger(Ferry,1 saat)
Araç ile geçerken yol  üstünde görecekleriniz:
-Laerdal Tuneli: 24 km uzunluğunda.  Bazı bölgeleri genişletilerek mavi renkte ışıklandırılmış.

*Sogndal´a kisa bir feribot yolculugu yapip yolunuza devam ederseniz yol  otobüs yolundan daha kısalıyor.
-Sognadal—Jostedal Selalesi
-böyabreen buzul; Sognadal`dan sonra.Yoldan yürüme  mesafesinde.Çok eski buzul.

Önemli: Hellesylt—Geiranger(Ferry,1 saat sürüyor, birbuçuk saat ara ile  karşılıklı fery var,ücreti 295N) Bu  Fery yolculukta Geiranger fiyortları görüyorsunuz. Aynı zamanda 7 kız kardeşler şelalelerini de göreceksiniz. Hepsi birbirinden güzeldi. Kesinlikle burayı fery ile geçiniz.


GEİRANGER
Norveç’te gördüğüm en güzel yerleşim.
Bu küçük  Harika yerleşime turistler  genelde yine büyük cruısle geliyorlar. Ben gittiğimde de limanda bir tane vardı.
Turistler seyir teraslarına ya Hop on Hop of otobüsleri
 Veya Cruislerin tur otobüsleri ile çıkıyorlar.
Ayrıca  iki kişilik çok sevimli “Mobility” mini araçlarla da gidiliyor.
Bu yerleşimde de Merkeze çok yakın
“ Geiranger Camping”  alanı da var.
Turist danışmadan harita ve gerekli bilgileri aldıktan sonra yürüyerek
1- Waterfall Walk: kasabanın içinde ve çok güzel bir şelale. Şelalenin yanında ki merdivenlerden çıkarak  yukarıda  manzarayı seyrediniz. Daha sonra buradan
yürüyerek ana yola çıkınız. Araç ile 10 dakika sonra
Manzara seyretme terasları:

2- Flydalsjuvet  terası:Bu yolun devam ederseniz Stryn’e varıyorsunuz.   Gerçekten manzara buradan da muhteşem. Seyir terasının alt tarafında  ki koltuka oturarak  manzara ile birlikte fotonuzu çekebilirsiniz.
3- Mt.Dalshibba: 20km uzaklıkta ki bu dağın tepesine kar nedeni ile kapalı olduğundan gidemedim.


4-Ornesvingen  seyir terası: Ben önce Alesund’a gittiğimden buradan Geiranger’a geçtim. Eğer   Eisdal’dan sonra  Geiranger’ devam ediyorsanız  yerleşime 20 km kala “Ornesvingen” seyir terasını göreceksiniz zaten. Sağ tarafta şelale var. Buradan Geiranger manzarası muhteşem. Geiranger’den bu terasa zık zak çizerek  ve yükselerek çıkılıyor. Bu yol çok ünlü.


 Geiranger— Eisdal(otobüs,yarım saat)—Linge(Fery)—Syohold(Otobüs)—Alesund(Otobüs)


ALESUND
Ortasından geçen küçük bir Boğaz ile iki tarafı da deniz olan çok hoş bir şehir. Geçirdiği büyük yangından sonra
Almanlar, “Art Nouveau” stilinde  çok güzel evler yapmışlar. Hangi sokağa giderseniz gidin nefis evlere rastlıyorsunuz.
Turistler buraya büyük Cruislerele geliyorlar. Limanda devasa Cruiseleri göreceksiniz. Turist infoya gitmenize gerek yok. Limandan şehrin gezilecek yerlerini gösteren harita alıp haritaya göre şehri yürüyerek çok rahat gezebiliyorsunuz. Limanda turistler iner inmez “Cıty Traian” veya “Hop on hop of” otobüsü ile geziyorlar.
-Sıghtseeıng(Cıty Traın): İki saatlik tur ücreti 200Nok.
-Hop On -Hop Of: Günlük bileti 350 Nok. Ayrıca Fiyortu da gösteriyorlar.
1-Haritaya  veya kafanıza göre güzel evlerin olduğu sokakları geziniz.Özellikle Boğaz kenarında ki  renkli evlerin manzarası çok güzel.
2-Alesund Church: Giriş 30N. 1855 yılında yapılmış bu kilisenin içi de çok güzel.Şehrin merkezinde.
3-Mountain Aksla(Fjellstua Viewpoint Panaroma): Buraya şehir merkezinden 400 basamaklı merdivenle çıkıyorsunuz.Çok zor değil. Veya Cıty Traın ile de çıkabiliyorsunuz.  Tepeden manzara nefis. Kesin çıkınız.
Kilisenin yukarısında da manzara seyretmek için teras var. Buraya da çıkabilirsiniz.
Ben kilisinin tam karşısında 120 yıllık ahşap Konak’ta kaldım. Dışı kadar içi de çok güzeldi. Bayıldım bu eve.


4-Şehrin dışında  eski Norveç yaşantısını anlatan , ismini unuttuğum bir müze var. Özellikle öğrencileri buraya getirerek  eski yaşantılarını anlatmaya çalışıyorlarmış. Buraya gitmek istedim ama unuttum.
ANI: Kiliseye giderken “Asya Market” i çalıştıranlar Suriyeliydiler. Nasıl geldiklerini sordum. Türkiye’de iki ay kaldıktan sonra kaçak olarak buraya gelmişler. Yani bu işi yapanlar Türkiye’de var. Daha sonra burada 5 yıl kalmışlar. Şimdi çoğu Türkiye’den gelen yiyeceklerin satıldığı bu kocaman marketi işletiyorlar. Bu marketin alt tarafında ki marketi de yine Suriyeliler işletiyorlar. Yakında da Türk kebapçısı var.
Kısacası savaşı bahane edip parayı bastıran Suriyeliler soluğu Avrupa’da almışlar.

Alesund—Bergen(Otobüs,Nelt bus/VY , 9 saat veya boot ile 2 gün.)
Bergen— Oslo
Veya Güney’e doğru inecekseniz;
Bergen—Stavanger (Booth 5 saat, otobüs 5 saat)


ANI: Gudvangen’den sonra planım Geiranger’e gitmekti. Songdal’a varmadan  Feribot beklerken Bodrum-Akbük’de evi olan Güney’de ki evinden Araçları ile  kuzeyde ki yazlık  evlerine giden aile ile tanıştım.. Ertesi gün de  Alesund’a gideceklerdi. Beni de davet ettiklerinde hemen kabul ettim. Gerçekten benim için büyük şans oldu. Özel araç olunca yol üstü farklı yerlere uğradık.Önce  kuzeyde “Syvde” köyünde Fiyord manzaralı harika ahşap evlerinde  kaldık.  Çevreyi çok güzel gezdik.Ertesi günü kahvaltıdan sonra geze geze Alesund’ a geldik. Ama ben size yukarıda kuzeyi hangi sırayla gezeceğinize göre yazdım. Çok keyifli iki gün geçirdim. Dönüş içinde teklif aldım ama zamanım olmadığından kabul edemedim. Geri dönerken izlediğim yol şöyle oldu.
(Alesund—Syoholt—Linge—Eisdal(Fery)—Geiranger)
Geiranger— Hellesylt—Stryn(Şehir içine girmeden)—Forde—Bergen
Not: Geiranger’den Stryn’e araç yolu da var.
(Bu güzergahta Bergen’e giderken Lavik’ten karşı tarafa gitmek için feribota bindiğimizde ”Sognefjord” fiyordunu görüyorsunuz.



BERGEN
Ülkenin 2. Büyük şehri.Bir gün yeterli.
Güzel bir şehir.Şehir merkezinde ki turist danışma merkezinden veya Bir otelden harita alarak ve yürüyerek çok rahat gezebiliyorsunuz.
Eğer çantanızı bırakmak istiyorsanız Radisson  veya başka bir ötele bırakabilirsiniz. Size otelde kalıp kalmadığınızı sormadan alıyorlar.
Deniz kenarında ki ana caddedeyse paralel yoldan gidip gölün çevresini dolanarak tekrar deniz kenarına inebilirsiniz. Veya tersinden de gezmeye başlayabilirsiniz.
Ulaşım:
1-Hop On- Hop Off:24 saat-350N.
2-Sıghtseeıng-Hop on and  off :ç Daha geniş gezdiriyorlar.


1-Floyen: Funicular ile bu tepeye çıkıyorsunuz. Gidiş dönüş 125N.Büyükler için tek  yön ve çocuklar için çift yön 65N.Çocuklar için tek yön 35 N.
Bu tepeden şehir manzarası güzel. Ayrıca zamanınız varsa tepede yürüyüşler yapabilirsiniz. Ayrıca orman içinde birçok aktivite yapabilirsiniz. Restorant ve kafe de var.
2-Lille Lungegardsvann: Küçük göl: Hemen önünde
3-Park: Bu parkta çok güzel çiçek açmış ağaçlar gördüm.
4-Müzeler Bölgesi:
A-Bergen Museum: Onarımda olduğundan kapalıydı.
B-Historical Museum:Pazartesi kapalı. Salı-Cuma arası 10-16 arası; hafta sonu 11-16 arası açık. Ama ben gittiğimde nedense  kapalıydı.
C-Marıtıme Museum: Salı’dan Cumaya kadar 10-16; hafta sonu ise 10-17 arası açık.Bu deniz müzesi görülmeye değerdi.Özellikle gemi maketleri çok güzeldi.
5-Johanneskirken: Bu çok güzel kilisenin içini göremedim.
6-Den National eScene
 Buradan isterseniz burunu dönerek Akvaryumu gördükten sonra  burunun diğer yakasından geri dönünüz.
7-Turist info, Fish market, Flower market
Bu balık pazarında çeşitli geyik eti , balina, balık  eti v.b sucukları satılıyor. Ben geyik etinden olan sucuklardan Amerika’ya götürmek için aldım.
8-Bryggen: Bergen’in ünlü renkli evleri: hepsinde  hediyelik eşya satılıyor.
9-Mariakirken: Bu kilisenin de içini göremedim.
Bergen—Oslo
Yine planımı iyi yapamadığımdan erken trene yetişemedim. İlk trene atlayıp Voss’a gelip oradan otobüs ile Dramen’e gelip orada iki gün kalıp  Oslo’ya döndüm. Harita üzerinde Oslo’ya kuzeye doğru inen kısa yol görünüyordu ama bu yol dağların arasından geçtiğinden otobüsler bu yolu kullanmıyordu. Otobüs , Gudvangen, Flam,Aurland,  Laerdal tüneli, Hanbakken üzerinden dolaşarak Oslo’ya geldi. Ben de gördüğüm  bu yerleri ikinci kez görmüş oldum. Bence siz de trenle gittiyseniz otobüsle dönerek farklı manzaraların tadını çıkarabilirsiniz.
ANI:Bergen’de Gaziantepli , çok iyi niyetli bir öğrencinin evinde bir gece misafir oldum. Genç, Gaziantep de okurken politik eylemlerinden dolayı eğitim hayatı bitmiş.Tutuklanmış.Norveç Üniversitesi kendisine yeniden eğitim hakkı verince buraya gelmek zorunda kalmış. Türkiye’ye dönemiyor. Ülkemiz, birçok genci böyle yaşamdan uzaklaştırdı.Bu genç, hem okuyup hem de geç saatlere kadar çalışıp ailesine para gönderiyor.Bergene gelen özellikle gençleri misafir ediyor.Memleket hasreti çekiyor.Değiyor mu? Kapılar açılsa ülkede genç kalmayacak.Çoğu kaçmak için fırsat arıyor. Ülkem çok güzel ama bir de iyi yönetilse…

DRAMMEN
Bergen’den Oslo’ya gelirken 40 km önce olan bu yoğun şekilde Türklerin yaşadığı şehre  dinlenmek için geldim. Buradaki evler daha çok iki  katlı bloklar halinde. Dağların yamaçlarına doğru daha güzel evlerde var.
Şehrin içinden geçen nehir , şehri ikiye ayırıyor.
Müslüman çok olunca diyanetin  yine diyanete bağlı Uşaklıların ve Süleymancıların  minaresiz Camileri de var. Süleymancıların camisine de gittim.Kadınlar sıkı sıkı kapanmıştı. Sonra Diyanetin camisine gidip iftar yemeğine katıldım. Bayanlarla sohbet ettik.Hepsi benimle aynı fikirde.”Koşullarımız iyi ama burada çok sıkılıyoruz.” Diye dert yandılar.
Onlara”Türkiye’de üniversiteye gidebilmek çok zor. Çocuklarınızı, özellikle kızlarınızı üniversiteye gönderin” dediğimde “Gitmek istemiyorlar. Biryerlerde çalışıp para kazanmak istiyorlar. Biraz sıkıştırılsak çocuklar bizi şikayet ettiğinde çocukları elimizden alıyorlar” dediler. Ama şu bir gerçek; Avrupa’da yaşayan Türk işçilerin çocukları maalesef çoğu  üniversite okumuyorlar.
Burada ki “Kapadokya” restoran sahiplerine internete bağlanmak için gittim. Sahibi Muammer Bey, kahvaltıya ısrarla çağırdı. Türkiye’den kavurma ile omlet hazırlatmıştı. Kahvaltı yapmadım ama inçe belli bardaklardan doyasıya çay içtim. Daha sonra Muammer bey beni tepeye şehir manzarasını seyretmeye çıkardı.Onlarla tanıştığıma mutlu oldum.
Spiral Toppen: Şehir manzarasının görüldüğü tepe. Yaya yolu da var ama Almanların şehri savunmak için tepeye çıkardıkları top için Norveçli esirlere dağın içinden dönerek açtırdıkları tünelden araç ile çıkılıyor. Ruslar, ikinci dünya savaşını kazandıkça , Almanlar geri çekilmek zorunda kalmışlar.Tepede topu da görüyorsunuz.

 Oslo merkez—Gardermoen havaalanı(Ben havaalanına 22 km kala yakın bir semtte kalmıştım.Havaalanına giden flybus ücreti 22 km ilk için 190N.Eğer internetten alırsanız150N=100TL.
10 kilo hakkım ve tek çanta alabileceğimi sanıyordum. O nedenle Çeketime kadar herşeyi ev sahibime bırakıp 10 kiloluk eşyalarımı sırt çantama koydum. Yiyecek  ve tabletimin olduğu küçük çantamı ise havaalanında bir yere bırakıp check-in yapmaya gittim. Baktım çantaları boyutlarına uygun mu diye bir aparata sokuyorlar iyice heyecanlandım ama sorunsuzca geçiş yaptım. Ama bana başka çantam olup olmadığını sorduğunda “Sadece yiyeceklerimin olduğu çantamın da olduğunu “ söyledim. Tam uçağa binerken sadece beni küçük çantamı kontrolden geçirmediğim için şüphelendiklerinden  sanırım  odaya sokarak sanırım bomba  kontrolünden geçirdiler. Kendi hatam yüzünden mahcup oldum.


New York’da görüşmek üzere…